Güncelleme Tarihi:
Ankara'nın Dikmen semtinde bir evde bir kaç arkadaşıyla 21 yıl önce PKK'yı kuran Abdullah Öcalan, Türkiye Cumhuriyeti'nin kanlı bir sayfasını oluştururken, tekrar başladığı yere döndü. Ancak, bu kez arkasında kanlı bir tablo, 350bin aşkın ölü vardı.
1970'li yılların ortalarında Kuzey Irak'ta efsanevi Barzani hareketi bozguna uğramış, Molla Mustafa Barzani, yenilgiyi kabul ederek İran'a kaçmıştı. Bu dönemde Türkiye'deki çeşitli sol örgütler içinde ateşli tartışmalar yaşanıyordu. Ankara Yüksek Öğrenim Derneği bünyesinde faaliyet gösteren Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencisi Abdullah Öcalan, Kürtlük adına yaptığı toplantılarda alışılmamış saldırgan üslubu ile dikkat çekiyordu.
BİRİNCİ VE İKİNCİ PERDE
Bir grup arkadaşıyla önce Dikmen'de apartman dairesinde bir araya gelen Abdullah Öcalan, 27 Kasım 1978 tarihinde Diyarbakır'ın Lice ilçesine bağlı Fis köyünde Marksist-Leninist temellere dayalı bir Kürt devletini silahlı mücadele yoluyla kurmak amacıyla PKK'yı oluşturmaya karar vermişti. Bölücü hareketin ilk temellerinin atılmasından sonraki yıllar sürekli kan ve gözyaşı ile doldu.
PKK'nın bu çekirdek kadrosunda ‘‘Ali Fırat’’ kod adını kullanan Abdullah Öcalan'nın yanında eşi Kesire Öcalan'ın yanı sıra şu isimler vardı: Hayri Durmuş, Cemil Bayık, Baki Karaer, Duran Kalkan, Ali Haydar Kaytan, Ali Gürbüz (Gözlüklü Ali), Resul Altıok, Sakine Polat, Seyfettin Zuğurlu, Suphi Karakoç, Mehmet Şener, Ferzande Tağaç, Mehmet Duran, Karslı Abbas, Antepli Faruk, Şahin Dönmez, Mazlum Doğan, Hüseyin Tokgüler.
Toplantıda PKK'nın amaç ve ideolojisi belirlenirken yürütme organına Abdullah Öcalan, Şahin Dönmez ve Mehmet Sarasungur getirildi.
Fis'teki ilk toplantının ardından örgütü oluşturan isimler Diyarbakır'ın Ofis Semti'ndeki Günaydın Apartmanı'nda görev bölümü yaptı. Buradaki seçimde merkez komite üyeleri belirlendi. PKK'nın ilk Merkez Komitesi'nde ise sırasıyla: Abdullah Öcalan, Mehmet Hayri Durmuş, Cemil Bayık, Mehmet Karasungur, Baki Kaaer, Duran Kalkan, Mazlum Doğan, Yıldırım Merkit, Resul Altınok, Çetin Güngör, Mehmet Şener, Ferhat Kurtay, Abdullah Kumral, Ferzande Tağaç, Kesire Yıldırım, Ali Haydar Kaytan, Rıza Altun, Fehmi Yılmaz yer aldı.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin bir bölümünü devlet yönetiminden ayırarak, bağımsız Kürt devleti kurmayı hedefleyen daha sonra bu hedefini de büyüterek Suriye, Irak ve İran topraklarının bir bölümüyle birlikte ‘‘Birleşik Kürdistan’’a dönüştüren PKK'nın izlediği yöntem halk savaşı ve propaganda oldu. Önceleri 3-5 kişilik olan grupların sayısı giderek arttı. Avrupa başta olmak üzere birçok ülkenin desteği ile silah, cephaneyle donatılan terörist gruplar bölge halkını sindirerek bir çok yerleşim biriminde etkili oldu. 12 Eylül'e kadar köy baskını, adam kaçırma, yaralama, bombalama eylemlerine katılan ve Kürt örgütlerden KUK'a kan davası ilan eden PKK, bu tarihten sonra tümüyle yeraltına inmeye karar verdi.
PKK lideri Abdullah Öcalan, bir grup arkadaşı ile Suriye'ye geçerken, kendisine bağlı grupları, Almanya başta olmak üzere çeşitli Avrupa ülkelerindeki Kürt kökenli vatandaşları kandırarak Lübnan- Suriye sınırındaki Bekaa Vadisi'nde silahlı eğitime tabi tutmaya başladı. Şam'da devlet Başkanı Hafız Esad'ın yanı sıra bir çok terörist gruba ev sahipliği yapan George Habbaş'ın da desteğini arkasına alan Apo, küçük grupları 1984 yılından itibaren keşif ve ideolojik propaganda çalışmaları yapmak üzere Güneydoğu'ya gönderdi. Türkiye'de 12 Eylül'le birlikte silahların hemen hemen susması nedeniyle yaşanan rehavet ortamında yapılan ihbarlar fazla ciddiye alınmadı. PKK lideri Abdullah Öcalan, Türkiye'de terör olaylarının ikinci perdesini açma zamanının geldiğine kanaat getirerek, 15 Ağustos 1984 gecesi aynı anda Hakkâri'nin Şemdinli ile Siirt'in Eruh ilçelerinin basılmasına karar verdi.
EYLEMLERİN DOZU ARTIYOR
Sıkıyönetim uygulanmasına karşılık iki ilçenin birden elektrikleri ile yollarının kesilmesi, terörist grupların cami hoparlörlerinden iki saat propaganda yapması, bazı askerlerin silahlarının gaspedilmesinin şoku uzun süre atlatılamadı. Eylemlerinin dozunu her geçen gün arttıran PKK, amacına ulaşmak için ‘‘Savunma’’, ‘‘Saldırı’’ ve ‘‘Denge’’ stratejisini benimserken, kandırılanların sayısı da arttı. 2000 yılına girilirken kurtarılmış bölgeler ilan etme planı yapan PKK, 1991 yılında Körfez Savaşı'nın ardından Kuzey Irak'ta yaşanan otorite boşluğundan da iyice yararlandı. ‘‘Serhildan’’ adı verilen ayaklanmanın ilk ciddi provası 1992 yılında 21 Mart'taki Nevruz'da yaptı. Güvenlik kuvvetlerinin müdahalesiyle bastırılan olaylarda ölenlerin sayısı 108'i buldu.
SAVAŞ SÜRERKEN O HAREMİNDEYDİ
PKK, 1993'ten itibaren devletin daha etkili önlemlere yönelmesi, lojistik desteğini kesme amacıyla ciddi adımlar atması ile Avrupa ülkelerinde propagandaya ağırlık verdi. 12 Nisan 1995 tarihinde Hollanda'nın Lahey kentinde sözde Sürgünde Kürdistan Parlamentosu kurulduğu açıklandı. PKK, örgüte katılımların azaldığını, güvenlik kuvvetlerinin yurt içi ve Kuzey Irak'taki operasyonlarla sürekli kan kaybetmesi üzerine propaganda çalışmalarına ağırlık vererek, kiralanan uydularla Med TV yayınını başlattı.
Avrupa'daki Kürtler'i adeta haraca başlayan PKK'nın giderek tehlikeli olması üzerine Almanya başta olmak üzere bir çok ülke harekete geçerek örgütü yasakladı. PKK'da örgütün kurulduğu ilk günden itibaren yer alan bir çok isim zaman içerisinde kopmaya başladı. Bunlar arasında, PKK'nın Avrupa eski sorumlusu Hüseyin Yıldırım, eşi Kesire Öcalan, Merkez Komite üyelerinden Selim Çürükkaya, Baki Karaer da vardı. Öcalan, kendisine yakın birçok ismi ‘‘Ajan’’ veya ‘‘Hain’’ olduğu gerekçesiyle kurşuna dizdirdi. PKK'nın ikinci adamı konumundaki aralarında silahsız 33 askerin de bulunduğu bir çok kişinin katledildiği 191 eylemden sorumlu tutulan Şemdin Sakık da, Apo'ya üç kez başkaldırdı. Yakalanıp Türkiye'ye döndükten sonra Apo'nun gerçek yüzünü anlattı: O ne yaptıysa kendisi için yapmıştı. Her fırsatta ‘‘Bu savaşın bir numaralı sorumlusuyum, bir numaralı komutanıyım’’ demesine rağmen, oturduğu yerden savaş yönetmişti. 15 bin gerillanın yerleştiği Kuzey Irak'a bir gün gidip denetleme yapmak yerine hareminde kalmayı tercih etmişti.
Yine Sakık'a göre kim örgüt içerisinde ve dışında ne kadar insan öldürdüyse o kadar Apo'nun gözüne girdi. Kim bundan kaçtıysa o kadar Apo'nun düşmanı oldu. O etrafında her zaman, robotlar, düşünmeyen beyinler ve kara bağlamış yürekler istedi. Kendisi ise krallar gibi yaşıyordu.
KORKAĞIN BİRİ
Apo da son zamanlarda çok konuşuyor, yaptığı açıklamalarda bunalımlarını yansıtıyordu. İlk kavgasını annesine karşı verdiğini anlattı mesela. Acıktığı halde ona ekmek vermeyen annesine. Sakladığı ekmeği arıyor, bulup yediğinde annesi onu dövüyordu. ‘‘Böyle ana mı olur?'' diye soruyordu. Anlattığına göre özgürlük arayışı böyle başlamıştı! ‘‘Çocukluk özlemlerime sürekli baskı kurulmak istendi. Bu özlemlerime boyun eğmediysem, bu insanlığın doğal gereğidir. Annemle olan ekmek kavgam sosyalizme, ülke kavgasına dönüştü. Arkadaşlarımı seçme özgürlüğümün engellenmesi örgütü kurmamla sonuçlandı. Dağlarda özgürce dolaşma isteğimin engellenmesi, dağların özgürlüğü arayan silahlı binlerce gerilla ile dolmasına neden oldu.’’ Bunları söyledi ama sonra da çocuklarını seven anne babalara çattı, zaten suçsuz pek çok çocuğun da ölüm emrini vermişti çoktan: ‘‘Siz çocukların üzerine çok üşüşüyor ve ikide birde sevme gösterisi yapıyorsunuz. Bunu ikiyüzlülük olarak görüyorum. Onların geleceği o kadar karanlık, onlara birşey veremeyecek durumdasınız ki, ucuz bir sevgi nedeniyle ikide bir kucağınıza alıp put gibi tapınmaktan başka birşey elinizden gelmiyor.’’
Yarattığı terörün bilançosu
PKK, kanlı eylemlerine başladığı 1984 yılından bugüne kadar asker, sivil, geçici köy korucusu, öğretmen ve aralarında küçük yaşta çocukların da bulunduğu 9 bin 871 vatandaşı katletti.
1992-1993 yıllarında eylemlerini artıran terör örgütü, 1992'de bin 264, 1993'te 2 bin 137, 1994'te bin 890, 1995'te bin 1, 1996'da 767, 1997'de 580, 1998'in 10 aylık bölümünde de 398 vatandaşın katili oldu.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bölücü terör örgütü PKK'ya yönelik operasyonlarında 17 bin 878 terörist ölü, 614 terörist yaralı olarak ele geçirildi. Operasyonlarda 48 bin 779 terörist sağ olarak yakalandı, 2 bin 39 terörist de kendiliğinden teslim oldu. Bölücü örgütün kaçırdığı 5 bin 31 vatandaştan sadece 2 bin 685'i geri dönebildi.
Kırmızı bültende beş cinayet var
Apo hakkında, 12 Eylül'den sonraki ilk tutuklama kararı 24 Eylül 1981'de Diyarbakır Sıkıyönetim Komutanlığı 2 nolu Askeri Mahkemesi'nce verildi. İnterpol, bu kararın ardından ilk kırmızı bülteni Mayıs 1982'de çıkarttı. Apo'nun kırmızı bültenle aranmasına gerekçe teşkil eden suçlar şunlardı:
Ankara Tuzluçayır'da Mehmet Uzun'un öldürülmesini azmettirmek.
23 Şubat 1980'de Diyarbakır'da Polis memuru Mehmet Mezgit'in öldürülmesine azmettirmek.
24 Nisan 1980'de polis memeru Hamdi Özipek ve kızı Hatice Özipek'in öldürülmesine azmettirmek
14 Nisan 1979'da Celal Aydın'ın Mazgirt'te öldürülmesini azmettirmek