Güncelleme Tarihi:
Viyana merkezli Uluslararası Basın Enstitüsü’nün (IPI) Türkiye Ulusal Komitesi’ni de oluşturan derneğin dün yayınladığı açıklama şöyle:
“Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna'nın Radikal gazetesi muhabiri İsmail Saymaz'a tehdit ve hakaret içeren bir e-posta göndermesiyle ilgili gelişmeleri kaygıyla takip ettik.
Dün bu e-postayı kendisinin göndermediğini, ancak bazı ifadelere katıldığını belirten Vali Tuna, bugün e-postayı kendisinin yazdığını kabul etti, ‘süratle kamuoyuyla paylaşılması oldukça manidardı’" dedi.
Konunun ‘resen incelemeye alındığını’ açıklayan İçişleri Bakanı Muammer Güler'in bu hızlı kararını olumlu buluyoruz.
Görevini yapan ve bugüne dek kamu yararına birçok habere imza atan bir gazeteciye ‘Oğlum İsmail’ diye hitap eden, ‘alçaklıkla’ suçlayan, ‘Bir daha aynı şekilde yorum yaparak bu konuyu işlersen sen adi ve şerefsizsin. Yerin altı da var unutma, eninde sonunda orada görüşeceğiz’ diye tehdit eden ve belki de en vahimi, kamuoyuna yalan söylediği kendi açıklamalarıyla sabit olan Tuna'yı kınıyoruz.
Bir hukuk devletinde valinin görevi gazetecileri tehdit ederek onları halkın bilgi ve haber alması yönündeki faaliyetlerini yapamaz hale getirmek ve basın özgürlüğünü ortadan kaldırmak olamaz.
Vali görevinin sınırlarını ihlal etmiştir; kendisiyle ilgili gerekli müeyyidenin uygulanacağını umuyoruz.”
BÖYLE AÇIKLAMALAR GAZETECİYİ TEHDİT ETMEKTİR
ABD’li basın özgürlüğü savunucusu ve Gazetecileri Koruma Komitesi’nin (CPJ) eski Genel Direktörü Ann Cooper da medyaya yönelik baskının Türkiye’nin imajını zedelediğini belirterek, “Basına yönelik eleştiri, eleştiri sınırını geçmemeli. Eskişehir Valisi’ninki gibi açıklamalar gazeteciyi tehdit etmektir” dedi.
Cooper, İstanbul’daki temaslarının ardından dün Türkiye ziyaretinin ikinci durağı olan Ankara’ya geldi. CPJ’nin çalışmaları kapsamında Adalet Bakanlığı yetkilileri ile görüşen Cooper, ABD’nin Ankara Büyükleçiliği’nde düzenlenen bir toplantıda diplomasi muhabirleriyle buluştu. Cooper, şu mesajları verdi:
--Türkiye’ye en son 1999 yılında geldim. O günden bu yana değişen pek bir şey yok. O zaman da Türkiye’de gazeteciler hapisteydi. Bugün de hapisteler. O günlerde hükümet gazete sahiplerini baskı oluşturmak için kullanıyordu, bugün de.
-- Gelişen sosyal medya da gazeteciler için bir baskı oluşturdu. Başbakan Erdoğan’ın ve Türk yetkililerin Twitter gibi sosyal medyayı ve uluslararası basını hedef alması endişe kaynağı. Medyaya yönelik baskı Türkiye’nin imajını zedeledi.
-- (Eskişehir Valisi’nin Radikal muhabirine mektubu) Hükümetler, siyasiler her yerde basını eleştirirler. Ben de eleştirildim. Ama hiçbir zaman işimi kaybetme korkusu yaşamadım. Basına yönelik eleştiri, eleştiri sınırını geçmemeli. Bu (valinin açıklaması) sert bir açıklama. Bu tür açıklamalar medya özgürlüğüne yardımcı olmaz. Gazeteciyi tehdit etmektir.
Cooper, geçen yıl CPJ’in yayınladığı tutuklu gazeteciler raporuna hükümetin, “Gazetecilik faaliyetinden değil başka suçlardan tutuklular” yanıtını da değerlendirdi. Cooper, “Gazetecileri Koruma Komitesi gibi örgütler son derece dikkatli rapor hazırlarlar. Bir gazeteciyi işinden dolayı tutukludur demeden önce iyi araştırırlar. Çalışmaları sağlamdır.”