Güncelleme Tarihi:
Maşalyan'ın ailesi, 1955 yılında Sinop’tan İstanbul’a göçen ailelerden biriydi. Ermeniler Sinop’ta elek, kalbur ve süpürge gibi o devrin basit ev aletlerini yaparak geçinirdi. Aile önce İstanbul Kumkapı’ya yerleşti. Sonra da devletin desteğiyle tek göz bir baraka yapabildikleri Bayrampaşa’ya taşındılar. 1962 yılında bu barakada aile içi çok mühim tartışmanın ortasına bir çocuk doğuyordu.
BEDROS MU, GARABET Mİ?
Doğan çocuğa iki dedesinden hangisinin adı verilecekti? Bedros mu, Garabet mi? Uzun sürmesi muhtemel bu tartışmayı, Anadolu’nun yüzlerce yıllık bilgeliğini elleri ve yüzündeki kırışıklıkların derinliklerinde muhafaza eden ninesi bitirdi; Adı Şahin olacaktı. Hem Ermenice de hem Türkçe de var olan bu isim, vaftiz olduğunda Şahan’a, 1992’de takdis edilip ruhaniliğe geçtiğinde ise Sahak’a dönüştü.
Bayrampaşa’da yoksul bir mahalledeydiler. Bir tarafta Rumeli göçmenleri, bir tarafta Arnavutlar vardı. Bir zaman sonra Kumkapı’ya taşındılar. Doğu Roma’dan beri kadim Ermeni semtiydi burası. Okula da burada başladı. İbrahim Paşa yokuşundaki Tevfik Kut İlkokulu’nda okuma-yazmayı öğrendi. Ortaokulu Gedikpaşa’da okudu.
ÜNİVERSİTE SINAVINDA EN BAŞARILI 5 BİNDEYDİ
Ortaokuldan itibaren dini kitaplar okumaya başlamıştı. Kutsal kitabı elinden düşürmüyordu. Liseyi ise Bakırköy’de bitirdi. Üniversite sınav sonuçları açıklandığında en başarılı 5 bin kişi arasındaydı. İTÜ’nün Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği bölümüne girdi. Dini çevrelere gidip geldiği günlerden birinde, dönemin patriği Kalustyan ile tanıştı.
SENDEN MÜHENDİS DEĞİL İYİ VAİZ OLUR
Rahiplerden biriyle sohbeti hayatını değiştirdi. Rahip, “Ben insanları tanırım, senden mühendis olmaz, senden iyi bir öğretmen, vaiz olur” demiş ve “Öldükten sonra ne olacağız” diye sormuştu. Sahak, “İmanımız var, Allah’ın ellerine kalacağız” deyince de, “İstemez misin şimdiden Allah’ın ellerinde kalmak” diyerek ona bundan sonraki hayatına giden kapıyı açmıştı. Sahak o an kararını verdi. Rahip olacaktı. İTÜ’den ayrıldı. İstanbul Üniversitesi’nde felsefe okumaya başladı. Bir taraftan da Ermenice öğreniyordu. Patrikhane’ye de öğrenci olarak kayıt olmuştu. Özel derslerle rahipliğe hazırlanıyordu. Patrik Şnorhk Kalustyan onunla yakından ilgileniyordu. Bu ilgi sonraki Patrik Karaciyan zamanında da devam etti.
VAN’DA ASKERLİK LONDRA’DA EĞİTİM
İlk vaazını 1984’te Bakırköy Kilisesi’nde kadınlara verdi. Şimdiki selefi, 84. Patrik Mutafyan’dan devralmıştı bu vaazı. 1986’da Papaz Yardımcısı oldu. 1988-1989 arasıysa askerlik yıllarıydı. Ahtamar Kilisesi’nin de bulunduğu Van’da kısa dönem askerlik yaptı. Askerlik sonrası yurtdışındaki tahsil hayatı başladı. Londra’da bir taraftan kilisede çalışırken, bir taraftan da teoloji eğitimi aldı.
‘EVLENMEMİŞ RAHİP’ OLARAK TAKDİS EDİLDİ
Bu dönem, 1992 yazında ‘evlenmemiş rahip’ (Apeğa) olarak takdis edilip ruhani hayata geçiş yaptı. 1994-1997 yılları arasında, üç yıl Kudüs’te manastırda kaldı. Yüksek lisans için İrlanda’ya gitti. 1999’dan itibaren de İstanbul’da çeşitli kiliselerde vaizlik yaptı. 2005-2011 yılları arasında, Ermenistan’da din adamı yetiştiren Kevorkyan Teoloji Akademisi’nde hem hoca hem de idareciydi. 2011’de İstanbul’a döndü. Ermeni Patrikhanesi Kiliserarası ve Dinlerarası İlişkiler Sorumlusu oldu.
Patrik Mesrob Mutafyan, 12 yıl komada kaldıktan sonra 8 Mart 2019’da hayatını kaybetmişti. Aralık ayında tamamlanan patrik seçimini Maşalyan kazandı. 36 yıl önce vaazlarını devraldığı Mutafyan’ın asasını dün devralarak 85. Ermeni Patriği oldu.
NÂZIM SEVER NİETZSCHE OKUR YOUTUBE İZLER
AKADEMİK ve dini eğitimini sürdüren Patrik Maşalyan, Ermeni cemaatinde entelektüel ve neşeli çehresiyle anılıyor. Şiirlerini ezbere bilecek kadar Nâzım Hikmet hayranı olan, kendisi de şiirler yazan Patrik Maşalyan’ın okumaktan büyük keyif aldığı kitap Alman filozof Nietzsche’nin ‘Böyle Buyurdu Zerdüşt’ü. Televizyon yerine YouTube izlemeyi seven, uyumadan önce mutlaka müzik dinlediğini söyleyen Maşalyan, verdiği bir röportajda en büyük özlemini ise; “Kalabalık bir caddede yürümek, acıktığımda işkembeciye girmek, fark edilmemek, doğaya çıkmak ve bir kitapçıya girip kitapların arasında kaybolmayı özledim” diye özetlemişti.