Güncelleme Tarihi:
FT’ye göre gazın nereden geleceği hala belli olmaması ciddi bir eksiklik. “İran, Türkmenistan ve Irak geniş doğal gaz rezervlerine sahipler ama risksiz kaynak olarak tanımlanmaları mümkün değil. Azerbaycan, Nabucco’ya rakip olması beklenen Güney Akım (South Stream) boru hattı için kaynaklar arayan Rusya’ya karşı Avrupa kozunu oynayabilir.
İyimserler bu tür kaygıları Rüyalar Tarlası (Field of Dreams) prensibi üzerinden düşünerek savuşturuyor: Eğer inşa ederseniz geleceklerdir. Belki. Ama riskten kaçınan özel sektör yatırımcıları farklı düşünüyor. "Pazartesi günkü anlaşmanın ölü doğmuş olduğu ortaya çıkabilir,” şeklindeki Financial Times yorumuna benzer bir yorum da Christian Science Monitor’dan geldi.
Londra merkezli Chatham House isimli düşünce kuruluşunda enerjiden sorumlu baş araştırmacısı Paul Stevens’tan alıntı yapan gazete “Nabucco boru hattı ekonomisini tepe taklak etti” diye yazdı. “Normalde önce gaz bulur sonra boru hattını döşersiniz. Nabucco önce boru hattını döşeyip sonra gazı arıyor.”
Gazetenin haberine göre cevapsız kalan asıl soru tedarikçi ülkeler olan Azerbaycan, Türkmenistan, Kazakistan ve Özbekistan’daki hükümetlerin ve buralardaki enerji yataklarının ilerleyen günlerde güvenilir bir enerji kaynağı olabileceği konusunda. Genişlikleri ve verimlilikleri tam olarak netleşmeyen bazı yataklar üzerinden ciddi bir ihale savaşının yaşanması bekleniyor.
Diğer yandan Amerikan Washington Post gazetesi de başyazısında Nabucco’nun bütün sorunlara çözüm bulmaktan uzak olduğunu belirtirken benzer bir kaygıyı dile getirdi: “Nabucco en iyi ihtimalle 2014’ten sonra Avrupa’nın gaz tüketiminin yüzde 10’unu karşılayacak fakat boruların içini dolduracak ürünler hala bulunabilmiş değil. Her ne kadar Azerbaycan, Türkmenistan, Irak, Suriye ve Mısır Nabucco üzerinden gaz satma konusunda hevesli olduklarını bildirmiş olsalar da hiçbirinin bu konuda net bir taahhüdü olmadı. Yine de dün atılan imzalar Avrupa’nın enerji güvenliği açısından atılmış önemli bir adımdı.”
8 milyar euro’ya (11 milyar dolar) mal olan proje şimdi 10 milyar euro’luk (13,9 milyar dolar) Rus Güney Akım projesiyle yarışacak. Güney Akım da Nabucco gibi Ukrayna’yı pas geçmek için Hazar Denizi’nin altından geçiyor. Rusların projesi de Nabucco’nun öngördüğü gibi 2015 yılında faaliyete geçecek.
Christian Science Monitor’a konuşan Stevens “İran’la yapılacak bir anlaşma seçimlerden önce Obama İran’la açık ilişkiler kurmaya çabaladığı bir dönemde işe yarar görünüyordu ama İran’daki defakto askeri darbe Nabucco’nun ticari amaçlarına gölge düşürüyor” diyor.
Brüksel merkezli bir düşünce kuruluş olan Security and Defense Agenda’nın yöneticisi Giles Merritt’ten de alıntı yapan gazete bu anlaşmanın “Moskova’yı aşağılamak için yapılmış bir zafer gösterisi” olduğunu belirtti. Merritt’e göre başta Türkiye olmak üzere tartışmadaki bütün tarafların, pazarlık sırasında, bu yolda attıkları her adımda başa çıkılması çok zor aktörler olacakları bugünden belli oluyor.
Ama Merritt’e göre aynı zamanda AB, Nabucco anlaşmasını “Avrupa’nın enerji güvenliği stratejisinin uygulanmasını hızlandırmak için bir katalizör olarak kullanmayı” da istiyor olabilir. Bu anlaşma AB siyasetinde bir değişiklik gerektiriyor. “Bugüne kadar ortak enerji politikaları konusunda yüreklendirici söylemlerle karşı karşıyaydık ama artık detayları belirlememiz gerekiyor. Avrupa Birliği uluslarının dayanışması şimdi test edilecek.”
Bu durumda Financial Times başyazısında da belirtildiği üzere iki zorunluluk ortaya çıkıyor. Birincisi ilişkilerin derinleştirilmesi: Avrupa Birliği ithal ettiği doğalgazın neredeyse yarısını kaynaklarını siyasi amaçları uğruna riske atmaya hazırlanan Rusya’dan alıyor. Nabucco Avrupa’nın bu bağımlılığına çözüm olabilir ama İran ya da Türkmenistan’ın insafına kalmış olmak Avrupa için çok da tercih edilebilir bir durum olmayacaktır.
Kapanan musluklara karşı savunmasız olmaktan kaçınmak için Avrupa Birliği normal zamanlarda inşa edilecek tam bir boru hattının masrafını göze alıp bir miktar fazlalık ithalat kapasitesi oluşturmaya çalışmalı. Aynı zamanda spot piyasalara da dönebilmeli. Sıvılaştırılmış doğalgazın tekrar gaza dönüştürüldüğü tesislerin finanse edilmesinin ve planlanmasının önündeki engeller kaldırılmalı ve küresel sıvılaştırılmış doğalgaz spot piyasasının büyümesi desteklenmeli. Avrupa’nın bu tür politikalardan elde edeceği esneklik bir kamu malı olarak görülmeli. Bu durum bu projelerin kamu maliyesi kaynaklarından faydalanmasını da meşrulaştıracaktır.
İkinci ve daha büyük boyutlardaki zorunluluk içişleriyle ilgili: Avrupa enerji piyasasını birleştirmeli. Rusya gazına karşı alternatifleri olmayan Doğu Avrupalı AB üyeleri Ocak ayında yaşanan krizin yükünü en ağır olarak üstlenenler oldu. Eğer Avrupa entegre olmuş bir altyapı sistemi ve rekabetçi ortak bir enerji piyasası oluşturabilirse kapanan musluklara karşı çok daha güçlü olabilecektir.
Nabucco’nun karşı karşıya olduğu asıl test Avrupa’nın gerçekten enerji konusunda omuz omuza durup durmayacağı konusunda. İmza töreni sırasında liderlerden bir tanesi daha fazla faydacılık daha az jeopolitik istedi. Ama enerji sektörü bağlamında jeopolitik hiçbir faydacının göz ardı edebileceği bir şey değil.
YA TÜRKİYE?
Amerikan merkezli özel bir istihbarat kuruluşu olan Stratfor da Nabucco için yaptığı analizde Türkiye’ye özel yer veriyor. Nabucco’nun anlaşma ve imzalanma sürecini Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyelik süreci bağlamında değerlendiren analizde şu noktalara yer verdi:
“Enerji geçiş yollarının üzerinde olmasının getireceği kazancın dışında, Nabucco, Ankara’nın Batı’ya basacağı sağlam bir ayak olacak ve Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği için sürdürdüğü pazarlıkta işine yarayabilecekti. Fakat aradan geçen yedi yılın sonunda Türkiye artık Nabucco için eskisi kadar hevesli değil. Bu esnada Avrupa’da yaşanan gelişmeler dolayısıyla Almanya ve Fransa’nın Türkiye’nin üyeliğine verdiği tepkiler üyelik sürecini Ankara adına sonuçsuz bir amaç haline getirdi.
Dahası Ankara, enerjiyi diğer ülkelerle olan ilişkilerinde bir kaldıraç noktası olarak kullanmakla elde edebileceği kazancın farkına vardı. Avrupalılara Ankara’nın elinde başka seçenekleri de olduğunu ve dolayısıyla bölgede hakim bir güç muamelesi görmeyi hak ettiğini gösterebilmek için Türkiye Nabucco anlaşmasının imzalanmasını geciktirdi.
Nabucco projesi Türkiye’nin sadece bir bölgesel güç olarak öne çıkmasını sağlamadı, aynı zamanda Batı için de vazgeçilemez olduğunu da gösterdi. Aynı zamanda Türkiye’nin yakın çevresindeki ülkeleri başta enerji taşımacılığı olmak üzere ekonomik teşvikler yoluyla baştan çıkarabilmesine de olanak sağlayıp, ülkenin Orta Doğu’daki etkinlik alanını genişletmiş oldu.
Sonuç itibariyle özellikle Avrupalılar, Nabucco için İran’ın doğal gaz rezervlerinin vazgeçilmez olduğu kanısına varırlarsa bu durum Türkiye’nin Batı’yla İran arasında kilit arabulucu rolünü oynamasını sağlayabilir. Türkiye’ye aynı zamanda Irak’ta, Kafkaslarda ve Orta Asya’da da oynaması için büyük roller düştü. Ankara Irak’taki rolünü oynamaya çoktan başladı. Diğer yandan Kafkaslarda Azerbaycan’la olan dargınlıklarını Azerbaycan Rusya’nın yörüngesine daha fazla girmeden çözmesi bekleniyor. Türkmenistan’ın bile Moskova’nın söylediklerine rağmen boru hattına üretici olarak katılmayı düşündüğü Orta Asya’da ise yine Türkiye’nin söz sahibi olması isteniyor.
Ama sonuçta Ankara’nın Avrupa Birliği’ne üyelik süreci bir yere ulaşmaması gibi Türkiye de Nabucco’nun bir yere varmasına engel olabilir. Türkler Nabucco’nun bölgesel siyasi atmosferin içinde kalmasını tercih edeceklerdir zira Ankara’nın elle tutulur bir şeyler yapmaksızın farklı ülkeleri birbirine karşı kullanabilmesinin tek yolu bu. Nabucco Türkiye’ye Rusya, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa’ya karşı bir denge siyaseti kurması ve dolayısıyla Ankara’nın bölgesel yükselişinin temellerini oluşturabilmesi için zaman veriyor.”