Güncelleme Tarihi:
Arınç, “Sizi rahatsız eden sineklerden kurtulmanın tek yolu bataklığı kurutmaktır derler. Bataklık kurutulursa sinek üremez, sizi rahatsız etmez. Yani terör bir bataklık gibi her gün sizi rahatsız edecek sonuçlar meydana getiriyorsa bu bataklığı meydana getiren sebepleri ortadan kaldırmak lazım” dedi.
Bülent Arınç, partisinin Bursa İl Başkanlığınca bir düğün salonunda düzenlenen istişare toplantısında, Bursa'da güzel bir gün yaşandığını belirtti.
Bu güzelliğin AK Parti'lilerin dimdik, dinamizm ve bütünlük içinde, memlekete hizmet içinde kararlı yürümesi olduğunu ifade eden Arınç, bugünleri zehir eden olayların yaşandığını söyledi.
Arınç, bu olayların yıllardan beri devam eden ama son günlerde yüreklere kan ağlatan terör olayları olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
“Şehitlerimiz, gazilerimiz, yaralılarımız var. Operasyonlar devam ediyor. Rabbim askerlerimizi, polislerimizi, güvenlik güçlerimizi, masum insanları korusun. Allah bu teröristin şerrinden ülkemizi kurtarsın. Allah kuvvetlerimize güç, kuvvet versin. Şehitlerimizi rahmetle anıyoruz. Türkiye'nin her yerinden şehit var. Bitlis'inden tutun Diyarbakır'ından tutun Bursa'ya, Bursa'dan tutun Karadeniz'e, Akdeniz'e memleketin temiz evlatları, 'Bir hilal uğruna ya Rab ne güneşler batıyor' şiirinde olduğu gibi bugün de alçakça pusu kurularak şehit ediliyor. 1979'da başlayan, önce 'Apocular' diye hafife alınan, 1983-1984'lerde köy ve ilçe baskınlarıyla ismini daha fazla duyuran, örgütlenen, iç ve dış desteklerle bugün bela halinde ülkemizin önünü kesmeye çalışan bu terör örgütü ve ona destek olan başka terör örgütleri bugün ülkemizdeki bütün güzelliklere kara bulut gibi çöküyor hepimizi mahzun ediyor.”
"Henüz tam anlamıyla muvaffak olmuş değiliz”
Terörle mücadelenin sürdürüldüğünü söyleyen Arınç, “Bundan ne kadar sonuç alındı, tartışacak değilim. Ortaya konulan neticeler bize gösteriyor ki henüz tam anlamıyla muvaffak olmuş değiliz” dedi.
Arınç, AK Parti olarak hükümeti kurdukları günden bu yana o tarihe kadar yapılanları gözden geçirdiklerini belirterek, “Nerede hata, eksik vardı, hangi yöntem faydalı, hangisi faydasız oldu, bunlar üzerinde derin inceleme yaptık. İstihbarat eksikliğini gördük. İstihbaratı tek elde toplamaya gayret ettik. Jandarmanın, emniyetin, Genelkurmay'ın, MİT'in ayrı istihbaratı var. Bunların hepsi kendilerine göre bilgi topluyorlar. Topladıkları bilgiyi tek elde, tek merkezde toplayarak bunları fiiliyata dökme konusunda başarılı olamıyorlardı” diye konuştu.
Terörle mücadelenin sadece güvenlik boyutu bulunmadığına dikkati çeken Arınç, şöyle devam etti:
“Terörle mücadele, bu sonucu ortaya getiren sebeplerle de mücadelede etmek demektir.Terörü meydana getiren sebep 1 tane değil, 10 neden var. Bu terörün sosyal, toplumsal, ekonomik sebepleri var, halk içindeki kimliğini ifade edememekten doğan nedenler var, 'bana baskı, zulüm uyguluyorsunuz' diye dağa çıkanlar var, cezaevinde insan haysiyetine yakışmayan davranışlarla kişiliği zedelenenlerin isyanı var. Bunları bilen, yaşayan, gören insanım. Bölgeyi de adım adım biliyorum. O bölgenin insanını da yakından tanıyorum. Siyaset yaptığım yerlerde Kürt kardeşimle siyaset yapmanın onuruna da sahibim. Onlar bizim has kardeşlerimiz, bu ülkenin pırıl pırıl insanları. Bugüne kadar terörden uzak kalmaya, milletimizin dirliği ve bütünlüğü için gayret etmeye hepimizden daha çok koştular. Ne var ki bu fitne, ateş, bu kan büyüdü ve birbirimize sevgimizi perdeleyen, örten olaylarla karşılaştık. Onların sıkıntılarını, ızdıraplarını dinlemek gerekirken ana dilini yasaklayan, 'hastayım' demesini bile suç gören, elinden insan hakları diye bildiğimiz her şeyi alınan, 'sen suçlusun' dayatmalarıyla karşı karşıya kalanların isyan etmesi bir sebep.”
Arınç, dün İnegöl'den başlayarak Bursa'ya gelirken, açılışlar yaparken, temel atarken terörden bahsetmemenin mümkün olmadığını belirterek, “Hepimizin aklında o var. Hepimizin yüreğinde sızı var. Hepimizin gözünde şehitlerimizin anıları canlanıyor” dedi.
Bataklık ve terör
Bir insan rahatsızlandığında doktora gittiğini ifade eden Arınç, şunları söyledi:
“Vücudunun bir yerinde çıban çıkabilir, bacaklar tutmayabilir, göz görmemeye başlayabilir. Belde, dizlerde rahatsızlık olabilir. Hepimizin bin türlü sıkıntısı var. Doktor bakar, tahliller yaptırır, aklına yatmazsa ultrasona sokar. Bir sürü işler yapılır ve sonunda 'şöyle rahatsızlık var' der ve sonuçlarını söyler. Terör meselesini sadece birisinin silah atması, güvenlik güçlerinin ona karşılık vermesi olarak algılamıyoruz. Bu hastalığı meydana getiren sebepler nedir önce bu sebeplerle mücadele etmek gerekiyor. Örneğin Bursa'da çok güzel yaz gününde bir yere gittiniz. Orada dinleniyorsunuz. Mangal yaktınız, dostlarınız yanınızda ama sineklerin hücumuna uğradınız. Sinekler size rahat vermiyor. Bakarsınız, nereden geldi bu sinekler? 'Yakında bir yerde bataklık var, buradan her gün sinekler ürüyor ve burada oturanları rahatsız ediyor' derler. Çare ve yöntem ararsınız. Ya üzerinize yapışan sinekleri kovalayacaksınız, ya elinizle çat pat vurarak üçünü beşini öldürmeye çalışacaksınız ya da bir kısmına 'kahrolun sinekler' diye bağıracaksınız. Bunlar palyatif tedbirler. Bunlarla netice almak mümkün değil. 'Sizi rahatsız eden sineklerden kurtulmanın tek yolu bataklığı kurutmaktır' derler. Bataklık kurutulursa sinek üremez, sizi rahatsız etmez. Yani terör bir bataklık gibi her gün sizi rahatsız edecek sonuçlar meydana getiriyorsa bu bataklığı meydana getiren sebepleri ortadan kaldırmak lazım.”
"Be Allah'ın kulları, 'biz hiç hata yapmadık' diyende mi yok"
Arınç, 3-4 yıl önce bir gazetecinin terörle mücadeleye ilişkin kitap yazdığını belirterek, şöyle devam etti:
“Bugüne kadar 1980'den bu yana terörle mücadele ettiğini bildiğimiz Genelkurmay başkanları, kara kuvvetleri komutanları, asayiş kolordu komutanları, dönemin siyasetçileriyle röportajlar yaptı. Fikret Bila'nın kitabı. 'Nerede hata yaptınız? Bu mücadelede nerede hata yaptınız?' diye sorulduğunda, her biri cevap verdi. Diyelim ki 30 kişiyle konuşmuş, 29'u 'şuralarda, şuralarda hata yaptık' diyor. Be Allah'ın kulları, 'biz hiç hata yapmadık' diyende mi yok? Yok. Gerçek böyle de ondan. Hepsi bir yerde hata yapıldığını söylüyor. Demek ki hatalar yapılmış, büyümüş önü alınamaz hale gelmiş, hatta hata olduğunun farkına 30 yıl sonra varmışlar. Anlı şanlı birisi diyor ki '1980'lerde Kürtçe konuşmayı yasaklamıştık. Kürtçe konuşanı cezaevine atıyorduk, bununla ilgili kanun bile çıkardık. Meğer yanlış yapmışız.' Öbürü 'Diyarbakır cezaevinde işkenceler yapıldı, keşke yapmasaydık', diğeri 'Bölge ekonomi bakımdan geri kalmıştı. Buna ilaveten köyleri yaylaları boşalttık, keşke bunu da yapmasaydık' diyor. Biliyorum ki Diyarbakır'ın bir köyünde, bir kasabasında her gün 100 kişiye sofra açıp yemek çıkaran 'ağa' dediğimiz, 'bey' dediğimiz insanın terör sebebiyle köyleri boşaltıldı. Hepsi Diyarbakır'a geldiler. Bir odada 20 kişi yaşamaya başladı. Bunların çoğu Ulu Cami'nin kapısında mendil açıp dilenmek zorunda kaldı. Köyler, kasabalar boşaltılır, yaylalara çıkma yasağı getirilir, hayvancılık öldürülürse özellikle Körfez harbinden sonra Güneydoğu Anadolu Bölgesi ekonomik yönden fukaralaşırsa bu da terörün sebeplerinden birisi diyenler de oldu.”
Geçmişte bazı yanlışlıklar yapıldığını ifade eden Arınç, “Şerafettin Elçi yine milletvekili oldu. 1977'de de milletvekiliydi. Rahmetli Ecevit'in kabinesinde bakandı. Bayındırlık Bakanlığı yaptı. 1980 darbesi oldu. Bir yerdeki konuşmasında, 'Ben Kürdüm, Türkiye'de benim gibi 2,5 milyon Kürt var' dedi. Bu konuşmasından dolayı 3 yıl hapis cezası aldı. O günlerden bugüne getirirsek fecaat ne kadar büyüktür. Dün onu söyleyenler cezaevine tıkılırken bir başkası bugün milletvekili olarak ant içebiliyor” dedi.