Güncelleme Tarihi:
İşte Erdoğan’nın konuşmasından satır başları:
Öğretmenlerimiz gençlerimizin yetişmesi için çalışıyor. Milletimizin kumaşını dokumak gibi son derece kutsal bir vazifeyi ifa ediyorlar. Biz hayatta üç kişinin elini öperiz. Anne, baba ve öğretmenler. İşte bizde hepimizin üzerinde emeği olan en önemlisi de hakkı olan öğretmenlerimizin, sadece 24 Kasım öğretmenler gününü tebrik etmekle kalmıyor, her birinin tek tek saygıyla ellerinden öpüyoruz.
Dün eğitim sistemimiz adına çok büyük ve tarihi bir adım attık. Sekiz yıllık iktidarımız süresince Türkiye genelindeki okullara yaklaşık 750 bin adet bilgisayar göndermiş, 10 ve üzeri sınıfa sahip her okula bilişim teknoloji sınıfları kurmuştuk. 2002’de çok az sayıda okulda bilgisayar vardı. Bugün ilköğretim okullarımızın yüzde 96’sına, ortaöğretim okullarımızın tamamına bilgisayar ulaştırdık.
FATİH PROJESİ
2002’de 85 öğrenciye bir bilgisayar düşerken, bugün 15 öğrenciye bir bilgisayar düşüyor. Buraya kadar bu adımı çıkarttık. Dün başlattığımız fırsatları artırma ve teknoloji projesi, FATİH Projesiyle şimdi artık okullara değil, sınıflara bilgisayar ulaştırma aşamasına geldik. 620 bin dersliğe, bir dizüstü bilgisayar, bir projeksiyon cihazı ve geniş bant internet bağlantısı kazandırıyoruz. Yani artık kara tahtaya veda ediyoruz. Bu adımı atıyoruz.
"DÖRT ALANDA İLKLERİ YAŞATTIK"
Ne yaparlarsa yapsınlar, milletimiz nasıl mesafeler alındığını gayet güzel görüyor. Biz laf üretmeyeceğiz, iş üreteceğiz dedik. Eğitime yatırım sonuçları uzun vadede alınacak bir yatırımdır. Geçmiş hükümetler bunlardan uzak durmuştur. Biz bunu yapmadık. Biz sağlık, adalet, emniyetin önüne eğitimi koyduk ve bu dört alanda ilkleri yaşattık.
Şunu açık açık söylüyorum. Bizim eğitim alanında da ulaştığımız seviyelere muhalefetin hayalleri bile ulaşamaz. Muhalefet alternatif üretir, aksaklıkları ortaya çıkarır. Ama bizde açık aramayı, yavaşlatmayı, iftirayı savunma yanlışı içinde. Sekiz yıl içinde 167 bin 621’i kadrolu, 70 bini sözleşmeli olmak üzere, tam 237 bin 621 öğretmenin atamasını gerçekleştirdik. Çıkıp da Meclis’te bu kadar üniversite bitirenleri niye okullara almıyorsunuz diyenler bu rakamlara dikkat etsinler.
Biz kalkıp da bugüne kadar niçin dersler boş geçiyordu ithamları yapmadık. O günleri gördük ve şimdi hem artan derslik sayısı, öğrencilerin sınıflarda sürekli olarak düşüşü. Biz 120 kişilik, 70 kişilik sınıflarda okuduk. Şimdi 30 kişilik sınıfları hedefledik.
300 BİN YENİ DERSLİK TALİMATI
Daha bitmedi. Atamamız gereken adımlar var. Dün ulaştırma bakanımızla talimatımızı verdik. Şimdi yeni bir hedefe kilitleneceksiniz dedik. Milli Eğitim Bakanlığı’yla 300 bin dersliği bitirin dedik. Sayın başbakan nereden çıktı bu? Önümüzdeki hedef, okul öncesi eğitimi süratlendireceğiz.
Hemen üç yıllık plan içerisinde, yoğunlaşarak bunların adedini artıracağız. Sadece 2010 yılında atamasını yaptığımız ve yapacağımız öğretmen sayısı 40 bin. Buna ilaveten, usta öğretici, vekil öğretmen gibi kadrolarda 240 bin personel görevlendirdik. Öğretmenin ek ders ücretiyle maaşı biz göreve geldiğimizde 635 liraydı. Bugün ne oldu? 1809, buraya yükseldik. Artık oranı yüzde 185. Biz geldiğimizde enflasyon nerelerdeydi? Yüzde 30. ceptekileri eritiyordu. Şimdi enflasyon diye bir sıkıntımız yok. Enflasyona biz ne memurumuzu ne işçimizi ezdirmiyoruz.
“MUHALEFET NE YAPTI”
Birileri çıkıyor, ataması yapılmayan öğretmenlerin hissiyatını sömürüyorlar. CHP’de MHP’de çeşitli zamanlarda iktidar ortağı oldu. Hodri meydan. Eğitim için neler yaptılar ortaya koysunlar. Yaptıklarından da vazgeçtik. Bize projelerini anlatsınlar yeter. Varsa hayallerini anlatsınlar yahu. Bunu anlatsınlar. CHP’nin eğitimle ilgili tek faaliyeti şekil olmuştur, kılık kıyafet olmuştur, yasaklar olmuştur. Eğitim enstitüleri nostaljileriyle yatıp kalkan CHP, eğitime ilişkin hiçbir hayal kuramamıştır. Bugün de aynı hayalde. Geçti artık. Modern dünyaların gerekleri neyse AK Parti iktidarıyla Türkiye bunu yakalamıştır.
“İKNA ODALARINI YAŞAYANLAR YARGIYA GİTSİN”
İkna odalarını bu ülkenin odaları yaşamıştır görmüştür. Sıkılmadan yok yapmadık diyorlar. Yavrularımız çıktı şimdi yargıya gidiyorlar. Bunu yaşayanlara da tavsiye ediyorum. Sizlerde gidin hakkınızı arayın diyorum.
"CHP İLE BDP PLATONİK AŞK YAŞIYOR"
CHP, her zaman söylüyorum. Önce kendi geçmişiyle, bugünüyle yüzleşmelidir. Daha 6-7 ay öncesine kadar CHP üst yönetiminin Kürt meselesine nasıl baktıkları gayet iyi biliyor. Eski genel başkanında, şimdi genel başkanında, parti sözcülerinin de, Milli birlik ve kardeşlik projesi karşısında nasıl bir uzlaşmaz tutum izledikleri Meclis’in kayıtlarında yer alıyor. Bizim BDP’yle yaptığımız görüşmelerden sonra bizi neyle suçladıklarını gördük. Öte yandan BDP’nin tutumunu da çok iyi biliyoruz.
Biri statükonun en büyük savunucu, diğeri statükodan en çok dert yanan partilerden biri. Bu iki ucun aslında platonik bir aşk yaşadıkları bayram ziyaretlerinde ortaya çıkmıştır.
Seçim öncesinde birden bire külleniveren bu aşkın, CHP’yi de BDP’yi de hangi hülyalara sevk edeceğini göreceğiz. Merak ediyorum. BDP’mi statükocudan medet umuyor, CHP’mi etnik milliyetçilikten medet umuyor?
Biz şunu da merak ediyoruz. Acaba CHP, BDP’nin Paris’te, terör örgütünü meşrulaştırma girişimlerine nasıl bakıyor? Acaba BDP, CHP’nin Ergenekon avukatlığı hakkında ne düşünüyor? İşte AK Parti’nin farkı budur arkadaşlar. AK Parti doğu ve güneydoğu meselesine oy kaygısıyla değil, samimiyetle insanı vicdanı öne çıkaran, demokrasiyi yücelten bir anlayışla yükseltiyor. AK Parti Diyarbakır’da farkı İzmir’de farklı konuşmuyor. AK Parti her zaman milletin diliyle konuştu, konuşuyor.
“AK PARTİ’Yİ TAKLİT ETMELERİ BİZİ MEMNUN EDİYOR”
Bakınız şunu büyük bir memnuniyetle ifade etmek istiyorum. AK Parti Türkiye’yi geliştirirken, aslında siyaseti de dönüştürüyor. Artık ortada nasıl iktidar olabiliriz, diye kendisine soranların, örnek alabilecekleri bir siyasi hareket var. AK Parti’yi taklit etmelerinden memnuniyet duyuyoruz. Milletin sesine kulak vermeye başladılar. Bunu görüyoruz. Ülkenin meselelerini dert etmeye başladılar. Ama asıl olan şekil değil, ruhtur özdür. Taklit her zaman asıl olanı orijinal olanı yaşatır. Mesele millete yüzünü çevirmek, millete kulağını çevirmek değil. Asıl olan millete gönlünü açmaktır.
Halkçı olmakla, popülist olmak ayrı şeydir. Siyaset milletin duygusunu düşüncesini derdini arzusunu yansıtmak için sorunlara çözümler üretmek için yapılır. Bunu yapmazsanız, halkçı olamazsınız. Milletin dertleriyle dertlenmezseniz milliyetçi olamazsınız. Bu teşkilatın bu grubun nasıl oluştuğu, hangi ilkeler üzerine inşa edildiği, son derece önemli. Biz kadınlı erkekli, genç yaşlı sokak sokak gezerken insanları oy vermeye değil, gönül birliğine davet ettik. Pazara kadar dostluğun, seçim gününe kadar kardeşliğin değil, edebi bir uhuvvetin temellerini attık.
“GEÇMİŞİMİZDE ZİKZAK YOK”
Bizim geçmişimizde zikzaklar yok. Türkiye’ye yaşatılmış acılar yok. Milletimiz bize sorumluluk yüklediğinde, onu omuzladık ve İstanbul’da, Türkiye genelinde yetki aldığımız her yerde emanetin hakkını verdik. 2011 genel seçimlerine de biz bu hissiyatla giriyoruz. Hizmetlerimizi görücüye çıkarmak için milletimizin huzuruna çıkıyoruz. Biz hem milletimiz karşısında muhasebemizi yapacak, hem de yeniden yetki isteyeceğiz.
Statükocu, seçkinci anlayıştan sıyrılamayan hareketlerin ne kadar taklit ederlerse etsinler, yatsıya varmadan foyaları meydana çıkacaktır. Çıkıyor da.
Düşünebiliyor musunuz, 12 Eylül halk oylaması süresince CHP’nin yeni genel başkanı İsrail televizyonunda, ülkesinin başbakanını şikayet ediyor. Paris’e gidiyor, terör örgütünü meşrulaştırmaya çalışan BDP’yle memleketinden dert yanıyor. İçerde muhalefet partisi gibi davranamayanların, en azından dışarıda büyük bir ülkenin muhalefet partisi gibi davranmalarını beklemek bizim de hakkımızdır.
FÜZE KALKANINDA BİLGİ EKSİKLİĞİ VAR
Mavi Marmara olayında, bütün millet katillerin karşısına dikilirken, muhalefet partisinin lideri gidip orada ülkesini eleştiriyor. İşte aynı yaklaşımı NATO’nun Lizbon zirvesinde gördük. Füze savunma sistemiyle ilgili yazılıp çizilenlere bakınca ciddi bir bilgi eksikliği olduğunu görüyorum.
Bakınız, bu ülkenin başında AK Parti iktidarı var ve bu iktidar bu ülkenin değerlerine evet kimseyi sataştırmaz, kimseyi de bu ülkenin değerleriyle oynattırmaz. Bu ülkenin onuru haysiyeti iktidarımıza kadar çok lekelenmiştir. Bunları biz hep yaşadık gördük. Ama sekiz yıllık iktidarımız bir izzetin onurun şerefin ortaya çıkmasıdır.
Lizbon’da, füze savunma sistemi, bu stratejik konsept, NATO-AB işbirliği ve Afganistan konuları konuşuldu. Bu zirveye Türkiye damgasını vurmuştur. Alınan kararlar Türkiye açısından tatminkar olmuştur.
Bu konudaki çetin müzakereler sonucunda ülkemizin beklentileri, kesinlikle bundan sonraki 10-15 yılı kapsayacak şekilde burada yer almıştır.
NATO’NUN AMACI SALDIRI DEĞİL SAVUNMA
Şu hususu da ifade etmek istiyorum. NATO bir saldırı değil, savunma sistemidir. NATO’nun füze savunması mimarisinin kurulmasındaki amaç, balistik füze yayılmasının beraberinde getirdiği risk, her bir müttefikin güvenliğinin ve savunmasının sağlanmasıdır. Şu an yaklaşık 30 ülkede balistik füze bulunuyor.
Amacı füze saldırısına maruz kalabilecek ülkelerin güvenliğini sağlamaktır. Israrımız üzerine güvenliğin bölünmezliği ve ittifak dayanışmasına uygun olarak, füze savunma sisteminin tüm müttefiklere tam koruma sağlaması, sağlanmıştır. Risk ve külfetlerin hakça paylaşımı kararı alınmıştır. Zirvede hiçbir ülkenin tehdit kaynağı olarak hedef alınmaması kararlaştırılmıştır.
“İran burada hedef olarak gösterilmiştir” gibi yaklaşımlar ortaya koymaları zihinleri bulandırma girişimidir.
Fransa’nın burada ısrarla, İran’ın ismini koymak isteme gayreti doğmuştur. Ama Türkiye’nin ısrarları neticesinde, böyle bir isim koyamazsınız demesi üzerine, bunun konulmaması için Türkiye’yle beraber hareket edilmiştir.
Sarkozy’nin biz kediye kedi deriz yaklaşımı, mugalatadan başka bir şey değil. Bununla neyi izah ediyorsun? Ama anlayanlar neyin ne olduğunu anlıyorlar.
KOMŞULARIMIZIN TÜRKİYE İLE İLGİLİ ENDİŞESİ YOK
Soğuk savaş dönemi kavramlarıyla hareket edemeyeceğimizi vurguladık. En önemlisi de bu görüşmeleri komşu ülkelerle müzakere yaptık. Memnuniyetle söylemeliyim ki komşularımızın Türkiye’ye yönelik hiçbir endişesi yoktur. Bizim temel yaklaşımımız düşman üretmek değil, dost kazanmaktır. Biz komşularla sıfır sorun politikası izliyoruz. Komşularımızda bundan son derece memnundur. Bazı siyasetçiler kraldan fazla kralcılık yapıyorlar kusura bakmasınlar. Dün eksen kaydı diyenler nasıl kara propaganda yapıyorsa, bugün de Türkiye komşularına sırtını döndü diyenler yine aynısını yapıyoruz.
Biz ne doğuya sırtımızı döneriz ne batıya. Biz ne doğru bildiğimiz yoldan saparız, ne de başkalarının dolduruşuna gelerek farklı yollara gireriz.
G-20 TOPLANTISI
G-20 toplantılarına katılmak üzere Kore’nin başkenti Seul’e gittik. Zirvede kalkınmadan enerjiye KOBİ’lerden finansal sektöre kadar bir çok sorunu ele aldık. Oranın ardından da Bangladeş’e yaptığımız ziyaret. Bangladeş, 150 milyonluk nüfusuyla yoksulluğun en ağır şekilde yaşandığı ülkelerden biri. Son dönemde ülkede, gerçi önemli bir kalkınma süreci başladı ancak ülkede günlük harcaması 1 doların altında olan önemli bir nüfusun varlığı devam ediyor. Nitekim geçtiğimiz cadde ve sokaklar boyunca bir yandan kalkınmanın bir yandan da bu yoksulluğun izlerini gördük.
Seul ve Dakka’nın fotoğraflarını yan yana koyduğumuzda yaşanan krizin nedenlerini görüyorsunuz. Bir yanda en son model otomobiller, diğer yanda tuktuk adı verilen bisikletler yada kamyonlar toplu taşıma aracı olarak kullanılıyor. Bir yanda en tanınmış markaları arzı endam ederken, diğer yandan insanlar günlük 1 dolara sahip olmak için çalışıyor.
Biz her fırsatta bu uçuruma dikkat çekiyoruz. Zenginin daha zengin, fakirin daha fakir sisteminin asla sürdürülebilir olmadığını çaba harcanması gerektiğini muhataplarımıza iletiyoruz.
LÜBNAN GEZİSİ
Yarın da Lübnan’ın başkenti Beyrut’a resmi bir ziyaretimiz olacak. Sayda Travma ve rehabilitasyon merkezinin açılışını gerçekleştireceğiz. Bu bizim oradaki bir eserimiz. Yaptığımız onlarca okul var. Eğitime öğretime devam ediyor. Bir okulu da açacağız.
Lübnan’da ayrıca görev yapan askerlerimizle bir araya geleceğiz. Askerlerimizle orada beraber olacağız. Arap Bankalar Birliği konferansının açılış töreni olacak. Türkiye’nin başarısı nedeniyle, şahsıma tevhit ettiği ödülü ülkem ve milletim adına alacağım.