Güncelleme Tarihi:
Baykal, partisinin TBMM Grup toplantısında yaptığı konuşmada, çok yoğun tartışmaların içinden geçildiğini söyledi.
Türkiye'nin yıllardır, tarım ve hayvancılıkta yanlış politikalar izlediğini hep dile getirdiklerini anlatan Deniz Baykal, hükümetin, et fiyatlarının tavan yapmasından sonra müdahale etme kararı aldığını belirtti. Baykal, hükümetin bu konuyu günübirlik, anlık tedbirlerle ele alamayacağını ifade ederek, “Et fiyatları son dönemde roket gibi fırlamıştır” dedi.
Baykal, et fiyatlarının azaltılması için Et ve Balık Kurumuna et ithal etme yetkisi verildiğini, ancak bunun soruna kalıcı çözüm olmayacağını ifade ederek, “Yapılması gereken iş; Et ve Balık Kurumuna et ithalatı yapma talimatı vermeden önce hayvancılığı ayağa kaldırmak için gerçekten hayvancılığa destek olacak bir destekleme politikasını ilan etmektir” dedi.
“DARBE VURUR”
Deniz Baykal, “et ithalatı yapılmasının, hayvancılık yapan insanlara en büyük darbeyi vuracağını” savunarak, “Senin ithal edeceğin et fiyatının çok üstünde, onlar o hayvanları aldılar” diye konuştu. Baykal, et ithalatı yapmak yerine canlı hayvan ithalatı yaparak bunların besicilere verilmesi gerektiğini söyledi.
CHP Genel Başkanı Baykal, “Türkiye'de hayvancılığı desteklemek, besiciliği geliştirmek, onları ezdirmemek için bu devletin kurduğu Et ve Balık Kurumu, şimdi besicileri tahrip etmek için ithalat ajanı gibi kullanılıyor” diye konuştu.
BEDELLİ ASKERLİK
Konuşmasında, bedelli askerlik konusunda yaşanan tartışmalara da değinen Baykal, bu konunun her yıl mutlaka gündeme geldiğini söyledi.
Başbakan ve bakanların bu konuyu bütün boyutlarıyla öğrenmiş ve bilmiş olmaları gerektiğini ifade eden Baykal, yaklaşan seçim ve referandum öncesinde bu konunun “bir çözüme bağlamak imkanı var” denilerek gündeme getirildiğini ve insanların umutlandırıldığını kaydetti.
Baykal, şöyle konuştu:
“Sen 8 yıldır Başbakansın, olayı biliyorsun. Bu konuda bir uygulama imkanı var mı, yok mu? Sen bunu bilmiyorsan, bu kadar hassas bir konuda insanlarda beklenti yaratarak, 'ben sizin gibi düşünüyorum, ben böyle yapmak istiyorum' mesajını vermeye yönelmenin, devlet adamlığı anlayışı ile bağdaşır tarafı var mı? Umut verildi, sonra 'olmayacağı anlaşıldı' denildi. Şimdi mi öğrendin olmayacağını, o görüşmede mi öğrendin olmayacağını? O zamana kadar bilmiyor muydun? Bildiğin halde, 'olabilir' diye söylerken, hangi amacın peşinde koşuyordun? Bu da bu iktidarın siyaset üslubu anlayışı bakımından çok tipik bir örnek oldu.”
CHP Genel Başkanı Baykal, Van'da CHP'ye yapılan saldırı konusunu da gündeme getirdi.
Olayın hemen ardından, “saldırının organize bir hareket, AK Parti'lilerin işin içinde, saldırıyı yapanların uzantılarının Ankara'da olduğunu söylediklerini”, ancak “hükümetin bu görüşlerine aldırış etmediğini” söyleyen Baykal, hükümetin, ancak Samsun'da Ahmet Türk'e, Kayseri'de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız'a yapılan saldırının ardından bu olayı araştırmaya karar verdiğini kaydetti.
Baykal, hükümetin, bu olaylardan sonra, Van'da CHP'ye yapılan saldırı ile ilgili olarak, “Biz yanlış değerlendirme yaptık” dediğini ifade ederek, İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin yaptığı inceleme sonucunda, “Bu iş organize, AKP'liler bu işin içinde, emniyet yetersiz kaldı” dediğini söyledi.
"HEP BERABER YAPMALIYIZ"
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, milletvekillerine, Anayasa değişikliği teklifinde, “CHP'lisi, AKP'lisi, bağımsızı, başka partilere mensup olan arkadaşlarımız el ele vereceğiz ve bu şartlarla, bu dayatmalarla, bu olmaz diyeceğiz. Bunu referanduma taşımadan, bu aşamada beraber yapmalıyız” çağrısında bulundu.
Sıraların üzerinde uyuyan milletvekilleri, koridorda perişan olan insanlar, üslubun giderek kontrolden çıkmaya başlaması, kavgalar ve sürtüşmelerin görüldüğünü belirten Baykal, TBMM'nin vakarına, onuruna, şerefine uygun düşmeyen bir müzakere biçiminin parlamentoya dayatıldığını savundu.
Baykal, bu şekilde pişirilen bir aşı, hapı milletin nasıl içeceğini, benimseyeceğini, bu mayadan ortaya çıkan sonucun milletin ne ölçüde hayrına olacağını sordu.
Anayasa değişikliğinde amacın ne olduğunun açıkça görüldüğünü, bu konuda yaratılmak istenen olumlu izlenimin balon gibi söndüğünü ifade eden Baykal, yapılanların, “şeytan ayrıntıda gizlidir, ayrıntıyı saklama, temel unsurları gözden çıkarma anlayışıyla” olduğunun ortaya çıktığını öne sürdü. Baykal, her aşamada bir yanlışlık ve çarpıklığın, “paçalardan aka aka geldiğini” savundu.
Baykal, Anayasa değişikliği projesinin, Türkiye'nin Anayasa değişikliğine ihtiyaç verecek bir proje olmadığını belirterek, “Bu Anayasa değişikliği projesi, AKP'nin Anayasa değişikliği projesidir. Bu değişikliğin yanında hiç kimse, CHP, MHP, BDP, diğer partiler, önde gelen hukukçular, saygın kurumlar yoktur. T.C Anayasası değil, RTE Anayasasıdır. Yanında kimse yok” diye konuştu.
“KURNAZLIĞIN DANİSKASI”
Değişiklik teklifine göre, Anayasa Mahkemesinin üye sayısının 17'ye çıkarıldığını, 3'ünü Meclisin, 14'ünü Cumhurbaşkanının seçeceğini anımsatan Baykal, “Meclisin seçeceği 3 kişinin, AKP'nin zihniyetinin bir temsilcisi olmama ihtimali yüzde kaç?” sorusunu yöneltti.
Baykal, bunu AK Parti'nin seçeceğini öne sürerek, “Affedersiniz AKP değil, Recep Tayyip Erdoğan seçiyor. Recep Bey'in tayin ettiği 3 üye. Al sana demokrasi, al sana hukuk” görüşünü savundu. Rıza Türmen'in, “17 kişilik Anayasa Mahkemesinin 10'unun AK Parti'nin damgasını taşıyacağını” söylediğine işaret eden Baykal, “Sayın Türmen, nerede 10 tane, 17'si...” dedi.
Anayasa Mahkemesi uzmanı Prof. Dr. Andrew Arato'nun açıklamalarına dikkati çeken Baykal, Arato'nun, yeni oluşacak Anayasa Mahkemesi ile Anayasanın değiştirilemez maddelerinin, çok rahatlıkla değiştirilebilir hale gelebileceğine işaret ettiğini anımsattı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, kendilerinin, şark kurnazlığı yaptığını söylediğini belirten Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Şark mı garp mı bilmiyorum ama kurnazlık, önce 2002'de milletvekili olup, bu Anayasa üzerine 'namusum ve şerefim üzerine' yemin ettikten sonra, Anayasanın özünü böyle tahrip etmekle kendini gösteriyor. Kurnazlığın daniskası bu. Anayasaya yemin edeceksin, sonra kökünü kazıyacaksın, temelini ortadan kaldıracaksın. Yapılan bu. Buna kurnazlık lafı çok az gelir de şu sırada kurnazlık lafı piyasada, onunla yetinelim. Bir başka kurnazlık da Arato'nun dikkati çektiği, önce Anayasa Mahkemesini etkisizleştirip, devreden çıkarıp, sonra Anayasanın değiştirilemez maddeleri değiştirmenin şartlarını yaratıp, Türkiye'nin Anayasal düzeni, devleti, tarihiyle hesaplaşmayı o noktada getirme projesi. Bu da bir kurnazlıktır, şark mı cenup mu takdirini Sayın Başbakan'a bırakıyorum.
1. tur bitmeden bu Anayasa projesi, siyaseten çürümüştür. Yanında kimse yok, böyle Anayasa olmaz. Yavaş yavaş parlamentoda kendini gösteren sayısal tablo bir anlam taşıyor. Bıçak sırtı denge içinde, 'asgari rakamı yakaladık, yakalıyoruz' diye her türlü önlemi alıp, 19 kişiye bir yönetici... Böyle bir Anayasa değişikliği milletimizin arzularına cevap verebilir mi? AKP milletvekili içinden arkadaşlarımızdan da buna alet olmamayı, yanlış olduğunu görerek, gereğini yapmaya kararlı olanların bulunduğunu memnuniyetle görüyorum.”
“HAYSİYET ŞAHLANMASI”
Baykal, Meclisin en şerefli sayfalarından birinin, 2003'te 1 Mart tezkeresine hayır diyerek, CHP'lisi, AK Parti'lisiyle Türkiye'ye sahip çıkılması olduğunu yineledi.
Yine buna ihtiyaç olduğunu, kriz karşısında Meclisin tekrar haysiyet şahlanması gerçekleştirmesine ihtiyaç bulunduğunu vurgulayan Baykal, “Tekrar, CHP'lisi, AKP'lisi, bağımsızı, başka partilere mensup olan arkadaşlarımız el ele vereceğiz ve bu şartlarla, bu dayatmalarla, bu olmaz diyeceğiz. Bunu referanduma taşımadan, bu aşamada beraber yapmalıyız. Bunun yapılması, milletimize çok büyük bir şeref, TBMM'ye tarihi bir şeref kazandıracaktır. Tarihimize yakışan, içimizde olduğuna inana geldiğimiz haysiyetli, şerefli duruş bir kez daha ortaya çıkacaktır” diye konuştu.
CHURCHILL BENZETMESİ
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, İngiltere'nin 2. Dünya Savaşı sırasındaki Başbakanı Winston Churchill'in, Hitler'e karşı, “Dağda, derede, denizde, ovada, sonuna kadar mücadele edeceğiz” dediğine işaret ederek, kendilerinin de Anayasa değişikliği teklifindeki 3 maddeye karşı, parlamentoda, referandumda, Anayasa Mahkemesinde sonuna kadar mücadele edeceklerini söyledi.
CHP'nin, Anayasa değişikliğini, Anayasa Mahkemesine götürmeyeceğine söz vermesi halinde, paketin ikiye ayrılmasına rıza gösterecekleri önerisinin getirildiğini ifade eden Baykal, bunun, “3 madde Anayasaya aykırı biliyoruz” anlamına geldiğini savundu. Baykal, Anayasaya aykırı değilse, “İstediğin kadar git, bir an önce git, mahkeme bu konuda kararı alsın mutluluk duyarız” denileceğini ifade etti.
Baykal, “Bir iktidar ki Bakanıyla, Başbakanıyla yaptığı işin Anayasaya aykırı olduğunu bilir ve Anayasa Mahkemesine bu işin götürülmemesini, bir talep olarak ifade etme ihtiyacını hisseder. Bunu anlamakta çok büyük sıkıntı çekiyorum. Benim siyaset anlayışımda, kimsenin hakkını, hukukunu siyasi pazarlık yapma anlayışı olamaz. Biz size, 'Mecliste oy vermeyin' diyor muyuz?” diye konuştu.
Anayasa Mahkemesine, keyiflerinden değil, Anayasaya saygı duydukları için gittiklerini belirten Baykal, iktidarın, hukuk anlayışının oturmadığını öne sürdü. Baykal, sorunun da buradan kaynaklandığını, iktidarın hukuk ve denetim istemediğini savundu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 23 Nisanda koltuğuna oturan çocuğa, “Artık yetki senin, ister as, ister kes” dediğini kaydeden Baykal, “İyi ki as ve keste kaldı. 'İstersen Sivas'taki olaylar gibi yak da' diyebilirdi. Başbakan as, kes demiş; keser döner sap döner, gün olur hesap döner. Başbakan bunu da unutmasın” dedi.
“ETİK DEĞİL”
CHP'ye, “Anayasa Mahkemesine başvurmayın” denildiğini ifade eden Baykal, “Senin bana bu teklifi yapmaya ne hakkın var?” diye sordu.
“Bu etik değil. Ahlaksız teklif” diyen Baykal, şunları kaydetti:
“Anayasanın bana tanıdığı hakkımı kullanmamı sen nasıl pazarlık konusu yapmaya cüret edersin. Sen, milletin hukuku üzerinde pazarlık yapmaya kalkıyorsun. Bir de yüzü kızarmadan bize 'Sen de Anayasa Mahkemesine gitmeyiver' diyor. Böyle bir sözün telaffuz edilmesini büyük üzüntüyle karşılıyorum. Dünyada 'aman Anayasa Mahkemesine gitmeyin' diyen kaç tane Adalet Bakanı vardır? Şu garabete bakın.
3 maddeye karşı biz bütün gücümüzle, imkanlarımızla sonuna kadar mücadele edeceğiz. 2. Dünya Savaşı'nda Churchill Hitler'e karşı, 'Dağda, derede, denizde, ovada, sonuna kadar mücadele edeceğiz' demişti. Biz de 3 maddeye karşı, parlamentoda, referandumda, Anayasa Mahkemesinde sonuna kadar mücadele edeceğiz.”
“OBAMA'NIN AVUKATLIĞI”
ABD Başkanı Barack Obama'nın 24 Nisan konuşmasına da yer veren Baykal, Türkiye'nin Ermenistan açılımının, diğer açılımlarda olduğu gibi “fiyaskoya” dönüştüğünü savundu.
Obama'nın açıklaması karşısında, Başbakan Erdoğan'ın memnuniyetini ifade ettiğini, Dışişleri Bakanlığının ise “esefle” karşıladığını belirten Baykal, “Hadi bedelli askerlik konusunda Genelkurmay ile koordinasyonun yok. ABD'nin bu değerlendirmesine karşı takınacak tavır konusunda da mı Dışişleri Bakanı ile koordinasyonun yok?” dedi.
Baykal, Başbakan Erdoğan'ın iç politika yaptığını, Dışişleri Bakanlığının ise Türkiye'nin tezlerini dile getirdiğini vurgulayarak, “Başbakan iç politika yapacağım diye, durum düzeliyor mesajını içeriye vermesi lazım. 'Biz başarılı olduk, engelleri yumuşattık, dünyayı ikna ediyoruz' diyebilmek için gerçekler buna elverişli olmadığı halde Obama'nın avukatlığını üstlenerek, Türk kamuoyuna karşı Obama'nın avukatlığını yapıyor. Biz Obama'nın Türkiye'ye karşı avukatlığını değil, Türkiye'nin dünyaya karşı avukatlığını yapmasını bekliyoruz” diye konuştu.