BAŞKAN'LIK KOMEDYASI -3ZÜĞÜRT TESELLİSİ İpin ucunu hepten kaçırdık!.. Oy sayımının arap saçına dönmesi yetmezmiş gibi, bunun ardından da yolsuzluk iddiaları kafaları karıştırdı. Palm Beach (Florida)'da, kiliselerde sağda solda sayılmamış sandıklar bulunuyor; posta ile gelecek oyların da sayılabilmesi için on gün daha beklenebilirmiş, vs. Bekle babam, bekle. Bu iş öylesine uzadı ki, bir anlamda
haber değerini yitirme yolunda gibi geliyor bana. Da... şu yolsuzluk ihtimali rezalete dönüşürse, işi tekrar alevlendirebilir. İster misiniz, "gökdelen" boyutlarında bir yolsuzluk hikâyesi patlak versin de, kendi derdimizi unutup aylarca bu meseleyle uğraşalım? Florida'da
seçim yenilenirse, iki aday arasındaki oy farkının en minimal orana düşmesi keyfiyetinin dayattığı bir eyalet yasası gereÄŸi. Ancak, ülke çapındaki oylar "ÅŸaibeli" hale gelirse, o zaman iÅŸler "kötü fena!" Eski DışiÅŸleri Bakanlarından Warren Christopher baÅŸkanlığında 70 kiÅŸilik bir Demokratçı heyet, mıntıka keÅŸfinde. Seçimden sonra, geleneksel olarak, görevini devredene kadar -seçim gününe kadar ise, "görevini fiilen sürdüren (incumbent) baÅŸkan idi- "lame duck" (topal ördek) diye anılan Bill Clinton'un konumu da ilginç. Tanrı bilir, "bulanık sular ocak ayına kadar durulur mu acep" diye merak ediyordur. Bu arada, tebessüm ettirici laflar ediyor: "Seçimler, bir tek Amerikalının oyunun dahi ne kadar önem taşıdığını gösterdi!" ????? "Bir tek Amerikalının oyunun ehemmiyetinin idraki için, 200 küsur yıl beklemek, ÅŸart mıydı? Ancak, bir tek "electoral vote"un seçim sonucunu etkilediÄŸi bir örnek var. Hayes, 1876'daki çok tartışmalı seyreden seçimi 1 tek "electoral vote" farkıyla kazanmıştı. Yaa!?.. Biz iyisi mi, Clinton'un evlere ÅŸenlik "züğürt tesellisi"ne boÅŸ verip "electoral vote" mekanizmasına bir göz atalım. Önce, kimler baÅŸkan olabilir? Anayasaya göre, ABD doÄŸumlu, 35 yaşını tamamlamış ve 15 senedir ABD'de yaÅŸayan herkes -kadın ya da erkek diye bir ayırım yok!- Beyaz Saray'a seçilebilir. Son bir rivayet, Clinton'un gözde dışiÅŸleri bakanı Madeleine Allbright'ın "ABD'de doÄŸmuÅŸ olmak" bölümünün deÄŸiÅŸtirilmesi için baÅŸvuruda bulunacağı. Malum, Çek asıllı olan M.Allbright son savaÅŸtan evvel eski Çekoslovakya'da doÄŸmuÅŸ, ailesi savaÅŸ sırasında batıya göçmüştü. M.Allbright sorulara kaçamak cevaplar vermiÅŸ, ama belli mi olur? Bu madde deÄŸiÅŸirse, sokaktan geçen herkes baÅŸkan olabilir demektir; yeter ki, kampanyayı finanse edecek kadar cebi ÅŸiÅŸkin olsun. ABD'nin ilk cumhurbaÅŸkanı, seçmenlerin oy birliÄŸi ile, 4 Åžubat 1789'da seçilmiÅŸti. Ancak, yerleÅŸik uygulama, seçimlerin, her dört yılda bir, kasım ayının ilk pazartesisini izleyen salı, (Dikkat! Hatalı olarak, "ilk salı"diye yazılıyor, yanlış. Zira, kasım ayının ilk günü salıya gelirse, o gün seçim olmaz, haftaya kalır!) günü yapılır. Son derece karmaşık bir süreç, (The Electoral College). En basit hatlarıyla izleyelim. BaÅŸkanlık seçimi dört aÅŸamadan geçiyor. Ä°lki, "delege seçimi". Demokrat (sembolü, "eÅŸek") ve Cumhuriyetçi (sembolü "fil") Partiler, kendi konvansiyonlarını (convention) toplayarak telegeler seçilir. Ulusal çapta parti konvansiyonuna delege seçimi için yollardan biri eyalet çapında yapılan "parti kongresi" (caucus), öteki yol ise "ön seçim" (primary). BaÅŸka parti üyelerinin ya da bağımsızların sızıp iÅŸleri bulandırmasını engellemek amacıyla, ön seçimde ancak partilerin kayıtlı üyeleri oy kullanabilir. Konvansiyon delegeleri, partinin hazırladığı "bildirge" (platform) için de oy kullanırlar. Unutmadan; iki türlü "delege" (delegate) var. Bir, "eyalet konvansiyonları"na gönderilen delegeler, ki, yöresel parti liderlerince tayin ya da parti kongrelerince (caucus) seçilmiÅŸ olabilirler. Ulusal konvansiyona gönderilen delegeler ise (demin belirttiÄŸim gibi) önseçimlerde veya eyalet konvansiyonlarında seçiliyor. Ä°kinci aÅŸama, baÅŸkanlık aday-adayları'nın (nominee) seçimi için gerçekleÅŸtirilen kampanya. Bu aÅŸamada, her parti en çok desteklediÄŸi adayı, baÅŸkan aday-adayı olarak seçer. Bu seçimi kazanmak ve aday (candidate) olmak için de, aday-adayının, kendi partisinin ulusal konvansiyonunda -ki, her seçim yılının ortasında yapılır- oyların çoÄŸunluÄŸunu alması gerek. Üçüncü aÅŸama, Beyaz Saray'da noktalanacak seçim için baÅŸlatılan kampanyadır. Ä°ÅŸin en heyecanlı, renkli ve kimi zaman ölçüsü kaçan ÅŸovlarla bezeli kısmı da bu. Kampanyanın sonunda, her Amerikan seçmeni oyunu kullanıyor. Amerikan baÅŸkanlık nihai seçimi iki aÅŸamalı. Ä°lkinde, sıradan seçmen, ikincisinde de "seçici seçmenler" oy kullanıyor. Seçim sonucunu resmileÅŸtiren "Ä°kinci Seçmenler Kurulu" toplam 538 kiÅŸi. Bu sayıyı oluÅŸturan eyaletlerin ikincisi seçmenlerinin sayısı da, o eyaletin ABD parlamentosunu oluÅŸturan iki kanat -Senato ve Temsilciler Meclisi- temsililerinin toplam sayısına eÅŸit. Washington D.C., Kongre'de oy temsiline sahip olmadığı halde, 3 adet seçmen oyu var. BaÅŸkan olmak için "oy çokluÄŸu" esası geçerli olduÄŸuna göre, 538 oyun 270'ini alan baÅŸkan adayı seçimi kazanıyor. Kritik olan, her eyaletin "electoral vote"unun belirleniÅŸinde, "1 oy fazla alan, tüm eyaleti kazanır" ilkesinin (the winner-take-it-all) geçerli oluÅŸu. Yani, farzedelim ki, feÅŸmekânca eyaletin (son krizdeki örnekte olduÄŸu gibi, Florida'nın) toplam 25 "electoral vote"u var. Toplam seçmen sayısı da, atıyorum, 1.500.000! Ä°lk seçimde, 751.000 oy alan partinin adayı, "electoral vote"ların tümünü, dolayısıyla da eyalette kullanılmış oyların hepsini toptan kazanmış sayılıyor. Ä°kinci kritik nokta, eyaletlerin "electoral vote" sayısının, toplam nüfusuna orantılı saptanması. Bu durumda, kalabalık, büyük eyaletler baÅŸkanlık yarışında anahtar rolü oynuyor. Çok basite indirgersek, "Texas'ı, California'yı ve de Florida'yı kazan, gerisini merak etme sen" gibi bir ÅŸey… Son aÅŸama, Ä°kinci Seçmenler Kurulu'nun oy kullanması. Her eyaletteki ikinci seçmenler, kendi eyalet baÅŸkentlerine giderek resmi oy pusulalarını doldururlar; seçmenlerin seçtiÄŸi adaya uygun olarak. Oy pusulaları Washington D.C.'ye gönderilir, oradan açılır, Kongre'de sayılır. Ve, resmi sonuç ilan edilir. Seçilen baÅŸkan ile baÅŸkan yardımcısı, ertesi yıl ocak ayının 20'sinde, Washington D.C.'de yemin ederek göreve baÅŸlar. ABD'de iÅŸler öyle karıştı ki, az da olsa sistemi açıklamak farz oldu. Ä°stediÄŸiniz kadar basitleÅŸtirmeye çalışın, yine de sıkıcı bir süreç, maddi-manevi tüketen bir maraton. Koca bir sene, Amerikan halkı patlamış mısır ve buzlu çay eÅŸliÄŸinde, parti kongreleri, konvansiyonlar falan derken, neyin nerede olduÄŸunu unutur. Ancak, bu yılki gibi, yavan, heyecansız bir kampanya, yakın tarihte, hiç olmamıştı. Zaman zaman, kendi kendimi, "Yahu, seçim olmayacak mıydı?" derken yakaladığımı hatırlıyorum. Adaylar birbirinden vasat, orta halli Amerikalıların da ekonomik yönden tuzu kuru olunca, hemen kampanya hem de seçim sandıklarına ilgisizliÄŸin nedenini, bir nebze de olsa, anlamak mümkün. Gelin görün ki, oyların sayılamaması, bu heyecan eksikliÄŸini fazlasıyla telafi edecek sanki. Tabii, yüz kızartıcı bir fars'a dönüşmezse… Bu gidiÅŸin ilk iÅŸaretlerinden biri, ABD'nin azılı hasmı Fidel Castro'nun, "Yardım için uzman göndereyim mi?" çaÄŸrısı. Sahiden ciddi olabilir mi dersiniz? Ama, dünyanın dört köşesinde diÅŸini geçirebildiÄŸi her devleti "muz cumhuriyeti"ne dönüştüren ABD'ye, bu sefer "ABD birer muz cumhuriyeti oldu" diyenlerin birikmiÅŸ intikamlarını aldığı kesin. Küba'nın siyaset sahnesinde arz-ı endâm ettiÄŸinden bu yana, sanırım, 10'uncu "baÅŸkan"ını karşılamaya hazırlanan Castro'nun, ilginç bir gözlemi var: "Bütün ABD baÅŸkanları 1'inci görev sürelerinde, 2'nci defa seçilmeyi düşünür. Bu yüzden de, ilk bölümde çok temkinli davranırlar." Eh, ne de olsa, Fidel "insan sarrafı" deÄŸilse bile, "baÅŸkan sarrafı"… Tespit doÄŸru da, her baÅŸkanın Beyaz Saray'daki ikameti 8 yıl olamıyor. Beyaz Saray'da en kısa kalan baÅŸkanı biliyor musunuz? Ben ilk öğrendiÄŸimde, resmen, gülmekten gözlerimden yaÅŸ gelmiÅŸti. William Henry Harrison 1841'de baÅŸkan seçildiÄŸinde 70'ine merdiven dayamıştı. BaÅŸkanlık yeminini ifa ederken zatürreeye yakalandı, bir ay sonra öldü. Yaa… Neyse ki, torunu Benjamin Harrison 1889'da Cumhuriyetçi Parti'den baÅŸkan olup bir dönem görev yaptı. Harrison'a inat, Franklin Roosevelt tam dört kere seçildi: II. Dünya Savaşı ÅŸartlarının mecbur kıldığı olaÄŸanüstü bir durumdu bu. (Malûm, Amerikan anayasası baÅŸkanın iki kereden fazla seçilmesine izin vermiyor.) F.Roosevelt 1933-1945 yılları arasında, tam 12 sene, 1 ay ve 8 gün baÅŸkanlık yaptı. Demokrat Parti'den, 32'nci baÅŸkan olan F.Roosevelt, Harvard'da okudu; Columbia Law School'a gitti, baroya kayıtlı bir avukattı. 1920'de James Cox'un yanında "baÅŸkan yardımcı"lığı için yarıştı; kaybettiler. Ä°zleyen uzun yıllarda avukatlık yaptı. Çocuk felcine yakalandı, bacaklarını kaybetti. Ama, baston ve koltuk deÄŸnekleri ile yürümeyi öğrendi. Dikkat ediniz, Roosevelt'in baÅŸkan olarak ayakta çekilmiÅŸ pek fotoÄŸrafı yoktur. Ve muhtemelen, Roosevelt, felçi iken Beyaz Saray'a seçilen ilk ve son baÅŸkandı. Åžu günlerdeki moda deyiÅŸle, pek çok "ilk"e imza attı: "New Deal", federal hükümetin iÅŸ dünyası üzerindeki hâkimiyetini bir dizi önlem, işçi kesiminin örgütlenme haklarını ve toplu pazarlık gücünü artıran kanun deÄŸiÅŸiklikleri gibi. F.Roosevelt, görevi mart ayında (4 Mart 1933) devralan "son", ocak ayında (20 Ocak 1937) devralan da "ilk" baÅŸkandı. Radyodan "ocak başı sohbetleri"ni "ilk" o baÅŸlattı. TV'de "ilk canlı yayın'a çıkan da yine F.Roosevelt oldu. II. Dünya Savaşı'nda, müttefik devletlerin liderleri ile buluÅŸmak amacıyla, Casablanca, Quebec, Tahran, Kahire ve Yalta'ya giderek, "harp zamanı yurt dışına çıkan "ilk" baÅŸkan oldu. Hastalığı nedeniyle nakl-i mekân etmeseydi, 16 seneyi Beyaz Saray'da geçiren "ilk" baÅŸkan olacaktı; ama ömrü vefa etmedi. Roosevelt ismi, baÅŸkanlık tarihinde tek deÄŸil. 1901-1909 yılları arasında, Cumhuriyetçi Parti'den baÅŸkan olan Theodore Roosevelt, F.Roosevelt'in kuzeni ve Amerikan tarihinin en çok saygı gören "First Lady"lerinden Eleanor Roosevelt'in amcası idi. Seçim kampanyası sırasında vurulduÄŸu halde iyileÅŸmesi ve kazanması bir "ilk" idi. Görevde iken 1906'da yurt dışına, Panama'ya giderek bir baÅŸka "ilk"i daha gerçekleÅŸtirdi. Bence, T.Roosevelt tarihe, ünlü "I annex Florida, then, let the Congres debate!" (Ben Florida'yı ilhak ederim, sonra Kongre istediÄŸi kadar tartışsın" sözüyle geçti. Demokrasi anlayışı ne kadar ilginç deÄŸil mi? (Tuhaftır, dön dolaÅŸ, Florida'ya gelip takılıyoruz…) Ancak, tüm dünya ile alay edercesine, Nobel Barış Ödülü'ne layık görülen "ilk" baÅŸkan oldu. Beri yandan, hayatında çok ÅŸirin bir nokta da var: Ä°smi bir oyuncaÄŸa verilen "ilk" baÅŸkandı: MeÅŸhur oyuncak ayı "Teddy Bear", Theodore Roosevelt'den gelir, zira "nick name"i "Teddy" idi. Amerikalılar, hayatın asık suratlı veçhelerinin yanı sıra "matrak" yönlerine de eÅŸit ölçüde ehemmiyet verebiliyorlar. Bir sakınca görmüyorlar. Kimbilir, baÅŸka ülkelerin, milletlerin zirvelerinde ne ilginç öyküler yaÅŸandı. Ancak, Amerikalılar tüm bunların kaydını tutuyor, hiçbiri atlamıyor. "En büyük" olmak da, doÄŸal olarak dikkat çekiyor. "Ä°lk"ler ve "komiklikler"in devamında da, daha ne gülünesi minik anektodlar var. Azzzz sonra… Jülider ERGÃœDER - 27 Kasım 2000, Pazartesi Â
button