Baykal: Başbakan Cumhurbaşkanı olmamalı

Güncelleme Tarihi:

Baykal: Başbakan Cumhurbaşkanı olmamalı
Oluşturulma Tarihi: Mart 13, 2007 16:28

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, “Başbakan, Cumhurbaşkanı olmamalıdır. Oldurmayın. Oldurmak isteyenlere meydanı bırakmayın. Türkiye’ye, anayasaya sahip çıkın. Cumhuriyetin birikimlerine sahip çıkın” dedi.

Haberin Devamı

Baykal, kapalı devre cumhurbaşkanlığı adaylık süreci yaşandığını belirtirken, “Türkiye Cumhuriyeti’ne cumhurbaşkanlığı seçimi AKP mutfağının iç işi değildir, Türkiye’nin iç işidir. ‘Biz sizin için pişirir, önünüze koyarız.’ Cumhurbaşkanlığı önümüze konacak tabldot değildir. Görmek, seçmek istiyoruz. Aday bir boyunu göstersin, görelim” diye konuştu.

Baykal, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, İstiklal Marşı’nın TBMM’de kabul edilişinin 86. yıldönümüne değinerek, herkesi Türkiye’nin İstiklal mücadelesinin anlamı konusunda yeni değerlendirme yapmaya çağırdığını belirtti. Milli mücadelenin sıradan milli kurtuluş mücadelesi olmadığını kaydeden Baykal, şair Mehmet Akif Ersoy’un “mümin ve vatansever” kimliğine dikkat çekerek, “Milli duygu ile dini duygu, el ele birbirine güç katarak milli mücadele verilmiştir. Ancak Türkiye’de dini duyarlılığın, dini dayanışmanın İstiklal mücadelesinin tümünde, arkasında bulunduğunu söylemek imkanı yoktur. Ortodoks Kilisesi ve milli mücadele daima birbirine güç verir. Ancak bizde öyle olmadı. O nedenle Mehmet Akif’in özel bir yeri vardır. Bir mümin olduğu halde padişahın fetvasını reddederek milli mücadeleye inanan bir insandır” dedi.

AKP’YE MİLLİYETÇİ TEPKİSİ

Baykal, AKP’nin milliyetçi parti olarak gösterildiği bazı araştırmalara tepki gösterirken, “Gerçek milliyetçilik nedir sorusuna bazıları sadece din penceresinden bakarak yanıt verirler. Bazen milliyetçi sıfatına layık göremeyeceğiniz siyasi hareketlerin, milliyetçi gibi kabulüne tanık olursunuz. Türkiye’de milliyetçilik, ırkçılık değil, bizim milliyetçiliğimiz Atatürk milliyetçiliğidir” dedi.

AKP İSTANBUL’U PERİŞAN ETTİ

İstanbul’da can ve mal güvenliğinin kalmadığını ifade eden Baykal, “Çürüme yaşanmaktadır. İstanbul, bu sürecin odak noktasıdır. Hukukun artık işler olmaktan çıktığı başı boşluğun egemen olduğu kent haline gelmiştir. AKP zihniyeti, üç dönemdir İstanbul’u yönetmektedir. Bir yozlaşma yaşanmaktadır. Bu yozlaşmanın altında işsizlik yaratan ekonomi politikası vardır. İçeriksiz, kültürsüz, ideolojisiz siyaset anlayışının egemenliği önemli yer tutmaktadır. AKP Türkiye’yi perişan ediyor. AKP, İstanbul’u perişan etti. Bu, bütün Türkiye’yi bekleyen gelecek modeli olarak önümüzde” dedi.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin 10 milyar doların üzerinde kaynağının bulunduğunu anımsatan Baykal, “Bu kaynak ne için kullanılıyor? İhale ve rant, bu iktidarın temel iki olgusudur. Bu iktidarın, başbakanın rantla, ihaleyle birebir ilişkisi vardır” dedi.

Dilara Dumlu’nun kanalizasyon çukuruna düşerek ölmesine değinen Baykal, olayda suçlanan MVM adlı şirket ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın avukatının aynı kişi olduğuna dikkat çekerken, ayrıca şirketin Alman değil Arap ortağı bulunduğunu söyledi.

Büyükşehir ihalelerinin iktidara yakın şirketler tarafından alındığını ardından taşeron firmalara devredildiğini örneklerle anlatan Baykal, “’Para yok metroyu bitiremiyorum’ diyorsun. Parayı ne çarçur ediyorsun AKP’nin eşine dostlarına? Dilara’nın hakkı olan para bu.

Başbakan’ın haberi yok mu bunlardan” dedi.

ÖRTÜLÜ ÖDENEK TEPKİSİ

Baykal, isim vermeden, Başbakan Erdoğan’ın belediye başkanlığı döneminde Vakıfbank Valide Sultan Şubesi Müdürü olarak görev yapan Maksut Serim’in Başbakanlık örtülü ödeneğinin başına getirilmesi sürecini anlattı.

Baykal, “1994’te İstanbul’da Vakıfbank’ın şubesinde müdür olarak çalışan birisi İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin tüm parasal mal varlığı sadece Vakıfbank’ın bu kişinin başında bulunduğu şubesinde toplanıyor. Sonra bu müdür Vakıfbank Genel Müdür Yardımcısı oluyor. Bir süre sonra genel müdür yardımcısı nasıl oldu bu, bunun hukuki durumu müsait mi diye bakılıyor, diploması incelenince ortaya çıkıyor ki getirdiği diploma sahtedir, genel müdür yardımcısı olması mümkün değil, bu ortaya çıkıyor” dedi.

GİZLİ YAZIYI OKUDU

9 Nisan 1999 tarihinde dönemin İstanbul Valisi’nin Başbakanlığa “çok gizli” ibareli resmi yazı yazdığını aktaran Baykal, şunları kaydetti:

“Yazıda ‘her ay yaklaşık 3-4 trilyona yakın paranın partiye yakın firmalar tarafından havuz hesaplarına aktarıldığı, bu hesaplardan da adı geçen partinin kuryeleri vasıtasıyla partiye ve Recep Tayyip Erdoğan’a gittiği’, ‘paraların Vakıfbank’ta açılan bir hesapta toplandığı, buradan denetimi imkansız kılmak için birçok hesapta dolaştırıldıktan sonra partiye yakın firma ve şahıslara aktarıldığı, Akit, Yenişafak ve Kanal 7’ye devamlı kaynak aktarıldığı, büyük miktarda naylon fatura keserek karşılıksız trilyonlarca liraya parti ve büyükşehir başkanlığının muteber şahıslarına verdiği’ duyumları alınmıştır. Bu Vali’nin tespitleridir.”

BAŞBAKAN OFFSHORE HESABI AÇTI MI?

Söz konusu şubenin hesaplarının yeterince incelenmediğini, denetlenmediğini ifade eden Baykal, “Bu çerçevede İstanbul Belediye Başkanıyken, Başbakan belediye paralarını offshore hesaplarına yatırmış mıdır? Bir kamu kuruluşu olan belediye niçin offshore hesabı açtırır?” diye sordu.

2002’DE RAHŞAN AFFINDAN YARARLANDI

Maksut Serim’in, “sahte resmi belge” düzenlediği gerekçesiyle mahkemeye verildiğini kaydeden Baykal, “Bu kişi yargılanmış 2 yıl ağır hapis cezası ile cezalandırılmış ancak Rahşan affı diye bilinen aftan yararlanarak, karar 2002’ye 00107, karar tarihi 17. 5. 2002’de af kapsamı içine sokulmuştur. Bu kişi şimdi ne yapıyor diye düşünüyorsanız, bu kişi Recep Tayyip Erdoğan’ın bütün mali sırlarına vakıf bir kişi olarak Başbakanlık’ta örtülü ödeneğin başına getirilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı’nın örtülü ödeneğinden sorumlu kişi, mahkeme kararı ile kesinleşen 2 yıllık ağır hapis cezası bulunan bir kişidir. Tablo budur” diye konuştu.

CUMHURBAŞKANLIĞI TABLDOT DEĞİL

Türkiye’nin, tarihinin en garip cumhurbaşkanlığı seçiminin içinden geçtiğini ifade eden Baykal, şunları kaydetti:

“Türkiye Cumhuriyeti’ne cumhurbaşkanı seçeceğiz. Türkiye’nin etrafı ateş çemberi ile kuşatıldı. Türkiye’nin içinde hepimizi kaygılandıran olumsuz gelişmeler hızla gelişiyor. Türkiye ile ilgili harita tartışmaları yaşanıyor. Ama kapalı devre cumhurbaşkanlığı adaylık süreci yaşıyoruz. Niçin açıklama yapılamıyor? Türkiye Cumhuriyeti’ne cumhurbaşkanlığı seçimi AKP mutfağının iç işi değildir, Türkiye’nin iç işidir. ‘Karışmayın’, ya bizim cumhurbaşkanımız olacak. ‘Biz kim istersek onu seçeriz’, ya bir söyleyin, değerlendirme yapalım. ‘Biz sizin için söyleriz, pişirir, önünüze koyarız.’ Cumhurbaşkanlığı, önümüze konacak tabldot değildir. Görmek, seçmek istiyoruz. Aday bir boyunu göstersin, görelim. ‘Yok’, niye yok? Neden çekiniliyor? Bunun altında eziklik, güvensizlik, tereddüt var. Böyle cumhurbaşkanlığı seçimi olur mu? Cumhurbaşkanı hepimizin sahipleneceği, göğsünü kabartacak önemli bir olay. ‘Son anda oldu bittiye getireceğiz’. Emrivaki çabası var. Emrivaki çabası doğru değil. Türkiye’ye böyle bir dayatma doğru değildir. Bunu dayatırsanız seçimden önce ya da sonra sıkıntı olur. Yapmayın. Gelin hep beraber paylaşarak uzlaşarak cumhurbaşkanlığı oluşumunu gerçekleştirelim. Türkiye’nin buna mecburiyeti var. Bu çok önemli kriz ve kopma noktası oluşturmamalı. Hükümetin çok büyük sorumluluğu var. Başbakan’ın ‘son saniye söylerim’ diyerek, bu işi yönetmesi doğru değil. Kaynıyor kaynıyor geriliyor. Bunu aşmak zorundayız. Bu, Türkiye’nin en temel konusudur. Sayın Başbakan cumhurbaşkanı olmamalıdır. Niçin olmamalıdır? Ortaya koyduğu siyaset çizgisi, Türkiye’nin önümüzdeki dönem cumhurbaşkanlığı görevinin sorumluluğunu yerine getirmemektedir. Anayasal kurumların işbirliğine ihtiyaç var. Anayasal kurumlara teker teker savas açıp haddini bildirmeye girişen bir kişi cumhurbaşkanı olamaz. Başbakan’ın ortaya koyduğu çizgi ortada. Yargıyı yeniden şekle soksun diye mi cumhurbaşkanı seçeceğiz. Yargı ile üniversite ile kavgalı cumhurbaşkanı tasavvur edilmemeli. Türk milletinin parçası olduğunu iftiharla söyleyemeyen bir cumhurbaşkanı, Hikmetyar’ın önünde diz çökmüş süklüm püklüm bir cumhurbaşkanı, Yasin El Kadı’ya kefil olmuş bir cumhurbaşkanı, millet isterse laiklik de değişir diyen bir cumhurbaşkanı, Türkiye eyalet sistemi ile yönetilir diyen bir cumhurbaşkanı olmaz. Olmamalı. Oldurmayın. Oldurmak isteyenlere meydanı bırakmayın. Türkiye’ye, anayasaya sahip çıkın. Cumhuriyetin birikimlerine sahip çıkın.”

 

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!