ANKARA
Oluşturulma Tarihi: Şubat 09, 2011 00:00
Batum’a: Her kurum eleştirilebilir, ordu da. Ama önceki genel başkanımızın söylediği çok güzel bir söz var: Orduyu eleştirmek, ancak CHP Genel Başkanı katında olur. Erdoğan’a: Eğer senin bir bakanın, ‘Bu orduyla mı biz savaşa girecektik’ der ve sen sesini çıkarmazsan, orduya saygı göstermiyorsun demektir.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “TSK kâğıttan kaplanmış” diyen yardımcısı Süheyl Batum’u, eski Genel Başkanı Deniz Baykal’ın “Orduyu eleştirmek CHP Genel Başkanlığı katında olur” sözleriyle eleştirdi. Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan’ın Batum’a sözlerine ise Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın, geçmişteki, “Bu orduyla mı biz savaşa girecektik” sözleriyle yanıt verdi. Kılıçdaroğlu, dün grupta şunları söyledi:
Sesini çıkarmadın
Sayın Başbakan bugün konuşmasında orduya da değinmiş, ordumuzu övmüş. Ne kadar samimi olduğunu bilmiyoruz. Bizi de eleştirmiş. Önce şunu söyleyeyim, Sayın Başbakan eleştirebilir, eleştirisinde haklı da olabilir. Ama ben Sayın Başbakandan şu samimiyeti beklerdim: Bizi eleştirdiğin gibi kendini de eleştirmeyi bileceksin. Eğer senin bir bakanın çıkıp da ‘Bu orduyla mı biz savaşa girecektik’ der ve sen sesini çıkarmazsan sen orduya saygı göstermiyorsun demektir.
Atatürk’ün mirası
Biz sadece orduya değil, devletin tüm kurumlarına saygılıyız. Her siyasetçi bunun gereğini yapmalıdır; hiç kimse ordu üzerinden siyaset yapmaz. Bu bize Mustafa Kemal’in verdiği mirastır. Bu mirası herkes özenle koruyacaktır. Her kurum eleştirilebilir, ordu da. Ama önceki genel başkanımızın söylediği çok güzel bir söz var: Orduyu eleştirmek, ancak CHP Genel Başkanı katında olur.
Geçen hafta ilginç bir olay oldu; Başbakan Cumartesi Annelerini kabul etti. Güzel bir olay. Sayın Başbakan’ı yürekten kutluyorum. Ama daha önce Cumartesi Anneleri için, ‘Ne iş yaptıklarını bilmiyorum. Birileri tarafından kullanılıyorlar’ demişti. Eğer hak aramak birileri tarafından kullanılmaksa bu AKP’ye özgü bir modeldir.
Başbakan’ın samimiyetini test edeceğiz; bir ‘Cumartesi Annemiz’ Başbakan’a ‘Faili meçhuller için bir komisyon kurun’ demiş. Başbakan da ‘O iş sadece bizim değil, diğer partilerin de işi’ karşılığını vermiş. Sen eğer faili meçhullerin ortaya çıkmasını istiyorsan önergelerimize ‘Evet’ de. Eğer ‘Biz senin önergeni kabul etmeyiz’ diyorsan, sen ver önergeyi biz kabul edeceğiz. 12 Eylül mağdurlarını nasıl sömürdüyse Cumartesi Anneleri’nin dramını da öyle sömürmek istiyor.
Aynaya bak
Başbakan, pankart açanlarla değil tüm Kıbrıs halkı için “Besleme” tabirini kullanıyor. Bunun altından nasıl kalkar bilmiyorum? Tarihte ilk kez bir başbakan kendi soydaşlarımıza “Besleme” demiştir. Biliyorsunuz Başbakan iki tarafındaki camdan konuşur. Sayın Başbakan irticalen konuşmak senin ne haddine. Her konuştuğunda çam deviriyorsun. Sen onlara ‘Besleme’ dedin. Çıkıp birisi sormaz mı, sen neden aynaya bakmıyorsun, diye? Dubai‘de 1 milyar dolar almak için imza atmadı mı senin bakanın? Sana beslenme denmez de ne denir? Herkesi besleme olarak görüyorsun.
Edebiyat yapma, ne işkencesi
TSK, demokrasiye bağlı bir kurum. Darbelik bir şey mi var, yok öyle bir şey. Türkiye ne çektiyse darbelerden çekti. ‘Darbelerde biz mağdur olduk, hapse girdik’ edebiyatını yapma bari. Ne işkencesi. Bir başbakan en azından o acılı annelere doğruyu söyler. Arkadaşının kitabında yazdığı halde nasıl doğruyu söylemez? Kimsenin Başbakana işkence yaptığı yok. Saray Cezaevi’nde nasıl kaldığı biliniyor. Emrine adam bile verildi. Bu adam hapiste mi yattı? Bir de çıkıp ‘mağdur oldum’ diyor. Hadi canım ne mağduriyeti.
Faili meçhul cinayetleri araştırmayan Başbakan olur mu? Hrant Dink olayını yüzüne gözüne bulaştırdılar. Şimdi, Cumhurbaşkanı Gül’ün girişimi var. O söylüyorsa yapmazlar. İktidarla arasının çok iyi olduğunu sanmıyorum.’