Güncelleme Tarihi:
Marmaris'te yaptırdığı biyopsi sonucu cilt kanseri teşhisi konulan bir kişi, sağlığına zarar verdiği iddiasıyla evinin yakınındaki baz istasyonunun kaldırılması istemiyle mahkemeye başvurdu. Marmaris 3. Asliye Hukuk Mahkemesi, davayı reddetti. Kararın temyiz edilmesi üzerine dosyayı görüşen Yargıtay 14. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin kararını onadı.
Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin gerekçesinde, baz istasyonlarının, Elektronik Haberleşme Kanunu uyarınca Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunca (BTK) çıkarılan yönetmelikteki yer, ölçü ve limit değerlere göre, verilen güvenik sertifikası gereğince kurulan, günümüzde haberleşme ve iletişimin sağlanmasında önemli yeri olan alıcı-verici antenleri sayesinde elektromanyetik sinyalleri alma ve gönderme işlemi yapan sistemler olduğu belirtildi.
"ŞEHİR DIŞINA ÇIKARILIRSA DAHA TEHLİKELİ" DEDİLER
Baz istasyonlarının konuşmanın az olduğu kırsal alanlarda 35 kilometrelik, konuşma trafiğinin yoğun olduğu şehir merkezlerinde ise 1-2 kilometrelik mesafe içinde hizmet verebilen, çıkış güçleri oldukça düşük cihazlardan oluştuğu kaydedilen gerekçede, şu tespitler yapıldı:
"Ulaşılan son teknolojik gelişmelere göre, telefonla haberleşme veya iletişimin sağlıklı ve verimli gerçekleştirilebilmesi için baz istasyonlarının bal peteği benzeri hücresel bir yapıda ve her bir peteğin içinde de en az bir baz istasyonu bulunacak şekilde kurulması zorunludur. Her bir istasyon kapasitesi itibarıyla belirli sayıda abonenin haberleşmesini sağlayabileceğinden, nüfusun yoğun olduğu yerlerde daha çok baz istasyonu kurulması gerekmektedir. Şehir dışına çıkarılmaları halinde hücresel yapı bozulacağından, haberleşme ve iletişimin sağlanabilmesi için gerek baz istasyonlarından abonelere gerekse abonelerden baz istasyonlarına karşılıklı gereğinden çok yüksek elektromanyetik dalgalar gönderilmek zorunda kalınacak, toplum sağlığı olumsuz yönde etkilenecektir."
"BTK'NIN GÖREV VE YETKİSİNDE"
Elektronik Haberleşme Kanunu ve bu kanun gereğince çıkarılan yönetmelik uyarınca, baz istasyonlarının, sağlığa zarar vermeyecek şekilde, nerede, nasıl, hangi ölçü ve limitler dahilinde kurulacağını belirleme ve kurallarını koyma işlemlerinin BTK'nın görev ve yetkisinde olduğu anımsatıldı.
Gerekçede, insan sağlığına etkileri konusunda başta Dünya Sağlık Örgütü olmak üzere Uluslararası İyonlaştırmayan Radyasyondan Koruma Komisyonu (ICNIRP), Elektrik Elektronik Mühendisleri Enstitüsü (IEEE) gibi birçok uluslararası kuruluşun yaptıkları çalışmalar sonucunda birtakım sınır değerlerin belirlendiği vurgulandı.
BTK tarafından yürürlüğe konulan yönetmelikte, Türkiye'de geçerli olacak sınır değerin, İngiltere, Amerika, Kanada, ICNIRP ve Avrupa Birliğinin kabul ettiği değerin yaklaşık 1/4'ü olarak kabul edildiği belirtilen kararda, sağlığa zarar verdiği iddiası dışında, baz istasyonlarının sertifikada belirtilen limit değerlere ve güvenlik mesafesine uygun kurulmadığı, başlangıçta uygun kurulsa dahi sonradan sertifikadaki limit değer ve güvenlik mesafelerine aykırı davranıldığı gerekçesiyle kaldırılmasına ilişkin talep ve itirazların, ilgili mevzuat gereğince BTK'ya yapılması gerektiği hatırlatıldı.
Kurumun uygulamalarına ve kararlarına karşı, idari yargıda dava açılması gerektiği kaydedilen kararda, davacının, baz istasyonunun limit değerlere ve güvenlik mesafelerine uygun olmasına rağmen zararlı olduğunu iddia etmesi halinde, idari yargıda yönetmeliğin iptali davası açması gerektiği vurgulandı.
"İDDİALARIN KANITLANMASI GEREKİR"
Adli yargıda görülecek davalarda ise davanın kabul edilebilmesi için öncelikle baz istasyonunun yönetmelikte belirtilen limit değerlere uygun bulunmadığı ve sağlığa zarar verdiğine ilişkin iddiaların kanıtlanması gerektiğine işaret edilen gerekçede, bunun için de öncelikle ölçümleri yapacak bilirkişilerin nasıl seçileceği konusunun açıklığa kavuşturulması gerektiği belirtildi.
Gerekçede, Elektronik Haberleşme Cihazlarından Kaynaklanan Elektromanyetik Alan Şiddetinin Uluslararası Standartlara Göre Maruziyet Limit Değerlerinin Belirlenmesi, Kontrolü ve Denetimi Hakkında Yönetmelik gereğince güvenlik mesafelerinin ölçümünün, üniversitelerin, elektrik elektronik, haberleşme, fizik mühendisliği, fizik lisansı veya elektromanyetik dalgalarla ilgili dersleri alarak teknik bölümlerin birinden veya meslek yüksekokulu ile liselerinin elektrik, elektronik haberleşme teknolojisi (telekomünikasyon, haberleşme, haberleşme teknolojisi, elektronik haberleşme), elektronik teknoloji (elektrik elektronik, elektrik elektronik teknikerliği, elektronik, endüstriyel elektronik) bölümlerinden mezun olan personel tarafından, ölçüm işlemlerinin ise ölçüm sertifikası almış personel tarafından yapılacağının hükme bağlandığı hatırlatıldı.
Bu personelin taşıması gereken nitelikler ile ölçüm sertifikası alınmasına ilişkin usul ve esasların da Kurum tarafından çıkartılan tebliğ ile düzenlendiği kaydedilen gerekçede, baz istasyonunun yönetmelikte belirtilen limit değerlere ve güvenlik mesafesine uygun olup olmadığı, davacının sağlığına zarar verip vermediği konusunda deliller toplanıp, ilgili yönetmelik ve tebliğname hükümleri dikkate alınarak belirlenecek uzman bilirkişiler marifetiyle keşif yapılarak alınacak bilirkişi raporları ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği ifade edildi.
Kararda, "Baz istasyonlarının uzun vadede sağlığa zarar vereceği, verebileceği, baz istasyonlarından psikolojik etkilenildiği, etkilenileceği şeklindeki kanıtlanması mümkün olmayan somut iddialarla açılan davaların dinlenmesi mümkün değildir" ifadesi kullanıldı.
Mahkemece yapılan araştırmalar ve dosyaya konulan bilirkişi raporuyla tüm dosya kapsamına göre davaya konu baz istasyonunun limit değerleri ve güvenlik mesafelerinin uygun kurulduğu ve işletildiğinin anlaşıldığı kaydedilen gerekçede, davacının sunduğu biyopsi raporuyla belgelenen "deri ca" hastalığının davaya konu baz istasyonunun işletilmesinden kaynaklandığı veya uygun illiyet bağının bulunduğunun ispatlanamadığı belirtildi. Kararda, bu olgular gözetilerek davanın reddedilmiş olmasında bir yanılgı bulunmadığı kaydedildi.