Güncelleme Tarihi:
Ünlü yazar "İstanbul'dan Merhaba" başlıklı yazısında Filistin ve İsrailli liderlerin tarihi görüşmeler yaptığı ABD başkanlarının yazlık konutu Camp David'in Türk-Amerikan ilişkilerinin düzelmesine vesile olacak toplantılara ev sahipliği yapması gerektiğini söyledi.
İşte Friedman'ın makalesi:
"Türkiye’yi, insanlarını, kültürünü, yemeklerini ve hepsinden öte modern yani seviyorum. Avrupa ve Ortadoğu’nun birleştiği noktadaki modern, laik, Müslüman, demokratik olmaya çalıştığı gibi Arap dünyası, İsrail ve Batı’yla iyi ilişkilerini bulunan bir Türkiye fikrini seviyorum.
11 Eylül’den sonra “Bin Ladinciliğe” karşı Türk modelini panzehir olarak destekleyenlerden biriydim. Dahası, Türkiye’yi en son ziyaret ettiğim 2005 yılında, yetkililerle yaptığım tüm görüşmeler Ankara’nın Avrupa Birliği’ne (AB) üyelik çabaları üzerineydi. O yüzden, o günlerden bugüne gelip de, Türkiye’nin İslamcı hükümetini AB’ye değil de İsrail’in karşısındaki Hamas-Hizbullah-İran cephesine üye olmaya odaklanmış gibi görmek oldukça şaşırtıcı.
Peki nasıl bu noktaya gelindi?
Bir dakika bekle Friedman. Türk yetkililer bunun çok abartılı bir yorum olduğunu söylüyorlar.
Haklısınız. Abartıyorum ancak çok da değil. Son birkaç yılda Türkiye’nin içinde ve çevresinde ortaya çıkan güç boşlukları, Türkiye’nin İslamcı hükümetini Batı ile Doğu arasındaki denge noktasından saptırdı. Bunun çok ciddi sonuçları olabilir. Türkiye’nin dengeleyici rolü, dünya politikasında istikrar sağlayıcı en önemli faktörlerden biri. İstanbul’a gelince tüm bu boşluklar doğru biçimde doldurulmazsa Türkiye’yi kaybetme yolunda olabileceğimizi bana gösterdi.
TÜRKİYE’Yİ SARAN BOŞLUKLAR
Türkiye’yi meşgul eden ilk boşluk AB’den kaynaklanıyor. Brüksel, Türklere 10 yıl boyunca AB’ye üye olmak istiyorlarsa hukuk, ekonomi, azınlık hakları ve sivil-askeri ilişkilerinde reformlar yapması gerektiğini anlattı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hükümetinin sistematik olarak yerine getirdiği reformlardan sonra ise Ankara’ya şu mesajı gönderdi: “Yoksa size kimse söylemedi mi? Biz bir Hıristiyan kulübüyüz. Müslümanlar giremez”
AB’nin Türkiye’yi reddetme hatası, Ankara’nın İran ve Arap dünyasına yakınlaşmasında büyük rol oynayan temel faktörlerden biri.
Ancak Türkiye Güney’e bakmaya başladıkça, başka bir boşlukla karşılaştı: Arap-Müslüman dünyasında liderlik yokluğu. Mısır başıboş durumda, Suudi Arabistan uyuyor. Suriye çok küçük, Irak ise çok hassas. Erdoğan, Gazze ablukası konusunda İsrail’e karşı çok sert bir tavır alarak ve ablukayı aşmak isteyen Türk filosuna sessizce destek vererek, Türkiye’nin Arap dünyasında nüfuzunu ciddi derecede artırabileceğini fark etti.
Maalesef, Erdoğan’ın Arap ülkelerindeki popülerliği demokrasi, modernizm ve İslam’ın bir sentezini sunmasından değil, ancak İsrail’i işgali yüzünden yüksek sesle eleştirmesinden ve Filistin Devleti’nın kurulması için gerçekten çaba gösteren Filistin Yönetimi yerine Hamas’ı övmesinden kaynaklanıyor.
İSRAİL’İN ÇIKMAZI
Tel Aviv’in Filistin sorununu çözmede yaratıcılığını ortaya koyamaması, bir başka tehlikeli boşluğu oluşturuyor. Ancak Erdoğan’ın İsraillileri katiller olarak kınarken, Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından savaş suçları işlemekle hedef gösterilen Sudan Devlet Başkanı Ömer El Beşir’i ve hükümeti oylarının yeniden sayılmasını isteyen binlerce İranlıyı öldürüp hapislere atan İran Devlet Başkanı Mahmud Ahmedincad’ı konuk etmesi çok rahatsız edici.
TÜRKİYE’DEKİ BOŞLUK
Son olarak, Türkiye’nin içinde bir boşluk var. Laik muhalefet partileri son 10 yılın büyük bir kısmında karışıklık içindeyken, ordu kayıt edilen telefon görüşmeleriyle yıldırılmış, hükümetin baskılarından yılan basın ise otosansüre başlamış durumda. Eylül ayında, Erdoğan hükümeti ülkenin en büyük, en nüfuzlu ve en eleştirel basın grubu, Doğan Yayın Holding’i dize getirmek için 2.5 milyar dolar (3.918 milyar TL) vergi cezası kesti. Aynı zamanda, Erdoğan yakın zamanda yaptığı konuşmalarda halk desteği sağlamak için İsraillileri katiller olarak lanse etti.
Bunlar üzücü gelişmeler. Erdoğan akıllı, karizmatik ve çok faydacı olabilen bir lider. Bir diktatör değil. Erdoğan’ın Arapların en çok destek verdiği lider olduğunu görmek isterdim, ancak Arap radikallerden daha radikal davranan ve Hamas’a destek veren değil demokratik olmayan Arap liderlerim kıyasla demokrasiyi savunan ve Filistinlilerle İsrail arasında arabuluculuk yapan biri olarak.
Rahatsız edici olan, Erdoğan’ın bu konumda bulunmaması. Belki ABD Başkanı Barack Obama Erdoğan’ı bir hafta sonu için yazlık konutu Camp David’e çağırarak ilişkiler uçurumdan aşağı yuvarlanmadan önce durumu düzeltmeli."
CAMP DAVID'İN ÖNEMİ NEDİR?
ABD Başkanları'nın Maryland eyaletindeki dağlık arazide bulunan yazlık konutu olan Camp David, politik geçmişte önemli olaylara sahne olmuş bir yer. 1978'de, İsrail ile Mısır arasındaki barış antlaşması burada imzalandı. İki ülke arasında, Altı Gün Savaşı'ndan sonra başlayan görüşmeler ilk olarak İsrail Başbakanı Menahim Begin ve Mısır Devlet Başkanı Enver Sedar arasında yapılmış, ardından Arap dünyasının temsilciliğini Filistin Yönetimi'nin eski Başkanı Yaser Arafat devam ettirmişti.
Sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Körfez Savaşı ardından Camp David'e konuk olmuştu. Özal, dönemin ABD Başkanı George Herbet Walker Bush ile Türkiye ve ABD arasındaki stratejik işbirliği kapsamında özel görüşmelere yapmıştı.