Güncelleme Tarihi:
Türk ortağı tarafından dolandırılan, mafyadan tehdit alan İngiliz gazeteci beş yıldır hukuk mücadelesi veriyor.
Robert Ellis ilk kez 1983 yılında tatil için geldiği Türkiye'ye hayran kalıp 1986'da, Danimarkalı eşiyle Alanya'ya yerleşti. Danimarka'nın önde gelen gazetelerinde Türkiye lehine yazılar yazdı. Derken bir iş kurdu. Kısa sürede ortağı tarafından dolandırıldı. Ölümle tehdit edildi. İngiliz gazeteci, 5 yıldır bu konuda hukuk mücadelesi veriyor. Ellis'in, mücadelesinde Bülent Ecevit'in devreye girmesi bile bugüne kadar bir yarar sağlamadı. Şu anda Danimarka'da bulunan İngiliz gazeteci, bunun artık kendi mücadelesinden çıkıp, Türkiye'deki yolsuzluklarla savaşma mücadelesine dönüştüğünü söylüyor.
Danimarka'da ikamet ederken, sık sık seyahat ettiği ve çok sevdiği Türkiye'de, Alanya'ya yerleşerek yabancı sermaye ile iş kurma kararı alan İngiliz gazeteci Robert Ellis, ortağı Nail Kavaz tarafından dolandırılınca Türk adaletine başvurdu. Ancak 5 yıldır sürdürdüğü hukuk savaşı, Başbakan Bülent Ecevit, Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan, İçişleri Bakanı Sadettin Tantan ve Başbakanlık Baş Danışmanı Ertuğrul O. Çırağan'ın devreye girmesine rağmen halen çözülemedi. Alanya'da görevli emniyet müdürü ve bazı resmi görevlilerin rüşvet taleplerini geri çevirip Alanya'dan sürülmelerini sağlayan Robert Ellis'i, mafya ölümle tehdit etmeye başladı.
Danimarka'da Türkiye lehine yazdığı yazılarla, ülkemizin Avrupa Birliği ile ilişkileri ve PKK'ya karşı mücadelesi konularında hep yanında olan, Türkiye'nin Kopenhag'da görev yapmış büyükelçileri ve Başbakan Bülent Ecevit tarafından yakından tanınan İngiliz gazeteci, mücadelesinin kendi özel mücadelesi olmaktan çıktığını, Türkiye'deki yolsuzluklar, rüşvet ve yabancı sermayenin korunması mücadelesi haline geldiğini söyledi. Robet Ellis, Danimarka'nın Birkerod şehrindeki evinde Hürriyet gazetesine başından geçenleri şöyle anlattı:
ECEVİT’LE TANIŞMA
- Robert Ellis kimdir?
- Ben bir İngiliz vatandaşıyım, 1966'da Danimarka'ya geldim. Danimarka'da HF adı altındaki Ticaret Lisesi sistemini kurdum. Danimarkalı eşimle evlendikten sonra bu ülkede kalarak doçent olarak görevime devam ettim. 1974 yılında, Danimarka'nın Zambiya'daki eğitim projesinin başına getirildim.
- Peki Türkiye fikri nereden geldi?
- 1983 Yılında ilk kez Türkiye'ye tatile gittim ve çok sevdim. Her yıl birkaç kez gitmeye başladım. 1986'da Alanya'da bir ev aldım ve oraya yerleşmeye karar verdim. Eşim de Türkiye'den Danimarka'ya konfeksiyon üzerine ihracata başladı. 1995'de Danimarka'nın en yüksek trajlı Politiken, Berlingske Tidende ve Information gazetelerinde Türkiye lehine haberler ve yorumlar yazmaya başladım. Yazılarımı takip edip Ankara'ya bildiren Türk Büyükelçiliği'yle iyi ilişkiler kurdum. 1997 yılında ilk kez Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit ile tanıştım. İlişkim halen devam ediyor. Her yazımın kopyasını ona da gönderiyorum.
OLAY ÖRTBAS EDİLİYOR
- Türkiye'de iş kurma fikri ne zaman başladı?
- 1995 yılında Alanya'da tanıştığım Erzurumlu Nail Kavaz ile yabancı sermayeli bir turizm şirketi kurmaya karar verdim. 'N & R Group Ltd' adlı yasalara uygun bir şirket kuruldu. Nail Kavaz şirketin genel müdürü oldu. Ayrıca iskeleye yakın ‘‘Clup Manhattan’’ diye modern bir diskotek açtık.
- Başınıza gelen şey yalnızca doladırılmak değil. Sonrası da var.
- Biz yabancı sermaye ile çok sevdiğimiz Türkiye'de bir iş kurmak istedik ve ben yazılarımla Türkiye'ye destek olmak istedim. Ancak ortağım beni dolandırdı. Ortalıkta elini kolunu sallaya sallaya gezdi kimse bir şey yapamadı. Oysa haciz koydurmama rağmen Jaguar arabası evinin önünde duruyordu. Ben gittim arabanın yanında resim çektirdim, polis arabayı bulamadığını söylüyordu. Türkiye yeni bir kurtuluş savaşı veriyor. Şimdi yolsuzluklar ve çetelerle savaşıyor. Benim olayım küçük bir Susurluk olayı. Ortada yolsuzluklar var, emniyet başta olmak üzere yetkililer olayı örtbas etmeye çalışıyorlar. Ortağımdan rüşvet aldığı tespit edilen Emniyet Müdürü Ayhan Pomuk ve Terörle Mücadele Şube Müdürü Komiser Hakan görevinden alındı. Büyük yabancı sermaye firmaları Türkiye'den kaçıyor. Hepsinin başına buna benzer olaylar geliyor çünkü. Ben ve eşim ölümle tehdit ediliyoruz, evimize mafya geldi. Tetikçiler bizi takip ediyor, öldürmek istiyorlar. Evimiz iki kez tahrip edildi.
TEK UMUDUM GAZETENİZ
- Başbakan Ecevit ve İçişleri Bakanı Tantan'ın sizini davanızdaki rolü nedir?
İngiltere'nin Ankara Büyükelçiliği Türk Dışişleri'ne iki kez nota verdi ama cevap alamadı. Bunun üzerine Başbakan Bülent Ecevit'e başvurdum. Ecevit, korunmamız ve hakkımızın aranması için, Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'a talimat verdi. Şayet bir Başbakan ülkesine yabancı sermaye getirmiş bir kişinin dolandırılması ve ölüm tehditlerine karşı bir şey yapamıyorsa, nerede kaldı bu devletin gücü? Bu olaylar benim şekerimi artırdı. Ben Türkiye'yi seviyorum. Yıpratılmama karşın hep mücadele verdim ve mücadelem uluslararası platformda da devam edecek. Türkiye'de çıkarılan Af yasası dolandırıcıların, soyguncuların, çetelerin işine yaramıştır. Türkiye bundan büyük zarar görecektir. Uluslararası Barolar Birliği bile Ankara'daki barolar birliğine yazı yazarak, benim savunmamın yapılamamış olmasını kınadı. Türkiye'nin yabancı sermaye ve yatırıma ihtiyacı var. AB adayları içinde yabancı yatırım açısından en kötü durumdaki ülke Türkiye. Ben Türk adaletine güvenmek istiyorum. Ve Türkiye'de ses getiren Hürriyet'e bu sorunu anlatmaktan başka çare bulamadım.
Ortağım, avukatım, kayyumlar, herkes tehdit etti
1995 yılında Alanya'da tanıştığım Erzurumlu Nail Kavaz ile yabancı sermayeli bir turizm şirketi kurmaya karar verdim. Nail Kavaz şirketin genel müdürü oldu. Ayrıca ‘‘Clup Manhattan’’ diye modern bir diskotek açtık. Danimarka'daki evimi ipotek edip krediler aldım. Benim Danimarka'dan aldığım kredilere karşılık bana ödemesi gereken senetleri ödemedi. Beni tam 600 bin dolar dolandıran Nail Kavaz'ın genel müdürlükten atılması için mahkemeye başvurdum ve mahkeme kararı ile genel müdürlüğü iptal edildi.
Bunun üzerine, Ankara'da Deniz Baykal'ın yakın adamı olan CHP milletvekili adayı Avukat Yavuz Selim Sarıibrahimoğlu ile davamı alması için anlaştım. Kendisine 10 bin mark ve masraflar için 2 bin 500 mark, toplam 12.500 mark ödedim. Bu arada Nail Kavaz kaçmıştı ve paramı ödemek istemiyor, beni sürekli tehdit ediyordu. Üstelik şirket toplantısında alınan bir karara rağmen Emlak Bankası'ndan usulsüz krediler almıştı.
Nail Kavaz'dan gelen tehditler üzerine, Türkiye'nin Kopenhag Büyükelçisi Turan Moralı aracılığı ile Vali'den ve Emniyet Müdürü'nden koruma talebinde bulundum. Avukatım da ölüm tehditleri almaya başlamıştı ve davayı bıraktı. Ona o güne kadar 45 bin mark ödemiştim. 5 bin markını geri istedim. Bu kez de Avukat Selim Sarıibrahimoğlu eşime telefon edip, tehditlerde bulundu. Evimizi elimizden alacağını söyledi. Ben direttim. Önce vermek istemedi ama CHP'den adalet bakanı olmak istediği için adının basına yansımasını istemeyip, paramı yanında çalışan biriyle Danimarka'ya gönderdi.
Öte yandan birinci kayyum, kadastro mühendisi Mustafa Başak Ekim 1997'de göreve atandı, o da tehditler alınca 7 ay sonra istifa etti. Sonra Ertan Yüceer adında bir başka avukat tuttum. Bunu izleyen 2 yıl içinde bir gelişme sağlanamadı. 2000 Yılı Nisan ayında, 22 yaşında genç ama cesur ve polislere insan hakları dersi verebilen Derya Yücel adında babası emekli polis bir avukat tuttum. Onu da tehdit ettiler. Ama babası Nail'e ‘‘kızımın kılını dokunanı yaşatmam’’ dedi. İkinci kayyum Ali Vasfi Atahan masraflara mahsuben benden 50 bin mark rüşvet ve şirket kazancından pay istedi. Ancak bu önerisini kabul etmeyip hesabına 5 bin mark yatırdım. O da bir yıl sonra istifa etti. Rüşvet istediğini ortaya çıkarınca bana ‘‘Sen ve eşin intihar edin’’ dedi.