Kemal ATLAN- Hakan TÜRKTAN- Tuncay ÇANKAYA/BİLECİK, (DHA)
Oluşturulma Tarihi: Mart 23, 2009 18:18
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Bilecik mitinginde yaptığı konuşmada Başbakan Erdoğan'a televizyonda karşı karşıya gelme teklifini yineleyerek, “Başbakan buna girmiyor. O zaman sana başka bir teklifim var. Mecliste 550 milletvekili var. Sadece ikisine, Deniz Baykal ve Recep Tayip Erdoğan'ın dokunulmazlıklarını kaldırarak mahkemede hesap verme şansı tanıyalım. Gel ikimizin dokunulmazlığı kaldırılsın. Yargının karşısına çıkalım, orada hesaplaşalım” dedi.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Bilecik Cumhuriyet Meydanı'nda yaklaşık 5 bin kişiye seslendi. Mitinge katılanlar, ‘Bahar temizliği yapılacak’, ‘Zamlarla yaşanmaz, Tayyip'ten adam olmaz’, ‘Küçük hırsız el feneri ile büyük hırsız Deniz Feneri ile soyar’ yazılı pankartlar taşıdı. Baykal, mitingde yaptığı konuşmada AKP hükümetini çalışmalarını eleştirerek Türkiye'de gidişatın iyi olmadığını söyledi. İnsanların borç batağında olduğunu, çiftçilerin durumunun zorda olduğuna değinen Baykal, şöyle devam etti:
“TMO kara gün dostu çiftçiyi sahip çıkıp fiyatı yüksek tutmak için üzerine düşeni yapıyor mu? TMO bu sene alım yaptı mı? Alım istasyonlarını kapattı. Tüccara teslim etti. Hükümet Rusya'dan Romanya'dan Ukrayna'dan buğday getirdi tüccara yetki verdi. Bizim köylünün buğdayını almıyorsun. Bulgaristan köylüsünün gübresini alıyorsun. Oradan buğdaylar neyle alındı? Dövizle alındı. Döviz nerden bulundu. Borçla bulundu. Kendi köylümüzün buğdayını bir kenara bıraktık. Dudak büktük. Dışarıdan satın almayı tercih ettik. Bunun sonucunda çiftçi işte bu konuştuğumuz manzaraya geldi. Türkiye'nin her yerinde çiftçi bunalımda. Kalkınma temelden başlar. Kalkınmayı biz neyin üstüne oturtacağız. Toprağın, tarımın, çiftçinin, köylünün üzerine oturtacağız. Türkiye gibi bir büyük tarım ülkesinde ister istemez kalkınmanın temeli toprak olacak. Orayı sahipleneceksin. Toprağın bereketinin hakkını vereceksin. Türkiye iktidarlar uzun süredir bunu yaptılar.”
Baykal, “Çiftçi batık olursa onun üzerine sanayi kurulur mu? Sen varsa yoksa ‘Bankacılık’ dersen bir süre sonra toprak ve tarım, esnaf ve işadamını taşıyamaz. O bankalar ayakta kalır mı?” diye konuştu.
İNSANLARI AYIRMAİşsizlik konusuna değinen Baykal, şunları söyledi:
“Önce insan, hemen ekliyoruz önce iş, bir şey daha ekliyoruz, önce ahlak. Üç öncelik söylüyoruz. İnsan, iş, ahlak. Bugünkü ekonomik sıkıntı ortamına Türkiye girmeden daha bunu söyledik. Daha bu sıkıntılar anlaşılmadan reçeteyi koymuştuk. Pusulayı koymuşuz. Hedefi söylemişiz. ‘Her şeyden önce insana bak. İnsanı da ayırma’ demişiz. Ne kadın erkek diye, ne inancından dolayı ayır. Ne kökünden kökeniden dolayı ayır. Ne diplomalı diplomasız diye ayır. Ne senden benden diye ayır. Ayırma. İnsan bir bütün. Her şeyi ile bir bütün. Zengin fakir ayırma. Zengin de bir fakir de hepsi bir.
Asalet arama. Soy sop üstünlüğü arama. Biz bunları söylediğimiz zaman Türkiye'de bölücülük ayrmcalık daha başlamamıştı. İnsanı bölme, tasnif etme, parçalama, ‘benden- senden’ deme, ‘aşiret, tarikat, cemaat’ deme, ayırma kardeşim hepimiz biriz aynı Allah'ın kullarıyız. Önce iş dedik. Ne demek önce iş. Sadece soyut eşitlik anlayışı yetmez içini dolduracaksın. İnsan enerjisini, gücünü içindeki yaratıcılıkları, tahammülünü iş ile ortaya koyacak. İş yapacak kazanç sağlayacak. Anlının teri ile kazancını sağlayacak. O kazanç ile ayakların üzerinde duracak. Bu kazanç ile aile kuracak. O kazanç ile çocuk yetiştirecek.
O kazanç ile anlı dik başı dik dolaşacak. Komşusuna elini uzatacak. Arkadaşlık yapacak. İş çok önemli bir sorun haline geldi. Ne oldu işsizlik bir gerçek oldu. Kalkılan Türkiye konuşuyorduk. Ne oldu şimdi, küçülen Türkiye. Bu gün sanayide on tezgahın dördü stop etti. Ayrıca tezgahı kurmak için masraf edinmiş. Döviz alınmış, masraf edinmiş, halbuki o tezgahtan insanlar ekmek yiyor. İşçiler çalışıyor aylık alıyor. Aile geçindiriyor. Bunların hepsi bitti. Piyasada para dönmüyor. Çekler senetler dönmüyor. Onun için kredi kartları ödenmiyor. Ocak ayında 138 bin kredi kartı çevrilemez hale geldi. Geçen yıl bir milyon kişi işsiz ordusuna katıldı. Orta bir işsiz ordusu var. Kasım ayı itibariyle 1 milyon kişi o orduya katıldı. Şimdi ordu daha da büyüyor. Bu sene katılacak olanlar daha da büyük olacak. Yedi yüz bin kişi Türk Silahlı Kuvvetleri. Her yıl bir milyon kişi işsiz ordusuna katılırsa bu Türkiye'yi ne kadar büyük bir sıkıntılara sokar.”
HÜKÜMET BORÇ BATAĞINA SOKTUHükümetin, daha önceki tüm hükümetlerin yapmadığı kadar geniş borç batağına ülkeyi soktuğunu söyleyen Baykal, şunları söyledi:
“Cumhuriyet tarihi boyunca gelmiş 85 yılda gelmiş geçmiş bütün hükümetlerin
Atatürk, İnönü, Celal Bayar, Menderes, Süleyman Demirel, Turgut Özal, Erbakan, aradaki diğer hükümetler. Hepsinin kullandığı ortak 85 yılın borcundan daha fazlasa borcu bu hükümet 7 yılda kullandı. Bunların kullandığı borç 220'nin üzerine, 280 milyar dolar. 7 yılda Cumhuriyet tarihinde kullanılandan daha çok parayı kullandılar. Ayrıca vergi aldılar. Zam yaptılar. Gelir topladılar. Ayrıca eldeki tesisleri sattılar. Fabrikaları sattılar. Geçmiş dönemlerin eserlerini sattılar. Bütün bu paraları kullandılar. Türkiye'de yol yok, baraj yok. İplik yok iğne yok, Şeker yok. Çimento yok. O Türkiye'ye her türlü fabrikayı getirdiler. Yolları asfaltları yaptılar. Barajları yaptılar. Keban'ı, Atatürk barajlarını yaptılar. Afşin Elbistan termik santralini kurdular. Her yere santraller kurdular. Karabük Demir Çeliği kurdular. Ereğli Demir Çeliği kurdular. Şeker fabrikalarını kurdular. Pancar üretimini getirdiler. Türkiye güç kazandı. Şimdi bunları bıraktık Amerika’dan şeker ithal ediyoruz. Pancar ithal ediyoruz. Mısır ithal ediyoruz. Tarihimizde hiçbir hükümetin elinden geçmeyen para bunların elinden geçti. Yapılmış olanları sattılar. Borç para aldılar. Milletin ümüğünü sıktılar. Sonuç ne, halkta refah var mı millette zenginlik var mı? Emeklide şöyle huzur içinde yaşamak var mı? Bu dönemi böyle yaşadık. Bugün gelinen durum ortadır. Bu böyle gitmez. O paralar, geçmişte olduğu gibi fabirikaya, alt yapıya, işyerlerinin açılmasına harcanmış olsa idi bugün Türkiye'yi kimse tutamazdı. Ekonomisi güçlenmişti. Dünyanın önde gelen ülkelerinden bir tanesi olmuştu. Fabrikalar kapanıyor. Borçların ödenmesinde güçlükler çıkıyor. İşsizlik yaygınlaşıyor. Yoksulluk artıyor.”
YOLSUZLUKLARIN ÜZERİNE GİDİLMİYORYolsuzlukların her toplumda olabileceğini belirten Baykal, eskiden yolsuzlukların ferdi olarak yapıldığını ancak şimdi ancak teşkilat halinde yapıldığını söyledi. Yolsuzlukların üzerine gidilmesi gerektiğini belirten Baykal, şöyle devam etti:
“Yolsuzluk her toplumda olabilir. Ama şimdi Türkiye'de yaşanan yolsuzluk artık ne geçmiş hükümetler döneminde görülmüştür ne de bir başka ülkede. Eskiden yolsuzluğu insanlar şahsen yapardı. Bireysel, ferdi yolsuzluk olurdu. Yolsuzluk yapan da mahçup, yanlış olduğunu, ahlaksızlık olduğunu bilir, ama nedense yapar ama bunun da ezikliğini taşırdı. Şimdi yolsuzluk böyle tek başına yapılmıyor. Şimdi yolsuzluk teşkilatlı yapılıyor. 50 kişi bir araya geliyor. Başkan seçiyorlar, yönetim kurulu seçiyorlar, sayman seçiyorlar. Kurye görevlendiriyor. Hukukçuları var. Her şeyi var. Teşkilatlı, örgütlü, şirket kuruyorlar. Dernek kuruyorlar. Yani iktidardan himaye görüyorlar. İktidar bunlara diyor ki ‘Sizi kamuya yararlı dernek ilan ettim. Vergi muhafiyeti getirdim’. Bunlar gidiyorlar Almanya'da camileri falan dolaşıyor. Vatandaşın gittiği yerleri, ağızlarından din imandan başka bir söz çıkmıyor. ‘Allah peygamber, din iman’. Dinleyen de diyor ki ‘Ne güvenilir insan’. ‘Fitrelerini zekatlarınızı bize verin. Açları doyuralım. Yoksulları giydirelim. Sizin hayrınızı biz yapalım’. İnsanlar da güveniyor. Din adına benden müslümanlığın vecibesinin gereği olarak vermek gereken bir zekatı istiyor. Bunun üzerinden yolsuzluk yapılacağına kimin aklına gelir. Bu paralar toplanıyor. Sonra Türkiye’ye gönderiliyor. Neyle gönderiliyor. Çantalar banka ile değil kurye ile gönderiliyor. Çantayı kim taşıyor? Şu anda RTÜK'ün başındaki insan taşıyor. Yani en saygın en itibarlı olması gereken bu kişinin kurye olarak çalıştığını Alman mahkemesi söylüyor. Kim bu kişi? Başbakan Tayyip Erdoğan’ın okul arkadaşı. Buraya gelen para ne oluyor. Kendi adına şirket kuruyorlar. Alışveriş merkezi kuruyorlar. Sonra da kiralıyorlar. Kimin parasıyla. Kendi kazançları için şirketler kuruyorlar. Başbakan'a ‘Bunu tanıyor musun?’ diye sorduk. ‘Tanımıyorum’ diyecekti ki daha sonra çıktı ki çocukları bacanakmış.”
DENİZ FENERİ OLAYIDeniz Feneri olayıyla ilgili hükümleti eleştirmeye devam eden Baykal, şunları söyledi:
“Almanya yakaladı, yargıladı ve mahkum etti. Bizimkilere sorduk ‘Siz niye duruyorsunuz?’ diye, ‘Yazı yazdık Almanya'ya dosyayı istettik. Dosya gelirse bakacağız’ dediler’. Bu suçu işleyen kişiler Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı. O para ile TV kanalı kurmuşlar. O kanal gece gündüz Recep Tayip Erdoğan methiyesi yapıyor. Gece gündüz CHP'ye saldırıyor. Gece gündüz AKP'yi pazarlamaya çalışıyor. O paralar nereden geldi nasıl geldi? O kanalı bir incelesene. Senin polisin yok mu, senin emniyetin yok mu? Senin jandarman yok mu, senin savcın yok mu, senin mahkemen yok mu, senin kanunun yok mu, senin anayasana yok mu, senin adaletin yok mu, senin vidanın yok mu? Yazı yazmış oradan dosya gelecekmiş. Dosyayı o zaman bir kaplumbanın sırtına koysalar kaplumba 6 ayda Türkiye’ye gelirdi. Artık bunların bu dosyayı getireceği yok. Ben bir arkadaşımdan rica ettim. Arkadaşım dosyayı bana gönderdi. Koca Türkiye Cumhuriyeti hükümeti getiremedi. CHP dosyayı aldı getirdi. Ben de Başbakana ‘İşte dosya’ diye mitinglerde gösterdim. Şimdi tercüme eoiyorlarmış. Her halde seçime kadar bu tercüme işi devam eder. Deniz feneri davasıyla ilgili yayın yasağı alındı. Peki sen bu konuda yayın yasağı yapıyorsun da, bak başka bir dava gidiyor Türkiye'de. 11 ay ne ile suçlandığını bilmeden insanlar cezaevinde kalıyorlar. Sonra o insanlar hakkında kendileri bilmiyor ama en ağır iftiralar en ağır suçlamalar ruh hastalarının hezeyanları belge diye gazetelerde ve televizyonlarda yayınlanıyor senin kılın bile kıpırdamıyor. Ondan sonra Deniz Feneri'ni aman konuşmayalım. Bunları söylüyorum diye Başbakan çok kızıyor. Sen bunlara ‘Kamuya yararlı dernek’ diyorsun. Onlara vergi muhafiyeti getirmişsin. Oyalanıp duruyorsun. Verecek bir cevabın var ise çık söyle, söylemiyor.”
MAHKEMEDE HESAP VERELİMBaykal, “Onun üzerine ben dedim ki ‘Sen arkamdan konuşup durma gel beraber televizyona çıkalım. Herkes bildiğini söylesin. Senin gözlerinin içine bakarak konuşmak istiyorum ben. Senden benim arkamdan konuşma çık karşıma konuş” dedi. “Demokrasilerde bundan daha tabi ne olabilir?” diyen Baykal şunları söyledi:
“Gel çıkalım. Nerede istersen orada çıkalım. İsterse senin o damadının başında bulunduğu bir şirketin satın aldığı bir televizyon kanalı var ya orada çıkalım. İstersen Deniz Feneri parasıyla kurulmuş olan kanalda çıkalım. Başbakan buna girmiyor. O zaman sana başka bir teklifim var. Meclis'te 550 milletvekili var. Bu milletvekillerine dokunmayalım. Sadece ikisine Deniz Baykal ve Recep Tayip Erdoğan'ın dokunulmazlıklarını kaldırarak mahkemede hesap verme şansı tanıyalım. Gel ikimizin dokunulmazlığı kaldırılsın. Bak sen iktidarsın. Ben muhalefetim. Devletin bütün gücü senin elinde kullanıyorsun. Gel Milletveklilliği dokunulmazlığından ikimizde arınalım. Yargının karşısına birlikte çıkalım. Buna var mısın. Peki niye bir başbakan kaçmak yakışır mı. Bir başbakana korkmak yakışır mı?. Niye gelmiyorsun? Kardeşim kendine güveniyorsan gel konuş.”