Batı’da uyanan Anadolu gerçeği

Güncelleme Tarihi:

Batı’da uyanan Anadolu gerçeği
Oluşturulma Tarihi: Mart 03, 2002 00:00

Truva üzerine kültür savaşları‘DÜŞ ya da gerçek-Troia...’ Türk ve Alman Devlet Başkanları'nın 17 Mart 2001'de Stuttgart'ta birlikte açtıkları çok ayrıcalıklı bir serginin adı...Taşındığı Braunschweig kentinde de izleyici rekorlarını kırmıştı bu etkinlik. Şimdilerde Bonn'da ‘‘Hititler ve İmparatorluğu’’ ile ‘‘Pers Sanatında 7000 Yıl’’ gibi dünya sanat tarihinin devleriyle aynı sanat galerisinde yarışmakta, her ikisini de gölgeleyen ilgi çokluğuyla yarışı açık ara önde götürmekte...Bu ilgi birilerini çok rahatsız etmişe benziyor. Çünkü Truva'nın Alman kazıcısı Prof. Dr. Manfred Korfmann'ın on yıldır yazdıkları, ne hikmetse, ilk kez bu muhteşem serginin gördüğü benzersiz ilgiyle birlikte sert eleştiri oklarına hedef olmaktadır. Ve bir Anadolu prehistoryacısı ‘‘arkeolojik bulguları çarpıtarak sunmakla’’ suçlanmaktadır. 1989'da başladığı ‘‘Likya Projesi’’ni 2000 yılında tamamlayan Eskiçağ Tarihçisi Prof. Dr. Frank Kolb'un başını çektiği karşıt gruba göre Truva VI kenti, ‘‘1000'den az insanın yaşadığı sıradan bir yerleşimdir, kültürel ve sanatsal etkisi kendi dar çevresiyle sınırlıdır, limanıyla dış dünyaya açılabilecek önemde bir ticaret merkezi değildir ve Homeros'un İlyada Destanı'nda yazdığı Truva Savaşı olmamıştır, o bir masaldır; Avrupa'yı Truva'dan başlatmak ve Batı Uygarlığı'nın köklerini bu Anadolu kentinde aramak hayalciliktir’’.YAKIŞIKSIZ TARTIŞMAAlmanya'nın en eskilerinden olan Tübingen Üniversitesi'nin bu iki eskiçağ bilimcisini ve eski dostunu Temmuz 2001'den bu yana karşı karşıya getiren, salt bu ‘‘tartışılabilir’’ gerçekler değildir. Prof. Korfmann'ın -sözde- ‘‘kazı sonuçlarını saptırma’’ nedeninin, ‘‘Türklere yaranmak için bilime politika karıştırıyor’’ gibi yakışıksız bir gerekçeye dayandırılmasıdır da... Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürümüz Dr. Alpay Pasinli'nin Prof. Kolb'tan istediği yanıt da, maksadı aşan bu bilim dışı davranışa yönelik olmuştur. Konu, Temmuz 2001'den beri usandıran aynı demeçlerle ‘‘Yeni Truva Savaşı’’ olarak medyada sıcak tutulunca ‘‘savaş’’ rektör tarafından üniversiteye ‘‘çekilmiş’’; 15-16 Şubat 2002 günlerinde ‘‘Geç Tunç Çağ'da Truva'nın Önemi’’ başlıklı sıradışı bir sempozyumla ‘‘sulha’’ bağlanmak istenmiştir.Her iki düşünceden eşit sayıda, toplam 13 arkeolog ve eskiçağ tarihçisinin bildiriler sunduğu, Amerika'dan ve Avrupa'nın çok ülkesinden gelen çok sayıda eskiçağ bilimcisinin tartışmalarla katıldığı toplantı, benzeri yaşanmamış bir ‘‘bilimsel arenaya’’ dönüşmüştür. Türkiye'den ben ve Prof. Dr. Coşkun Özgünel çağrılıydık... 800 kişilik salonda üç saat süren ‘‘final’’ eyalet TV'sinden naklen yayınlanmış; Akha Helenleri'ne kaybedilen gerçek savaştan 3200 yıl sonra kazanan bu kez ‘‘Truvalılar’’ olmuştu. Şimdiki bir ‘kültür savaşıydı’, Avrupa Uygarlığı'nın ‘‘köken savaşı’’. Çünkü ‘‘Truvalı’’ Korfmann, ‘‘Avrupa'yı Truva'dan başlatmakla’’ da suçlanmaktaydı; yani Anadolu'dan başlatmakla. Birilerini çok rahatsız eden de, Türkiye'ye AB kapılarını açacak olan bu ‘‘kilit’’ olmalıydı...DÜNYA KABULLENMEDEN TÜRKİYE KABULLENMEZBonn'da Hitit Sergisi'nin tanıtım filminde Prof. Dr. Tahsin Özgüç, ‘‘Anadolu bizlerin anayurdudur, tüm kültürel hazinesi bizlere mirastır, çağdaş Avrupa Uygarlığı bu mirasın ürünüdür’’ demekteydi. Yaşayan en ünlü Homeros araştırmacısı sayılan Prof. Dr. Joachim Latacz, 9.10.2001 günlü Frankfurter Allgemeine Zeitung'ta tam sayfa yayınlanan Truva makalesinde ‘‘Avrupa kültürünün en güçlü kökleri Anadolu'dadır; çünkü gerçekte Avrupa'nın anakenti Atina değil Milet'tir’’ diye yazmaktaydı. ‘‘Batı Uygarlığının Yaratıcıları’’ içerikli konferans dizilerinden birinde ben, Fazıl Say'ın ‘‘Dünya kabullenmeden Türkiye kabullenemiyor’’ özdeyişiyle yakınmıştım.Ve Türkiye'nin genelde habersiz olduğu ‘‘Truva-Kültür Savaşı’’nın zamanlaması, Truva Sergisi'ne ‘‘Yunan'dır’’ diye giren Avrupalı'nın, ‘‘Anadolu'ymuş’’ diye çıkmasıyla örtüşmektedir. Bizde ise zaman, kültür politikasının rotasını bu bilimsel gerçeğe çevirme zamanıdır. Türkiye Mimarlar Odası'nın 9-10 Mart 2002 günü İstanbul'da öngördüğü ‘‘Anadolu Uygarlıklarından 3. Binyıla Mesajlar’’ sempozyumunun hedefi budur.Prof. Dr. Fahri IŞIK-Akdeniz Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü-ANTALYAİstifa edebilmekKUVEYT Petrol Bakanı'nın istifası, Mısır Ulaştırma Bakanı'nın trendeki yangından sonra istifası... Bizde de tam bir yıldır ekonomide muazzam yangın oldu ve hálá tam sönmüş değil. Peki neden bizde hiçbir siyasetçi sorumluluk alıp çekilmedi?Acaba sorumluluğu Kuveyt ve Mısır'dan mı öğreneceğiz? Ve ne zaman?Nezir KIRDAR-İSTANBULOtosan teşekkürü hak etmişTOPLUMUMUZLA paylaşılmasına yürekten isteyeceğim bir konuya değinmek istiyorum. Dolaşmak şansına sahip olduğum bir sanayi tesisinden bahsedeceğim. Bu tesis ki, kuruluşu öncesinde arazisinin tahsisi konusunda çok sert tartışmalara neden olmuştu.Efendim burası Ford Otosan Gölcük oto üretim tesisleridir. Çocukluğumun bataklık arazisi... Önce burayı ülkemize kazandıran sanayicimiz Koç ailesi ile birlikte devrin idarecileri Sayın Demirel ve Sayın Mesut Yılmaz'a bir vatandaş olarak yürekten sonsuz şükranlarımı alenen sunmayı borç biliyorum.Bu tesis, mükemmel denebilecek çizgisi ve tüm üniteleriyle geleceğe dönük planlanmış bir yapıdır. Üretim kapalı alanları, arıtma ve çevre kirlilik koruma üniteleri, sahil terminali, ağaçlandırma ve peyzaj güzellikleri ve de yönetim binalarıyla muhtemel batılı örneklerinden daha iyi inşa edilmiş ve donatılmıştır. Koç Grubu sanayi tesislerinin mükemmeliyete ulaşma amaç ve ortak çizgileri o kadar belirgin ki...Tesisin halen yaklaşık 3000 kişiye yakın çalışanı olduğunu ve tam üretime geçtiğinde bu sayının 5000 kişiyi bulacağını, yine Koç Grubu çalışanlarının saygın kişilerinden öğrenmiş bulunuyorum. Sayın Demirel ve Sayın Rahmi Koç'a inisiyatif ve yılmayan uğraşı güçleri için tekrar teşekkür eder ve sağlıklı uzun ömürler dilerim. Güner KUŞÇUOĞLU-İSTANBULSembollerin gizemiMEHMET Ateş 15 yıllık araştırma sonucunda yazdığı, önce İngilizce olarak yayınlanan ‘‘Mitolojiler ve Semboller’’ adlı kitabını şimdi Türkçe olarak yayınladı. Ateş kitabında, tarih boyunca sembollerin anlamlarının; mitolojik söylemlerin ve gizemli dinsel ayinlerinin içine gizlenerek günümüze dek nasıl geldiğini ve sanata nasıl yansıdığını gözler önüne seriyor.Ayrıca tarih öncesinin tüm bilgi ve inanç birimlerinin, diğer konularda olduğu gibi, doğum ve doğurganlık konularında da anlatılmak istenen fikri çoğunlukla doğadan seçtiklerini ve eş görüntülerle mitolojileri çizimlediklerini çeşitli örneklerle anlatıyor.(0212-510 91 51, 0543-690 58 70)GÜNÜN SÖZÜ‘‘Emin olun ki halk olarak sulu sunucular ve kalitesiz programlardan dolayı eğlenceden, güvensiz politikacılar yüzünden siyasetten soğuduk.’’(Dr. Latif AKÇA-İSTANBUL)
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!