Başbakan'dan İnönü'ye diktatör benzetmesi

Güncelleme Tarihi:

Başbakandan İnönüye diktatör benzetmesi
Oluşturulma Tarihi: Ocak 25, 2010 12:09

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ankara'da Memur-Sen'in düzenlediği, “Uluslararası Demokrasi Kongresi”nin açılışında konuştu.

İşte Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları:

- Bu Meclis Anayasa değişikliği yapamaz dediler. Niye yapamaz. Halbuki bunu yaptı bu Meclis.   

- Halkın iradesiyle oluşan bu Meclis’e bu iradeyi kullanma noktasında, olumsuz yaklaşan zihniyetler bu ülkede görev yaptılar. Bu ülkede muhalefet görevi üstlendiler.

- Hani kuvvetler ayrılığı prensibi vardı? Hani yürütme vardı, hani yargı vardı?

- 367 garabetinin mucitleri çıkıyor, akla ziyan iddialarla reformların önünü kesmek için yeniden sahne alıyor.

BU MECLİS UZAYLILARDAN MI OLUŞTU?

- Bu Meclis uzaydan mı geldi, uzaylılardan mı oluştu. Bu millete 'göbeğini kaşıyan adam' diyeceksin, 'bidon kafalı' diyeceksin, milletin seçimini aşağılayacaksın, ondan sonra kalkıp milletin iktidarını sivil diktayla suçlayacaksın.

- Bu ne perhiz, ne lahana turşusu.

- Gerekirse partim kaybetsin diyorum. Bunlar kalkıyorlar eski tek partili baskıcı dönemin hayalini kuruyorlar. O günler eskide kaldı, o günlere dönüş asla olmayacak.

- Bu tartışmalar ibretlik tartışmalardır. Arşivden çıkarttım. Merhum Adnan Menderes’i idama götüren, 40 yıl önceki manşetlerle bugün atılan manşetler arasında fark bulamazsınız. Özal’a yapılan iftiralar, hakkında yazılan yazılar ki bazıları hala köşelerinde yazıyorlar. Bugünküler arasında fark bulamazsınız. 40 yıl önceki, 15-20 yıl önceki iftiralar ve senaryolarla bugünkülerin nasıl paralellik arz ettiğini şaşırarak izliyorsunuz, izliyoruz.

Haberin Devamı

- Çok partili demokratik hayatımız merhum Menderes’e çok şeyler borçlu. Bize 'Türkiye tek parti diktatörlüğüne gidiyor' iftirasını atanlar önce aynaya bir baksınlar. Bu ülke tek parti diktatörlüğünü yaşadı, kiminle yaşadı CHP’yle yaşadı ve o diktatörlük döneminde CHP’nin il başkanları aynı zamanlarda o ilin valisiydi, belediye başkanıydı. Şimdi hangi yüzle kalkıpta onların o düşünce grupları bunu söyleyebiliyor. Ayıp oluyor ayıp, kendinize çeki düzen verin.

- Yani şimdi Menderes bu noktada, milletin teveccühüne mazhar olduysa ona iftiraya yeltenemezsiniz ki. Onun için siyaset hayatımız demokrasi noktasında Menderes’e çok şeyler borçlu, ekonomik hayatımız Özal’a çok şeyler borçlu. AK Parti iktidarıyla da AB konusunda Türkiye demokrasisini geçmişle kıyaslanmayacak düzeyde yükseltti. Sessiz devrimlerle siyasi kurum güçlendi. Bu üç dönemde Türkiye’nin demokrasi tarihin not düşen önemli bir aşama yaşandı.
- Bu ülkede yıllar yılı bir şey konuşulur. Cumhurbaşkanı’nı halk seçsin. Bunu yapabildiler mi? Seçtiremediler. Yasal düzenlemeyi yapamadılar. Ama biz yaptık. Şimdi cumhurbaşkanını egemenliğin kendisinde olan halk seçecek. Dediler ki 5 yıl çok. Bu süreyi indirelim. Herkes bu işe muhalefet etti. Bize kadar gelen iktidarlar 5 yılı kaldıramadılar. Ama biz geldik, 5’i 4’e indirdik. Dedik ki taze olsun, böyle gitsin bu iş. Bunu biz yaptık. Nasıl oluyorda bunun adı sivil faşizm oluyor?

BU İŞ TAHAMMÜL İSTER

Haberin Devamı

- Onlar koltuğa yapışmak istedikleri halde, millet 5 yıl iktidarda kal dediği halde 3.5 yıl iktidarda kaldılar, 5 yıl kalamadılar. Bu iş tahammül, başarı ister. Eğer bu becerin varsa o zaman buna tahammül edersin. Fakat biz çok çirkin kampanyalara maruz kaldık. Partimizi kurduğumuz günden beri, iktidara geldiğimiz günden beri bizimle ilgili iddiaların tamamı sanaldır, yapaydır.

- Bakınız çok tipik güncel bir örneği sizlerle paylaşmak istiyorum. 2008’de İstanbul’da Muhsin Ertuğrul Sahnesi'ni yeniden yapmak üzere çalışmalara başladık. Aslında IMF ve Dünya Kongresi’ni yapabilecek bir merkez kurmamız gerekiyor ve bu merkez İstanbul’da yok. En sonunda Kongre Vadisi dediğimiz Lütfi Kırdar'ın yanında devasa bir kongre merkezi kuralım dedik.

Haberin Devamı

- 7 kat yerin altında, 5 kat yerin üstünde yaklaşık 120 bin metrekarelik devasa İstanbul Kongre Merkezi’ni 13 ayda bitirdik. 300 trilyonun üzerinde masrafımız oldu. Bunu yaparken hemen yanı başında Muhsin Ertuğrul var. O da çok cüce bir tiyatro sahnesi. 'Bunu da büyükçe bir tiyatro sahnesini yapalım' dedik ve sahneyi yıkma kararı aldık. Biz ilk kazmayı vurduk. Belli kesimler bana partime hükümetime vurmaya başladılar. İddiaya bakar mısınız?

- Biz orada tiyatroyu yıkacakmışız, oraya cami inşa edecekmişiz. Bu sizlere gülünç komik gelebilir. Ama köşe yazarları dahi bunu köşelerine taşıdılar. Şu anda işte önceki hafta açılışını yaptık. Orada Türkiye’nin İstanbul’un en modern tiyatro binalarından biri yükseldi.

Haberin Devamı

- Bunu tipik bir örnek olduğu için dikkatlerinize getirdim. 7 yıldır yapılan hep bu olmuştur. Türkiye’yi bölünmüş yol ağlarıyla örüyoruz. 79 senede 6 bin bölünmüş yol yapıldı biz bu 7 seneye 11 bin kilometre bölünmüş yol yaptık.

- Başbakan böyle diyor ama bu yollar hep çukur, hep dökülüyor. Yahu insaf be. Şurada cumartesi günü meşhur Elmadağ ölüm rampalarının açılışını yaptık. Bunu söyleyenler, yazanlar, çizenler oradan geçeceksiniz. O ölüm rampalarının hayat hikayesi neydi? Ne hayatlar söndü. Gör köşende bir yaz be. Yazmaz. Niye? İşte bu cibilliyetin gereği.

- Dün kar, bora, fırtına demeden Bozüyük’teydik. 127 kilometrelik yolun açılışını yaptık. Bazı bölümler, 3 gidiş-3 geliş, bazıları 2 gidiş-2 geliş ve iki tane tünel de var, Ertuğrul ve Osmangazi tünelleri. O virajları hatırlayın. Zaten kış mevsiminin büyük bir bölümünde oralar çalışmazdı.

Haberin Devamı

- Bu hizmetler nasıl yapılıyor? Neydi ne oldu? Biz iktidara geldik bu iş başlamış durmuş, yüzde 20’si yapılmış. Yüzde 80’nini iki yıl içerisinde bitirdik. Çünkü müteahhitlerle her şey kopmuş oralara gelmiş. Bütün bunlar bir azmin neticesi.

- Bize karşı vicdansız saldırıyı yürütüyorlar. Kitlelere korku empoze ediliyor. Tedirginlik verilmek isteniyor. Bunlar gelirse laiklik elden gidecek. Bizim yaşam şeklimiz değişecek.

- Bunu 4.5 yıl İstanbul’a belediye başkanıyken de aynı şeyleri, aynı iftiraları söylediler.

- Şimdi bunlar gelecek, İstanbul’da otobüste ayrılacak, kadınlar-erkekler ayrı bölümlere oturtulacak. İftira kampanyası. ''Hatta bunlar trenden, afedersiniz başı açık olanları atacaklar.'' Bunları dediler.

Haberin Devamı

- Yahu 7 yıl oldu, neyin değişti? Yaşamında ne değişti? Ekonomik olarak yaşam koşulların daha iyiye gitti. Ülke şantiye haline geldi. Türkiye’nin ekonomisi 1. sırada Avrupa’da... Bütün bunları gör. Devletin borçlanma faizi yüzde 63’ken 7’ye kadar indi. Bankalar fonlara devredilmedi mi? Ama şimdi böyle bir şey yok. Niye? Çünkü biz demokrasi ve ekonomiyi at başı götürdük.

- Hangi meseleyi el atsanız önünüze korku tüccarları çıkıyor. Bu ülkede bazı etnik grupların sorunu var mı var. Herkesin ortak fikri. Ama hadi çözelim dediğiniz zaman engelle karşılaşıyorsunuz.

TERÖRÜ ÇÖZMEYE KİMSE YANAŞMIYOR

- Bu ülkede terör meselesi var mı? Evet var. Hadi gelin çözelim dediğinizde öyle fırtınalara koparılıyor ki bilindik yöntemlere başvuruyorsunuz.

- Ülkemizde azınlıkların meseleleri var mı? Ekonomik sorunlar var mı? Türkiye’de ayak bağı olan bir çok sorun var. Çözelim dediğiniz anda ortada hiç kimseyi bulamıyorsunuz.

- Bu ülkede Anayasa sorunu var mı? Evet var. Burada da hem fikiriz. Herkes hem fikir. Anayasa’nın belli bölümünden şikayetçi. Türkiye’ye yakışan Anayasa’yı yapalım diyorsunuz. Hayır biz yanaşmayız, yanaştırmayız diyorlar.

- Çünkü bir 367 deneyimi, 411 deneyimi yaşandı. Onun için çekiniyorlar. Bu ülkede yasama organının yetkisine müdahalenin olduğunu görüyor halk, bu sıkıntı veriyor.

- Değişime dönüşüme her türlü yeniliğe kapalı bir Türkiye nasıl gelişecek? Kürsüye çıkan herkes demokrasi diyor. Ama iş uygulamaya geldiğinde ortaya engeller bariyerler çıkıyor. Ülkenin gündemi değişik mecralara gidiyor.

- Şu anda köşelerinde, koalisyon dönemlerine methiyeler dizenler var.

- Mütekait siyasetçiler var. Bu ülkede aylarca Bakanlar Kurulu toplanamadı. Toplantıyı Başbakanlık’ta mı, evde mi, hastanede mi yapalım. Gazeteler bunları yazdı çizdi. Aynı kabinenin bakanları gazete sayfalarında günlerce, haftalarca birbirlerine topa tutuyor. Partilerin biri bir tarafa, diğeri bir tarafa çekiyordu. Ekonomi, politika, dış politika deseniz hak getire. Koalisyonlar bırakın milleti, kendi dertlerine çare bulamıyordu. Anayasa’lar fırlatılıyordu. Bunları gördü bu ülke. Koalisyon demek, istikrarsızlık erken seçim demekti.

- Bu ülkede 16 ayda bir hükümet kuruldu. Böyle bir ülkede istikrar olur mu?

- Hemen erken seçim diye bağırıyorlar. Ne zamansa tarih o zaman olacak. Boşuna böyle bir özlemin içine girmeyin. Türkiye’de güçlü bir siyaset var.

 -Sen herkesi kör, alemi sersem mi sanırsın. Bunlar kendileri unutuyor, herkesi de unuttu zannediyorlar.

- 'İrtica' dediler tutmadı, 'laiklik elden gidecek' dediler tutmadı, 'takiyye' dediler tutmadı, 'ihanet, hıyanet' dediler tutmadı. Bundan sonra da ne yaparlarsa yapsınlar, ne derlerse desinler tutmayacak.

- Milletimiz, çetelerle mücadele edenleri de çok iyi biliyor, avukatlık edeni de çok iyi biliyor.

- Türkiye’de iktidar değil, çok ciddi bir muhalefet sorunu var. Demokrasilerde iktidar kadar muhalefet de önemlidir.

- Ülkesinin tamamını ifade edemeyen bir muhalefet bu aziz millet için ne üretilebilir? Hiçbir zaman bahane üretmedik, ama muhalefetin de TBMM içinde muhalefet olduğu da iyi görülmelidir. 7 yılda nelerle karşılaştığımızı çok iyi biliyorsunuz.

- Yasa çıkaracağız, hayır çıkaramazsın. Anayasa’yı değiştireceğiz, hayır değiştiremezsiniz. Cumhurbaşkanı seçeceğiz, hayır seçemezsiniz. Çetelerle mücadele edeceğiz, hayır edemezsin. Biz bunları hep gördük.

- Biz direksiyondayız gaza basıyoruz, biri geliyor frene basıyor. Biri geliyor debriyaja basıyor. Biri geliyor vites düşürüyor. Biri geliyor direksiyona müdahale etmeye gayret ediyor.

- Çağdaş demokrasilerde demokratik unsurların her birinin yeri bellidir. Ama bizde sorunların üzerine gittiğinizde statükoyla karşılaşıyorsunuz. Bütün bunlara rağmen asla umutsuz, karamsar değilim, biraz önce de belirttiğim gibi asla mazeretlere de sığınacak değilim. Ülkemiz adına büyük umutlar taşıyorum. Türkiye için üretmeye ter dökmeye devam edeceğiz.

HAYAL KIRIKLIĞI YAŞATMADIK

- Biz bu millete hayal kırıklığı yaşatmadık. Bu millet seçimler yoluyla emanetini bize geldi. Bunu bizden alacak olan da milletin ta kendisidir. Kim ki o emaneti gasp etmeye yeltenir, karşısında önce bizi, sonra da milletin kendisini bulur.

- Milletin emaneti kutsaldır. O emanete uzanan ellere dur demek boynumuzun borcudur. Tahriklerle kışkırtmalarla hiç kimsenin varacağı yerler yoktur. O dönemler yoktur.

- Tek başımıza da kalsak, milletin egemenliğini, demokrasiyi hukuku savunmaya devam edeceğiz. Ama demokrasiyi yüceltmek, onun standartlarını yükseltmek, STK’nın medyanın her kurumun görevidir. Memur-Sen gibi cesur, kararlı tavır sergileyen herkesi kutluyorum.

- Dış politikada da attığımız adımlarda, bölgesel küresel mesellerde Türkiye’nin oynadığı rol çok farklı. Artık Türkiye gündemi belirlenen bir ülke değildir, artık Türkiye gündem belirleyen bir ülkedir.

- Avrupa’da işçi ve memur yok, çalışanlar var. Ben diyorum ki gelin birleşin. Memur ayrı, işçi ayrı olduğu zaman. Bu iş sıkıntılı. Bu işin sıkıntısını ülkeler gördüğü için Avrupa bu işi teke indirdi. Bu bizlerin de işini kolaylaştıracak ve ülkemizin işini kolaylaştıracak. Ben bunu hem memur hem de işçi kesimiyle görüştüm. Hadi gelin bu adımı atalım, bu işi bitirelim. Ben buradan duyuyorum. Bundan sonra da biz üzerimize düşeni yapacağız. Sözünü de veriyorum.

- Türkiye kendi değerlerinden kaynaklanan bazı adımları da atıyor, atmak durumunda. Biz her platformda adaleti savunuyoruz. Hemde tereddütsüz savunuyoruz. Şu anda Haiti de çocukların ölümü nasıl bizim yüreğimizi burkuyorsa aynı şekilde Gazze’deki yavruların ölümü de bizim yüreğimizi burkuyor.

- Ama biz bunların hiç birine seyirci kalmıyoruz, hemen Haiti’ye Türkiye bütün sivil savunmayla, gıdasıyla mali yardımla ulaşıyor. Ama aynı şekilde Gazze’ye de ulaşmak istiyor.

- Niye? Çünkü biz insan endeksli olarak hayata bakıyoruz. İnsanların en hayırlısı, insanlara en çok faydalı olanıdır ilkesiyle biz buna bakıyoruz.

- Şarm El Seyh’te toplantı yapıldı. Bakınız hala 1 yıl geçti. Toplantı yapıldı, vaatler yapıldı. Hala Gazze’de 5 bin aile hala çadır da yaşıyor.

- Tayyip Erdoğan konuştukça rahatsız oluyorlar. Neden oluyorsun, ben gerçeği söylüyorum. Kapılar açılacak, hastane alt yapı üst yapı yapılacak. Ama yanaşmıyorlar. Niye neden? Gerekçe var mı yok. Bunu uluslar arası bütün toplantılarda söylüyorum. Söylemeye devam da edeceğim.

BU NOKTADAN GERİ GİDEMEYİZ

- BM’nin aynı şekilde okulu hastanesi orada. Yeni bir hazırlığı içerisindeyiz. Gerekirse BM Güvenlik Konseyi’nde çok farklı bir tez sunacağız. O zaman BM ne işe yarıyor sorusu aklına geliyor. Yüzün üzerinde şikayet yapılmış. Öyleyse Birleşmiş Milletler ne işe yarıyor. Bunu burada değil BM Genel Kurulu’nda da yaptım. Biz bulunduğumuz noktadan daha geri gidemeyiz.

- Roman vatandaşlarımız dün yanımıza geldi. Adam yerine konulduk diyor. Demek ki sıkıntı var. Türkiye’deki bütün etnik unsurların sıkıntılarına kulak vermek durumundayız. Eğer Türkiye muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkacaksa bunu başararak çıkacağız. Bizim bunu çözmemiz gerekiyor. Geride bırakıp geleceğe odaklanmamız gerekiyor. Bu sorunlar Türkiye’nin hızını kesen sorunlar. İşte onun için Milli Birlik ve Beraberlik Projesi, onun için demokratik açılım süreci diyoruz. Konuşulmasına cesaret edilemeyen hususlar bugün ülkemde konuşuluyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!