Başbakan Tayyip Erdoğan, Almanya'da yayımlanan Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesine verdiği mülakatta, “üniversitelerde başörtü yasağının kaldırılmasını eleştirenlerin, bunun İslamlaşma yolunda bir ilk adımı teşkil ettiğini söylediklerinin” belirtilmesi üzerine şunları söyledi:
“Bu, yanlış. Başörtüsü İslamiyet'i yaşamanın tek yolu değildir. Biz başörtüsünü eğitim hakkı ve özgürlüğü, ayrıca din ve vicdan özgürlüğü açısından değerlendiriyoruz. Gelişmiş demokrasilerde nereye bakarsanız bakın, üniversitelere istenildiği gibi gidiliyor. Bizim ülkemizde de bu daha önceleri mümkündü. Her zaman, Batı, Batı, Batı diyoruz. Batı bunu niye yapıyor, biz bunu burada yaptığımız zaman niye sorun oluyor? Ben hem kapanana, hem de kapanmayana saygı duyuyorum. Hepsi bu ülkenin evlatları. Laik bir ülke tüm inanç gruplarına karşı aynı mesafede durmalı. Birine yakın, diğerine uzak durmak olmaz. Eğer ülkemizde ayrımcılık varsa, bunun sorumluları, kapananlara üniversite kapılarını kapatanlardır. Parlamentoda 550 milletvekilinden 411'i başörtü yasağının kaldırılması için oy kullandı, 19 kişi buna karşı. Bir parlamenter demokraside 411 milletvekiliyle çoğunluk, muhalefetin bir kısmının söylediği gibi kaosla bir tutulabilir mi? Daha büyük bir anlaşma olabilir mi?”
Erdoğan, 301. maddeyle ilgili değişikliğin ertelenmesinin Türkiye'nin AB üyeliğinden vazgeçtiği anlamına gelip gelmediğinin sorulması üzerine de, Vakıflar Yasası'nı çıkarttıklarını ve emeklilik yaşının 65'e yükseltilmesini öngören yeni Sosyal Güvenlik Yasası'nı meclis genel kuruluna sevk ettiklerini belirterek, “Başörtüsü yasağının kaldırılmasıyla ilgili tartışmalardan dolayı bu çalışmalar ertelenmişti. 301. madde büyük olasılıkla gelecek haftalarda yeniden gündeme gelecek. İfadeleri yeniledik, ancak maddeyi kaldırmayı düşünmüyoruz” şeklinde konuştu.
AB SÜRECİ“Yeni Türk hükümetinin AB sürecinde ilk AK Parti hükümeti kadar çaba harcayıp harcamadığı” sorusuna karşılık olarak da Erdoğan, bu süreçte aynı çabayı harcadıklarını söyledi. Müzakerelerde 35 müzakere başlıktan 6'sının açıldığını ifade eden Erdoğan, Slovenya'nın dönem başkanlığında da 3 ya da 4 başlığın daha açılmasını beklediklerini kaydetti.
Erdoğan, “Hedefimiz tam üyelik. Bizim için bunun karşısında başka alternatif yok. Bir oyun sırasında kurallar değiştirilmez. Hiç kimse şimdi masaya oturarak bu başlıklar dışına taşan şeyler talep edemez. Biz, herkese davranıldığı gibi bize davranılmasını ve herkesin dürüst olmasını istiyoruz” dedi.
“Avrupalı dostlarla sıkı ilişki içinde olduklarını” ve bu süreçte Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Dışişleri Bakanı olarak üç kanaldan çalıştıklarını ifade eden Erdoğan, bakanların da sıkça Avrupa'ya gittiklerini, ayrıca hükümet dışı örgütlerin bu konuda çaba harcadıklarını, bu süreçte durmayacaklarını, ilerlemeye devam edeceklerini kaydetti.
Yeni anayasa taslağının kamuoyuna ne zaman sunulacağı sorusu üzerine de Erdoğan, “Çalışmalar sona yaklaşıyor. Çok yakın bir zamanda yeni anayasa taslağını bastıracağız, hükümet dışı örgütlere ileteceğiz, siyasi partilere, akademisyenlere ve medyaya da. Ve bunu partinin web sayfasına da koyacağız” dedi.
GÜNEYDOĞU ANADOLU GEZİSİSınır ötesi operasyonun sona erdirildiğinin ve kendisinin de hafta sonunda Güneydoğu Anadolu'ya gideceğinin hatırlatılması ve “Bu, Kürt sorununun siyasi çözümü için bir başlangıç mı olacak?” şeklinde bir soru sorulması üzerine Erdoğan, Batman, Siirt, Şanlıurfa ve Mardin'de AK Parti'nin gençlik ve kadın kolları kongrelerine katılacağını belirterek, şöyle konuştu:
“Burada bölgenin ve tüm Türkiye'nin sorunları hakkında konuşacağım. Biz bu konuda hiçbir zaman siyasi bir açılıma kapalı olmadık. Daha önce hiç olmayan önlemler aldık. İnsanlar bugün anadillerini öğrenmek için kurslar düzenleyebiliyor. Duvar afişlerinde, konuşmalarında ve festivallerinde kendi dillerini kullanabiliyor. Buna karşı hiçbir şey yok. Devletin yayın kuruluşu olan TRT'nin bir kanalı bu bölgede Kürtçe, Farsça ve Arapça yayınlar yapacak. Biz bölgede sadece Türkiye'nin güneydoğusuna değil, yayınların yapılacağı kuzey Irak'a ve İran'a da bakıyoruz.”
Bölgede 46 bin sosyal konut yapıldığını, toplu kentleşme ve alt yapıya da yatırım yaptıklarını ifade eden Erdoğan, “Gelecek 5 yıl içinde 12 ila 15 milyar dolarlık 'Güneydoğu Anadolu Projesi'ni tamamlayacağız. Parlamentoya, Suriye ile olan 780 kilometrelik sınır bölgesinde mayınların temizlenmesi için bir yasa tasarısı sunduk. Sonuçta, bu bölge farklı bir yapıya sahip olacak” diye konuştu.
“SEVGİYE DAYANIRSAK ARAMIZDA BARIŞ OLUR”
Başbakan Erdoğan, Almanya'nın Ludwigshafen kentindeki yangın faciasından sonra vatandaşları itidalli davranmaya çağırdığının hatırlatılması üzerine, yangında, aralarında 5 çocuğun da bulunduğu 9 insanın öldüğünü, kendisinin de vatandaşları sakinleştirmeye çalıştığını ve yardım ekiplerine teşekkür ettiğini, ancak Türkiye'ye döndükten sonra da Almanya'da 10 farklı yerde yangın çıktığını ve posta kutularına kibritlerle nefret mesajlarının atıldığını söyledi.
Bunun Türk medyasının yayınladığı yanlış bir
haber olduğunun hatırlatılmasına rağmen Erdoğan, Alman hükümetinin sıkı önlemler alması gerektiğini ifade ederek, “Ludwigshafen'deki evin kapısında Nazi işaretleri gördüm. Bana bunun çok daha önceden yapılmış olduğu söylendi. Almanya'da yakınlarım var ve bana 'Korkuyoruz' diyorlar. Bizler, diğer insanlara saygıyı öğreten bir medeniyetten geliyoruz. Biz yaratılmışı Yaradan'dan dolayı severiz. Sevgiye dayanırsak aramızda barış olur” şeklinde konuştu.
“Türkiye ile Almanya arasındaki gergin ilişkileri düzeltmek için ne yapacağı” sorulan Erdoğan, “Gerginlik olduğunu sanmıyorum” karşılığını verdi.
Erdoğan, Köln kentinde yaptığı konuşmada “Asimilasyon bir insanlık suçudur” şeklinde konuştuğunun hatırlatılması ve neden böyle dediğinin sorulması üzerine, insanların kişisel düşüncelerinin hiç kimseyi ilgilendirmediğini, ancak zorlamanın olduğu bir uyum politikasından asimilasyon politikasına geçilmesi durumunda, bunun kendilerini ilgilendirdiğini kaydederek, “Ben asimilasyon altında, insanlara kendi değerlerini ve dinlerini yaşama imkanı verilmemesini anlıyorum. Ben de bunu insanlığa karşı suç olarak nitelendirdim. Bırakın herkes dinini yaşasın, dilini öğrensin, adetlerini yerine getirsin” dedi.
“Böyle mi uyum sağlasınlar?” şeklindeki soruya karşılık da Erdoğan, “Bunu yaparak yaşadıkları topluma uyum sağlasınlar. Bunun için çok iyi Almanca bilmeleri gerekir. Bu benim, çeşitlilik içinde birlik anlayışım. Diğerlerinden korkan toplumlar, kendi değerleriyle tam olarak bağdaşmamış toplumlardır” görüşünü dile getirdi.
Almanya'da yaşayan Türklerin hangi ülkeye bağlı olmaları gerektiğinin sorulması üzerine ise Erdoğan, “Temelde her iki ülkeye de bağlı olmalıdır” diye cevap verdi.
Erdoğan, Köln'de yaptığı konuşmadan dolayı eleştirilmesine şaşırıp şaşırmadığı sorusuna şu karşılığı verdi:
“Evet, beni şaşırttı ve üzdü. Çünkü ben Türkiye ile Almanya arasındaki ilişkilerle ilgili olarak dürüst duygularımı dile getirmiştim. Almanya bana, Türkiye'de Alman okulları açılıp açılamayacağını soruyor. Ben tamam diyorum. Bunun önünde hiçbir engel yok. Türkiye'de daha şimdiden ders dili Almanca olan okullar var. Buna dayanarak Almanya'da, 'İyi Almanca öğrenebilmeleri için önce Türkçeyi iyi konuşmaları gerekir' dedim. Böylece Almanya'daki bazı eyaletlerde Türkçenin konuşulduğu okullar açılmasını önerdim. Anadilini konuşamayan, başka bir dili de öğrenemez. Bu bir dil kuralıdır. Ben bunu söyledim ve bu yanlış anlaşıldı.”
Erdoğan, “Köln'de böyle bir etkinliği neden düzenlediği?” sorusunu yanıtlarken, önce Almanya Başbakanı Angela Merkel ile birlikte burada konuşmayı önerdiğini, Merkel'in önce kabul ettiğini, daha sonra bunun yerine Başbakanlıkta öğrencilerle panel düzenlemeye karar verdiğini, bu nedenle Köln'de birlikte olamadıklarını söyledi.
Başbakan Erdoğan, “Ancak 300 öğrenciyle buluşmamız güzeldi. (Merkel'in) Köln'e gelmesi anlamlı olurdu. Rahat bir şekilde mesajını verebilirdi. Birlikte sahnede dursaydık, Alman toplumuna bir mesaj ve Almanya'da yaşayan Türklere de bir motivasyon olurdu. Bayan Merkel ne zaman isterse, bunu yapabiliriz” dedi.