Oluşturulma Tarihi: Kasım 08, 2001 00:00
KAYMAK kağıt ‘Life’ dergisinde hayran hayran baktığım fotoğrafları hariç tutarsak, ilk çocukluğumun seyahat düşlerini daima iki şey belirledi.Bir, arada sırada yakın akrabaları uğurladığımız Karaköy Yolcu Salonu...Önce maile Liman Lokantası püreli rosto yenilirdi, sonra da Pire - Cenova uğrağıyla Marsilya'ya gidecek hısımlar pasaportu geçip gemiye bindiklerinde, palamar çözülüp vapur kıçını Sarayburnu'na dönene dek, durmadan el sallanırdı.Benim bilinmeyen ufuk hayallerim uskur suyunda köpürderdi.* * *İKİNCİSİ ve çok daha cazibelisi ise Yeşilköy Havaalanı'ydı...Çok önceden Yeni Dünya'ya göçmüş Feryal Teyzem, Orhan Eniştem ve kuzenim Enis her yaz İstanbul'a gelirler ve tatil bitiminde de New York'a dönerlerdi.Mutlaka onları uğurlamaya giderdik. Terasta yine alafranga
yemek yenirdi ama benim tek ilgim, iniş ve kalkışlarını dehşet heyecanla izlediğim uçaklardı.Diyebilirim ki, tıpkı ezbere bildiğim otomobil markaları gibi, hemen bütün kanatlı kuşların tip ve modellerini bir bakışta söyleyebilirdim.İşte ‘THY’nın pırpır ‘Dacota’ları, orta boy ‘Fokker’ları ve medar-ı iftihar ‘Vicount’lar... Henüz jet piyasaya çıkmamış, hepsi pervaneli.Ve tabii, bu tayyare hiyerarşinin içinde en üst sıraya oturan ve birazdan da Atina, Amsterdam, Rejkavik aktarmalı olarak familyamı Amerika'ya götürecek olan o heyüla ‘Constellation’... Uçakların kralı ve kuşların kartalı!İşte teyzem, eniştem ve kuzenim lumbozdan bakmaya başladılar, anneciğim ve babacığım onlar uçtuktan sonra n'olur biraz daha kalalım, henüz ‘MEA’ inmedi.* * *KUYRUĞUNDAKİ sedir ağacı armasıyla, malum, ‘MEA’, Lübnan kumpanyası.Ama benim şirketler hakkındaki engin bilgim yalnız onunla sınırlı değil!Bu kolay, apronda henüz iki motorunu döndüren ‘DC-4’, kırmızı zemin üzerine beyaz İsviçre istavrozu alamet-i farikasıyla ‘Swissair’.Şimdi indi, o Olimpiyat halkalı uçak ise Despina Abla'nın Taksim'deki acentasında bilet kasiyeri olarak çalıştığı Yunan havayolları.Daha daha sayayım, işte Fransa'nın lacivertimtrak ‘Air France’si; işte asil Büyük Britanya'nın ‘BOAC’si; işte kalkış anonsu yapılan Hollanda Kraliyet Havayolları'nın ‘KLM’si ve işte, mavi tonuyla Belçika'nın ‘SABENA’sı.Ve tabii, ‘Constallation’ uçak tipinde olduğu gibi kumpanya bab'ında da en kral, üstelik bizimkileri de götüren o efsanevi ‘Pan American Airlines’.‘Dünyayı dolaşan havayolu’, yani kısaca ‘Pan Am’!* * *VE, çocukluk hayallerimi belirlemiş şirketlerden bir bölümü artık yok.Dillere destan ‘Pan Am’ mortoyu çekeli zaten çok oldu. Ondan kala kala, ‘Panameranko’ takma adını kullanmayı sürdüren egzantrik ressam kaldı.Biliyoruz, geçende de ‘Swissair’ Hakk'ın rahmetine kavuştu. Alarga yönetim ve borç, kendisini dev aynasında gören meşhur İsviçre şirketine adios amigos!Önceki gün ise Belçika'nın ‘SABENA’sı sizlere ömür. Büyük ortak ‘Swissair’ battıktan kısa süre narkozla yaşatılmaya çalışıldı ama haciz kapıya dayanmış, ta 1920'de kurulan ve eski sömürge Kongo'yu Brüksel'e bağladığı için gide gele Afrika hatlarında referans niteliği kazanmış olan şirket iflas bayrağı çekti.Ve, narkoz değilse bile serum şırıngalanan İtalyan ‘Alitalia’sı, Portekiz ‘TAP’ı, İspanyol ‘İberia’sı, Yunan ‘Olimpic’i de hiç parlak durumda değiller.Zaten hanidir kol gezen krize 11 Eylül paniği tam tuz biber ektiğinden, bu şirketlerin ve diğer bazılarının da ruhuna ‘el Fatiha’ okunması çok mümkün...Varın, uçak inşaatı fabrikalarından ‘free shop’ personeline; yan sanayi çalışanlarından kumanya firması aşçılarına, böylesine iflasların zincirleme bir süreçte kaç on bin, kaç yüz bin kişiyi işsiz bırakabileceğini siz düşünün.Ah, ah, gel de çocukluğumun yolculuk hayallerini arama...
button