Güncelleme Tarihi:
Uzun cevap: 1986’da psikoloji profesörü Linda Camras, doğum yapacağı için DePaul Üniversitesi’ndeki işinden izin aldı. Sekiz hafta boyunca, dünyaya getirdiği kızının her bir ifadesinin ve bunu neyin tetiklediğinin kaydını tuttu. “Sürekli video çekimi yaptım” diyor Camras. Bu, 1970’lerden kalma bir teorinin gerçek dünyada ilk testiydi. Söz konusu teoriye göre bebekler iki aylık olduklarında keyif ya da korku gibi pozitif ya da negatif duyguları dile getirmek için otomatikman gülümsüyor, kaş çatıyor ve yüz buruşturuyor.
Camras bu teoriyi mantıklı buluyordu, ta ki kendi bebeğini gözlemlemeye başlayana kadar. “Teoriyle örtüşmeyen bir sürü şey buldum,” diyor. Örneğin bebeği, tanıdığı bir oyuncağıyla oynarken klasik bir şaşkınlık ifadesiyle kaşlarını kaldırıyormuş.
Camras, bebeğin yüz repertuvarının biraz karışık olabildiğini gözlemlemiş. “Bu repertuvar ancak yaşla ve geribildirimle organize oluyor ve yüz ifadesiyle duygu arasında sıkı bir ilişki kuruluyor” diyor.
Ruthers Robert Wood Johnson Tıp Fakültesi’nde çocuk gelişimi üzerine çalışan Michael Lewis, çoğu insan 6 ile 9 ay arasında çocukta duyguların yüzle ifadesinin olduğunda hemfikirdir,” diyor. Ama Lewis bunun daha erken geliştiğine inanıyor. Laboratuvarında, çekildiğinde bebek resimleri gösterip Susam Sokağı şarkıları çalan bir ip karşısında, iki aylık bebeklerin bile neşeli yüz ifadesi takındığını görmüş. Bu ip ellerinden alındığında bebekler öfke ve üzüntü ifadesi sergilemiş.
Camras bu etkilerin laboratuvar dışında görülüp görülmediğinden emin değil ve yetişkinlerin aksine bebeklerin yüzlerinin daima iç dünyalarını yansıttığı varsayımını sorguluyor. “Öğretmeniniz ayağı kayıp da düşerse gülmemeye çalışırsınız çünkü bu kabadır,” diyor. “Yetişkinler olarak bizler yüz ifademizi kontrol edebiliyor, ama bebeklerin bunu yapamadığını varsayıyoruz.”
popsci.com.tr Tarafından Hazırlanmıştır.