Güncelleme Tarihi:
Türkiye’de büyüme istihdamı arttıran bir büyüme şeklinde gerçekleşmedi.
1923 yılında Türkiye Teşvik-i Sanayi kanununu çıkardı. Liberal bir anlayışla bu yapıldı. Ama 1929 bunalımı bunun gelişmesine izin veremedi devletçi bir politikaya yönelindi.
Sonraki yönetimler hep sanayinin önemini kavradı. İnönü, Bayar, Menderes, Demirel hep fabrika açma sanayi yatırımı yapma gayreti içindeydi.
Şimdi sanayi ihmal edildi. Bunu en temel bir konu olarak ele almak lazım. Spekülatif sanayiye her türlü imkan sağlanırken çalışan üreten cezalandırılmıştır. Bunu değiştirmek bir ihtiyaç olarak gözükmektedir.
İKİZ AÇIK TEHLİKESİ
Önümüzde ikiz açık tehlikesi vardır. biri bütçe diğeri cari açık tehlikesi. Bütçe dengeleri açısından bakınca 2009’da iş çığırından çıktı.
2009’da bütçe açığı 3 kat arttı. Cari açık azalarak 2009’da bir denge sağlandı. Ama 2010’da görülen trend bütçe açığı ve cari açık olarak ikiz açık tehlikesini göstermektedir.
Önümüzdeki dönemde yaşanması muhtemel siyasi gelişmeler ikiz açık tehlikesinin gerçekleşme ihtimalini de kuvvetlendirmektedir.
HEM EKONOMİ KÜÇÜLÜYOR HEM AÇIK ARTIYOR
Dış ticaret açığının ekonomik küçülmeye rağmen devam ediyor olması Türkiye’nin rekabet gücünün ortadan kalktığını gösteriyor.
Bunun sebebi hiç kuşku yok kur politikasıdır.
İthalat üzerindeki TSE denetimi kaldırıldı ve bu şirketlerimizi haksız rekabete sürüklüyor.
ÜRETİCİYE HAKSIZLIK
Sanki ithal edilen her ürün Allah’ın emri TSE’ye uygun. Bu kendi üreticimize haksızlıktır.
Dünyanın en pahalı akaryakıtını kullanacaksın sonra rekabet edeceksin. Bu olmaz.
Devletin finans ihtiyacını doğru yerden karşılayalım ya da asgariye indirelim. Kendi ayağımıza vurmak zorunda kalmadan karşılayalım.
Bağ-Kur ve SSK prim borçları tahsili zorlaşmış bir durumdur. Buna bir çözüm bulunmalıdır. Futbol kulüplerinin vergi borçlarına yapılan düzenleme gibi bir kolaylaştırma yapılabilir ama borç silme olmamalıdır. Makul bir şekilde taksitlendirilerek ödenebilir bir hale getirilmelidir. Bu ihtiyacı haklı buluyoruz.
12-24 ya da 36 aylık sürelerle bir düzenleme yapılabilir.
Eldeki bütün veriler şunu gösteriyor KOBİ’lere yönelik kredilerde azalma olmuştur.
Krizin darbesini sanayi, sanayi içinde darbeyi de KOBİ’ler yemiştir. Krediye erişimde çok ciddi sıkıntılar yaşamışlardır.
KREDİ GARANTİ FONU HAYATA GEÇİRİLMELİ
KOBİ’ler, 2007 87, 2009 82 milyar kredi kullanmışlardır. Takibe uğrayan krediler de artmıştır.
Kredi garanti sistemi etkinleştirilmelidir. Biz bunu daha Türkiye krize girmeden önermiştik. İzmir’de “Kriz geliyor. Önlem alın” diye uyarmıştık.
Vergi indirimleri de bu öneriler arasındaydı. Ama hükümet dikkate almadı. Başbakan sinirlendi ama 3 ay sonra yavaş yavaş dediklerimiz yaptı.
Bu öneriler arasında kredi garanti fonu hala hayata geçirilmedi.
Yeni iş kuranlara yönelik teşvikler getirilmelidir. Kamu yatırımları önemsenmelidir.
TÜRKİYE YAPAY GÜNDEMİN TUTSAĞI HALİNE GETİRİLDİ
Türkiye’nin gerçek gündemi kalkınma, istihdam, işsizlikle mücadele.
Bundan daha doğal bir şey yok. Ama maalesef uzun bir süreden bu yana, biz istediğimiz, halk istediği için değil Türkiye yapay gündemlerin tutsağı haline getirilmiştir.
Bunu iktidar yapıyor. Şimdi de anayasa değişikliğini gündeme getirdi. Gel de konuşma. Ama bu yapay bir gündem meselesidir.
Anadolu’yu geziyorum bir kişi bile “Ne olacak bu anayasa” demedi. Anayasanın içinde işçi, köylü, memur, iş adamı yok.
Nereden kaynaklanıyor bu ihtiyaç. Ama birilerinin ihtiyacı var herhalde. Ne var bunun altında. Nedir bu telaş.
KAVGANIN SEBEBİ 3 MADDE
Kavga nereden geliyor. Kavga 3 maddeden geliyor. Anayasa Mahkemesi, HSYK ve parti kapatma meselesi.
Anayasa Mahkemesi’nin yapısı değiştirilecek. Birdenbire değiştirilecek. 17 üye seçilecek. Bunun 3 tanesini meclis, 14 tanesini cumhurbaşkanı seçecek.
Meclis seçecek diyoruz ama iktidar çoğunluğu seçecek. Sen yanılıyorsun diyorla. Hayır gerçek budur. Orayı bir siyasi partinin organı haline getirmektir amaç.
Anaysa Mahkemesi RTÜK’e de YÖK’e de benzemez.
Anayasa Mahkemesi bizi de rahtsız eden kararlar alır ama ne yapılım memleketin Anayasa Mahkemesi.
Bir sorun olduğu zaman karar alır. Bazen seviniriz bazen üzülürüz. Bir siyasi partinin organı haline gelmesi fevkalade sakıncalıdır.
DAHA NE YAPACAK
Anayasa Mahkemesi Başkanı düzenlemenin anayasaya uygun olmadığını söylüyor daha ne yapacak.
Çıkarılan yasa anayasayı ihlale teşebbüs olarak ortaya çıkar be mahkeme o teşebbüsü iptal eder, mahkum eder.
Bu çok sakıncalı bir şey. Türkiye’de bir siyasi partinin açıkça anayasayı ihlale teşebbüs ediyor olması beni üzüyor.
Başbakan risk alıyoruz diyor. Devlet yönetmek hiç gerek yokken risk almak değildir.
Bu gerginlikten ne yarar sağlayacak, ne yarar bekliyor bilemiyorum.
Siyasi çıkara dayalı mağduriyet senaryolarıyla ülkeye ızdırap çektirmeye kimsenin hakkı yok.