Güncelleme Tarihi:
İstanbul’da bebekleri anlaşmalı özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ederek, haksız kazanç sağlamak ve kusurlu davranışlarda bulunarak ölümlerine neden olmak iddiasıyla yargılanan 22’si tutuklu 47 sanığın yargılanmasına devam ediliyor. Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada 21 sanık savunmasını bitirdi. Örgütün lideri olan 1 numaralı sanık Fırat Sarı dün ilk kez savunma yaptı.
‘BİR BEKLENTİM KALMADI’
Tutuklu sanık Doktor Fırat Sarı, savunmasında özetle şunları söyledi: “Bu iddianame kapsamında olan bir şey değildi, savcı tehdidinden dolayı kamuoyunda toplumun etkilendiği durum oldu. Hayatımda bir beklentim kalmadı sadece bu mahkemeye gelmek, anlatmak istedim. Öyle şeyler söylendi ki, hayal gücüme sığmayan şeyler. Mesleğimi kaybettim, insan olma değeri söküle söküle hiç kaldı.
Tıp merkezinde doğan bebekleri koyacak yoğun bakım yoktu. 112 nakil birimindeki ekip çok yetersiz. Sevk süresi 5-6 saat sürüyor ve yenidoğan için çok kritik bir süre. Bebek kötüyse hemen müdahale ederdik. Bazen kendim gittim müdahale ettim. Usulsüz sevk dedikleri de bu. Bu işletmeyi ben keşfetmedim, bunlar vardı. Bir hastane işletmesinden ayrılınca beni aradı. Ben bu yapıyı gördüm ve bu işe el attım. Nöbetçi doktorları oluyordu ama bana güveniyorlardı. Gelip sen de bir baksan diyorlardı. İşletme olarak yaklaşmadık.
‘HERKES BİZE TEKLİF YAPTI’
Biz kimseye teklif yapmadık, herkes bize teklif yaptı. Çünkü işimizi iyi yaptığımızı biliyorlardı. İşletme denilen yapı böyle başladı. 112 sevkleri çok konuşuldu. Tıp merkezlerindeki hekimler bana güvendiği için bana soruyor. Beni yakın buldukları için hastalarını gönderdiler. O dönem onlara para vermedim. Ama sonra baktık ki hasta bulucular var, biriyle anlaştım. Sonra da Gıyasettin Mert Özer ile anlaştım. Özel hastaneler İstanbul’da iyi işler başardı. İnsan sağlığı önemli ama orası bir işletme, hasta da bulmaları gerekiyor. En ufak bir ihmal korkunç zararlar yaratıyor. 112’nin sistemini bozarak ya da rüşvet vererek hasta almadık.
‘TAPELERE İTİRAZIM VAR’
Benim tapelere çok itirazım var. Özel hayatımızı paylaştığımız insanlarla konuşurken daha rahat konuşursunuz, arada argo konuşursunuz. Özel yapılan konuşmalar kamuya yansıtıldı. Belli bölümler kesiliyor. Çevirilerde anlam bozuklukları var. Tıbbi terimler yanlış yazılmış. Biz tapelerle yargılandığımız için tapeleri anlatıyorum. Hastanelerin sermayeleri 50 milyon dolar ile 250 milyon dolar arasında değişiyor. Hastane ciddi bir sistem ciddi bir organizasyon. Bizim hastanelerle ilgili anlaşmalarda da hekim ve hemşirelerin ücretlerini asgari olarak ödediler. Onların üstünü biz tamamladık. Yanlış mı, yanlıştı. Kendimi insan olarak bile görmüyorum artık. Bu öfkeyi anlıyorum.
‘BOZULDUĞU AN ÖLÜMCÜL OLUR’
İlaç satma bir ekip işi, benim hayatımı karartan bir ekip işi... Hasan Basri Gök ile Hakan Doğukan Taşçı’nın yaptığı. İlacı almış 300 liraya, 500 liraya satmış. O kadar kazanmış. Bunlar saklama koşulları önemli ilaçlar. Gördüm, Hasan poşete koymuş götürüyor. Tamam 2-3 saat dayanır. Ama gittiği yerde ne kadar kalacak. Bozulduğu an, verilen hasta için ölümcül olur. Polise şikâyet ettim. Ben 200-300 lira için bu işi neden yapayım. Hastanelerin sermayesi 250 milyon dolar diyoruz. Böyle bir ilacı neden bebekten sakınsın, neden satsın.
‘SAVCI TAVRINI DEĞİŞTİRDİ’
Savcı tehdit edilince bize karşı tavrının değiştiğini düşünüyorum. İddianame kolluk fezlekesi ile aynı. Bütün suçlar zaten CİMER şikâyetinin içinde. Şikâyeti yapan adam, 2023’te yapmış. O tarihten sonra da benim hastanemde çalışmış. Deniz’de (CİMER şikâyetini yapan tutuklu sanık) vatan - millet sevgisi yok. ‘Gözlerimin önünde bir sürü çocuk öldü’ diyor. O zaman neden bizimle çalışmaya devam etti. Savcı da hiç ‘Gel de sen anlat nasıl oldu bu ölümler’ diye sormadı.”
Mahkeme başkanı, tüm tutukluların tutukluluk hallerinin devamına karar vererek duruşmayı 26 Kasım’a erteledi.
‘BENİM İŞİM HASTA SAYISINI ARTIRMAK’
- Sorgusunun ardından Fırat Sarı’nın çapraz sorgusuna geçildi. Mahkeme başkanı, “Gıyasettin Mert Özdemir’i tanıyor musun?” diye sordu. Sarı “Evet sevk işleri ile ilgili bize liste getirirdi. Bebek başına 750 lira ya da bin lira ödeme yapardım” dedi. Sarı, “Hastanelerdeki anlaşmaları kimlerle yaptınız?” sorusunu “Hastane yöneticileri ile yapıyorduk” diye yanıtladı. Mahkeme başkanı, “Tapede, ‘Dursun abinin diplomasını kullanıyoruz ama o olmayacak’ diyorsunuz, ne demek?” diye sordu. Sarı gülerek, “Şaka amaçlı bir konuşma. Kimsenin diplomasını kullanmadık, vallahi kullanmadık” dedi. “Taburcular çok oldu hasta sayılarını arttıralım” konuşması sorulunca “Hastane yönetiminin beni sıkıştırdığı tek nokta hasta sayısı. Bu çok normal. Benim işim hasta sayısını artırmak. Ben herhangi bir doktora, hastayı taburcu etmeyin demedim” dedi. Savcının, “Bebeklerin ölümüyle ilgili ihmali kabul etmiyor musun? Her şey usulüne uygun yapıldı diyebilir misin” sorusuna, “İhmal olduğunu ve eksiklik yaptığımızı düşünmüyorum. Ben çoğuna dahil değildim. Üzerime düşeni yaptım” yanıtını verdi.