Güncelleme Tarihi:
İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde, Ayrımcılığa Karşı Kadın Hakları Derneği (AKDER) tarafından düzenlenen ‘28 Şubat’lar Bin Yıl Sürmez’ başlıklı toplantıya katılan Erdoğan, önceki gün vefatının 4’üncü yıldönümü olan eski başbakanlardan Prof. Dr. Necmettin Erbakan’a rahmet dileyerek başladığı konuşmasında özetle şunları söyledi:
DEMOKRASİ KATLİAMI
“Karanlık tarihler, acı yıldönümleri vardır. Cumhuriyet dönemine baktığımızda, 1960, 1971, 1980 hep böyle tarihlerdir. Bir de 1997 var tabii. 28 Şubat 1997. Bundan tam 18 yıl önce bugün, Türkiye bir demokrasi faciası, bir demokrasi katliamı yaşamıştır. Adına ‘postmodern darbe’ dediler. Ama aslında bu, milletin değerlerine, inançlarına, kültürüne karşı başlatılmış fütursuzca, nobranca bir saldırıydı. 28 Şubat, bu konuda bir ilk değildi, son da olmadı. Milli Şef özlemi içinde olanlar 1960 darbesini... Ve bunun peşinde olanlar, neyin peşindeler ise 28 Şubat’ı yapanlar da aynı şeyin peşindeydiler. Onun izdüşümü olan 1980 darbesini yapanlar neyi murat ediyorlarsa, 28 Şubat’ı gerçekleştirenler de aynı gayeyi taşıyorlardı. Aynı şekilde 17-25 Aralık darbe teşebbüsünde bulunanlarla 28 Şubatçıların hiçbir farkı yoktu. Görünüşte belki isimler farklıydı, yöntemler farklıydı, söylemler farklıydı ama amaç hep aynıydı. Amaç, ülkenin yönetimini millete vermemekti. Amaç, milletin kendi inancıyla, kendi tarihiyle, kendi değerleriyle, kendi kültürüyle kendi yönetimiyle söz sahibi, iktidar olmasını engellemekti. Bunu başarabildiler mi, hayır.
BEN DE BEDEL ÖDEDİM
Onlar bedel ödediler, onlar çok acı çektiler. Üniversite kapısında başörtüsü hoyratça çekilerek alınmak istenen yavrularımızın gözyaşları hiçbir zaman unutulmayacak. Onlarını annelerinin feryatları, gözyaşları hiçbir zaman unutulmayacak. Önlerine katsayı duvarları örülerek, kaymakam, hâkim, vali, doktor, mühendis olması engellenen imam hatipli öğrencilerin ahı, bunun müsebbiplerini hiçbir zaman rahat bırakmayacak. Tabii bunu ancak bedel ödeyen anne, babalar bilir. Bedel ödemeyen bilmez. Ben de bir baba olarak bedel ödedim. Benim 3 tane yavrum katsayı engeliyle ülkemde okuyamadı. Yüksek puan almalarına rağmen katsayı engeli sebebiyle okuyamadılar. Çünkü gördük, öz yurdunda garipsin öz vatanında parya. Öyle bir noktaya gelmişti. Ama ne oldu? Bunlar yavrularımızı evsahibi yaptılar, yani ilim sahibi yaptılar. Gittiler Avusturya, Almanya, Amerika, İngiltere’de okudular. Master, doktora yapıtlar.
VİCDAN MAHKÛMLARI
Seçimle işbaşına gelmiş bir hükümetin, halkın oylarıyla iktidara gelmiş siyasi partilerin meşru haklarını, kirli senaryolarla, iftiralarla, kumpaslarla ellerinden alanları bu millet asla affetmeyecek. Rejimi koruyoruz bahanesiyle milleti soyanlar, ülkenin kaynaklarını birilerine peşkeş çekenler, tarih önünde asla kendilerini ibra edemeyecekler. Nasıl bu millet Milli Şef dönemini kabus gibi hatırlıyorsa, 1960 darbesini yapanları 55 yıl sonra dahi lanetle anıyorsa, 1980 darbesini yapanları 35 yıl sonra sorguya çekiyorsa, 28 Şubat’ın failleri de aynı şekilde maşeri vicdanda mahkum olmuşlardır. 28 Şubat’ı yaptıktan sonra, kendilerini öylesine güçlü, öylesine muktedir görüyorlardı ki ‘28 Şubat bin yıl sürecek’ diyorlardı. Bunlar keramet sahibi. Kerametlerini de gördük. Yalancının mumu yatsıya kadar yanıyor.
‘YARASA’ DİYORLARDI
Kendilerince kuytulara, karanlık köşelere mahkûm ettikleri insanların akıbetlerinden öylesine emindiler ki onlara ‘yarasa’ diyorlardı. Aynı şekilde, 28 Şubat’ı yaparak hedef aldıkları tüm değerlerin sembollerinden biri olarak gördükleri şahsımın siyasi hayatımı bitirdiklerine öylesine emindiler ki ‘Muhtar bile olamaz’ diye manşetler atıyorlardı. Bugün şöyle bir geriye dönüp baktığımızda, 28 Şubat’ın da aynı çizgide başlatılan daha pek çok teşebbüsün de akamete uğradığını, boşa çıktığını görüyoruz. Bu millet, 28 Şubat’ların değil, kendi iradesinin bin yıl süreceğini, eline geçen her fırsatta haykırmıştır, göstermiştir. Bu millet, kendi iradesine saygı duyanı, kendisine hizmet edeni, değil muhtar, memlekete Cumhurbaşkanı yaptığını göstermiştir.”
Ağlatan belgesel
AYRIMCILIĞA Karşı Kadın Hakları Derneği (AKDER) tarafından düzenlenen ‘28 Şubat’lar Bin Yıl Sürmez’ başlıklı toplantının başında bir belgesel gösterildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasına başlamadan önce hapis cezası almasına neden olan şiirin dizelerinin de yer aldığı belgeseli izledi. Duygulu anlar yaşayan Erdoğan, gözyaşlarına hâkim olamadı.
Teşekkür ediyorum
CUMHURBAŞKANI Tayyip Erdoğan, Abdullah Öcalan’ın PKK’ya silah bırakma çağrısıyla ilgili “Silahların bırakılması çağrısı, bizler için çok çok önemli bir beklentiydi. Bu demokratik açılım süreciyle başlayan bir çağrıdır. Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi’yle başlayan bir çağrıdır. Şimdi de Çözüm Süreci’yle devam eden ve noktalayalım diye hasretle beklediğimiz bir çağrıdır” dedi. Suudi Arabistan’a hareketi öncesi Atatürk Havalimanı’nda basın toplantısı düzenleyen Erdoğan, şunları söyledi: “Ben teşekkür ediyorum. Silahların bırakılması çağrısı bizler için çok çok önemli bir beklentiydi. Çağrılar güzeldir, bu uygulama seçim öncesinde araziye ne kadar yansıyacak. Bundan önce mart seçimlerinde maalesef yansımadı, cumhurbaşkanlığı seçiminde yansımadı. Temennim odur ki yapılan açıklamaların arkasında durulur. Burada silahın bırakması gereken bölücü terör örgütünün mensuplarıdır. Güvenlik güçlerimizin silahı bırakması bekleniyorsa bu ham hayaldir.
2 MAYMUN OYNANIYOR Burada ikili görüntü söz konusu. Yalçın Bey (Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan) ile açıklama yapanların açıklamaları farklı. Eş Başkan’ın (HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş) yaptığı açıklama farklı. Burada iki maymun oynanıyor. Bunların oturmuş bir ilkesi yok. İlkeli bir tavır içerisinde olsalar, Akdoğan’ın yanına gelen kişinin yaptığı açıklamalarıyla Eş Başkan’ın açıklamaları aynı olurdu. Kendilerini check etmeleri gerekir. Başbakan Yardımcısı’nın yaptığı açıklama ortadadır. Her şey eninde sonunda uygulamaya dayalıdır. ”