A.A.
Oluşturulma Tarihi: Aralık 07, 2005 16:45
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, din tartışmasının çok sakıncalı, tehlikeli ve sonu olmayan bir tartışma olduğunu ifade ederek, “Başbakan pusulasını şaşırmıştır. Türkiye'nin pusulası laik, çağdaş bir ulus anlayışına dayanan, sosyal demokratik bir cumhuriyettir” dedi.
CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK), Baykal başkanlığında toplandı. Baykal, toplantı öncesi yaptığı açıklamada, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Avustralya-Yeni Zelanda gezisi sırasında “ülkeyi karıştırmaya yönelik açıklamalar” yaptığını öne sürdü. Erdoğan'ın ”Türkiye'nin toplumsal, siyasal yaşamının temel dayanaklarıyla ilgili çok ciddi bir zihin karmaşası yaşadığını” savunan Baykal, ülkeyi çalkantılara sürükleyecek olan açıklamalardan üzüntü duyduğunu kaydetti.
Türkiye'nin bir ulus devleti olduğunu ve Türk milletini oluşturan unsurlar arasında birbirinden farklı etnik kimlikler bulunduğunu anlatan Baykal, 80 yılı aşkın bir süreden beri bu kimliklerin birlikte yaşayabileceğinin ortaya konulduğunu ifade etti. Baykal, Türkiye'nin devlet sisteminin iki temel dayanağından birinin siyasetin dinin etkisi dışında şekillenmesi, diğerinin de milletin etnik kimliğe, mezhebe ve inanca indirgenemeyeceği ilkesi olduğunu kaydetti.
Bu iki dayanak noktasına yönelik sistemli bir saldırının söz konusu olduğunu, saldırıların temelinde de Başbakan'ın yaklaşımının yattığını savunan Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü: “Başbakan bir süreden beri etnik kimlikleri dayalı bir siyaseti öne çıkarıyor. Millet gerçeğini yok sayan bir yaklaşım dile getiren bir yaklaşım sergilerken gördü ki kendi yaklaşımı yetersiz, olmadı, tutmadı. Görünce yapması gereken millete dönmekti, millete dönmedi. 'Din' diyor şimdi. Çok tehlikeli bir başka yanlışa gidiyor. Etnik kimlikleri neyle bağlayacağız? 'Biz bir inanç birliği içindeyiz, Müslümanız' diyor. Irak'taki bütün insanlar Müslüman değil mi? Niye birbirlerine giriyorlar, niye paramparça oldular? Din günümüzde çağdaş devletin bir temel dayanak noktası olarak ifade edilebilir mi? Dinin temelleri bambaşka. Din bir inanç işi, bir teslimiyet işi. İnancına, imanına kendini teslim edeceksin. Ne yapmamız gerektiği kutsal kitapta yazıyorsa o zaman siyasetin yeri ne olacak? Bunlar günümüzde konuşulması gereken konular mı?”
Türkiye'nin bugün barış, istikrar içinde yaşamasının altında herkesin birbirinin inancına saygı göstermesi ve değer vermesinin yattığını vurgulayan Baykal, “Din ... Peki mezhep farklılıkları, herkesin dini algılayışındaki farklılar ne olacak? Bu nasıl bir anlayış, nasıl bir zihniyet? Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın böylesine açıklamalar yapması hiçbir şekilde kabul edilemez” diye konuştu.
“ÇOK SAKINCALI” Başbakan Erdoğan'ın insanları ayrıştırmaya, gettolaştırmaya, insanların özgürlüğünü ortadan kaldırmaya yönelik açıklamalar yaptığını söyleyen Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türk milleti her inançtan, mezhepten, etkin kökenden insanın kendi şuuruyla, bilinciyle, iradesiyle bir parçası olmayı seçtiği bir millettir. Türkiye Cumhuriyeti de bu millete dayanan bir cumhuriyettir. Bunu herkesin içine sindirmesi gerekir. Kimsenin kimsenin inancını sorgulamaya, kimsenin inanca dayalı bir siyasi yapılanma tasavvur etmeye hakkı yoktur. Böyle bir anlayış Türkiye'nin başına çok büyük sıkıntılar yaratır. Türkiye'yi Başbakana rağmen böyle bir istikamete sürüklenmekten 80 yıllık cumhuriyet kültürü, bilinci, toplumumuzun sorumluluk duygusu alıkoyacaktır.
Başbakan pusulasını şaşırmıştır. Türkiye'nin pusulası, laik, çağdaş bir ulus anlayışına dayanan sosyal demokratik bir cumhuriyettir. Laiklik ilkesini, çağdaş bir toplum, ulus oluşturma anlayışını tahrip etmeye yönelen bir yaklaşım Türkiye'yi çok tehlikeli akıntılara, kayalıklara sürükler. Buna hiçbirimiz izin vermeyiz. Din tartışması çok sakıncalı ve tehlikeli. Bunun sonu yok. İran'a, Irak'a bakın.”
Sözlerini, “Büyük Ortadoğu, Büyük Ortadoğu derken küçük Türkiye'ye varmayalım, Avrupa Birliği Avrupa Birliği derken Türkiye'nin birliğini kaybetmeyelim” diye sürdüren Baykal, şöyle devam etti: “Böyle tehlikeler karşısında Türkiye'yi uyarması, ülkenin duyarlılığını yükseltmesi, bu gelişmelere karşı Türkiye Cumhuriyeti'nin savunması gereken Başbakan'ın tam tersini yaptığına üzüntüyle tanık olmaya artık devam etmeyelim. Başbakan mı değişir, Başbakanı mı değiştiririz, bu iş böyle gitmez. Ya Başbakan değişmeli ya da Başbakanı Türkiye değiştirmeli. Bu ciddi tehlikeler karşısında böyle bir Başbakan, Türkiye'nin taşımakta giderek daha çok güçlük çekeceği bir durum yaratıyor.”
“YENİ 4. MURATLAR”
Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Baykal, bir gazetecinin Antalya'da içki yasağına yönelik bir çalışma yapıldığından söz etmesi üzerine, “Türkiye'nin gelişmesine, ilerlemesine, dünyayla bütünleşmesine olağanüstü zarar verecek bir olay. Böyle bir şeyi Osmanlı döneminde 4. Murat dahi götüremedi. Şimdi Türkiye'de yeni 4. Muratları görüyoruz. Çok acı bir manzara, üzüntü verici bir durum” dedi. Sorunun aslında içki sorunu olmadığını, kendisinin de içkiden ”hiç hazzetmediğini ve içki kullanımının azaltılmasından mutluluk duyacağını” belirten Baykal, “Ama bunun insanların hak ve özgürlüklerine müdahale ederek, devletin eliyle bir dayatma biçiminde, insanları baskı altına alarak gerçekleştirilmek istenmesi çok sakıncalı bir zihniyeti yansıtıyor. Bu zihniyetin altında da maalesef teokratik bir dünya görüşü yatıyor. Bunun sonu ülkenin bu yasakların uygulandığı Taliban, Suudi Arabistan düzenine doğru yönelmesidir. Çağdaş Türkiye'ye bunlar hiç yakışmıyor” diye konuştu.
Deniz Baykal bir başka soruya yanıt verirken de 2006 yılında bir erken genel
seçim yapılması gerektiğini, Türkiye'de seçimin her zaman 4 yılda bir yapıldığını, Avrupa ülkelerinde de aynı durumun söz konusu olduğunu söyledi. Baykal, iktidarın da bunu kabul etme noktasına geleceğini savundu. Kadınlar için özel cami yapılması gerektiği yönündeki görüşlere ilişkin değerlendirilmesinin sorulması üzerine de Baykal, şunları kaydetti:
“Bu ayrıştırma, farklılaştırma, toplum dışına çekme, ayrı bir kategori olarak, hayatın dışına sürükleme maalesef bugünkü iktidarın temel tercihi olarak ortaya çıkıyor. Ama bunun yapılabileceğini zannetmiyorum. Türkiye'de cumhuriyetin birikimi bu ayrıştırma çabalarına karşı çok etkili bir toplumsal direnişi besleyip ortaya çıkaracaktır.”