Güncelleme Tarihi:
92 yaşındaki Sadık Arık askerlikten sonra Tekel’de çalışmaya başlamış. Uzun yıllar yaz aylarını yaylalarda geçirmiş. 6 çocuk babası Arık balığın bol olduğu zamanları anıyor. “Çok balık yedim. Derelerden, denizden toplardık” diyor. Yine kendi ektikleriyle beslenmiş yıllarca. Tarhana çorbası, mısır ekmeği eksik olmamış sofralarından.
İTİŞİRSEN TADI KAÇAR
Hiç çok malı, mülkü olsun istememiş. Arık, “Verilen işi yapacaksın, başkasıyla uğraşmayacaksın, kendi halinde çalışacaksın. Onunla bununla uğraşır, itişir kakışırsan tadı kaçar” diyor.
60 yıl evli kaldığı eşini kaybetmek Arık’ı sarsmış. Arık, “Yalnızlık bana çok tesir etti. Kadın geriye kalsa belki rahat edecek ama erkek mümkün değil. Eve geliyorsun, kuru. Kimse yok” diyor. Arık eşi vefat ettikten sonra evlenmeyi hiç düşünmediğini anlatıyor ve ekliyor: “Birini bulayım diye teklif eden de olmadı.”
35’E DÖNMEK İSTERDİM
“Geriye dönmek mümkün olsa hangi yaşta olmak istersiniz en çok?” sorusuna karşılık Arık, “35 yaşında olmak isterim ama şunu yapayım, bunu yapayım diye bir derdim yok. O zamanın şartlarına göre ne lazımsa onu yapardım” diyor.
“100 yaşını görmek ister misiniz?” sorusuna karşılık Arık, “Meşgulken günler geçip gidiyor, yaşlandığının farkına bile varmıyorsun. Bir yerin ağrımaya başlayınca yaşlılığı anlıyorsun. 100 yaşını görmek zor olur. Aletler çalışmaz. Şimdi merdiveni bastonsuz çıkabiliyorum ama o yaşta zor. ‘Artık yeter öleyim’ de demiyorum” diyor.
BİR BİR VEDA EDİYORLAR
Sadık Arık’ın kayınbiraderi İbrahim Zorban ise 94 yaşında. Hem akrabalar hem arkadaş. Beraber geziyor, camiye gidiyorlar. Zorban gençlikte çok sıkıntı, eziyet, açlık çektiğini anlatıyor. At arabacılığı yapan ‘Arabacı İbrahim’ diye bilinen Zorban, 6 çocuk büyütmüş ve eşi de sağ. O da deniz kıyısında elle tuttukları balıkları anlatıyor. “Balık çoktu, ele ne geçerse sepete atardık. Aletler sonradan çıktı” diyor. Uzun yaşamanın en zor taraflarından biri de yakınların, tanıdıkların vefat etmesi. Zorban, “Bir bir ölüyorlar. Zor oluyor tabii ki. Bir de yaşlılıkta ha dediğin yere yetemiyorsun” diye konuşuyor.
Üzülmeye değmez
YANIKLAR köyünde portakal, mandalina, greyfut ağaçları arasındaki evinde yalnız yaşayan Ayşe Kılınç, nüfus kağıdına göre 98 yaşında. Kendi hesabına göre ise yaşı 100’ü geçiyor. 5 çocuk büyüten Kılınç hayatı tevekkülle karşılıyor. “Fakirdik. Sonradan bir düzen kurduk kocamla. Yiyeceği vakit öldü adamcık. Vakit geldiğinde gideceğiz” diyor. Sofrasına kendi ürünlerini taşıdığını anlatan Kılınç, “Yaşlanınca hanım oldum. Günlerim oturmalı, ocak başında süzülmeyle geçiyor. Bazen komşularıma kayfeye giderdim. Gençlik günlerini özlüyorum da netçen. Hayat üzülmeye değmez” diyor.
Sarmısak, limon suyu
89 yaşındaki Hörü Sarı, oğlu ve ikiz torunlarıyla birlikte iki göz odada yaşıyor. Ovacık’ta doğan, Kayaköy’de büyüyen Sarı, eşi başka bir kadına aşık olup gidince 5 aylık oğluyla hayat mücadelesi vermiş. Yakın zamana kadar kış günleri, içine sarmısak ezdiği limon suyunu içermiş. “Anam da yoktu babam da. Çok zor bir hayat geçirdim. Tarlalarda tütün diktim. Ellere çalıştım. Ekin ektim, orakla biçtim, halı dokudum. Allah ne verdiyse onu yedik. Ama en çok gelincik, ebegümeci, ısırgan gibi otlarını. Çekmediğim rezillik, yapmadığım iş kalmadı. Aç da kaldım, susuz da” diye özetliyor koskoca hayatını. Hayatı sevdiğini gizlemiyor. Hörü Sarı, “Yaşamayı seviyorum. Allah bilir ama daha yaşamak isterim. Tabii bakan olursa...” diye ekliyor.
DOĞANŞAR’IN SIRLARI :BİRBİRİNİZE İYİ BAKIN
SİVAS Doğanşar’ın nüfusu yaklaşık 3 bin. 60 yaşın üzerindekilerin sayısı ise 1220. Ortalama yaşam süresi 83 yıl. Zor karasal ikliminin hâkim olduğu ilçede kışın nüfus 1100’e düşüyor. Kışın yaşlılar büyük kentlerdeki evlatlarının yanına taşınıyor. Şerife ve Cemal Topuz ise köylerinden ayrılmayanlardan. Çatpınarköyü’nde yaşıyorlar. İkisi de yaşıt, 85 yaşındalar. 5 evlat büyüten Topuz çifti şimdi oğullarıyla yaşıyor. Şerife Topuz uzun yaşamanın sırrını şöyle açıklıyor: “Ekmeğimizi, yağımızı, peynirimizi kendimiz yaptık. Çok yedik, çok çalıştık. Yaylalarda kaldık. Büyük şehire gitmedik, havalı yerlerde durduk. Balımız hep oldu. Pancar, yeşil fasulye, bulgur, lahana, madımak, armut, erik, vişnemiz de... Kuşburnundan marmelatı eksik ekmedik.” 07.00’DE GÜNE BAŞLARIZŞerife Topuz, “Uzun yaşamak iyi de elim ayağım tutmazsa hemen gideyim diyorum” diyor. 70 yıldır Cemil Topuz ile evli olduğunu söyleyen Topuz, “Eşler birbirine iyi baksın” öğüdü veriyor. Cemal Topuz da “Sabah 07.00’de kahvaltı eder güne başlarız” diyor.
İstanbul’a gitmem
Köyünden ayrılmayanlardan biri de iki çocuk annesi 88 yaşındaki Ayşe Serin. Çocuklarından biri İstanbul, diğeri ilçede yaşıyor. Hep Doğanşar’da yaşamış. 10 yıl önce eşini kaybeden Serin, “Kızım beni İstanbul’da yanında istiyor. İstanbul’un ne suyunu içebiliyorum ne yemeğini yiyebiliyorum. Yok gitmem... Burada arkadaşlarım çok bakıyor bana” diyor.
Dozer Hasan
87 yaşındaki Hasan Kuşak, gençliğinde kuvvetli olmasından ötürü ‘Dozer Hasan’ lakabıyla biliniyor. Lastiği patlayan traktörü tek başına kaldırması hâlâ anlatılıyor. 12 sene önce eşini kaybetmiş. Şimdi oğluyla yaşıyor.İSTANBUL CEZAEVİ GİBİGençliğinde İstanbul’da Perşembe Pazarı’nda hamal olarak çalışmayı denemiş, yapamamış. “İstanbul, ‘Sinop Cezaevi’ gibi geldi bana. Burası daha iyi. Hayvancılıkla, ekinle, otla uğraştık. Taş ustasıyım aynı zamanda. Yakındaki traverten yatağından dinamitle taş kırar, duvar örerdim. Zaten burada yaşam için gerekli her şey var. Tereyağ, yoğurt, et... Herkesi tanıyorum” diyor. Yaşlanmaktan şikâyeti yok. Şikâyeti istediğini yapamamak. Kuşak, “Çok yaşlandık. Yaşlandığım için her şeyi yapmak istiyorum ama gücüm yetmiyor. Kalbimde sorun var. Katiyen ameliyat olma dediler. Büyükşehirde bu kadar dinç kalamazdım. Büyükşehir buranın huzurunu vermez” diyor.
KAFANA TAKMA
Hasan Kuşak yatsı namazını kılar kılmaz yatıyor, güneş doğmadan kalkıyor. Her yere yürüyerek gidiyor. Saat takmayan Kuşak, “Yetişme derdim yok. Ne kadar olursa o kadar” diyor. Hayat felsefesi basit: Kafana takma, patırtıya, uğultuya kulak verme. Hasan Kuşak, yaşlanmakla ilgili şunları söylüyor: “Tabii ki güzel bir şey. Ye-iç-yat, tekaütüm. Sandalyeyi kapıya atarım, otururum. Laf etmeye parka, camiye gidiyorum. Torunlarım iş yaptırmıyorlar.”
Gençlikte neşeliydik
DOĞANŞAR Eskiköy’de yaşayan 88 yaşındaki Şakire Güventürk’ün yaşamı da çok çalışarak geçmiş. Hem tarlada çalışmış hem de inek, manda, keçi, koyun beslemiş. 6 evlat dünyaya getiren Güventürk, “Her şeyimizi kendimiz yaptık” diyor. Pancar çeşitleri, lahana, madımak, patates ve daha birçok sebze ve meyve yetiştiren Güventürk, “Kendimize göre yetiştiriyorduk, satma yoktu” diye ifade ediyor o günleri. Yeniden dünyaya gelse yine Eskiköy’de yaşamak istediğini anlatan Güventürk, “En çok buranın yaşamını, havasını seviyorum. İnsanları güzel. Komşuluk çok” diyor. Gençken hiçbir şeyin zor gelmediğini söyleyen Güventürk sözlerini şöyle sürdürüyor: “Beyim fakirdi. Birlikte mal ettik. Her işe kudretimiz yeterdi. Şimdi uşaklarımız bakıyor. Dizlerim tutmuyor. Ama doktora gitmeyi de bıraktım. Beyim yaşasaydı iyiydi. Arkadaş oluyordu bana.” Gençliklerinde yaylaya gidiş ve dönüşün davul-zurnalı, şarkılı, oyunlu olduğunu anlatan Güventürk, “Neşeliydik” diye anlatıyor.
BİTTİ