Güncelleme Tarihi:
İşte dünyanın en önemli gazetelerinden köşe yazarlarının operasyon yorumları:
Richard Clarke - New York Times: Genelde unutulan bir şey var ki, El Kaide'nin iğrenç saldırıları sırasında teröristler amaçlarının Müslüman dünyasındaki hükümetlerin yerine dini olarak İslamcı devletleri getirmeyi ve yeniden İslami halifeliği kurmayı amaçladıklarını açıklamışlardı. El Kaide'nin hedef listesinin üst sıralarında Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek de vardı. Tahrir Meydanı'ndaki protestocular onu koltuğundan indirmeyi terör ve El Kaide olmadan başardı.
Bu nedenle bin Ladin ölmeden önce bile, analistler El Kaide'nin hızla etkisizleştiğini söylemeye başlamıştı. Bin Ladin'in ölümüyle, El Kaide döneminin bittiğini düşünmek artık daha da çekici. Ancak bu bayram havası için henüz çok erken. Birçok İslamcı ideologa göre, Arap Baharı basitçe halifeliğin kurulması yolundaki engellerin ortadan kaldırılmasını temsil ediyor. Amaçları ya da terörü kullanmaya yönelik istekleri değişmedi.
Ali H. Soufan – New York Times: 11 Eylül saldırıları sonrasında Guantanamo'da ve diğer yerlerde görüştüğüm El Kaide üyelerine göre, Usame bin Ladin asla sadece grubun kurucusu ve lideri değildi. O aynı zamanda bir fikirdi. Bin Ladin, örgütün İslam'la ilgili düşüncelerinin, terörün doğru silah olduğu ve er ya da geç zafer kanacakları inancının vücut bulmuş haliydi. Bin Ladin'in ölümü bu fikri yok etmese de ölümcül bir darbe vurdu.
New York Times başyazısı: Usame bin Ladin'in takip edilerek Amerikan güçleri tarafından öldürülmesi, bizde ve tüm ABD'lilerde büyük bir rahatlama duygusu yarattı. Ancak bu tepkimizin yanında üzüntü de var. 11 Eylül 2001'deki saldırılardan neredeyse on yıl sonra, ne duyduğumuz korku, ne de hayatlarımızın ciddi anlamda değiştiğine dair hislerimiz azaldı. Şimdi biraz daha rahat nefes alsak da, radikallere karşı mücadelenin sona ermekten çok uzak olduğunu hatırlamamız gerek. El Kaide yeniden saldırabilir ya da diğer gruplar artan güçlerini göstermek isteyebilir.
"PAKİSTAN SAKLADI"
Steve Coll – New Yorker: Saklandığı bölge, bin Ladin'in o evde Pakistan ordusu fark etmeden 6 yıldır yaşadığını düşündürüyor. Ancak ilk kanıtlar, bunun tam tersinin, yani bin Ladin'in Pakistan devletinin kontrolünde saklandığını gösteriyor. Pakistan bunu reddedecek ve bunu kanıtlayacak tatmin edici bir kanıt muhtemelen hiç ortaya çıkmayacak. Ben ABD Adalet Bakanlığı savcısı olsaydım, bu konuda jüri kurulmasını isterdim. Evin inşa edildiği arazi kime ait, nasıl ve kimden alınmış? Evi açıkça bin Ladin'in saklanabilmesi için kim tasarladı? Güvenlik sistemlerini kim kurdu? Bu sorular sadece 11 Eylül kurbanları için değil, El Kaide'nin etkisiyle düzenlenen terör saldırılarının kurbanları için ve adaletin sağlanması açısından da çok önemli.
Robert Fisk - Independent: Cumhurbaşkanı Ali Zerdari aylardır bin Ladin2in Afganistan'da bir mağarada yaşadığını söylüyordu. Şimdi onun Pakistan'da bir malikanede yaşadığı ortaya çıktı. İhanet? Kuşkusuz Pakistan ordusunun ve İç İstihbarat Servisi'min ihanetine uğradı. Muhtemelen ikisinin de. Pakistan bin Ladin'in nerede olduğunu biliyordu.
Simon Tisdall – Guardian: Usame bin Ladin'in 2005'ten beri İslamabad'a yakın popüler bir yazlık bölgedeki lüks bir evde yaşadığının sıra dışı bir şekilde keşfedilmesi, Pakistan hükümeti için çok büyük ve tehlikeli bir utanç kaynağı.
Devlet Başkanı Asıf Ali Zerdari yönetiminden yetkililer, sürekli olarak El Kaide liderinin Pakistan topraklarında bulunmadığını ve ABD'lilerin başka yerlerde, özellikle de Afganistan'da arama yapması gerektiğini savunuyordu. Pakistan 11 Eylül'den beri her zaman inkâr politikası izleyerek, ülkenin İslamcı terörün kaynağı değil başlıca kurbanı olduğunu öne sürdü... Pakistan hükümeti Amerikan özel kuvvetlerinin baskını hakkında önceden bilgilendirilmedi. ABD yetkilileri, Pakistan'ın güçlü istihbarat kurumu İç İstihbarat Servisi'ne (ISI) bu kadar hassas bir bilgi konusunda güvenmedi.
ÖLÜSÜ DE DEĞERLİ
Washington Post başyazısı: Saldırının pratikteki önemi, siyasi ve ahlaki boyutuyla eş değer olmayabilir. Doğrusu, bin Ladin operasyonu ABD'nin Güney Asya'da karşılaştığı sorunları 11 Eylül'den on yıl sonra daha da artırabilir. Öncelikle El Kaide operasyonlarının liderlerinin kaybından ne derece etkileneceği belirsiz. Eğer son yıllarda söylendiği gibi bin Ladin terör operasyonlarının planlanmasında ve düzenlenmesinde doğrudan rol oynamıyorsa, El Kaide için ölüsü canlı hali kadar değerlidir. Che Guevara ve Leon Troçki'nin takipçileri gösterdiği üzere ölü militanlar özellikle düşmanlarının elinde can vermişse hala kitleleri etkileyebilir.
David Ignatius - Washington Post: Casus filmlerinde görülebilecek türde hızlı ve acımasız bir operasyon olan Usame bin Ladin'e yönelik saldırı, CIA ve gizli Ortak Özel Operasyonlar Komutanlığı'nın (JSOC) bir araya gelerek nasıl etkili bir ölüm makinesine dönüşebildiğini gösteriyor. Bu operasyonların sloganı, "Bul, ayarla ve bitir". CIA ve diğer istihbarat kurumları genelde ilk iki aşamadan sorumlu. Bin Ladin'e saldırı, bu sürecin yıllar süren sabırlı bir takiple mümkün olduğunu gözler önüne seriyor. Daha sonra JSOC geliyor ve işi bitiriyor.
The Times of India başyazısı: Bin Ladin'in ölümü Afganistan'daki durumu da etkileyebilir. Amerikan askeri istihbaratı uzun süredir El Kaide'nin başlıca hedefleri olduğunu söylüyor. Bin Ladin saf dışı bırakıldığında, Taliban'ın ılımlı kesimleriyle anlaşmaya varmak daha çekici görünebilir. Bin Ladin'in hedef alınması aynı zamanda Pakistanlılarla ilişkiler açısından da bir taviz. 2012 başkanlık seçimleri öncesinde Başkan Obama, Afganistan'daki ABD askerlerinin çekilişini hızlandırabilir. Ancak bu durum, Hindistan da dâhil tüm bölgede ciddi güvenlik sorunları yaratarak kolaylıkla bir kaosa yol açabilir.
BAŞARILI BİR KARİYER HAMLESİ
El Cezire – Robert Grenier: Usame bin Ladin için ölümü bir lütuf gibiydi. El Kaide lideri böylece sadece Müslüman dünyasında değil, örgütün içinde de uzun bir süredir kaybettiği önemi yeniden kazanmış oldu. Bin Ladin gibi egosu yüksek bir insan için işe yaramaz bir hale gelmesinin ne anlama geleceğini düşünün. Tuhaf bir benzetme olabilir, ancak birkaç yıl önce ölen bir Hollywood yıldızı için kullanılan bir tabiri burada bin Ladin için kullanmak istiyorum: “Başarılı bir kariyer hamlesi oldu.”
Muna Khan – El Arabiya: Usame bin Ladin’in öldürülmesiyle birlikte konuyla ilgili birçok soru da ortaya çıktı. En önemli soru da Pakistan üzerine odaklanıyor: Bin Ladin’in yerini kim biliyordu? Bu soru özellikle eski Cumhurbaşkanı General Pervez Müşerref’ten, Cumhurbaşkanı Asıf Zerdari sürekli olarak bin Ladin’in Pakistan’da olduğunu reddetmesiyle daha da önem kazanıyor. Komplo teorileri bir yana, bu durum ABD yönetiminin operasyonun detaylarını Pakistanlı mevkidaşlarıyla paylaşmakta neden bu kadar gönülsüz kaldığını da açıklıyor. Bugün Pakistan bir köşeye sıkışmış durumda. Fakat asıl mesele, Pakistan başkalarının savaşlarında aracı olan terör örgütlerinin sığınağı olmayı daha ne kadar sürdürecek. Ve Pakistanlılar asla onaylamadıkları bu adaletsizlikler konusunda daha ne kadar sessiz kalacak.
Haaretz – Amir Oren: Kamuoyundaki heyecana bakılırsa, Usame bin Ladin’in sonu, Başkan Barack Obama’nın vatanına bağlılığıyla ilgili şüphelere son verirken, yumuşak bir tavır sergilediği ve İslam’a sempati duyduğu yönündeki kaygılara da nokta koydu. Obama’nın elinde bin Ladin’in kafa derisini sallayarak yaptığı konuşma, Amerikan kabilesinin başkanı olarak taktığı taç için doğum belgesinden daha etkili oldu.
Daily Times başyazısı: Pakistan kendini oldukça utanç verici bir konuma düşürdü. Usame bin Ladin Kakul Askeri Akademisi'nden sadece bir mil uzaktaki bir askeri bölgede bulundu. Orada hiçbir eylem olmadan nasıl saklanabildiği sorusunun yanıtını Amerikalılara anlatmamız zor olacak.