Demirtaş, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, kadınların, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü kutladı. Bugün partisinin kadın milletvekillerinin tamamının, çeşitli etkinliklere katılmak üzere meydanlarda olduğunu belirten Demirtaş, kadın hakları konusundaki duyarlılıkta, BDP'nin örnek teşkil ettiğini söyledi.
AK Parti iktidarı döneminde kadına yönelik şiddetin arttığını, ancak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bunu kabul etmediğini, “rakamların abartıldığını” söylediğini ifade eden Demirtaş, “Neredeyse, 'Kadınlar AKP'yi zor durumda bırakmak için kendilerini öldürtüyor' diyecek. Son bir ay içinde öldürülen kadınların durumu bile vahameti ortaya koyarken Sayın Başbakan çıkmış, rakamların abartıldığından söz ediyor” diye konuştu.
Demirtaş, hayatının tehlikede olduğu yönünde devlete başvuruda bulunan kadınların bile korunamadığını söyledi.
Kadının temsil oranına da değinen Demirtaş, kadınların BDP'de yüzde 40 ile Türkiyede gelmiş geçmiş en yüksek siyasi temsil oranını yakaladıklarını ifade etti. Demirtaş, bunun parti yönetiminin bir lütfu olmadığını, kadınların kendi çabaları sonucu gerçekleştiğini kaydetti. Selahattin Demirtaş, “TBMM'de 275 kadın” talebini yürekten desteklediklerini, bu kampanyanın arkasında olacaklarını söyledi.
Toplumsal cinsiyet farklılığı konusunda eğitimde ciddi eksiklikler olduğunu belirten Demirtaş, ilköğretim okulu kitaplarında, annenin, evde ütü yaparken babanın ise işe giderken resimlendiğini, çocukların bu bilinçle yetiştirildiğini söyledi. Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu'nun da bir kadın olduğunu, ancak bu durumu değiştirmeyi düşünmediğini belirten Demirtaş, “Kadından sorumlu Devlet Bakanımız da en çok Kurtlar Vadisi'ni izliyormuş. Aman Allah'ım... Çocuklara, kadınlara tavsiyesi bu. 'O dizinin verdiği mesajları ilginç buluyorum' diyor. Bu hükümet döneminde 'kadın daha özgür ve eşit oldu' diyen varsa, bir kez daha olup bitenleri gözden geçirsin. Şu artık bizim açımızdan da kadınlar açısından da nettir: Ne kadar az AKP, o kadar özgürlük” diye konuştu.
“TOPLUMSAL MUHALEFETE BASKI VAR”
“Ergenekon” davası kapsamında son gözaltı ve tutuklamaları değerlendiren Demirtaş, hükümetin toplumsal muhalefetin üzerinde bir baskı uyguladığını savundu. Darbe girişiminde bulunanların yargılanmasına kimsenin bir itirazı olmadığını belirten Demirtaş, şöyle devam etti:
“Ancak, aynı yapılanma içinde içinde muhalefetin susturulması konusu da var. Onlarla ilgili soruşturma yürütülmüyor. 'Ergenekon' denilen derin devlet yapılanması 1950 yılından beri var Türkiye'de. Ama İstanbul'daki savcıların yürüttüğü soruşturma kapsamında 2003 yılı öncesi ile ilgili tek bir soruşturma yoktur. 'AKP'yi iktidardan düşürmek için iş birliği yaptınız ve bu nedenle dünyanın en büyük suç örgütünü kurdunuz' diyerek önlerine gelen herkesi topluyorlar. Tamam, hükümete yönelik hukuk dışı yönelimler de suçtur, bunu kabul ediyoruz. Ama hükümeti yıpratmak, düşürmek için bir gazetecinin işini yapması da mı suçtur? Herkes sana hizmet mi edecek? Herkes senin hakkında methiyeler mi dizecek? Bir gazeteci, senin aleyhine
haber yapabilir, kitap yazabilir. Şimdi böyle bir şey bile Ergenekon örgütüne üye olmakla eşdeğer tutuluyor.
Savcıların bu tutumu, tarafımızdan dikkatle izlenmekte ve hassasiyetle değerlendirilmektedir. Bunu bilmelerinde fayda var. Savcıların bu yanlı tutumunu, muhalefet olarak yakından izliyoruz. Sanmasınlar ki yalnızca kendileri toplumu izliyor, dinliyorlar. Bunlar da elbet bir gün gün yüzüne çıkacaktır.”
Demirtaş, AK Parti'nin sendika ve sendika mensupları üzerinde de baskı oluşturduğunu, “yandaş sendikaları” desteklediğini ileri sürdü.
“TEHDİTLERİ KABUL EDEMEYİZ"
Son günlerde, Kürt aydınları ve sanatçılarına yönelik tehdit iddialarının tartışıldığını belirten Demirtaş, şunları söyledi:
“Biz, İfade özgürlüğü konusunda 'ama ve ancak'lı konuşamayız. Bu meselede de böyle davranmayız. Kürt aydınlarına, sanatçılarına yönelik, nereden gelirse gelsin tehdidin, hele hele yaşam haklarına yönelik tehdidin karşısında olmak zorundayız. Asla hoş göremeyiz. Böyle bir şeyi asla kabul edemeyiz.
Bize hakaret etse bile hiçbir şekilde yaşam haklarına yönelik tehditleri doğru bulmayız. Açıkça ifade ediyorum, düşünceleri ne olursa olsun, partimize yönelik tarzları ne olursa olsun, biz düşüncelerimizle karşılık vereceğiz. Bunun dışında bir yöntem, bizim tarafımızdan kabul görmez. Yaşam haklarına yönelik tehdidi, biz, kendi yaşam hakkımıza yönelik tehdit olarak algılarız.”
“OTOSANSÜR BAŞLADI”
Türkiye'de düşünce özgürlüğü konusunda ciddi sıkıntılar yaşandığını, kimsenin cesaret edip konuşamadığını belirten Demirtaş, özellikle gazetecilerin, “Yazarsam başıma ne gelir” diyerek otosansüre başladığını ifade etti.
Gazetecilerin telefonlarının dinlendiğini, bilgisayarlarının, evlerinin izlendiğini kaydeden Demirtaş, böyle bir psikoloji ile özgür olunamayacağını dile getirdi. Selahattin Demirtaş izlenmeyen, dinlenmeyen hiçbir siyasetçi, aydın ve gazetecinin neredeyse olmadığını ifade etti.
BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın, yasadışı dinlemelerin önlenmesine yönelik bir kanun teklifi hazırladığını belirten Demirtaş, “Buna destek verin, herkesin ifade özgürlüğünü güvence altına alınsın. Bu haliyle bir Abdulhamit döneminde insanlar korkuyordu, bir de Recep Tayyip Erdoğan döneminde. Tarih kitapları ileride yazacak, çocuklarımız okuyacak, 'Bir Abdulhamit Paşa varmış, bir de Recep Tayyip Paşa varmış' diyecekler” diye konuştu.