Güncelleme Tarihi:
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Eşi Vefat Etmiş Kadınlar İçin Sosyal Yardım Programı Toplantısı”nda bedelli askerlik konusuna değindi.
Erdoğan, konuyla ilgili şunları söyledi:
“Çok dedikodusu yapıldığı için bugün bunu burada açıklayayım istiyorum o da şudur, devamlı söyleniyor devamlı konuşuluyor bugün bu güzel, anlamlı toplantıya yakışır diye düşündüm, o da bedelli askerlik konusunda şu anda çalışmalarımızın sonuna gelmiş bulunuyoruz. Ve inanıyorum ki şöyle bu hafta içinde olmazsa bile önümüzdeki hafta bu işi tamamlayıp hemen adımı atacağız ve bedelli askerlik ile ilgili inşallah yasayı çıkarmış olacağız. Ve bu da ülkemiz için hayırlı olsun diyorum.”
“TOPLUM, KADINLA DEĞİŞİR”
Kadının bir toplumun adeta aynası olduğuna işaret eden Erdoğan, “Toplum, kadınla değişir, kadınla dönüşür. Kadınların değişimi ve dönüşümü eğer olumsuz yöndeyse biliniz ki o toplum uçuruma doğru yol almaktadır. Kadınların değişimi olumlu yöndeyse biliniz ki o toplum için de ufuk aydınlıktır ve ümit vericidir” dedi.
Zira çocuğu şekillendirenin kadın, yani anne olduğuna dikkati çeken Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
“Erkeği şekillendiren kadındır, yani eştir. Kadınların ikinci sınıf haklara sahip olduğu, ötelendiği, itildiği, örselendiği bir toplumun, refaha, huzura, barışa, kardeşliğe ulaşabilmesi asla mümkün olamaz.
Ben şunu da gönül rahatlığı içinde söylüyorum. AK Parti Hükümetleri döneminde, kadınların hakları ve statüleri noktasında devrim niteliğinde reformlar gerçekleştirdik.
Eşit işe eşit ücretten doğum iznine, istihdamda öncelikten eğitime, şiddetle mücadeleden sosyal haklara kadar çok geniş bir yelpazede hanım kardeşlerimiz için devrim niteliğinde uygulamaları hayata geçirdik.
İşte en son, 12 Eylül halkoylamasında, kadınlara pozitif ayrımcılık sağlayan, kadınlara avantaj sağlayan yasaların eşitlik ilkesine aykırılığını ortadan kaldıran bir hükmü de getirdik.”
“YOKSULLUĞUNU GİZLEYEN KADINLAR VAR”
Bir sorunu görmüyor olmanın, o sorunu ortadan kaldırmadığını dile getiren Başbakan Erdoğan, birilerinin, sorunlarını dile getirmiyor olmasının, ortada bir sorunun olmadığı anlamına kesinlikle gelmeyeceğini kaydetti.
Toplum olarak, bu noktanın özellikle sorgulanması gerektiğini ifade eden Başbakan Erdoğan, “Sadece bizim değil, tüm dünyanın, dünya kadın hareketinin de bunu sorgulaması gerekiyor” dedi.
“Zira öyle kadınlar var ki yaşadıklarını, maruz kaldıkları haksızlık, eşitsizlik ve şiddeti kimseyle paylaşamıyorlar” diyen Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Öyle kadınlar var ki hani kelimenin tam anlamıyla, bağırlarına taş basıyor, kan kusuyor, ama bakıyorsunuz 'kol kırılsın, yen içinde kalsın, aile içinde kalsın' diyorlar. Yoksulluğunu gizleyen kadınlar var.
Her gün eşinden, kardeşlerinden, babasından dayak yiyen, şiddet gören ama bunu ifade edemeyen kadınlar var. İş yerlerinde ezilen, ötelenen, ruhu incitilen kadınlar var. İşte biz, gidip o kadınları bulmak zorundayız, bu bakanlığı biz bunun için kurduk. Daha önce aile ve sosyal politikalar bakanlığı var mıydı? Yoktu. farkımızı ortaya koyduk, ustalık döneminin en önemli adımı olarak bunu yaptık. Böyle bir sorumluluğun, böyle bir vazifenin ağırlığı altındayız.
Bakanlık kurarsınız, Genel Müdürlükler ihdas edersiniz, çeşitli haklar sağlarsınız, ama masanın arkasında oturur da insanların size gelmesini beklerseniz, yaptıklarınızın hiçbir anlamı, hiçbir önemi kalmaz. Onun için Fatma Hanım'ın buradaki yükü çok ama çok ağır. Yani kapıları tek tek çalacaksın Fatma Hanım, bunu Fatma Hanım'a söylemiyorum, tüm ekibiyle 81 ildeki eli ayağı olan tüm ekibine söylüyorum. Bu, Fatma Hanım'a söylerken beni boşa çıkarmıyor, ben de bu sorumluluğun altındayım, tüm arkadaşlarımız bunun altında.
İşte biz, her türlü sosyal politikamızda, insanların gelip bizi bulmasını beklemiyor, gidip biz muhtaçları bulmak için mücadele veriyoruz.
Bu noktada Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımıza gerçekten samimi teşekkürlerimi iletmek durumundayım.
Gerek milletvekilliği döneminde, gerek partimizin kadın kolları başkanlığı döneminde, gerekse şimdi Bakanlık görevinde, beklemeyi değil, gidip bulmayı, bulup çare üretmeyi kendisine dert edinmiş, ekibini de bu şekilde motive etmiş bir arkadaşımız var.”
VAN DEPREMİ VE KADIN
Van Depremi nedeniyle deprem günü ve geçen hafta cumartesi günü olmak üzere iki kez Van'a gittiğini ve çalışmaları yerinde incelediğini anımsatan Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
“Deprem olduğu andan itibaren Van'ı bir iki fevkalade durum dışında Bakansız bırakmadık. Bakan arkadaşlarım sürekli Van merkez ve Erciş'te bulundular.Milletvekillerimiz orada bulundular, oradaki teknokrat, bürokrat kadrolarımız ve şu ana kadar 500'e yakın arkadaşımız orada görev yapmaya devam ediyorlar. STK'lar sağ olsunlar aynı şekilde, Kızılayımız, AFAD aynı şekilde çalışmalarını sürdürüyor. Kalıcı konutlar noktasında TOKİ çalışmalarını sürdürüyor. Çadırlar, mevlana evleri, konteynerler onların yerleşim çalışmaları devam ediyor.
Tabii hepsinden öte bu dönemde Sağlık Bakanlığı da oradaki çalışmalarını devam ettiriyor. Tabii öyle bir toplumun içinde yaşıyoruz ki bakıyorsunuz, bütün bu yapılan olumlu çalışmaların yanında, 1 tane, 3 tane, 5 tane olumsuzluk gelse yandınız. Bütün gözler, başta medya olmak üzere onun üzerinde yoğunlaşıyor. Bu bakımdan bir kişinin ihmali bile, bir kişinin böyle bir olumsuzlukla karşı karşıya kalması bile kurtarır mı? Kurtarmaz. Bunun da farkındayız ama elinden geleni yapan, elinden geleni ortaya koyan bütün bu olumlu çalışmaların yanında o bir taneyi gündeme getirip taşımanın da toplumun psikolojik noktada nasıl bir yıkıma uğratılacağını görmesi bakımından bu çevrelerin dikkatli olması gerekir diye düşünüyorum.
Şunu gerçekten büyük bir gururla ifade ediyorum, o çadırlardaki, o sokaklardaki her bir hanım kardeşimizin, tam bir vakar içinde, boynunu bükerek, şikayet etmek yerine şükrettiğini gördüm. İnanın, bu milletin bir ferdi olduğum için, Anadolu'nun yürekli kadınlarıyla aynı havayı teneffüs ettiğim için iftihar ettim ve Rabbim'e şükrettim. İşte bu tavır, bizim sorumluluğumuzu katlayarak artırıyor. O boynu bükük hanım kardeşlerimize el uzatmak, bizim için her zamankinden çok daha fazla ehemmiyet arz ediyor. Biz de bunu yapmak için, sorumluluğumuzu yerine getirmek için, var gücümüzle çalışıyor, o hüzünlü, kederli, boynu bükük Anadolu kadınını gülümsetebilmek için sınırları zorlayarak, imkanları zorlayarak yardım elimizi oraya uzatıyoruz.
Bizim, sosyal devlet anlayışımızın temelinde de işte bu anlayış, bu felsefe yatıyor. Biz istiyoruz ki devlet denildiğinde akla yol gelsin, hastane gelsin, okul gelsin. Biz istiyoruz ki devlet denildiğinde akla adalet gelsin, emniyet gelsin, sıcak bir yuva, sağlıklı bir konut gelsin. Biz istiyoruz ki vatandaş, 'nerede bu devlet' demesin, devlet, gitsin anında ihtiyaç sahibi vatandaşını bulsun. Yine istiyoruz ki devlet denildiğinde devletin şefkat eli, gülümseyen yüzü, sarıp sarmalayan, kucaklayan sıcaklığı akla gelsin.
9 yıldır işte anayasada adeta unutulan sosyal devlet ilkesini somut, müşahhas biçimde hayata geçirmek için çok yoğun gayret içinde olduk. Kömür yardımıyla, şartlı nakit transferiyle, doğrudan nakit yardımlarla, gıda yardımlarıyla vatandaşımızın yanında olduk. Ekonomideki büyümeyi, çalışanların olduğu kadar, emeklilerin, malullerin, yaşlıların ücretlerine, öğrencilerin burs ve kredilerine yansıttık.
Eğitimde her türlü mazereti ortadan kaldırdık. Yurtlarla, burslarla, ücretsiz kitaplarla, anneye ödenen paralarla, yeni derslik, yeni okul ve üniversitelerle vatandaşımızın yaygın ve kaliteli eğitim almasını sağladık. Sağlıkta aynı şekilde yaygın ve kaliteli hizmeti yurdun her köşesine ulaştırdık. Sadece ekonomik olarak değil, zihnen de ülkenin, toplumun değişmesi için gereken tedbirleri aldık, gereken düzenlemeleri yaptık. Eğitimli, sağlıklı bir nesil inşa ederken, annelerin de, eşlerin de eğitimli, sağlıklı, huzurlu olması için atılması gereken hiçbir adımdan kaçınmadık.
Bizim attığımız tüm bu adımlar, adeta bir kartopu gibi büyüyecek ve bundan 10 yıl, 20 yıl sonra bambaşka bir neslin inşallah oluşmasını sağlayacak.
Yani kadınlar değişecek, imkanlara ve haklara kavuşacak; bunu çocuklarına yansıtacak ve yarının nesilleri inşallah bugünden çok daha az sorunlu bir ülkede yaşamlarını sürdürecekler.
Bunu temin etmek, bunu tesis etmek için de 9 yıldır olduğu gibi bundan sonra da hizmetten, hizmetkarlıktan hiç kaçınmayacak, millet için eser üretmeye kararlılıkla devam edeceğiz.”
TERÖR MAĞDURU AİLEYE DESTEK
Terör saldırılarında şehit olanların ailelerine yapılan yardımlarla ilgili açıklamalarda bulunan Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
“Önümüzdeki günlerde inşallah, terör şehitlerine malum bizim desteğimiz var. Ve aileden daha önce bir kişiyi, birinci derecede yakınlığı olan bir kişiyi işe alıyorduk, şimdi onu inşallah ikiye çıkarıyoruz.
Ama şimdi yeni bir adım daha atıyoruz. Pazartesi günü Bakanlar Kurulunda onun talimatını verdik. O da şu: Terör kurbanı olan, teröristler tarafından öldürülen aileye de aynı yardımı da devlet olarak vereceğiz. O öldürülenleri de biz şehitler sınıfında mütalaa ediyoruz. Aynı şekilde onlara da o desteği verip o aileden yine aynı şekilde devlette istihdam sağlayacağız.
Bununla yeni bir anlayışı, yeni bir dönemi, ülkemizde sosyal devlet olmanın bir gereği olarak şu anda çok daha iyi bir konuma taşıyoruz. Eşini kaybetmiş hanım kardeşlerimize 'yalnız değilsiniz' diyorum. Yapılan yardımları, verilen destekleri analarının ak sütü kadar hak ettiklerini ifade ediyoruz, çünkü bu sosyal devletin görevidir.”
“GENCECİK ÇOCUKLARI DAĞA ÇIKMAYA TEŞVİK EDİYORLAR”
Toplantı nedeniyle geçen haftalar içinde şahit olduğu iki ayrı kadın profilini paylaşmak istediğini ifade eden Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
“Bildiğiniz gibi son günlerde BDP'li milletvekillerinin, özellikle de kadın milletvekillerinin, terörist cenazelerini istismar noktasında ciddi tahrik eylemleri içine girdiklerinin görüyoruz. BDP milletvekilleri, kendileri safahat içinde yaşarken, gencecik insanları, hatta 14-15 yaşlarındaki çocukları dahi dağa gitmeye, terörist olmaya, can almaya teşvik ediyorlar.
Terörist cenazesinde boy gösteren o kadın milletvekillerinin, maalesef, ağlayan, ağıtlar yakan anneleri istismar edecek kadar kalpleri taş haline gelmiş ve böylece bunları görmez durumda olmuşlardır.
Bir mağarada işkenceyle öldürülen 5 kadın teröristi görmezden, duymazdan geliyorlar. Ama canlı bomba olup masum insanları havaya uçurmayı, üzerine bomba bağlayıp gemi kaçırmayı marifet gibi sunacak kadar canileşiyorlar.
6-7 yaşındaki çocukların eline taş veren, 12-13 yaşındaki çocukların eline molotofkokteyli tutuşturarak Serap yavrumuzu öldüren anlayış, bu anlayıştır, onu şehit eden anlayış bu anlayıştır. Bu taş kalpliler, göz yumdukları, müsamaha gösterdikleri, hatta sırtını sıvazladıkları terörle, akan kana ortak oluyorlar.”