Okan KONURALP / ERZURUM
Oluşturulma Tarihi: Mart 15, 2010 00:00
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, “İktidar üç büyük yanlış yapıyor. Camiye, kışlaya, mahkemeye siyaseti sokuyor.
İktidar, özellikle Silahlı Kuvvetler’i kendi siyasi anlayışı doğrultusunda yönlendirmeye çalışmamalı. Yoksa Balkan Savaşı’nda başımıza gelenler gelir, Allah muhafaza” uyarısında bulundu. CHP Erzurum İl Kongresi’nde konuşan Baykal, özetle şu mesajları verdi:
Kışlaya siyaset sokmayalım
* Siyasetle kışlayı ayıracağız, kışlaya siyaset sokmayacağız. Bizim silahlı kuvetlerimiz milletin silahlı kuvvetleri. Orada siyasi kavgaya yer yok. Hiç bir siyasi anlayış, siyasi kuvvetleri kendi siyasi anlayışına yöneltmemeli. Yoksa, Balkan Savaşı’nda başımıza gelenler gelir, ordunun işine siyaset karışırsa, Allah muhafaza. Silahlı Kuvvetlere, siyasi partiler kendi anlayışlarını dayatmaya kalkmamalı.
Camiye siyaset sokmayalım
* Din siyasete alet edilmemeli; din bizim kutsal inancımız, kimliğimizin ayrılmaz bir parçası. Bu kimliğimizi, siyasetimizin bir parçası haline getirmeyelim. Camiye siyaseti sokmayalım. Çünkü, din de iman, itaat, teslimiyet, Allah’ın birliği esastır. Siyasette ise iman ve itaat mı esas yoksa sorgulama mı? Siyasette, bu seçimde verdiğiniz oyu, bir sonraki seçimde değiştirebilmek esas. Peki işine gelince ‘Evet’ işine gelince ‘Hayır’ demek olur mu dinde? Camide iman ve teslimiyet anlayıyı hakim olacak. Ama siyasette memleket severlik sorgulama hakkı esas olacak.
Mahkemeye de sokmayalım
* Siyasetle mahkeme ilişkisi de önemli. Siyaset camiye, kışlaya girmemeli, mahkemeye de girmemeli. Girerse bunun acısını hepimiz birlikte çekeriz. Mahkemeye giderken, hiç birimizin aklına, ‘Acaba bu hakim hangi partiden?’ sorusu gelmemeli. Kendine yakın hakimleri mahkemenin başına getirmeye çalışırsan, ‘Din siyaset’ ve ‘Ordu siyaset’ ilişkisinde yaptığın yanlışı yapmış olursun. Bunun da ağır bedelleri olur. Gizli tanıklarla, ucu açık iddianamelerle ve ihbar mektuplarıyla insanlara büyük haksızlıklar yapılıyor. Bunlara ne hakkın var.
Mücahitler müteahhit oldu
* Bunlar için yol gözüktü. Abbas yolcudur, yolcu. İktidara geldiklerinde, ‘Milli manevi değerlere saygılıyız. Yetim hakkı yemeyiz. İslami bir hayat tarzını dürüst ahlaklı mütevazi bir yaşamı benimsedik, öyle yaşayacağız’ diyorlardı. Sekiz yılın sonunda Türkiye çöktü; bunlar da manevi bir iflas yaşamışlardır. Dört çeker jiplere biniyorlar, villalara taşınıyorlar. Mücahitti, müteahhit oldular.
Deniz Feneri imtiyazı nedir
* Adamlar soruşturma yaptılar, iddianame bile yazıldı, yargıladılar, hüküm verdiler, mahkum ettiler, nerdeyse cezasını çekip çıkacak zanlılar. Bizdeyse hala daha iddianame bile hazırlayamadık. Nedir bunların imtiyazı, Deniz Feneri sanıklarının imtiyazı nedir? Eğer onlar CHPli olsaydı böyle olur muydu? Onlar iktidarda muhalif olsaydı böyle olur muydu?
Balkan bozgunu neydi?
Bulgaristan, Sırbistan, Yunanistan ve Karadağ, Rusya’nın teşvikiyle Ekim 1912’de Osmanlı Devleti’ne savaş açtı. Ordu, içerisindeki siyasi çekişmelerden ötürü savaş yeteneğini kaybetti. Osmanlı Devleti her cephede ağır mağlubiyete uğradı. Savaşın ardından taraflar arasında Londra Anlaşması imzalandı. Rumeli kaybedildi. Vatan olarak benimsedikleri Balkan topraklarından Anadolu’ya göç etmek zorunda kalan yüzbinlerce korumasız Türk ailesi Hristiyan çetelerin saldırıları, salgın hastalıklar, açlık ve sefaletten kırıldı.