Batı ile ilişkilerde kritik hafta

Güncelleme Tarihi:

Batı ile ilişkilerde kritik hafta
Oluşturulma Tarihi: Aralık 10, 2002 00:00

BU hafta, Türkiye'nin Batı dünyası ile ilişkilerinde kalıcı izler bırakacak tarihi anlamda en belirleyici zaman dilimlerinden birinde yol almakta olduğumuza şüphe yok.AB liderleri, perşembe ve cuma günleri Kohenhag'da yapacakları zirvede, halen aday statüsünde olan, ancak müzakerelerini büyük ölçüde tamamlamış bulunan 10 ülkenin 2004 yılı başında tam üye olmasına karar verecekler. Ayrıca, bu 10'luk grup içinde yer almayan Romanya ve Bulgaristan için muhtemelen en geç 2008 yılı anlamına gelen hızlandırılmış bir yol haritasını onaylayacaklar. Böylelikle, AB tarihinde kuzeye, güneye ve daha çok da doğuya doğru en kapsamlı genişleme projesi geri dönüşü olmayan bir şekilde kesinleşmiş olacaktır.GENİŞLEMEDE İKİ GEVŞEK HALKAAB liderlerinin önünde duran bu genişleme planı içinde iki ‘‘gevşek halka’’ ya da ‘‘belirsizlik alanı’’ bulunuyor.Bunlardan birincisi, resmi 13 tam üye adayından yalnızca Türkiye'nin açıkta kalacak olmasıdır. AB, genişleme dalgasını sonuca bağlarken, 13. aday Türkiye'ye hiç olmazsa müzakarelere oturabilmesi için tarih verilip verilmemesi gerektiği konusunda henüz bir karar alabilmiş değil.Bu konuda AB içinde farklı görüş ve eğilimler mevcut. Bir diğer gevşek halka, tam üyeliği kesinleştirilecek Kıbrıs Rum Yönetimi'nin (KRY) parçası olduğu Kıbrıs'ın yarattığı soru işaretleridir. AB, 10'luk grubun içinde yer alan KRY'nin tam üyeliğini de onayladığı takdirde, tarihinde ilk kez bir sınır anlaşmazlığını, daha doğrusu bir açık yarayı bünyesine ithal etmiş olacaktır.YA TÜRKİYE KOZLARINI YİTİRİRSEBu kararın Türk tarafı açısından yaratacağı bir dizi olumsuzluk var. Türk tarafı, bundan böyle masaya oturduğunda AB'ye tam üye bir KRY ile müzakere edecek, bir başka anlatımla, karşısında KRY'yi değil, AB'yi bulacaktır.Buradaki iki zayıf halka da aslında birbiriyle yakından ilintilidir. AB, Kıbrıs sorununda kapsamlı ödünler verilmesinin Ankara'ya tam üyelik için müzakere tarihi taahhüdünü kolaylaştıracağını söylüyor. Ancak Türkiye, Kıbrıs'ta büyük ödünler verir ve karşılığında müzakere tarihi alamazsa, elindeki pazarlık kozlarının hepsini tüketmiş bir şekilde ortada tek başına kalmayacak mıdır?KOPENHAG IRAK BAĞLANTISI Batı denkleminin ikinci boyutunda, Türkiye-ABD ilişkileri yer alıyor. ABD Başkanı George Bush, muhtemelen bugün AKP lideri Recep Tayyip Erdoğan'ı Beyaz Saray'da kabul ettikten sonra AB'ye Kopenhag'da Türkiye'ye müzakere tarihi verilmesi için kuvvetli bir çağrıda bulunacaktır.Başkan Bush'un AB nezdinde Türkiye'ye kuvvetli bir destek verecek olmasının önemli nedenlerinden biri, bu ilkbahardan önce Irak'a yapmayı aklına koyduğu askeri harekátla yakından ilgilidir.Çünkü, Kopenhag'dan kötü bir sonuç çıkmasının Türkiye'de yaratacağı büyük hayal kırıklığı, hükümetin Irak savaşında ABD'ye yardımcı olmasını ciddi bir şekilde dizginleyebilir. Zaten Irak'ta askeri seçeneğe karşı olan Türk kamuoyu, Avrupa'dan dışlanmışlığın da getirdiği kızgınlıkla bir de Batı çıkarları adına ülkenin savaşa sürüklenmesine ciddi bir şekilde karşı çıkacaktır. Türkiye'nin Batı politikasında Irak üzerinden yürüyen Türk-ABD pazarlığı ile AB cephesindeki tarih sorunu işte bu noktada iç içe geçiyor. ERDOĞAN’IN PRESTİJİ RİSKTE Sonuçta, bütün bu bilinmezler, cuma akşamı Kopenhag'dan çıkacak nihai kararın içeriği ile büyük ölçüde açıklık kazanacaktır. Kopenhag'dan olumsuz bir karar çıkmasının sonuçları yalnızca dış politika alanıyla sınırlı kalmayacaktır. Kararın, AB'den müzakere tarihi alabilmek için büyük bir diplomasi seferberliğine girişerek, seçim zaferiyle sağladığı prestiji ortaya koyan AKP lideri açısından da riskler taşıdığı aşikárdır.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!