Güncelleme Tarihi:
- Sıra dışı, olağandışı bir yaz yaşıyoruz, aşırı sıcaklar aşırı yağışlar. Galiba olay sadece meteorolojik bir olay değil. Siyasal meteoroloji açısından da yine sıra dışı inişli çıkışlı özel bir dönem yaşamakta olduğumuzu görüyoruz.
YARGIYI YIPRATMA KAMPANYASI
- Yaz başlarında silahlı kuvvetlere yönelik sindirme, yıpratma kampanyasına tanık olmuştuk. Şimdi yargıya yönelik bir sindirme yıpratma kampanyası yürütülüyor.
- Kürt açılımı, terör konularında bir yeni tablo gözüküyor.
- Beş temel noktada bu yaz döneminde yeni ve önemli gelişmelerle karşı karşıyayız.
EKONOMİ
- Uzun bir süreden beri Türkiye’de ekonominin daralmakta olduğu, küçülme dönemine gelmekte olduğumuz, işsizliğin dünyada ikinci ülke olarak rekor noktasına çıktığı temel gerçekler.
- Gerçekten bu yeni bir tablodur. Türkiye daima büyüyen bir ekonomi olarak gelişmiştir. 2008’den beri Türkiye küçülen bir ekonomi olarak dönüşmeye başlamıştır.
- Bu dönem AKP’nin uzun süre kararlılıkla sürdürdüğü, mali sorumluluk politikasını, para politikasını bir kenara bıraktığı ve olağanüstü harcamalara yöneldiği, siyasi amaçlarla, 2007 ve 2009 seçimi amacıyla, seçim kazanmak için olağandışı bir harcama dönemine girdiği ve bunun sonucunda bütçenin delik deşik olduğu gerçeğidir.
- Gerçekten bütçe ilk kez bu düzeyde açıklar vermeye başlamıştır. 6 ayda 23.5 milyar yani katrilyonluk bir açık verilmiştir ve yıl sonunda 50 katrilyonluk bir açığa doğru Türkiye yönelmiş durumdadır.
- İşte bu tablo vatandaşın tepkisini çeken zamların vergi artışlarının altındaki tablodur. Birden birde yeniden zam dalgasının geliyor olması, akaryakıt ürünlerine zam yapılmış olması, KDV’ye ÖTV’ye zam yapılması, lokantalarda KDV’nin yüzde 8’den 182'ye çıkartılmış olması, öğrenci harçlarına zam yapılmış olması ve bundan sonra yeni pek çok konuda zam hazırlığının yürütülmüş olması, AKP’nin oy almak için yaptığı harcamanın bedelini vatandaştan çıkarmak için uyguladığı ekonomi politikasıdır. - AKP bol kepçe harcama yapmıştır. Elinden gelen her şeyi esirgememiştir ve bunun sonucunda vatandaş ciddi bir ekonomik sıkıntının içine sürüklenmiştir. - Türk ekonomisi belli bir süre için zam ve borçlanma sarmalına girmiştir. Türkiye tekrar borçlanmaya başlayan konumuna doğru dönüşmüştür. Zamma dayalı bir ekonomi politikası Türkiye’ye yön vermeye başlamıştır. - Bu zamlar Türkiye’nin sosyal düzenini allak bullak etmiştir. Hiçbir ülkede böylesine çarpık bir vergi düzeni yoktur. Bunun altında da AKP’nin partizanlığı yatmaktadır. SİLAHLI KUVVETLERİ YIPRATMA KAMPANYASI - Yaz başında silahlı kuvvetlerle ilgili çok önemli iddiaların suçlamaların, güya belgeye dayalı olarak suçlandığını gördük. Aşağı yukarı bütün partiler medya ortak bir anlayışla şu noktada bir kararlılık sergiledi. - Eğer gerçekten Başbakan’ın söylediği gibi ortada ciddi bir komplo tertip varsa, TSK’nın içinde bir cuntanın varlığını ortaya koyan belgeler bulunmuşsa, derhal bunun gereği yapılmalıdır. - Türkiye onlarla ilgili değil, gelmiş geçmiş bütün darbelerle hesaplaşabilmelidir. Başbakan çıkıyor iddia ediyor, çok ciddi bir komployu söylüyor, bir cuntanın bulunduğunu belgelerin ele geçirildiğini ve 'bunun üzerine kararlılıkla yürüyeceğiz' diyor idi. - E ne oldu sonra? Bu konuyu unuttuk galiba. Türkiye’yi bu kadar derinden sarsan bir konuda Genelkurmay Başkanı açıklama yapıyor. Başbakan mahkemeye başvuruyor. Ne oldu bunlara? Bütün TSK ayakta, hükümet ayakta. Cunta gele geçirildi, hakkında gereken yapılacak e ne oldu? - Bu ne biçim iştir? Bu ortaya atıldığında üç ihtimal sıralamıştık. Bunun iç yüzü nedir? Bu belgeyi kimler hazırlamıştır? Hazırlayanlar devletin hangi birimlerinde bulunmuşlardır? Devletin istihbarat ve güvenlik birimleri hangi işlevi yerine getirilmiştir? - Şimdi neredeyiz? Bu olay neyi ortaya koydu? Yaşamamış rüyada gibiyiz. Bunlar konuşuldu geldi de geçti. Geldi geçti de yıktı da geçti. Saygınlıklar kurumlar perişan oldu. Amaç mı buydu? Kim planlamıştı bunu? Burası Türkiye bu işler böyle. Öyle mi? - Bunu kesinlikle kabul etmiyorum bu olayın aydınlığa kavuşturulma ihtiyacı devam ediyor. TSK’yı yıpratmak için sistematik bir çabayı görmemek mümkün değildir. bu çaba kimler tarafından götürülmektedir? - Bu çerçevede tabi en son gece yarısı bir kanun düzenlemesiyle bu tartışmaları bertaraf edecek tedbirler alınmak istendi. Şimdi o yasayla ilgili Anayasa Mahkemesi bir karar verecek. Bu konuları boşlukta bırakmak doğru değildir. - Türkiye’de TSK’nın AB’ye girmeyi amaçlayan, demokratik reformları gerçekleştirmek isteyen, bir ülke olarak kendi konumunu kendi yerini eskisinden daha farklı, daha demokratik, daha denetlenebilir bir çerçeveye oturtturmayı içine sindirdiği izlenimini biz dışardan bakınca alıyoruz. - Silahlı Kuvvetler’de kendi yerinin yeni anlayışa göre şekillendirilmesine hak veren bir anlayış içine girmiştir. - Bugün Türkiye’de maalesef biz demokratik bir evrimimi yaşıyoruz silahlı kuvvetlerle ilgili olarak? Yoksa bir husumetin, intikam alma gayretinin sergilenmesine mi tanık oluyoruz? VESAYET TARTIŞMASI - Bir süredir vesayet tartışması yaşıyoruz. Bugün Türkiye’de Başbakan’ın şahsında ortaya çıkan vesayet manzarası vardır. - Bu vesayetin sınırlarını netleştirmeye ihtiyaç vardır. TSK, Anayasa’mızın kanunlarımızın hukukumuzun koyduğu çerçeve içinde kendi kurallarıyla işleyen bir kurumdur. Buraya yönelik vesayet arayışlarının fevkalade yanlış olacağına herkesin dikkatini çekmek istiyorum. - Sanıyorum asker-sivil ilişkilerinde yeni bir dönemin içinden geçtiğimiz açık. Yoğun tartışmaların içinden geçtik. Hala aydınlanmamış Dolmabahçe buluşması söz konusu. - Manzaraya dışardan bakınca ciddi bir çatışma ve gerilim ortamının şekillenmekte olduğunu görüyoruz. BAŞBAKAN ELİNİ TSK'NIN ÜZERİNDEN ÇEK - Onun için Başbakan’a diyorum ki elini TSK’nın üzerinden çek. - Bu yaz başında Türkiye bu konuyla ciddi sarsıldı. Şimdi unuttuk. Bu konuyu bırakamayız. Bu konuyu net bir şekilde kim ne istediğini ne yapacağını neyi kabul edip etmediğini ortaya koyarak, kendi aralarında hiç olmazsa, demokrasiye saygı duygumuzun rencide olmayacağı, güven verici bir tablonun ortaya çıkmasıdır. Sükunet kimseyi yanıltmamalıdır. - Şimdi yaz ilerledikçe bu çatışmanın yargıya geçtiğine tanık oldu. Yargıyı sindirme, yargıyı etki altına alma vesayeti yargıya taşıma mücadelesi sürüyor. - Bu konuda AKP’nin ta başından beri yargıyı kontrol altına alma çok açık bir çabadır. ERGENEKON DAVASI - Şimdi 'Güvenlik güçleriyle tam bir işbirliği içindeyiz' dedi. Arkasından dedi ki, 'Durun bekleyin daha neler gelecek.' Davayı kim götürüyor? Geçenlerde Başbakan Yardımcısı Ergenekon’u ezdik dedi. Başbakan çıktı 'Ergenekon terör örgütü' dedi. - Savcılıktan da hakimliğe terfi etti. Yardımcısı da 'Ergenekon’u ezdik' dedi. Daha ortada hüküm yok karar yok ifade yok. - Haklı haksız insanların mağdur edildiği, baskınla ifadelerinin alındığı, evlerinden apar topar çıkarıldığı, insani boyutu eksik diğer boyutu eksik bir tablo yaşanırken, yargı üzerinde denetim konusunu konuşuyoruz. - Yargı bu hale getirilmiş. Şimdi HSYK’nın konumuyla ilgili olarak Başbakan diyor ki Adalet Bakanlığı listeyi hazırladı, HSYK bunu onaylayacak. Sıkıntı var diyor. - Yani Başbakan’a ne yapacağız? Hukuku demokrasiyi Anayasa’yı mı anlatacağız. - Şimdi elime bir haber geldi Anayasa Mahkemesi mayınlı arazilerle ilgili yapılan başvuruyu, 49 yıllığına kiraya verilemeyeceği dolayısıyla iptal etti. Durum çok açık ve net. - Bir davanın hukukiliği belli bir savcının ya da hakimin elinde gerçekleştirilmesiyle ölçülmez. Bir davanın hukukiliği kim gelirse gelsin, savcı kim olursa olsun, hukukun kuralları doğrultusunda işlemesiyle hukukun yerine getirilip getirilmediğiyle ölçülür. - Kendine güvenen insan hukukçu olsun dürüst olsun yeter diyebilmelidir. Hakim savcı seçmeyeceksin. ZAHİD AKMAN NİYE YARGILANMIYOR - Dokunmayın bunlara kardeşim demeyeceksin. Yargı sürecini işletmediniz, mesele Zahid Akman’la ilgili olarak işletmiyorsunuz. Almanya’da işliyor, Türkiye’de izin verilmiyor? Niye vermiyorsunuz, hangi kamu halk demokrasi hukuk yararı? Zahid Akman niye yargılanmıyor. Var mı bir cevabı yok. - Şimdi ben sana mı emanet edeceğim, hukukun şerefini. Yaptığın takdirler ortada. Zahid Akman olayında ortada. Bir sürü son zamanlarda örnek. Okkır’ın ölümüyle ilgili dava açılamıyor. Gerek yok deniliyor kapatılıyor. - Ergenekon savcıları hakkında soruşturma talep ediyor en saygın hukukçular açılmıyor. - Ondan sonra da diyorsun ki kardeşim hakkında soruşturma mı var. Sonra hakkında soruşturma olmadığı için bu burada bulunsun diyorsun. - Bunu alınsın diye değil, olayın nasıl siyasallaştığını söylemek için söylüyorum. - Bu ödenmesi gereken bir bedel demek o kadar kolay mı? Elbette gerçek ortaya çıkacak. Eğer dünya medeniyeti tersine dönmeyecekse, elbette ortaya çıkacak. Ama ortada çıkıncaya kadar o ezdik dedikleri insanları ezmiş olacaklar. - TÜPRAŞ’ın yüzde 14.76’sını kimseye haber vermedeni iktidarın telkinleri doğrultusunda İsrailli bir firmaya OFER firmasına veren, özerk kuruluşun başkanı hakkında soruşturma açılmak isteniyor, izin verilmiyor. - Halbuki bu konu mahkemeye gitti ve iptal etti. O iptal ettiğine göre ortada bir suç var. Kamu yöneticisi hakkında dava açılması lazım. Bu sürecin işlemesi lazım. Ama izin verilmiyor. - Hak adalet hukuk mu korunuyor burada? - Hrant Dink cinayetini araştırırken, ortada güvenlik emniyet güçlerinin himaye edici tavırlarıyla ilgili yığınla tespit var. Onları soruşturalım. - Silahlı Kuvvetleri soruşturalım, onları soruşturmayalım. Bugünler öyle günler. - Deniz Feneri ne oldu? Dava açıldı mı? Dosya geldi tercüme edildi, eksikti noksandı. Ne oldu bu Deniz Feneri? Böyle bir şeyin olduğu yerde hukuk adalet konuşulabilir mi? Onlar bu işleri kararlaştıracak insanları seçsinler, hakimleri onlar tayin etsin. Başbakan katılın diyecek katılacaklar, şunu kabul edin diyecekler. HSYK hakim atayacak. EĞİTİM - Gerçeklerle bir kez daha yüzleştik. Eğitim sisteminin çığrından çıkmış olduğunu gördük. Eğitim sürekli gündemde fakat çocuklarımızın daha iyi yetişmesi için, siyasi açılardan, kadrolaşma açısından gündemde. - Bu dönemde kamunun eğitime yönelik yatırımları ciddi şekilde azalmıştır. - Türkiye’de yeterli eğitime sahip olanlar, belirli okullara girebilen öğrencilerdir. Oraya girebilmek için de dershanelere özel kurslara ihtiyaç vardır. - Yani milyonlarca vatan evladı, aklı zekası yeteneği ne olursa olsun kaybolmaktadır ve bunun altında yatanda Türkiye’deki devlet eğitiminin kendi kaderine terk edilmesidir. - Öğretmenler kaçırılmıştır, öğrenciler destekten yoksun bırakılmıştır. Okul sayısı bile bile azaltılmıştır. Böylece olayı ticarileştiren, çevresine hizmet veren okullara Türkiye’de okullar emanet edilmiştir. - Yapılan son düzenlemelerle Türkiye’de meslek eğitimi ve eğitim birliği ilkesi tahrip edilmiştir. Bunun ağır ve olumsuz sonuçları yaşanacaktır. Gençlerimizin tümüne eşit fırsat verilmesinin doğru olduğuna inanıyorum. - Şimdi meslek eğitimi konusunda bir büyük sıkıntıyla karşı karşıyayız. Türkiye kalkınması için meslek eğitimi alan insanlara ihtiyaç duyuyor. - Ama maalesef Türkiye’de meslek eğitimi neredeyse tümüyle iflas etmiştir. Meslek eğitimi devre dışı kalmış durumdadır. KÜRT AÇILIMI - Kürt açılımında yapılacak en temel iş, Güneydoğu'da yaşayan çocuklarımızın, en kaliteli eğitim alabilecek düzenlemeyi yapmaktır. Diğerlerinden önemli olduğu kanısındayım. - Çünkü orada yaşayan insanların çocukları, hiçbir olumlu gelecek şansına sahip değildirler. Ya terör örgütüne gireceklerdir, ya dini cemaatlerin içine gireceklerdir, ya mafyalaşmaya yöneleceklerdir, ya da orada kaybolup gideceklerdir. - Halbuki orası Türkiye’nin en büyük insan zenginliği. Gerekirse pozitif ayrımcılık yaparak, fırsatlar verilerek yapılmalıdır. - Biz ısrarla o nedenle bu konularda çözüm aranırken, ayrıştırıcı değil bütünleştirici önlemler gerekir diye ısrarla vurguluyoruz. Elbette herkesin etnik kimliği şerefidir. Elbette herkes kendi dilini konuşacaktır. Ana dili tam bir özgürlük içinde olacaktır. - Ama olayı bizi ayrıştırıcı, farklılaştırıcı değil ötekileştirici değil tam tersine kaynaştırıcı önlemler içinde çözüm aramak üretmek lazım. BAŞBAKAN SEN ÖNCE 'SÖZ OLA KESE SAVAŞI' NOKTASINA GEL - Başbakan dün ilgi çekici bir değerlendirme yaptı. Bir yandan kendi söylemini ifade ederken, öte yandan da 'söz ola kese başı noktasına bizi getirmeyin' dedi. - Buradaki mesele şu. Öyle bir bekleyiş yaratıyorsunuz ki, öyle bir izlenim bırakıyorsunuz ki birileri sizin o konularda bir şeyler yapacağınız bekleyişi içine giriyor. Bunu siz yaratıyorsunuz. Birileri hareket geçmeye çalışınca 'söz ola kese başı' diyorsunuz. Sen önce 'söz ola kese savaşı' noktasına gel. Onun ötesine de geçme. Yanlış bekleyiş yaratıyorsun, ondan sonra da ortaya çıkan dağılma karşısında tepki gösteriyorsun. Bundan uzak durmak lazımdır. - Yeni bekleyişler yaratmaktan önce Başbakan, Cumhurbaşkanı ve hükümet uzak durmalıdır. - Her yeni noktada her yeni talebe bir açılım yaptın mı, bir süre sonra sende şikayet etmeye başlıyorsun. - Bunu yaparken de elbette ekonomik sosyal talepleri demokratik ölçü çerçevesinde karşılayıp görevini yerine getirme. - Terörle ilişkide olanları hiçbir zaman mazur görmeme. Net bir tavır takın, herkesin bir tavır takınmasını sağla. Teröre karşı net bir tavrı sergile ve teröre bulaşmış olanlara gerekli iyi niyeti göster. - Terörün kesin net ve inandırıcı bir biçimde ortadan kalkacağı görülmeden, hiçbir şekilde herhangi bir ilişkiye müzakereye sakın yönelme. - Dikkat edilmesi gerekenler bizce bunlardır. Bunlara iktidarın dikkatini çekmek istiyorum. - Başbakan diyor ki, '33 defa Anayasa Mahkemesi’ne gittiler, böyle şey olur mu, kulübe kuracaklar' falan. Ortada bir Anayasa var, ortada CHP var. Biz mahkemeye kendi çıkarımız hesabımız için gitmiyoruz. Tazminat alayım diye mahkemeye gitmiyoruz. Türk milletinin haklarını korumak için gidiyoruz. - Mayınla ilgili yasa yanlış. Söyledik sana anlattık, AKP’liler bile yapmayalım dediler. İnat ısrar çıkardılar. - Bir defa 33 defa gitmedik, 32 defa gittik. Gittik ne oluyor? Çoğunda haklı çıktık çıkıyoruz. Anayasa Mahkemesi bunun için var. Bizi milletvekili yapan millet git yetkileri kulan diyor. Onun için senin vesayetine hiç olmazsa bu aşamada dur diyebiliyoruz. - Elinden gelse bunu vereceksin. Gelecekmiş Ortadoğu’dan bir firma, 49 yıl çiftçilik yapacakmış. Vermezler, bunu işletemezsin demiştik. Sen niye 32 defa Anayasa’yı ihlal ediyorsun? Sen ihlal etme. Sen ihlal edersen biz tabiî ki gereğini yapacağız. Bundan ağlanıyor. - İyi ki gidiyoruz, iyi ki sana dur diyoruz. KURT GİBİ BEKLİYOR KILIÇDAROĞLU - Yine tabi Başbakan garip şeyler de söylüyor. Diyor ki, benim hakkımda açılan davalar AKP’yle ilgili değil belediye başkanlığımla ilgili karıştırmayın diyor. - Doğru haklı, onun hakkında açılan davalar belediye başkanlığı dönemiyle ilgili. AKP’yle ilgili henüz açılmadı. İktidardan düşersen o davaların nasıl açıldığını o zaman görürüz. - Sen iktidardan düşünce davalar açılır. Bak orada kurt gibi bekliyor Kemal Kılıçdaroğlu. AFİYET OLSUN BAŞBAKAN'A - Yıllarca doymadınız mı diyor. Daha biz gelmedik. Önce geleceğiz hizmetimizi yapacağız. Ondan sonra gidip gitmeme kararını biz alacağız. Bak ben geldim diyor, 3 dönem kalacağım ve gideceğim diyor, doymadınız mı diyor. - Onun siyaset yapmak için kafasındaki anlayış doymak. Bizim siyaset anlayışımız o değil. Biz vatan için Türkiye için siyaset yapıyoruz. Bu siyaseti doyma olarak görmediğimizden, bunu yapıyoruz. - Atatürk, İsmet İnönü bunu yaptı. Demirel, Ecevit son anına kadar yaptı. Bizim iktidar olmaya da ihtiyacımız yok bunu yapmak için. - Afiyet olsun Başbakan’a, demek ki Başbakan 2011’de doyacak. 2011 seçiminde seçildikten sonra 2015’te doyacak. Afiyet olsun iyi hazımlar dilerim kendisine. BAŞBAKAN SEN İŞİNİ YAP - Başbakan ilginç aylakçılıklar taslamaya başladı. 'Evlatlarınıza sahip çıkın, davulcu zurnacı' diyor. Bir kere sen onu bunu bırakta sen kendi işini yap. - Bir beceriksizlik görev ihlali içindesin, bunun kızgınlığıyla anayı babayı gençleri suçlayarak sıkıntıyı atmaya çalışıyorsun. Senin işin o sanığı getirip Türkiye’de yargılamaktır. - Başbakan yalancı çoban gibi. Gerçek dışı şeyler söylediği için söylemiyorum sadece. Askerlerin yargılanmasıyla ilgili yasa konusunda dedi ki “Altında imzalar var.” Arkadaşlarımız çıktı dedi ki Anadol, “Getir imzayı ben milletvekilliğinden istifa edeceğim” dedi. - Bunun üzerine Başbakan çevirdi dedi ki “El kaldırdılar” - İşte film burada. Hangi CHP’li orada elini kaldırmıştır, Başbakan çıksın söylesin. Bu yasaya el kaldıran hiçbir CHP’li yoktur. - Başbakan’a 'darbe geliyor darbe geliyor' diye, o meşhur hikayedeki gibi, kurt geliyor kurt geliyor derya çoban o arada yapacağını yapar. - Şimdi Başbakan, kurt geliyor deyip yargıyı TSK’yı vatandaşı avutmaya korkutmaya yıldırmaya çalışıyor. Bu anlamda kendisi bir yalancı çobandır.