Güncelleme Tarihi:
Yeni bir toparlanma dönemine giriyoruz. Bütün sosyal demokratlar el ele vermeli.
Türkiye’deki olumsuzluklara son vermek isteyen bütün dürüst insanların, Atatürkçülerin ve herkesin Anadolu’da da bir araya gelmesi gerekiyor.
Ekonomik kriz ülkemizin ana konusudur.
Bu iktidar önce krizi kabul etmek istememiştir. İşsizlik yaygınlaşmaya başlamıştır. Sektörler krizi derinden hissetmeye başlamıştır. Hepsi bu krizi ağır bir biçimde yaşamaya başlamışlardır.
Avrupa tedbir almaktadır, bizimkiler ülkedeki ekonominin aktörlerini suçlamayı tercih etmektedir.
IMF’ye ümüğümüzü sıktırmayacağız deyip, şimdi onlarla anlaşma seviyesine gelmiştir. Kriz bize dokunmamış demiştir, bize dokunmuşken.
BANKALARI TEHDİT EDECEĞİNE KAMU BANKALARINI KULLAN
Sen özel bankaları tehdit edeceksen, neden sattın elindeki kamu bankalarını ?
Kamu bankalarına talimat veririz devreye sokarız diyor. Kamu bankalarını, damadın Sabah ve ATV’yi almak için devreye soktun. Şimdi kriz için sokacağım diyosun. Sokta görelim.
Kanun çıktı, dışarıdan ne geldi? Neye hizmet etti.
KDV'Yİ DÜŞÜRÜN
KDV’yi düşürün. Yüzde 18’den yüzde 13’e düşürün. İngiltere bunu yapıyor. Alın size somut öneri.
Üretimi teşvik etmek için çalışan insanların üzerindeki prim ve stopaj yükünü ortadan kaldırmak lazım.
Önemli olan ihtiyaç olduğu anda tedbir alınmasıdır.
Milleti artık aldatamazsınız. Aldatamaz hale geldiniz.
CUMHURBAŞKANI NEDEN KORKUYOR
Konuşan cumhurbaşkanı diyor ki. Dilimin altında bir bakla var çıkaramıyorum. Benim daha ne düşüncelerim var söyleyemiyorum. Siz de bana söyleyemiyorsunuz biliyorum. Ben onlara hak veriyorum.
Türkiye’de cumhurbaşkanının söylemekten korkacağı hangi düşünce olabilir. Eğer bir cumhurbaşkanı eğer korkuyorsa, anayasa aykırı olur, kanuna aykırı olur, söyleyemem ama ben ülkeyi öyle yöneteceğim ki bir süre sonra bunlar daha konuşulabilir olacak diyor. Cumhurbaşkanlığında takiyye olur mu ?
Bizim düşüncemiz anayasamız, kanunlarımız arasında sen nerede duruyosun o zaman?
ÖCALAN TAVRI HAYAL KIRIKLIĞI
İmralı’da Öcalan’ın statüsü değiştirilecek. Bu konuda bir uygulamaya geçildiği görülüyor. Hükümetin tavrı gerçekten hepimizde hayal kırıklığı yaratmıştır..
Bir hükümet infaz yasasında değişiklik yapma ihtiyacı hissetmişse hiç utanmadan neyi niçin yapacağını açıkça söyleyebilmelidir.
Adalet Bakanı “Oradaki kamu görevlilerin bir kısmı barakalarda kalıyor. Onlara yeni konutlar yapma ihtiyacımız var o nedenle bir ihale yapıyoruz. Mademki bir inşaat ihalesine çıktık o arada orada bir tek hükümlü kalıyor. Bu da çok fazla oluyor. 6 hükümlünün kalması için yeni hükümlüler içinde yeri bu vesileyle yapalım dedik” diyor.
Devletin ciddi olması lazım. Neden ezik ezik konuşuyorsun.
Buraya nasıl geldik? Hükümetin kendi takdiriyle mi geldik, yoksa bir süreden beri yaşanan olaylar hükümeti böyle bir karar almak zorunda mı bıraktı? Hükümet kararları nasıl alıyor? Bunun altında ne yatıyor? Bunun altında Anadolu’nun dört bir yanında yapılan eylemler yatıyor.
PKK’nın yönlendirdiği kitlesel eylemleri görerek anlayışını değiştirme konumuna gelmiştir. PKK hükümeti Öcalan’ın konumuyla ilgili olarak bir tavır değişikliği noktasına sürüklemeyi başarmıştır.
POMPALIYLA KORUYUN DİYOR
Başbakan bir yandan istemeyen çekip gitsin, bir taraftan pompalıyla kendini korumak haktır dedi.
Terörle uzlaşmada yanlış, terör karşısında çek git demesi de yanlış, pompalı kullanılabilir demesi de yanlış.
Terörist bugünkü statüde tecrit
Adalet bakanı teklifini yaptı. Diyor ki, “Biz inşaatı yapacağız, oraya bir miktar başka mahkum getireceğiz ve sonra sana bakacağız. Sen şöyle davranırsan bizde sana imkânlar vereceğiz”
Sen terör yapan insanlara şu umudu veriyorsun. Devam devam yarın daha yüksek bedeller tahsil etmek için, daha yüksek tehditler oluşturmalıyız. Bugün bu teslimiyeti yakaladık. Şimdi daha yükseğini yakalayabilmek için yüksek tehdit oluşturmalıyız.
Terörle müzakere anlayışı var. Terörü tatmin ederek, terörü bitireceğini sanma saflığı var.
Ne yazık ki bu haberi, Ankara’da şehit binbaşının cenaze töreninde öğreniyoruz.
Dürüst olun, açık olun, cesur olur söyleyin.
ÇARŞAFLILARIN KATILIMI
Partiye katılımla ilgili tartışmalar var. O törenle ilgili iki haftadır Türkiye’de çok büyük bir çalkantı yaşanıyor. Çok önemli tezler ortaya atıldı. Tespitler yapıldı. Bence fevkalade yararlı hayırlı bir tartışmayı hep beraber yaşıyoruz.
Ne olmuştur? CHP İstanbul il örgütüne bazı vatandaşlarımız, biz AKP’nin gidişatından şikâyetçiyiz, AKP’ye oy verdik üye olduk ama bu AKP’nin gidişatının Türkiye için çok zararlı olduğunu gördük ve bunun hesabını AKP’den sormaya karar verdik diyorlar.
Kimimiz eşarplı yazmalı, kimimiz türbanlı, kimimiz çarşaflı biz böyle bir aileyiz. Bizi bu halimizle kabul eder misiniz, etmez misiniz diyorlar.
Ben bu sözleri duyduğum zaman bir an bile tereddüt etmedim. Bir önemli karar alıyoruz, bir açılım yapıyoruz gibi duyguların içine girmeden, tamamen insanı ahlaki bir davranış içinde elbette hiç kuşku yok deme gereğini duydum.
Böyle bir töreni yaparken, sıra türbanlıya çarfaşlıya geldiği zaman “Size ben rozeti takamam, kıyafetini değiştirin gelin” demiş olsaydım ozaman ben demokrasiyle inanmayan sosyal demokrasiyi içine sindirememiş ve insanı duygulardan kopmuş birisi haline dönüştüğümü hissederdim.
Karşınızdaki insanlar CHP’ye girdiklerini biliyorlar. Kendileri o salonun üzerine de yazmışlar Laik türk Cumhuriyeti, Türk Kürt kardeştir diye yazmışlar. O insanlara ben CHP’yi bilerek kabul ederek gelmiş oldukları halde sizin burada yeriniz yok dediğiniz zaman görevimimi yapmış olacaktım?
Bu sıradan insani ahlaki bir olay.
KADINLARIN YÜZDE 70'İ ÖRTÜLÜ
Bu memleketin kadınlarının yüzde 70’i örtülüdür. Bunların önemli bir kısmı yemeni yazma başörtüsü türünden örtülüdür. Bir kısmı türbanlıdır. Çok az bir kısmı ise çarşaflıdır.
Peki CHP’nin derdi ne? CHP örtüyle mi kavgalı? Kadının başına örttüğü örtü bizim düşmanız mı?
Daha 1993 yılında, Bosna’da Müslüman kadınlara zulmedildiğini öğrendiğimde beyaz yanşakları olarak yanlarına koştum. Onlara tecavüz edildiğini öğrendiğim zaman onlara her türlü mahcubiyetten kurtarmaya, onları kirletemeyeceğini, o beyaz yanşakla oraya koştum.
Biz yemeniye yazmaya düşman değiliz. Onu kim ne için kullanıyor önemli olan odur.
KARA ÇARŞAF TAMAMEN GELENEKSEL
Buraya gelen arkadaşlarım nasıl kravat takıyorsa, onlarda örtünmüşler. Onların ezici bir çoğunun ne laiklikle ne de Atatürk’le sorunları var.
Ama onların bir kısmının var. Devletin düzenine laikliğe karşı olabilir. Öyleleri de var.
Bazı insanlar mahalleden türbanlı çıkarlar, gittikleri yerlerde türbanlarını çıkarırlar, sonra mahalleye döndüklerinde tekrar takarlar.
Eğer o onu mecbur olduğundan dolayı kullanıyorsa bu ayıp onun değil, devleti yönetenleridir.
Kara çarşaf tamamen gelenekseldir. Uygun mu yakışıyor mu? Kadınlarımızın daha modern biçimde giyinmesini hepimiz arzu ediyoruz. Eğer o kıyafetle devlete bir siyaset dayatmıyorsa, e neden bunu ayıralım dışlayalım bu insanı?
Türkiye şunu gördü. Hepimiz laiklik demokrasi insan hakları özgürlük nedir tartışmaları yaşadık.
O tehdit kravatları insanların kafasında beyninde.
Türkiye’yi biz anlamsız biçimsel bir örtü tartışmasının ötesine geçiriyoruz. Sorunları gerçek kimliğiyle görmeye başlıyoruz.
Bizi laiklikle ilgili sorgulayacak kim varsa çıksın karşımıza hesabımızı verelim.