Güncelleme Tarihi:
AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Partimizin karnesi adı gibi aktır. Yaklaşan her seçime böyle bir gönül rahatlığıyla, böyle bir alın açıklığıyla gidiyoruz” dedi.
Erdoğan, partisinin genel merkezinde düzenlenen Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin tamamını temsil etmenin en büyük siyasi misyonları olduğunu söyledi.
Bundan sonra tek amaçlarının bu birlik ruhunu başarıyla temsil etmek olduğunu belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
“Zümre siyaseti yapanlar, hizip, bölge siyaseti yapanlar bu birlik ruhunu kavrayamazlar. Biz 70 milyonun diliyle, gönül lisanıyla konuşuyoruz. Bu yüzden Türkiye bizimle birlikte büyüyor, gelişiyor, kalkınıyor. Her zaman, her şarta vurgulamamız gereken husus, karamsarlığı, umutsuzluğa zerre kadar prim
vermeden aşkla, heyecanla yolumuza devam etmektir. Zümre siyaseti yapanlar bunu
kavrayamazlar, hizip siyaseti yapanlar bunu kavrayamazlar. Bizler değişimi, sürekli demokratik istikrarı kalıcı kılmak, Türkiye'nin şimdiye kadarki kazanımlarını daha ileriye taşımak varız. Bugün bütün olumsuz gelişmelere rağmen kaya gibi sağlam duran bir Türkiye var.”
“DEMOKRASİNİN GARANTÖRÜ...”
Erdoğan, siyaseti ülkeye ve millete hizmet olarak gördüklerini ve buna inandıklarını vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bunun içindir ki AK Parti'nin milletimizin hissiyatının ve beklentilerinin tezahürü olan değişim anlayışının devamını gerekli görüyoruz. Geçen 6 yıllık süre içinde gördük ki Türkiye'yi geçmişteki istikrasızlıklardan tamamen uzaklaştıracak olan dinamizmi taşıma noktasında AK Parti, Türkiye'de siyasetin yegane adresidir. AK Parti, Türkiye için sadece siyasi istikrarın, demokrasinin garantörü değil, aynı zamanda toplumsal dokumuzun temel harcı ekonomik istikrarın ve en önemlisi milli güvenliğimizin de güvencesi olmuştur.”
“Partimizin karnesi adı gibi aktır” diyen Başbakan Erdoğan, “Biz, yaklaşan her seçime böyle bir gönül rahatlığıyla, böyle bir alın açıklığıyla gidiyoruz. Ana muhalefet partisinin söyledikleriyle kimse AK Partimiz'e evelallah çamur süremez leke süremez” dedi.
Erdoğan, iktidarları döneminde yapılanlardan söz ederken, “123 bin derslik bu dönemde açıldı. Neredeydi bunlar? Bakınız biz ilköğretime, orta öğretime gönderilen yavrulara yardımda bulunduk. Ama bu zihniyet, anlayış, ne yazık ki 'Niçin çocuklara eğitim öğretim yardımı yapıyor bu hükümet?' diyecek kadar ilkel, diyecek kadar çağ dışı” diye konuştu.
“İNSANİ OLMAK BUDUR”
Sağlık alanındaki yeni uygulamaları da anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
“Vatandaşlarımız serbest eczanelerden ilacını alabiliyor. İnsani olmak budur, insanına değer vermek budur bunu biz başardık. Yolsuzluklar içerisinde olan bir iktidar olsaydık bunlar başarılabilir miydi? Bugün AK Parti'ye bu çamuru atmaya çalışanlar acaba devletin kasasından ne çıkmış, bize bunu söylesinler, ne çıkmış? Hamaset yapmakla bu iş çözülmüyor. Hamaset yapmakla bu leke atılamıyor.”
Erdoğan, 79 yılda toplam 6 bin kilometre duble yol yapıldığını, 6 yılda bunun üstüne 9 bin kilometre duble yol ilave ettiklerini belirterek, “Yolsuzluklar içerisinde olan bir iktidar bunu yapabilir miydi?” diye sordu. Çift gidiş-gelişli yolların artık yetmeyeceğini belirten Erdoğan, “(Üç gidiş-üç geliş yapacağız) dedik ve şimdi bu da başladı. Bu, yolsuzluklar içinde olan bir iktidarın değil, yolsuz zihniyetlerin kavrayamadığı, Ak mücadelenin ortaya koyduğu bir projedir ve aynı kararlılıkla devam ediyor.” diye konuştu.
“CEVABIMI SEÇİM MEYDANLARINDA VERECEĞİM”
AK Partili belediyelerin hizmette yarıştıklarını kaydeden Erdoğan, kentsel değişim dönüşümün buralarda hızla devam ettiğini söyledi. Erdoğan, şöyle devam etti:
“Seçim zamanlarında önlerine haritayı açıp, kendilerine miting yapmaya gidebilecekleri şehir arayanlar bu kaygıyı ,bu endişeyi bugün fazlasıyla taşıyorlar. Eğer 780 bin kilometrekarelik Türkiye coğrafyasında siyaset yapıyorsanız, sadece ülkenin belli vilayetlerini değil, 81 vilayetini tek tek dolaşırsınız. O zaman ben görürüm ki bunlar Türkiye'nin partisidir, Türkiye'de bunlar siyaset yapıyor.. Tabela partisi değil insanıyla omuz omuza, gönül gönüle ve insanıyla ülkenin yarınlarını planlayan, programlayan, projelerini buna göre yapan olun, ama yok. İşte bazı açıklamalar yapılıyor ki yüreğimizi dağlıyor. Buna cevap vermeyeceğim. Cevabımı ne zaman vereceğim? Seçim meydanlarında vereceğim. Ama arkadaşlarım zaten gereken cevabı veriyor. Arkadaşlarım gereken cevabı verdiği için de ben kendilerine bu konuda cevap vermeyeceğim.
Bazıları kalkıp 'vermeniz lazım, muhatap kabul etmeniz' lazım diyebilirler. Kusura bakmasınlar, bu işin stratejisi vardır, kendine göre bir adabı vardır. Biz o edep adap çizgisi içerisinde artık bu işi seçim meydanlarına kadar sabırla götüreceğiz. Ama seçim meydanlarında gereken cevabı vermekten geri adım atmayacağız. Çünkü biz herkesin diliyle konuşmayı çok iyi biliriz, kusura bakmasınlar... Yeter ki o dili konuşma zamanı gelsin. Bazıları özellikle belli illerimize gidememenin sıkıntısını yaşamıyor. Gitmemeyi kendisi için her halde bir huzur bir mutluluk vesilesi kabul ediyor. Çünkü onlar yıllarca Türkiye'yi Ankara'dan idare etmeye kalktılar. Biz Türkiye'yi, Ankara'dan idare etmedik. Biz Türkiye'yi 781 bin kilometre kareyi dolaşarak idare ettik. Ayrımcılık yapmıyoruz biz, 81 vilayetin 80'nin de milletvekili almış bir siyasi partinin, milletiyle bütünleşmiş bir siyasi partinin mensubu olmanın huzurunu duyuyoruz. Farkımız bu.”
“KUCAKLAYICI ANLAYIŞ”
Türkiye'nin sadece batısını değil tüm bölgelerini kalkındırmak için çaba sarf ettiklerini vurgulayan Erdoğan, geri kalmış yöreleri de kalkındırmak için çalıştıklarını söyledi. Erdoğan, 22 Temmuz 2007 genel seçimleri öncesinde Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerine 8.5 katrilyon liralık yatırım yaptıklarını bildirdi.
Erdoğan, “Niçin terör örgütü rahatsız? Niçin terör örgütü hedefine sadece AK Parti'yi koyuyor? Sebebi bu. Ama biz bu yola inanarak çıktık. Bu ülkede benim Kürt kökenli vatandaşlarımı kalkıp da terör örgütünün avucu içerisine terk edemeyiz. Bunu da böyle bilmeliyiz. Kalkıp da bu noktada bir siyasi partinin benim Kürt kökenli vatandaşlarım üzerinden siyaset yapmak suretiyle ülkedeki ayrımcı politikalarını da asla tasvip etmemiz mümkün değil. Asla onlarla bu noktada da bağdaşmamız mümkün değil. Bu bakımdan, kucaklayıcı olan anlayışıyla AK Parti ortada. Kucaklayıcı anlayışıyla AK Parti, Türkiye'nin 780 bin kilometrekaresini inşallah muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkartma mücadelesini sürdürecek” diye konuştu.
“HERKES SÖYLEDİĞİNE DİKKAT ETMELİ”
Konuşmasında küresel mali krize de değinen Erdoğan, şunları kaydetti:
“Bugün yaşadığımız küresel kriz, Türkiye'nin son altı yılda adım adım izleyerek yakaladığı istikrarın ne kadar değerli olduğunu göstermiştir. Aynı zamanda bu tablo ne kadar sağlam bir zeminde elde edilmiş olduğunu da göstermiştir. Felaket tellallarının bütün gayretlerine rağmen, dünyanın en güçlü ekonomisine sahip ülkelerin çok ağır biçimde ödediği, yaşadığı kriz dalgalarını bugün Türkiye en asgari etkiyle atlatıyor. 00 yılda görülebilecek büyük bir ekonomik krizin, dünyayla entegre olan bir ekonomiye mutlaka etkileri olacaktır. Çünkü dünya, ülkeler birbirine her yönüyle bağlı. Ekonomide bunların her önemlisi. Biz de zaten hiç etkilenmeyeceğimizi söylemedik, söylemiyoruz. Bu etkileri en az hasarla, en az maliyetle, en az bedelle atlatılabileceğini söylüyoruz. Ama bunun şartı istikrar, bunun şartı moral, bunun şartı paniğe kapılmamak, bunun şartı dünya da ne yaşanırsa işleyen tekere çomak sokmamak. Bunun için herkes dikkatli olmalı, söylediğine dikkat etmeli. Bu sorumluluğu layıkıyla taşımalı.
Biz, bu hassas dönemin gerektirdiği dikkati hükümet olarak azami şekilde gösteriyor, gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Yapıcı uyarıları, eleştirileri, açılımları dinliyor değerlendiriyoruz. Gerekli olan her şeyi gecikme olmaksızın yapıyoruz. Bu sorumluluğu dikkatle ve dirayetle taşıyoruz. Herkesin aynı hassasiyet içinde olması gerektiğine inanıyoruz. Bu ülkenin istikrarınını, iç huzurunu, üretim dinamizmini, kalkınma heyecanını bu geminin içinde olan herkes için ortak ve hayati bir sorumluluk olarak görüyoruz. İnşallah deniz ne kadar dalgalı olursa olsun biz bu gemiyi güvenli şekilde o güvenli limana ulaştıracağız. Bu konuda hiçbir endişemiz, kaygımız yok. Birileri zorla bize (böyle bir endişe var) diye kabul ettirmeye çalışıyor. Bizler böyle bir endişenin olmaması için her tedbiri aldık, alıyoruz. Böyle krizleri yaşayarak, bu krizlerden ders çıkarma adına akılcı, disiplinli adımlar atarak bu noktaya geldik. Dalgalı denizde yol almakta az da olsa bir tecrübemiz var. Sadece hükümet olarak bizim değil, özel sektöründe böyle bir tecrübesi var. Türkiye'nin ekonomik olarak bu süreçten sapasağlam çıkacağına ve kriz yorgunu küresel ekonomik tabloda dinamizmi ile çok önemli roller oynayacağına inanıyorum.”
“TERÖRÜN KÖKÜNÜ KAZIYAN HİÇBİR ÜLKE YOK”
Terörün esas amacının “bütün gayrimeşru araçları kullanarak moral tahribat meydana getirmek” olduğunu belirten Erdoğan, “Terörün amacı propaganda olduğuna göre siyasetçiler, güvenlik güçleri ve medyanın, topluma karşı sorumluluğu olan herkesin yapabileceği şeyler bulunduğunu” söyledi. Erdoğan, şöyle devam etti:
“Şimdi bakıyorsunuz ki herkesin yapması gereken şeylerde ciddi bir aksama var. Bunlar söylendiği zaman rahatsız olanlar var. Şu anda hükümetimiz, Silahlı Kuvvetlerimizle birlikte yoğun bir çalışma içinde (bunu nasıl minimize ederiz, bu konuda neler yapmamız lazım, yeniden yapılandırma içine mi girmemiz gerekir, yoksa bölgede farklı kurumlar mı oluşturmamız gerekir, doğruda sosyolojik, psikolojik, ekonomik olarak neler yapmamız gerekir) tüm bunların hepsinin a'dan z'ye müzakere edilerek, tartışılarak konuşulduğu, akademisyenleriyle, medya mensuplarıyla konuşulduğu bir ortamda bakıyorsunuz ki herkes kendine göre bir şeyler atıp tutuyor. Terör uzmanı adı altında birileri çıkıp televizyonlardan ahkam kesiyor. Bakıyorsunuz ki emekli askerlerden bazıları çıkıp ahkam kesiyor. Bilerek, bilmeyerek...
10-15-20 yıl önce bölgede olanla bugün bölgede olanlar arasında çok şey değişti. Ama bunların hiçbiri değerlendirmeden ahkam kesiliyor. Bazıları kendi hayat hikayelerini anlatıyor. Bu kadar mahirdin de niçin bu işin kökünü o zaman kazıyamadın? 'Bu işi yapardık, kökünü kazırdık'... Hayır. Terörün dünyada kökünü kazıyan hiçbir ülke yok. Varsa hemen gideriz, biz onlardan bunun da reçetesini alırız ama şunu da bilmemiz gerekir. Her ülkenin terörle mücadeledeki stratejisi farklıdır.
Birileri bizleri tahrik etmeye çalışıyor. Birileri kalkıp şahsıma yönelik 'Genelkurmay'ın Başbakanı' gibi yakışıksız, çirkin ifadeler ortaya koyuyor. Biz bir devletiz. Ama biz, şu kurumun bu kurumun değil, tekilci bir yaklaşımla değil, biz Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşı, milletin Başbakanıyız. Bunu böyle bilin. Bu tür yaklaşımı gösteren medyaya da sesleniyorum. Kusura bakmayın siz kimin medyasısınız? Bunu da sormak bizim hakkımızdır.
Hatalar üzerinden kalkıp da şu anda Silahlı Kuvvetler camiasını, erinden erbaşından komuta kademesine kadar oradaki moralin, motivasyonun yüksek olması gereken bir dönemde kalkıp da bu şekilde yaklaşımların, bu şekildeki bir basın anlayışının izah edilebilecek bir yanı yoktur. Basın kendi içinde kurumsal milliyetçiliğini yapıyor olabilir, kusura bakmayın ben de bunu kabul etmiyorum. Basın özgürdür o ayrı mesele, söyleyebilir ama bu meselede ortak akıl yürütülmesi lazım, ortak akla hizmet etmek gerekiyor, bu tür başlıklar tirajınıza hizmet etmez, tirajınızı yükseltmez. Eğer 'ben bunlarla tiraj alacağım' diyorsanız yükselmez. Bu iş de yürümez. Sadece bizim de Silahlı Kuvvetlerimizin de işini zorlaştırırsınız. Ama biz mücadelemize kararlı şekilde devam ediyoruz, edeceğiz. Silahlı Kuvvetlerimiz, Emniyetimiz bizimle omuz omuza, milletimizle birlikte bu yolda kararlı bir şekilde devam ediyoruz. Ve bunu demokrasi için de yapıyoruz.”
“ELEŞTİRİ HAKKI SADECE TOTALİTER REJİMLERDE YASAKLANABİLİR”
Konuşmasında, “Demokrasi dışında çözüm bir yol aramıyoruz” diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
“Terörün hedefi özellikle bu yapıyı zayıf düşürmek, çökertebilmek. Biz buna asla pirim vermeyiz. Kimse bilerek veya bilmeyerek hükümetimizi, Silahlı Kuvvetlerimizi zaafiyet ve tereddüt içinde göstermeye kalkmasın. Hepimiz terörün olmadığı bir Türkiye istiyoruz. Hükümetimizi, ordumuzu, emniyet güçlerimizi, medyamızı, aydınlarımızı 70 milyon vatandaşımızı bırakın inanıyorum ki evlatlarını kendi kendilerini imha etsinler diye dağa kaldıran bu cinayet şebekesine, bu terör örgütüne kaptıran analar ve babalarda terörsüz bir Türkiye istiyor. Soğuk savaş yıllarından kalan bu terör örgütüyle mücadeleyi tüm boyutlarını yeniden ele alıyoruz. Bu çalışmalar kararlılıkla sürecek.
Bu ülkede demokrasi var, basın eleştirme hakkına sahiptir. Birilerine kendi işini öğretmek gibi bir kaygıyla değil, bu ülkenin canını acıtan 70 milyonun huzuru için bunu ifade ediyorum. Lütfen, hiçbir doğru haber ve hakkaniyete uygun hiçbir eleştiri vicdanlarda yara açmaz. Biz bu yarayı açacak siyasi dilin değil, yarayı kapatacak siyasi dilin peşindeyiz. Herkesin bizi doğru anlamasını rica ediyorum. Ne slogan atmanın kolaylığı içindeyiz, ne slogan gibi manşet atmanın kolaylığı içindeyiz. Türkiye'nin sorumluluğunu duyarak, devletin ve milletin sorumluluğunu duyarak konuşuyoruz.
Sen kalkar da (Aktütün'de okul yok, öğretmen yok) dersen, ne sana ne o medyaya saygı duymam. Bunun adı eleştiri değildir. okulun olduğu yerde bunlar yok dersen bunlar bal gibi yalandır, palavradır. Sen nasıl gazetecisin, sen nasıl medya grubusun, sen nasıl haber yapıyorsun? Milleti aldatmaya hakkın var mı? Nasıl bir senaryoyla çocuğu getirir koyarsın, yanına da silahı getirip koyarsın? Ayıptır, yazıktır buna hakkınız yok. Şöhretin, unvanın ne olursa olsun buna hakkın yok.”
Terörle mücadelede azami duyarlılık gösterilmesi gerektiğini belirten Erdoğan, “Türkiye'nin selameti hepimizin birbirini doğru anlamasından geçmektedir” dedi. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Elbette doğru bilgileri paylaşacağız. Eleştiri hakkı sadece totaliter rejimlerde yasaklanabilir. Türkiye'nin tüm kurumları demokrasiyi idrak etmiştir. Ne siyasetçi sınırsız yaklaşım hakkına sahiptir, ne medya mensubu ne şu kurum ne bu kurum böyle sınırsız bir düşünce özgürlüğüne sahiptir. Suçlamak yerine suçluyu hedef almak gerekir. Unutmayın, terörist, güvenlik güçlerimizi düşman yerine koyar. Yine unutmayalım ki devlet yani güvenlik güçlerimiz, askerimizle polisimiz de karşısındakini suçlu yerine koyar. Böyle bir incelik var. Bu atmosfer içinde mücadeleyi askerimiz, polisimiz sürdürüyor. Hangisinin işinin kolay, hangisinin işinin zor olduğu zaten burada ortaya çıkıyor. Birisi hukuk tanımaz ancak sen demokrasi içinde aynı zamanda hukuk tanımak zorundasın. Terörü tecrit etmenin ilk adımı terörün dilini, mantığını, felsefesini toplumdan tecrit etmektir. Hepimiz bu noktaya özen göstermeliyiz.”