Oluşturulma Tarihi: Haziran 15, 2005 00:00
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan arasında Erdoğan’ın ABD ziyaretiyle başlayan tartışma bugün de sürdü. Daha önce Erdoğan’a yönelik "CHP olmasa ülkeyi daha kolay satacaktı" yorumunu bugün de sürdüren Baykal, "Bir başbakan ülkeyi satabilir mi dediler. Elbette satar, Damat Ferit satmadı mı?" dedi. Deniz Baykal partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada Başbakan Erdoğan’a yüklenmeyi sürdürdü. AKP hükümetinin çiftçiyi perişan ettiğini iddia eden Baykal, son olarak çok önemli bir ihracat kapısı olan Rusya’nın da hükümetin beceriksizliği ile kapandığını kaydetti."TÜRKİYE DÜNYANIN KOBAYI MI?" Baykal, Erdoğan’ın ABD ziyaretinden elde edilen en önemli sonucun Cargill olayı olduğunu ifade ederken, TBMM’de bulunan tasarısının yasalaşması durumunda Türkiye’nin 3 milyon ton olan pancar üretiminin 500 bin tona kadar sınırlandırılabileceğini anlattı. Bu düzenlemenin nişasta bazlı şeker üretimi yapan ABD’nin Cargill şirketi için yapıldığını belirten Baykal, "Türkiye dünyanın kobayı mı? Avrupa’da bu oranda tatlandırıcı kullanımı yok. Hükümet Cargill şirketinin penceresinden bakıyor" diye konuştu."AB İLİŞKİLERİNDE BİRİNCİ RAUND OLUMSUZ SONUÇLANDI" AB anayasasına iki ülkede "hayır" sonucunun ardından AB’nin bir iç sorgulama yaşadığına işaret eden Baykal, AB’nin geleceğinin kuşkulu bir hal aldığını söyledi. Gelecek yıllarda Türkiye-AB ilişkilerinde olumlu atılım beklemenin yanlış olacağını dile getiren Baykal, Türkiye-AB ilişkilerinin birinci raundunun olumsuz sonuçlandığını, bunun Türkiye için de AB içinde böyle olduğunu söyledi."KIBRIS CUMHURİYET DE KKTC NE?" Baykal, Türkiye’nin atacağı imza ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni Ankara Anlaşması kapsamına alacağını da anımsatırken, "Ne diye alacağız, Kıbrıs Cumhuriyeti olarak alacağız. Peki o Kıbrıs Cumhuriyeti ise KKTC ne? Buna imza atarken altına ’KKTC’yi yok sayma anlamına gelmez’ diye bir yazılı şerh koyup atabilecek miyiz? Hayır. Bu imzayı atıp Türkiye’de iç kamuoyuna ’bu tanıma anlamına gelmez’ diyecekler" diye konuştu. Baykal, Güney Kıbrıs Rum gemileri Türkiye limanlarına girdiği an Türkiye’nin Kıbrıs davasının çok ciddi bir şekilde hançerlenmiş olacağını ifade etti.BAŞBAKAN'IN "BANA YENİ ROTAMI VERİN" GEZİSİ Baykal grup toplantısında Başbakan Erdoğan’ın ABD gezisini de değerlendirdi. Çok renkli, hareketli, polemikli geçen ABD gezisinin ardından Başbakan Erdoğan’ın artık ziyaretten önce söylediği bazı sözleri söyleyemeyeceğini savunan Baykal şöyle dedi: "ARTIK O SÖZLERİ SÖYLEYEMEZ""Mesela Irak ile ilgili olarak ’Irak’taki seçimler demokratik değil’ demişti. Artık söyleyemez. Bu kanaatini Oval Ofis’te bırakıp gelmiştir. Felluce’de yaşanan için ’katliam haline geldi, işgal katliama dönüştü’ demişti. Artık söyleyemez, ağzına biber sürerler. ’İsrail’de devlet terörü var’ sözü artık iki kez yasak. Birincisi İsrail ziyaretinden sonra yasaktı, şimdi ikinci kez yasak." Baykal, ABD ziyaretinin Başbakanın "bölge sorunlarına Amerikan penceresinden bakmayı kabul ettiği" bir gezi olduğunu dile getirirken, "Bu gezi Başbakanın rotası, yönü, çizgisinin yeniden ayarlandığı bir gezi olmuştur. Bu gezi ’bana yeni rotamı verin’ gezisi oldu" diye konuştu.“BİR GRUBUN ÜNİVERSİTEYE GİRMESİ HESABI"Türkiye'nin eğitim sisteminde çok büyük olumsuzluklar yaşandığını, lise eğitiminin başarısız ve verimsiz olduğunu kaydeden Baykal, “Bakanlık, 'Eğitimi nasıl siyasete alet ederimle, angajmanlara uygun şekilde nasıl kullanırım' konusuyla, kadrolaşma ile meşguldür. Kendi adamlarını etkin kılma çabasına sürüklenmiştir” dedi. “Hazırlıksız, tutarsız, ciddiyetsiz” bir manzaranın ortaya konulduğunu savunan Baykal, yeni yapının kamuoyuna sunulması ve ayrıntılı bir şekilde tartışılması gerektiğini söyledi. Eğitimde yapılması gereken ilk işin, zorunlu eğitimin 8 yıldan 12 yıla çıkartılması olduğunu belirten Baykal, “Lisenin eğitim süresini uzatarak, aynı eğitim olanaklarını, aynı öğretmeni, aynı sınıfı, aynı yetersizlikleri 4 yıl eğitime yayarak başarılı sonuç alma şansı yoktur. Tam bir keşmekeşe gidiliyor” dedi. Baykal, Türkiye'nin en temel konusu olan milli eğitimin “Onun bunun oyuncağı” haline getirilmek istendiğini savunarak, “Bu laubaliliğe kesinlikle izin verilemez” diye konuştu. Bu düzenlemelerle meslek liseleri ile imam hatip liseleri arasında karşılıklı geçişi olanaklı kılmanın amaçlandığını ifade eden Baykal, ”Bir grubun üniversiteye girmesi hesabının eğitim sisteminin bütün temellerinin sarsılmasını gerektirecek kadar önemli sayıldığını” ifade etti. Baykal, milyonlarca insanın da bu hesabın oyuncağı haline getirildiğini kaydederek, “Yazık, günah değil mi Türkiye'ye. Yapılanların hepimiz farkındayız” dedi. Baykal, konuşmasında, ÖSS sınavına girecek öğrencilere başarı diledi. "TÜRBANLI CUMHURBAŞKANI GEÇMİŞE DÖNÜŞ OLUR"Son günlerde Cumhurbaşkanlığı seçimi ilgili olarak, ”Cumhurbaşkanı türbanlı olur mu” tartışmalarının gündeme geldiğini ve bu konudaki düşüncelerini kamuoyu ile paylaştığını söyleyen Baykal, devlet yönetiminin sadece kanunlarla gerçekleşmeyeceğini, akıl, basiret ve devlet adamlığı gibi unsurların da yönetimin olmazsa olmaz parçası olduğunu belirtti. Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türbanlı cumhurbaşkanı olur mu olur... Olur ama bu, devlete türban giydirmek olur. Bununla türban resmiyet kazanır, kolaylaşır, bunun doğru olduğunu devlet söylemiş olur. Onu takmayanlar önce azınlık, sonra da bu konuda teslim olması gerekenler gibi algılanır. Devlet o anlayışın bir parçası olur. Geçmişe dönüş olur. İran'a, Afganistan'a dönelim diyorsanız yapalım o zaman. Ama bu doğru ve iyi olmaz. "ERZURUM'DAKİ OLAY ÇOK YANLIŞ"Ülkeyi yönetenlerin bu yolla Türkiye'yi nereye götürmek istediklerinin artık iyice görülmesi gerekir. Bu ülkede başı açık yaşamak istiyor musunuz, istemiyor musunuz? 30 yıl önce böyle bir sorun var mıydı? Yeni çıktı, daha doğrusu çıkarıldı. Devletin, hukukun ve demokrasinin türban gibi bir sorunu yok. Dün Erzurum'da çok yanlış bir olay yaşanmıştır. Gereksiz biçimde büyük bir yanlış yapılmıştır. Bu tür davranışlar provokasyondur ve yanlıştır. Artık doğruları görün. Sorun ne Cumhurbaşkanlığına kimin geleceği, ne erken
seçim sorunudur. Sorun, Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'ya uygun biçimde, laik bir cumhuriyet olarak yoluna devam etsin mi etmesin mi sorunudur. Onun için sürekli bir sinirlilik ve gerginlik içindeler. Çünkü orada cerahat var, apse var. İşte o apseyi çıkarıp temizlemek lazım. Türkiye'de herkes dileğini yapsın, ama kimse devlete türban giydirmeye kalkmasın.”DİN DEVLETİ Başbakan Erdoğan'ın, 'Ben laik değilim ama laikliği korumak görevim' dediğini hatırlatan Baykal, bu sözlerin “din devletini savunmak” anlamına geldiğini söyledi. Dinin devlet işlerine alet edilmesinin pek çok kötü örneğinin görüldüğünü belirten Baykal, “Demek ki bunlardan yeteri kadar ders almamış olanlar var. Sorun da buradan kaynaklanıyor zaten. 'Değilim ama korumak görevim' diyerek korumaya kalkarsanız, laiklik de işte böyle korunur” dedi. Deniz Baykal, kişisel olarak türbana saygılı olduğunu ancak, devlete türban giydirilmesine karşı olduğunu belirterek, bu konudaki girişimlerin Cumhuriyet'ten rövanş alma taktikleri olarak ortaya konulmasına da tüm güçleriyle karşı çıkacaklarını söyledi. SEÇİMLER Seçimlerin zamanında yapılmasına kimsenin karşı olmadığını ancak, Cumhurbaşkanlığı gibi Türkiye için büyük önem taşıyan bir seçimin, yeni seçilmiş bir parlamento tarafından yapılması gerektiğini söyleyen Baykal, Türkiye'nin huzuru, barışı ve geleceği için bunun gerekli olduğunu ifade etti. EFELİK Baykal, 4,5 yıllık iktidar süresinin amaçlanan hizmetleri yapmaya yeteceğini ve 6 aylık bir sürenin kullanımı için bu kadar tepki göstermeye gerek olmadığını söyledi ve “Bunda vatana ihanet yok. Sen o sürede cumhurbaşkanı olmak istiyorsun. Madem bu kadar istiyorsun o zaman git, seçil ve gel cumhurbaşkanı ol. Ama şartların değiştiğini görüyorsun ve onun için bu 6 ay konusunda ısrar ediyorsun” diye konuştu. Başbakanın, ABD'de söylenenleri Türkiye'ye gelip yaptığını öne süren Baykal, “Bunu yapan Başbakan, burada da muhalefete sahte efelik yapıyor. Bir yerlerde kaybettiği Kasımpaşalığı iç siyasette ortaya koymaya ve etkinlik sağlamaya çalışıyor. Böyle sahte efelikle bunu sağlayamaz” dedi. DAMAT FEDİT PAŞA Başbakan Erdoğan'ın, ABD'ye gidişi sırasında CHP'yi “ABD düşmanı” olarak suçlayan açıklamalarda bulunduğunu ifade eden Baykal, sözlerini şöyle tamamladı: “Meğer bu sözleri söylemek için Bush'un davetini bekliyormuş. ABD kapısında bu sözleri söylemesi pek şık olmadı. Başbakan, ABD karşıtlığından ABD yandaşlığına geldi. Hayırlı olsun, kendisine başarılar diliyorum. Bizim bu tartışmada gocunacak bir şeyimiz yok. Biz kimseye karşı ya da yandaş değiliz, biz Türkiye'ye sahip çıkıyoruz. Başbakanın sözlerini bana ilettiklerinde, 'Başbakan Türkiye'yi satmak istiyor ama CHP buna izin vermiyor' demiştim. Bu sözden çok alındılar ama sonra hazmettiler. Başbakan ülkeyi satar mı? Elbette satar, Damat Ferit Paşa satmadı mı? Bir ülke, gazete ilanıyla açık artırmayla satılmaz. Satmak işi bir fiildir ve aynı zamanda bir kavramdır. İki türlü de satılır. Komşunuz bir ülkeye savaş açmak için gelip size, 'şu kadar para' deyip pazarlık yaptılar. Bu pazarlığa ABD Başkanı Bush bile karışarak, 'At pazarlığı yapmayın' dedi. Yani, 'At değil ülke pazarlığı yapın' dedi. Buna teşebbüs vardı ve biz o satışı engellemiştik. Başbakan, ilk defa bu konuda haklı. Evet biz olmasak satacaktı. Ama CHP var ve olmaya devam edecek. Bu Başbakan ve bu AKP böyle davranmaya devam ettikçe de CHP'ye daha çok ihtiyaç olacak. Biz de görevimizi yapmaya devam edeceğiz.”
button