Güncelleme Tarihi:
Baykal, NTV’de gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat’ın, CHP’yi, “zanlıların avukatlığını yapıyorlar” şeklindeki suçlamasına yanıt veren Baykal, “Bu polemik üslubu, bu demode bir üslup. Hakaret etmeye, hatta küfretmeye yönelik bir yaklaşım. O nedenle bir şey söylemek istemiyorum” dedi. Baykal, Ergenekon operasyonu ile ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu.
HUKUKUN TEMEL İLKELERİ GÖZARDI EDİLDİ
Ergenekon soruşturmasında hukukun temel ilkelerinin ve yargılama sürecinin tartışma götürmez ana doğrularının gözetilmediğini söyleyen Baykal, 13 aydır, niçin suçlandığını resmen öğrenememiş insanların bugün gözaltında olmaya devam ettiğine dikkat çekti. Baykal, “Şu saat itibariyle iddianame yok. Dünyanın hangi hukuk devletinde, hangi demokrasisinde bir yılı aşkın süre insanları tutup, neyle itham edildiğini onlara söylemeden sanki mahkum edilmişler gibi muameleye tabi tutma imkanı vardır?” dedi. Soruşturma kapsamında 11 aydır tutuklu olan işadamı Kuddusi Okkır’ın durumuna işaret eden Baykal, Okkır için “Ergenekon’un kasası” şeklindeki iddialar ortaya atıldığını ancak ailesinin maddi zorluklar yaşadığını söylediğini hatırlattı. Baykal, “Adam sağlam girdi şimdi can çekişiyor. Doktorlar hayati tehlikede olduğunu söylüyorlar. Hastanede oldu. Tıpkı, Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nde üniversite genel sekreterinin yaşadığı acı olayı yaşadı. Cezaevinde ölmesin diye tahliye ettiler. Çok açık bir olay. Bu noktada bırakıyorlar. Ne kadar acı bir manzara” diye konuştu.
SARIZEYBEK’İN AÇIKLAMALARI
Baykal, emekli Albay Erdal Sarızeybek’in, Ergenekon Soruşturmasını yürüten Savcı hakkındaki açıklamalarını da değerlendirdi. Baykal, “Tutanağa geçirmeme, ona baskı yapma girişimi, ‘seni paşa yapmadılar’ falan. Bir savcının görevi mi bunlar” diye konuştu.
ATO Başkanı Sinan Aygün’ün ofisinde gözaltına alınmadan bir ay önce bir silah bulunduğuna dikkat çeken Baykal, şunları söyledi:
“Şimdi bir an için düşünün. Onu oraya kim koydu. Niçin koydu. Sinan Bey bilmiyor. Üzerine kayıtlı değil, üzerinde parmak izi yok. Şimdi böyle bir silah çıkıyor, karakola teslim ediliyor. Ama bir ay sonra gözaltına alınıyor, ofisine giriliyor, her yer didik didik aranıyor o bulunamıyor. Bulunmuş olsaydı ne olacaktı. Bunu tasarruf edebiliyor musunuz?”
DELİLLER İMHA EDİLDİ
Ümraniye’de bulunan el bombalarının imha edildiğine dikkat çeken Baykal, şunları söyledi:
“Ümraniye’de 12 Temmuzda bomba bulunmuş, 13 Temmuz’da imha edilmiş. Böyle bir şey olur mu? En önemli delil. ‘Biz bomba bulduk ve siz de bu Ümraniye ile irtibatlısınız’ diye ta Sinan Aygün’e kadar gelecekler Ankara’da, kanser olup can çekişmekte olan işadamına kadar gelecekler, Mustafa Balbay’a kadar gelecekler ‘siz bunu yapıyordunuz’ diye. Nerde bu bomba? O bombada hangi parmak izleri var? Böyle başlayan bir davanın hukuki saygınlığı konusunda kamuoyunun tam bir güven içinde olması beklenebilir mi? Delili yok ederek başlıyorsun, muazzam iddialarla herkesi yakalıyorsun en temel delil ortadan kalkmış.”
BAŞBAKAN'IN KİŞİSEL DAVASI
Ergenekon soruşturmasının Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, şahsi davası haline geldiğini savunan Baykal’ın değerlendirmeleri özetle şöyle:
“Bu olay ta başından beri, Başbakanın şahsi davası haline gelmiştir. Benim samimi kanaatim bu. Başbakan bu konulara herhangi bir Başbakanın göstermesi gerekenin çok ötesinde özel bir önem göstermiştir. Davaların niteliğiyle ilgili hüküm vermiştir. Danıştay cinayetinde Başbakan çıkmış, ‘derin bir komplo’ var demiştir. Sen Başbakansın, bırak dava bunu kendi içinde götürsün. Sonunda Ağır Ceza Mahkemesi bunun bireysel bir olay olduğun karar verdi. Başbakan hala bunun bir derin komplo ile ilgili olduğu iddiasında. Sonra Ümraniye’deki imha edilen bombalar yakalandığı zaman, bunun o hale dönüştürülmesi için özel gayret gösterdi. Bu konuda kendisi açıklamalar yaptı.”
MASAL BUNLAR
Soruşturmaya ilişkin ortada ciddi deliler olmadığını öne süren Deniz Baykal, şunları söyledi:
“Elde bir şey olsa hemen sızdıracaklar. Sağlam bir bilgi olsa, şimdi bütün medyada yayınlanmıştı. Ne çıktı? Efendim Sinan Aygün’ün eşinin bilmem neyinde ne çıktı? Şu kadar para çıktı. Ya sana ne kardeşim? Zengin bir işadamı. Ticaret Odası’nın başkanı. Kimi çürütmeye çalışıyorsun. Bu işi finanse eden adam dedin, adam şimdi hastane paralarını ödeyemez halde. 7 Temmuz’da mitingler, yapılacak, bilmem kaç temmuzda cinayetler işlenecek, toplum ayağa kalkacak, sonra da müdahale olacak. Bu deli seçmesi, Aziz Nesin’lik bir hikaye. Türk halkını bunlar geri zekalı mı zannediyorlar? Sinan Aygün’ü Başbakan yapacaklarmış, Abdüllatif Şener’i Cumhurbaşkanı yapacaklarmış, bunlar bu komployu önlemişler, bu komployu önlemek içinde Sinan Aygün’ü, Mustafa Balbay’ı tutmuşlar, abuk subuk işler. Bunlar, geri zekalıların bile inanmayacağı işler, masal bunlar. Bunlar nerde olur biliyor musunuz? Totaliter rejimlerde olur. ”
SAVCI BAŞBAKANSA, AVUKATI DA BENİM
Yaşanan süreç nedeniyle herkese görev düştüğünü ifade eden Deniz Baykal, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Herkese görev düşüyor. Kenarından köşesinden seyreden çok saygı değer çevreleri görüyorum, bilhassa onları uyarmak istiyorum. Bu tavır doğru değildir. Bunun dibi yoktur. Toplumda, ülkenin kaderiyle yakından ilgilenmesi gereken, sorumlu, ilgilenen aklı başında pek çok çevre böyle pısmış, korkmuş, çekinmiş, adalet süreci, hukuk süreci diyor. Ne adalet süreci ya? Böyle adalet süreci olur mu kardeşim, Başbakanın talimatıyla yürüyen. Başbakan, ‘iki gün sonra iş bitiyor, iddianame geliyor’ diyor. Sen nerden biliyorsun kardeşim bunun ilan edileceğini. Biz bunları söyleyince bana diyorlar ki, sen avukatı mısın? Bir defa demokrasilerde, hiç kuşku yok, muhalefet, bütün mağdurların, mazlumların, insan hakları ihlal edilenlerin avukatıdır. Ben, hakkı yenen, insan hakları ihlal edilen, mağdur, mazlum, ekonomik olarak, hukuki olarak mağdur mazlum bütün insanların avukatı olmaktan şeref duyarım. Bu benim onurumdur. Bu öyle bir dava ki, sanki bu davanın savcısı Başbakan. Eğer bu davanın savcısı Başbakansa, avukatı da Anamuhalefet partisi lideri Deniz Baykal olur. Bu davanın savcısı gibi bir role Başbakan girmişse elbette ben de girerim, avukatı rolüne.”
DEVREYE GİRECEK AKTÖR BIRAKMADILAR
Baykal’a emekli Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün, “akil adamlar bir an evvel devreye girmeli” şeklindeki açıklamaları da hatırlatıldı. “Devreye girecek resmi aktör bırakmadılar” diyen Baykal, şunları söyledi:
“Biz bütün bunları Cumhurbaşkanı seçimi sırasında söyledik. Türkiye’nin böyle durumlarda devreye girecek bir Cumhurbaşkanın seçilmesi gerektiğini seçilmeden önce söyledik. AKP’nin iç çekirdeğindeki üç kişiden birisini Cumhurbaşkanı olarak seçerseniz sonra Cumhurbaşkanı ararsınız. Şimdi Türkiye Cumhurbaşkanı arıyor. Cumhurbaşkanını battal etmişsiniz. İşleyemez hale getirmişsiniz. Toplum, kamuoyu ve yargı görevini yapmalıdır. Bu görev yerine getirildikten sonra ortaya çıkacak tablo içinde, Türkiye hiç kuşku yok hem demokrasiyi güvence altına alacak, hem laikliği tehdit altında olmaktan çıkaracak çözümleri bulur. Bu süreci yaşayıp aşmak lazımdır. Türkiye’de bunu aşacak, birikim vardır. Türkiye bu olayların altında ezilmez, tam tersi güçlenerek aşılanarak çıkar. Böyle tertiplerin Türkiye’yi etkilemeyeceğini bir kez daha göstereceğiz.”