Güncelleme Tarihi:
Demirtaş, "Savcılar eski Genelkurmay başkanlarına yüzlerce generale terörist başı diyor, kimsenin zoruna gitmiyor. Ben onbaşı deyince mi zorlarına gidiyor? Benim ifade ettiğim Genelkurmay Başkanı, Kürt halkının ana dille eğitim hakkıyla ilgili ifade ettiği şeyler bir onbaşının yapacağı bir açıklama kadar etki yaratmıştır anlamındadır. Bunun dışında Başbakanın da, Genelkurmay Başkanı'nın da gündemi çarpıtmaya hakları yoktur" dedi.
KÜRDİSTAN ADINDA VE KENDİ KENDİNİ YÖNETMEDE ORTAK İSTEK
Diyarbakır'da bir araya gelen Barış ve Demokrasi Partisi (BDP), Hak ve Özgürlükler Partisi (HAK-PAR), Katılımcı Demokrasi Partisi (KADEP), Özgürlük ve Sosyalizm Partisi (ÖSP), Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Kürt Demokratik Birlik Hareketi (TEV-KURD), Devrimci Demokratik Kürt Hareketi (TDŞK), Kürtlerin, 'Kürdistan coğrafyasında kendi kendini yönetme' hakkını içeren siyasal bir statünün tanınmasını sağlamak üzere birlikte ve ortak hareket etme kararı aldı.
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, HAK-PAR Genel Başkanı Bayram Bozyel, KADEP Genel Başkan Yardımcısı Nadir Yektaş, DTK Anayasa Komisyonu Üyesi avukat Cabbar Leygara, ÖSP Genel Başkanı Sinan Çiftyürek, TEV-KURD sekreteryasından avukat Sıdkı Zilan, TDŞK sekreteryasından İmam Taşçıer, dün ortak bir deklarasyonla, yeni anayasa yapım sürecinde Kürt siyasi parti ve örgütleri olarak taleplerini açıkladılar.
Kürt siyasi örgütleri adına hazırlanan ortak açıklamanın Türkçesini okuyan Selahattin Demirtaş, Türkiye'nin yaklaşık bir asırdır ulus devlet yapılanması nedeniyle, Anadolu coğrafyasında yaşayan, Türk ve Sünni olmayan her sosyal kesime ret, inkar ve şiddet politikaları uyguladığını söyledi. Başta Kürt halkı olmak üzere farklı etnik ve inanç kesimlerinin acımasızca asimilasyon ve sindirme çarkına tabi tutulduğunu dile getiren Demirtaş, anayasa ve yasaların hemen hepsinin, toplumda farklı etnik ve dinsel gerçekliği reddettiğini belirtti. Demirtaş, "Baskı politikasının desteğinde sistem 'Türklük' ve 'Türk ulusu' esasına göre düzenlendi.
Osmanlı'nın çok uluslu ve çok dinli bekasından 'Türk ulusu' yaratılmaya, devşirilmeye çalışıldı. Kimi zaman askeri darbeler yoluyla sürekli olarak da anti demokratik yasalar ve kolluğun gücüyle uygulanan çağdışı siyaset topluma özellikle de Kürt halkına büyük acılar, telafisi güç kayıplar yaşattı. Kürt halkının hakları uğruna gösterdiği halkı ve meşru direniş, her fırsatta kanla ve şiddetle bastırıldı. Hiç şüphe yok ki farklı kesimlerin hat talepleri de benzer uygulamaların muhatabı oldu. Denilebilir ki demokrasi yokluğu ve baskı politikaları sonucu bedel ödemeyen toplum kesimi kalmadı" dedi.
Demirtaş, bunca bedele, acı ve gözyaşına rağmen gelinen aşamada Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, eksiksiz bir demokrasiye ulaşmadığını, özgürlükçü ve eşitlikçi toplum yaratma yönünde esaslı adımlar atmadığını ileri sürdü. Demirtaş şöyle konuştu:
"Eğer bir zihniyet değişiminin ifadesi olarak değerlendirilebilirse, cumhuriyet tarihi boyunca halklarımız ilk kez demokratik bir anayasa yapma fırsatıyla karşı karşıyadır. Kürt sorununun demokratik, barışçıl çözümü bakımından önemli ve tarihi değerde nitelediğimiz bu fırsat, eşitlikçi ve özgürlükçü bir toplum özlemini karşılamanın bir zeminine dönüştürülebilir. Söz konusu fırsatın toplumsal gerçekliğe uygun biçimde kullanılması, özgür bir tartışma ortamından çıkan ve bütün toplum kesimlerinin haklarının garanti altına alınacağını ifade eden ortak bir iradeyle mümkündür" dedi
KÜRTLER KÜRDİSTAN COĞRAFYASINDA KENDİ KENDİNİ YÖNETEBİLMELİ
Kürt siyasi parti ve hareketleri olarak yeni anayasa yapım sürecinde Kürt halkının ulusal demokratik hakları için ortak hareket etme kararlılığında olduklarını, bunun için de yeni anayasa yapım sürecinde de etkin bir biçimde müdahil olacaklarını kaydeden Demirtaş, şöyle dedi:
"Demokratik Kürt muhalefeti olarak halkımızın eşit, özgür, onurlu ve insanca yaşama arzusunun gereği olarak, yeni anayasa yapımı sürecinde etkin istenç ve kararlılığımızı kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz. Diğer yandan Kürt siyasi parti ve hareketleri olarak, yeni anayasada 'Kürt halkının kimliğinin tanınmasını ve güvence altına alınmasını, örgütlenme hakkının evrensel standartlara kavuşturulması, Kürt ve Kürdistan ismiyle siyasi parti ve örgütlerin kurulmasının güvence altına alınmasını, Kürtçenin resmi dil olması dahil, hayatın her alanında serbestçe kullanılması ve her düzeyde Kürtçe eğitim ve öğretimin güvence altına alınmasını, Kürt halkı için, Kürdistan coğrafyasında kendi kendini yönetme hakkını içeren siyasal bir statünün tanınmasını' sağlamak üzere birlikte ve ortak hareket edeceğimizi kamuoyuna saygıyla duyururuz"
HAK-PAR Genel Başkanı Bayram Bozyel'in basın açıklamasını Kürtçe okumasından sonra söz alan BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Kürt halkının kendi kendini yönetebilecek güce ve kudrette olduğunu söyledi. HAK-PAR Genel Başkanı Bayram Bozyel ise, ulusların kendi kaderini tayin hakkı bulunduğunu belirterek, "bu hak Kürtlere de kendi ana sütleri kadar helaldir. Kürtler hiçbir koşulda özgür yaşama iradesinden vazgeçmeyecektir" dedi.
KOYUN GÜDÜP GÜDEMEYECEĞİMİZE HALK KARAR VERİR
Basın toplantısından sonra Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kendisiyle ilgili yaptığı "10 koyun bile teslim etmezler" açıklamasını değerlendiren BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, şunları söyledi:
"Mesele koyun güdüp güdememe meselesi değildir. Genelkurmay Başkanı ve Başbakan 35 çocuğun katledilmesinden sorumludur. Şu anki gündem budur, verilmesi gereken hesap budur. Bunun hesabını vermeleri gerekir. Biz koyun güder miyiz güdemez miyiz o halkın vereceği karardır. Bizde halkın iradesine saygı duyarız. 35 çocuğun ve gencin savaş uçaklarıyla bombalanmasıyla ilgili Genelkurmay Başkanı ve Başbakan ne diyor. Bütün bunlara cevap vermeleri lazım. Dolayısıyla konuyu saptırarak gündemi değiştirerek Uludere katliamını örtmeye çalışmasınlar. Bu doğru bir yaklaşım değil. Eğer hiddetlenecekse, öfkelenecekse bu katliamı gerçekleştirenlere öfkelenmelidir, hiddetlenmelidir. Başta kendisi olmak üzere çıkıp halka hesap vermeli, halktan özür dilemelidir. Genelkurmay Başkanı bu işin yani o savaş uçağının orayı bombalamasının askeri düzeyde en yüksek sorumlusudur. Böyle bir şey olmamış gibi davranamazlar. Başbakan siyasi olarak en üst düzeyde sorumlusudur. Konuyu kapatmak için bize hakaret edip hedef gösterip tehditle şantajla üstünü örtemezler 19'u çocuk toplam 35 kişi F-16 uçaklarıyla parçalanmıştır. Gerçek budur, gerçeklik budur. Buna cevap vermeleri lazım" .
GENELKURMAY BAŞKANI ANA DİLDE EĞİTİMLE İLGİLİ KONUŞAMAZ
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel'e 'Onbaşı' dediği için kendisine yönelik yapılan eleştirileri değerlendiren Selahattin Demirtaş, şöyle dedi:
"Benim ifade ettiğim Genelkurmay başkanıyla ilgili ifade ettiğim şeyler hakaret değil hakaret te içermiyor. Genelkurmay Başkanı bir halkın, Kürt halkının ana dilinde eğitim yapıp yapmayacağına dair karar mercii değildir. Bunun ifade etme yetkisi de yoktur. Anayasa yapma sürecinde anayasa tartışmalarına yoğunlaştığı bir dönemde Kürt halkının kendi ana dilinde eğitim yapıp yapmayacağını Genelkurmay Başkanı açıklayamaz. Başbakan bize yönelik BDP ye yönelik bu şekilde bağırıp çağıracağına kendi atadığı Genelkurmay Başkanı'na dönüp 'Anayasa yapım sürecinde siyaseti bu şekilde doğrudan etkilemeye yetkin yoktur' demesi lazım"
Demirtaş, geçmiş Genelkurmay başkanlarının siyaseti yönlendirdiği için tutuklanıp cezaevine konduğunu, AK Parti'nin atadığı şimdiki Genelkurmay Başkanı'nın da aynı şeyi yaptığını söyledi.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel'e 'onbaşı' demesini eleştiren Başbakan Erdoğan'a yüklenen Demirtaş, şöyle dedi:
"Savcılar eski Genelkurmay başkanlarına yüzlerce generale terörist başı diyor, kimsenin zoruna gitmiyor. Ben onbaşı deyince mi zorlarına gidiyor? Benim ifade ettiğim Genelkurmay Başkanı, Kürt halkının ana dille eğitim hakkıyla ilgili ifade ettiği şeyler bir onbaşının yapacağı bir açıklama kadar etki yaratmıştır anlamındadır. Bunun dışında Başbakanın da, Genelkurmay Başkanı'nın da gündemi çarpıtmaya hakları yoktur. Hesap vermesi gereken iki merciinin ve makamın danışıklı olarak gündemi değiştirmeye hakkı yoktur. Bunu asla kabul etmiyoruz. Bizim açımızdan gündem demokrasi ve özgürlükler meselesidir, sıcak gündemde Uludere katliamıdır. Bunun hesabının verilmesi lazım. Mesele budur. Bununda üstünü örtmeye kimsenin izin vermeyeceğiz"
BAŞBAKAN ÖZÜR DİLEMELİ
Demirtaş, Uludere olayıyla ilgili Gülyazı Tugay Komutan Vekilinin görevden alınmasınıda değinerek, şöyle dedi:
"Tugay komutan yardımcılığının sorumluluğu nedir ne değildir soruşturmayla ortaya çıkar. Soruşturmanın derinleştirilmesi lazım. Heron görüntülerini izleyen Ankara'dır. Sınır ötesi operasyon tezkeresini isteyen hükümet onay parlamentodur. O gün operasyon emrini veren Ankara'daki Genelkurmay'dır. Dolayısıyla Ankara'ya kadar uzanan bir sorumluluk silsilesi olduğu açıktır. Dolayısıyla bir tugay komutanı yardımcısına sorumluluğu yıkmak bir yangılıdır. Sınır ötesi bir operasyon yapılacaksa hava harekatı yapılacaksa Genelkurmay Başkanı'nın onayı olmadan yapılmayacağını herkes bilir. Kimlerin bu işi gerçekleştirdiği ortaya çıkarılmalı ve yargıya teslim edilmelidir. Başbakan da siyasi sorumluluğunu üstlenip halktan özür dilemelidir. Şahsımızda bu halka hakaret etmeyi bırakıp özür dilemelidir" dedi.
ABD VE İSRAİL'İN DE ULUDERE OLAYINDA SUÇU VAR
Kendilerini uşaklıkla suçlayanların ABD ve İsrail'in uşağı olduğunu söyleyen Demirtaş, "Bize bilmem kimin uşağı diyenler ABD ve İsrail'e nasıl uşaklık yaptıklarını bu tür operasyonlarla gösteriyorlar. Bir istihbarat kırıntısı için bir heron görüntüsü için kimlere yalvar yakar olduklarını Türkiye'nin onurunu ayaklar altına aldıklarını nasıl bir uşak tavrı gösterdiklerini görüyoruz. Bu nedenle istihbarat kimden gelmiş, kim yönlendirmiş, kim detaylı bilgi vermiş bunları araştırması gereken hükümettir. Uluslar arası güçlerin bu işte payı var mı? Ortaya çıkarılması gerekiyor. ABD'nin hava operasyonlarıyla ilgili AKP hükümetinin kendi ifadesiyle nitelikli istihbarat verdiği biliniyor. ABD şu anda heron görüntüleriyle nitelikli istihbarat veriyor. Operasyonlarla ilgili açık destek veren ABD ve İsrail’de elbette ki Uludere olayında sorumludur." dedi.