Güncelleme Tarihi:
DOMUZ GRÄ°BÄ°Â Â Â Â
- Başbakan aşılanmıyorsa niye isteyen aşılansın. Herkesin aşılanması devlet politikası ise ona sen öncülük yapacaksın. Sen olmayabilirsin, ama olunması gerektiğini söyleyeceksin.
- Herkes kendi kararını alacaksa sana ne ihtiyaç var bu ülkede? Virüsleri aşıları millet izleyecek, ona göre herkes kendi çaresini uygulayacak. Böyle bir anlayış var mı?
- Bu aşıdır, tıbbın gereğidir diyeceksin. Şimdi ne oldu? Eldeki aşılar bile tamamen kullanılamadı. Ne olacak? 500 trilyon para harcadık. Yani işin parası bir yana, GDO üstünden para kazananlar kimlerdir bu ülkede soruyorum.
- Milletin sağlığını ve Türkiye’nin tarımını yok sayarak, kendi dünyasını geliştirenler kimlerdir?
- Bu aşı ithalatı kimleri zengin etmiştir? Kimler bu aşı işini Türkiye’ye belki de abartarak, bir panik yaratarak, Türkiye’nin turizmine zarar vererek bunu kimler yapmıştır? Bunu bize söyleyiverin?
-Ucu açık, gerçeği ifade etmekten uzak duran, çarpıtarak söyleyen, temennilerini ifade etmekle yetinip bu temenniyi paylaşıyor musun, paylaşmıyor musun diyerek insanları teslim almaya çalışma. Bu tutarsızlıklar ortaya çıktı. Şimdi bakalım bugün ne ifşa edecekler.
-Bugün içişleri bakanı niyetini temennilerini kimlerle görüşeceğini söyleyecek. Ne yapacağını söyle. Hayır yarın görüşeceğiz? Sen her şeyi ortaya koyacaksın, biz öğreneceğiz, yarın konuşacağız. Bu ne biçim kaçak güreşme?
-Son günlerde birbiri ardından bu iktidarın yönetme kabiliyetini, Türkiye’yi doğru dürüst yönetme kabiliyetini tamamen kaybettiğini iki olayda görmüş olduk.
-Birkaç yönetim fiyaskosuna dikkatinizi çekmek istiyorum. Son haftada birden bire ortaya çıkan olaylar. Nedir bunlar önce bir GDO konusu yine millete karşı gizli, perde arkası hazırlıklar ve milletin güvenini çok ciddi şekilde sarsan, ne olduğu dahi tam ortaya çıkarılamamış olan bir tablo.
-Bu bir tarafsız bağımsız bilimsel kurulun kararıyla bunlar ithal edilecek denilmiştir. Ama kurulun tarafsız ve bağımsız olmadığı, çoğunun devlet memurlarından oluştuğu ortaya çıkmıştır. bu ciddi bir tuzaktır. Tuzak kurdular, bir yandan demokrasiyi ağızlarından düşürmezken, bir yandan millete haber vermeden bunlar karara bağlarlar. Ülke dağınıklık manzarasıyla karşı karşıyadır.
Derken bir de El Beşir olayı çıktı.
- Daha önce geldiler, bizimkiler gitti, bir muhabbettir gidiyor. Şimdi tekrar El Beşir’i Türkiye’ye çağırdılar. Tabi dünya ne oluyor dediler? Uluslar arası bir anlayış var. 200 binin üzerinde sivil vatandaşını katletti diye ciddi bir iddia var. 2 milyon kişiyi evinden etti diye ciddi bir iddia var.
- Bu cumhuriyet kolay kurulmadı. Büyük mücadeleler verildi, büyük engeller yaşandı. Bunlar savaşta yaşanmadı sadece, savaştan sonra çok büyük mücadeleler ortaya çıktı. Dışarıdan ç isyanlar teşvik edildi. Ayaklanmalar yapıldı, kışkırtmalar yapıldı. Bütün bunları milletçe aşmaya başardık.
- Önemli nokta şudur. Belki ilk kez Türkiye’de gerçekleştirmiş olduğumuz ve bu çok başarılı cumhuriyet tablosuna karşı, ülkenin içinden geride bıraktığımız dönemde engellerin çıktığını görmüştük. İçerden birilerinin kullanıldığını biliyorduk. Ama şimdiye kadar cumhuriyete karşı iktidarın himayesinde ortaya çıktığına tanık olmamıştı.
- İktidar daima cumhuriyet düşüncesinin yanına yer almıştır. Atatürk yaşarken de ayrıldıktan sonra da öyle olmuştur. İnönü, Menderes, Demirel zamanında da öyle olmuştur. Ama şimdi ilk kez cumhuriyete karşı bir tertibin iktidar tarafından planlanarak konulduğunu görüyoruz.
- Bu gerçeği unutmamalıyız. Bizim karşımıza demokrasiyi geliştiriyoruz diye geliyorlar. Bu bazı temel değerlerin, ortak anlayışların belli ortamlarda en çok istismar edilen, en çok kötüye kullanılan kavramlar olarak ortaya çıkar.
- Dünyada yaşanan acıların büyük bir kısmı din adına yaşanıyor. Barış adına en utanç verici savaşların gerçekleştiğini biliyoruz.
- Kadınlara oy hakkını, seçme seçilme hakkını verenler, Türkiye’de herkesin eğitim hakkını sağlamak için en zor koşullarda mücadelelerini gerçekleştirenler, bunlar demokrat değil, basını sindirenler, 70 bin kişinin telefonunu dinleyenler, yargıyı baskı altına alanlar, medya kuruluşlarını sindirenler demokrat. Niye, çünkü cumhuriyete karşı mücadeleye öncülük yapıyor.
BU TUZAKLARA DÜŞMEYECEĞİZ
- Bu tuzaklara düşmeyeceğiz. Bunlar gün olacak demokrasiden söz edecekler, sonra demokrasi bizim için bir tramvaydır. İnançlarım gerekirse papaz elbisesi bile giyerim derler. Onların hesaplarına göre, hukukumuzu tanzim edeceğiz, bunlara teslim olacağız, sonra da Türkiye özgür olacak var mı öyle bir şey?
- Türkiye’den saklanan bir tuzak kurulmuştur. Öğleden sonra müzakerelere başlayacağız, hükümetin neyi önerdiği belli değildir. hiçbirimiz için hiçbir şey belli değildir. kimden neyi saklıyorsunuz? Niçin çıkıp, kendine güvenen insanlar olarak şunu şunu yapacağız diyemiyorsunuz? Gizli gizli o köşede bir yönetmelik, burada bir YÖK kararı, bir kararname ne yapmaya çalışıyorsun, çık erkekçe söyle.
- Bu gizlilik çok anlamlıdır ve rastlantı değildir. ne yapacaksınız? Sizleri dinleyeceğiz bakacağız. Ama vakit geliyor, takvim kısıtlı, hemen yapmamız lazım. Hemen yapmamız lazımsa ne anlatacaksın?
- Bir paketin var mı? Hayır. Ne var? Ucu açık bir müzakere. Ucu açık müzakere sizi biri çağırırsa bir dakika durun diyeceksiniz.Â
- AB dedi ki ucu açık müzakere yapacağız. Şimdi anlaşıldı niye ucu açık müzakere diyorlar. Konuşulmayacak konu yok, neyi konuşacağımı söylemeye mezun değilim. Anaların gözyaşı dinsin dediler, anaların gözyaşlarına sebep olanları kahraman gibi sınırda karşıladılar.
- Türkiye NATO’nun üyesi, AB ile tam üyelik müzakerelerini sürdüren bir ülke, yakışıyor mu diye tepkiler çıktı. ,
-Dış politika anlayışı Türkiye’ye ne kazandırdı. Türkiye istediğini yapar yolundan caydıramazsın bunu mu gösterdiniz? Tam tersine.
- Hem onların lafını uygulamak durumunda kaldın, hemde kendi zihniyetini uygulamak zorunda kaldın. Bunlar birbiri ardına ortaya çıkan yönetim zafiyetleri.
- Önce basını sindirmeyi başardı. Basını sindirmiştir. Bu temel bir gerçektir, en çok demokrasi sözünün edildiği ortamda, ciddi bir muhalefet basınının etkili olmaktan çıktığı bir ülke durumuna düşmüştür. Muhalefet basını sindirilmiştir, hükümet bunu başarmıştır. Kısmet devletin parasıyla, imtiyazlar sağladığı, imkânlar sağladığı, yakın iş adamlarının desteğiyle, medyanın yarısından fazlasını satın almıştır. Türkiye’nin önemli bir grubunu, damadının şirketine satın aldırılmıştır.
- Sonra diş geçiremediği, giderek ürkmeye başlamış, yoluna destek verir havaya girmiş olduğu halde bir medya grubunu tam talimatım altında çalışmıyorsun diye 4-5 milyar dolarlık bir vergi zulmünün kurbanı haline getirmiştir.
- Türkiye’de medya yazamaz söyleyemez hale gelmiştir. Demokratik özgür bir basın ortamında acaba bu konular sessizce geliştirilir miydi?
- Ayamama taştı, 40 kadar vatandaşımız öldü. Ayamama’nın geçtiği bölge, çöp toplama alanı ile atık su arınma tesisinin yapılacağı yer olarak ayrılmış, bu şekliyle 6 aralık 1996’ya kadar devam etmiş. Ondan sonra belediye başkanı Erdoğan, çöp toplama alanının yerini değiştirmiş ticaret alanı olarak onaylamıştır. 96’da yapılmış köklü bir imar planı ve TIR parkı yapılmıştır, kimin imzasıyla Erdoğan’ın.
- Bu yazılamayabiliyor işte Türkiye’de.
- Bir örnek. Hep telefon kayıtları yayınlanıyor. Herkes işine geleni yayınlıyor. Tek taraflı psikolojik itilaflaştırma çalışmaları.
- Nedir?
- Mesela yine başbakan’ın iş adamı arkadaşı ve çocuklarıonın ABD’deki eğitimi üstlenmiş olan Remzi Gür’e kızına para göndermesini söylüyor, ne kadar diye soruluyor, 20-30 gönder işte deniliyor. Bunlar olacak, kimse yazmayacak, duyduğumuz zaman da sesimizi çıkarmayacağız.
- Yine başbakan’ın KKTC Başbakanı ile o zamanki başbakan’ı ile bir telefon konuşması deşifre edildi.
- Türkiye’nin Başbakan’ı, KKTC’nin Cumhurbaşkanı’na tezgah kuruyor.
- O başbakan ile birlikte tezgah kuruyorlar. Rumlar korumuyor, Yunanlılar korumuyor, Denktaş’a karşı tezgahı Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakan’ı kuruyor, onu bitireceğiz diyor.
- Yargıyı sindirme işini henüz tamamlayamadı, ama çok büyük yol aldı. İstanbul’da bir bayan hakim şehitlerden kelle diye bahsetti diye bir şehidin ailesinin başvurusu üzerine, başbakan’ı 3 kuruş ceza ödemeye mahkum etmiştir. Kadıncağıza çektirilmeyen çile kalmadı, hakkında soruşturmalar v.s
- Dün ortaya çıkıyor ki Sincan’da bir hakim var, Cumhurbaşkanı’nın haklı olarak dokunulmazlığı olmadığını, Cumhurbaşkanı’nın suç işlediği zaman yargılanabileceğini düşünerek bir hukuki mütalaa harekete geçmişti şimdi meslekten ihraç için Adalet Bakanlığı düğmeye basmıştır.
- Türkiye’de bir anayasal çatışma yaşanıyor. Türkiye’de yaşanan olay YARSAV olayı değildir, Sincan ağır ceza’daki olay değildir, Ergenekon’da üzerimde baskı var diyen, davadan çekilen hakimin şahsi olayı değildir.
- Sistematik bir olay var, bu olay bir anayasal çatışma olayıdır. Bu olayın temelinde, hükümetin AKP’nin laikliÄŸe karşı eylemlerin odak noktası olduÄŸuna iliÅŸkin Anayasa Mahkemesi’nin aldığı karar var. Mahkeme bir tespit yaptı, dedi ki bu iktidar laikliÄŸe karşı eylemlerin odağındadır. Åžimdi bunların ne anlama geldiÄŸi yavaÅŸ yavaÅŸ yaÅŸanıyor.Â
- Ne oldu? Olmaz dedi, kesinlikle benimsemedi, gereÄŸini yapmadı. HesaplaÅŸmaya baÅŸladı, basının yargının sindirilmesi arkasında olan budur.        Â
- Genelkurmay adına 2 gün önce açıklama yapıldı. 3 kez bu orjinal belgeyi istedik vermediler diyorlar. Ciddi bir devlet düzeninde böyle bir ÅŸey olabilir mi? Bir davayı yürütme yetkisiyle etkin bir organ, devletin bir merciinde belge istiyor. O belge ona verilmiyor. Böyle bir ÅŸey olabilir mi? BaÅŸbakan bunu uzatmayın diyor. Adli Tıp rapor verdi diyor.   Â
- Ankara'da bir mahkeme bu davayı götürüyor. Mahkeme diyor ki bu belgeyi görüp inceleyeceğim. Görmeden yetki veremezler buna hakları yok. Eğer böyleyse hak yok hukuk yok demektir.
- Akıl alır gibi değil. Böyle bir şey kabul değil. Bu meseleyi kim karara bağlamış. İstanbul Adli Tıp. Adli tıp ne demiş, nasıl oluşmuş. Aldığı karar ne anlama gelmektedir. Bu kurul nasıl oluşmuş. Bu raporun altında 3 imza var.
- Tutarsız iddialar, karalamalar yürütülmek isteniyor. Danıştay cinayeti bir komplo imiş. Bu vatabdaşlar bunlara mı emanet. Bir laf atıyor ortaya. Tepki örünce geri çekiliyor. Bir yandan PKK'lılara 5 milyar maaş verileceği projesi konuşuluyor, diğer tarafta gazimiz açlıktan ölüyor, perişan oluyoruz.
- Bu gidiş gidiş değil. Bu gidişi artık engelleyecebilecek tek dayanak vardır o da Türk milletinin kendisidir. Türk milletinin dışında bu gidişe son verece kimse yoktur. Kimseye de ihtiyaç yoktur.