Batı Trakyalı Beşiktaşlıdır

Sofradan hiç eksik etmediği tek yiyeceğin peynir olduğunu belirten Bakan Müezzinoğlu, Hürriyet’in sorularını şöyle yanıtladı:

1000 LİRA İLE 40 GÜN

Türkiye’ye geliş öykünüz çok ilginç. Meriç nehrini nasıl geçtiniz ve ne gibi zorluklar yaşadınız?
Türkiye’ye ilk gelişimde 14 yaşındayken. 1967’de ortaokula başladım, 1970’te de Türkiye’ye gitmeye karar verdim. Adapazarı’nda bir abimiz vardı. Onunla ‘bana yardımcı olur musun’ diye mektuplaşıyordum. O da ‘olur’ dedi. Bir gün babam tarlada yonca toplarken ‘baba okumak için Türkiye’ye gitmek istiyorum’ dedim. Zor izin vereceğini düşündüm ama ‘oku da istersen Amerika’ya git’ dedi. Hayattaki başarımı babama borçluyum. Elimde tahta bir valizle beni trene bindirirken de ‘oğlum ben sana güveniyorum önce kendini mahçup etme sonra seni sevenleri ve tanıyanları mahçup etme’ dedi. Bu beni çok etkiledi. İlk kez Türkiye’ye geldiğimde çok zorlandım cebimde sadece 1000 lira vardı. Bu para ile 40 gün geçirdim.

NEZARETTE KALDIM

Üniversiteyi Cerrahpaşa’da okudum. Bitirdiğimde ise hekimlik yapabilmek için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmam gerekiyordu. Yunanistan da denklik vermiyordu. Bir karar vermem gerekiyordu. Ya köyüme dönüp çiftçilik yapacaktım ya da Türkiye’ye kaçacaktım. 19 Ağustos 1983’te Meriç nehrini kısmen yüzerek, kısmen yardım alarak geçtim ve Türkiye’ye geldim. Burada yardım edenlerin söylediği ve beni en çok etkileyen cümle ‘arkana bakma’ oldu. Türk askeri beni teslim aldı. Bir gün nezarette kaldım. 3.5 yıl vatansız yaşadım.
Çocukken Gümülcine’de bayramlar nasıldı?
Gümülcine’de bayramlarda elimize torba alıp gezerdik. Şeker, lokum, yarım drahmi para verirlerdi. Çok mutlu olurduk. Şimdi torunlarım paraya bile bakmıyorlar. Ama her dönemin anlamlı yanları var. Özellikle şimdilerde yapılan sokak iftarlarının çocukların anılarında yer edeceğine inanıyorum. Bayramlarda şehit yakınları da unutulmamalı. Onlar 24 saat kesintisiz acı yaşıyorlar. Belki onları ziyaret ederek acılarını paylaşabiliriz.

KONGRE DELEGESİYİM

Hangi takımı tutuyorsunuz?

Bütün aile Beşiktaşlıyız. Kongre delegesiyim. Özellikle derbi maçlarına gidiyorum. Dayım bize, ‘bir Batı Trakyalı’nın başka takımı tutma şansı yok’ demişti. Çünkü Osmanlı Balkanları kaybettiğinde Beşiktaş kırmızı rengini siyaha çevirmiş. Bu nedenle Beşiktaş çok özeldir.
Meltem ÖZGENÇ / ANKARA

1000 drahmiye jandarmadan bisiklet aldım

Hobiniz var mı?
Bisiklete binmeyi ve yüzmeyi çok seviyorum. Günde yarım saat yüzerim. Torunla arada bir bisiklete de binerim. Hatta size bir anımı anlatayım. Köyün jandarmasının bir bisikleti vardı, satacağını duymuştum. Daha 8 yaşındaydım. Babama söyledim 1000 drahmiye o bisikleti aldı. Çok güzel süslemiştim ama sonuçta yetişkin bisikletiydi. Ayaklarım bile yetmiyordu. Köyün meydanında da kim bakıyor kim bakmıyor diye etrafı süzerken düştüğümü hatırlıyorum. Sayın Başbakanımızla 2004 yılında köyüme gittim. Hayatımın en onurlu günüydü. Ceketimi alıp da ayrıldığım köye, gittiğim ülkenin başbakanıyla gitmek çok onurlandırdı beni. O meydanda 4-5 bin Batı Trakyalı toplanmıştı. Sayın Başbakanımız mikrofonu bana uzattığında konuşamayacağımı söyledim. Çünkü o sırada o meydanda düşüşüm aklıma geldi. Babamın ezan okuduğu minareden daha 9 yaşındayken ezan okuduğum günler aklıma geldi. Boğazım düğümlendi.

İTİBAR YÖNETİMİ ÖNEMLİ

En son hangi kitabı okudunuz?
Şu anda ‘Yönetim Dinamikleri’ ve ‘İtibar Yönetimi’ diye iki kitap okuyorum. ‘İtibar Yönetimi’ çok önemsediğim bir kitap oldu. Fazla fazla aldım o kitaptan, gençlere de veriyorum. Çünkü eğer bir itibarınız varsa zor olan onu yönetmektir. Yönetmek için öz değerleriniz olmalı, özsaygınız olmalı, özgüveniniz olmalı.

KUMANDA HANIMDA DURUR

Televizyon seyredebiliyor musunuz? Evde kumanda kimde durur?
Bakan olduktan sonra televizyon izleyemiyorum. Zaten evde kumanda hanımda. Milletvekili olduğum dönemde hanım hangi diziyi izliyorsa onu izliyordum. Ama Elveda Rumeli beni çok etkileyen bir dizi oldu. Arada bir Osmanlı Kıyam’ı da izledim.

SiGARAYI BIRAKTIM

Sigara içiyor musunuz?
20 yaşından 50 yaşına kadar günde bir sigara içtim. Bir süre de bazen hanımın çantasında sigara bulunurdu ya da arabanın torpidosunda olurdu. O bir paketi içmem 3-4 ay sürerdi. Son 10 yıldır onu da içmiyorum. Ben Avcılar’ın ilk dahiliye uzmanıyım. Çok sevilen bir hekimdim. Demokratik Sol Parti hariç o dönemde Refah’tan, ANAP’tan, hemen hemen bütün partilerden teklifle geldiler. Ama siyaseti hiç düşünmedim. Bir gün Tayyip Bey İstanbul İl Başkanıyken evime misafirliğe geleceğini söyledi. Akşam geldi, oturduk. Bir ara oradakilere ‘adayınız kim’ diye sordu ‘Müezzinoğlu’ dediler. Ben istemediğimi söyleyince Tayyip Bey orada enteresan bir cümle söyledi, ‘biz bir arkadaşa görev verir kabul etmezse ve o nedenle bir oy eksik alırsak bu onun boynunu borcudur’ diye. Gece uyuyamadım. Hissediyorum sırtım dönük ama hanım da uyuyamıyor. Hanıma sessiz biçimde ‘ne düşünüyorsun’ dedim. ‘Ne diyeyim bunlar düzgün insanlar sen bilirsin’ dedi. Siyasete bu kadar karşı olan eşim böyle deyince gittim ve kabul ettiğimi söyledim. 1 Kasım 1992 seçimleriydi.

HANIMLA SABAH EZANINA KADAR TARTIŞTIK

Sizi şaşırtan bir telefon aldınız mı?
İstanbul İl Başkanı olduğum dönemde bir gece saat 01.05 gibi ev telefonu çaldı. Ev telefonu ya aile yakınlarımda ya da hastalarımda vardır. Bir hanım ‘bu yanlışlık bana yapılır mı’ diyordu. ‘Kimsin’ diyorum durmadan konuşuyor. Meğer teşkilattaymış, delege yapmamışız. Sabah ezanına kadar hanımla kapıştık. Hanım soruyor ‘bu ev telefonu nereden bulmuş da arıyor’ diye, tabii yanıtı yok ama hayat böyle bir şey.

SEZARYEN DOĞUM MODA OLMAMALI

Sezaryene bakış açınız nedir?
Çocuklarım normal doğum ile dünyaya geldi. Sezeryen tıbbi anlamda bir cerrahi müdahale, tıbbi zenginlik, tıbbın kazanımıdır. Kadın sancı çekmesin diye işin doğal yapısını bozuyoruz. Bunu moda haline getirmek yanlış.