Güncelleme Tarihi:
Başbakan Binali Yıldırım, 24 Kasım Öğretmenler Günü nedeniyle 81 ilden gelen öğretmenleri Çankaya Köşkü'nde kabul etti.
Başbakan Yıldırım, yaptığı açıklamada, "Önümüzdeki sene içerisinde 500 civarında engelli öğretmen ataması gerçekleştireceğiz." dedi.
Başbakan Yıldırım sözlerini şöyle sürdürdü:
Eğitim en öncelikli alan olarak belirledik ve eğitim bütçesini bütün bakanlıkların bütçesinin üzerine çıkardık, birinci sıraya aldık. Benim öğrencilik yıllarımı hatırlıyorum. Ders kitapları için okul açılırdı, biz Bâb-ı Âli de İstiklal Caddesi'nde kırtasiye kırtasiye dolaşır aylarca kitapları tamamlamaya çalışırdık. Şubat tatiline yakın ancak tamamlayabilirdik. Şimdi okul açılınca kitaplar da hazır. Hem de çocuklar, nasıl alırım, param var mı yok mu diye endişe etmiyorlar. Bunlar belki unutulur, küçük şeyler gibi gelebilir ama bir öğrenci için bunun ne kadar önemli öğretime başlarken moral açısından faydalı olduğunu o yaşlardakiler daha iyi anlıyor.
1 milyonun üzerinde bir öğretmen topluluğumuz var. Geçen 15 yılda 584 bin 288 yeni öğretmen ataması yaptık, eğitim camiamıza kazandırdık. Öğretmen ataması gerçekleştireceğiz.
Hükümetimiz döneminde atanan öğretmen sayımız, mevcut öğretmen sayısının yüzde 65'ini oluşturuyor. Şunu size rahatlıkla söyleyebilirim. Şu anda öğrenci sayısı bakımından derslik sayısı bakımından, öğretmen sayımızla yeterli gözüküyor.
Böldüğümüz zaman sınıf başına düşen öğretmen sayısı 17. Bir sınıfta 17 öğrenciye bir öğretmen düşüyor. Bu gayet ideal bir sayı. Peki sıkıntı nerede? Dağılımda. Bazı yerlerde eksik var, dolayısıyla sınıflar kalabalık. Bazı yerlerde de fazla var. Zaman içerisinde inşallah bu eşleşmeyi yapmış olacağız.
Norm kadro doluluk oranı Doğu Anadolu'da yüzde 92, Güneydoğu'da yüzde 90 seviyesine çıktı. Daha önce burada maalesef öğretmen çalışamıyordu. Çok şükür artık güvenlik sorunumuz yok.
Tabi genç nüfusumuz gibi genç öğretmen kadrosuna sahibiz. Öğretmen sayımızın yüzde 66'sı 40 yaş ve daha aşağısında oluşuyor.
Ben ilkokuldaydım, o zaman eğitmen vardı, 1-2-3'üncü sınıflar beraber okuyorduk. Bizim eğitmen hocamız Cazim bey, çok yaşlı. Derse geliyor oturuyor, hiç kalkmıyor. Sürekli ara ara gürültü olunca 'okuyunuz, yazınız, dersinize bakınız' diyordu. Günlerden bir gün müfettiş geldi. Müfettiş bizlere tabi soru soruyor, test ediyor. Öğretmenden şikayet gitti herhalde. Sorduğu bütün soruların hiçbirini kimse bilemiyor. Cazim bey zavallı ter dökmeye başlıyor. Müfettiş 'bir soru daha soracağım' dedi. "Şurada su, şurada saman, ortada duvar var, duvarın üzerine de horoz var. Samana mı yumurtlar, suya mı yumurtlar?" Biz hep beraber 'samana' dedik. "Kırılasıcalar, soru kolay olunca nasıl da bilirler" dedi Cazim Bey... Tabi Cazim beyi gönderdiler. Biz de çok memnunduk aslında. Çocukluk hali böyle tabi.
"2019'UN SONUNDA TEKLİ EĞİTİME GEÇECEĞİZ"
Bir karar aldık 2019 senenin sonunda bütün okullarımızda tekli eğitime geçeceğiz. Hatta şu müjdeyi de verebilirim. Bazı illerimizde şimdiden geçmeler oldu. Bir kaç ilimizde gittiğim yerlerde söylediler bana, tekli öğretim yapılabiliyor. Tekli öğretime geçmek için 58 bin yeni dersliğe ihtiyacımız var.
Benim rahmetli dedem 'eti senin kemiği benim' diye teslim etmişti. Öğretmenimiz de bizi iyice bir şekle sokmuştu mezun oluncaya kadar. Şimdi siz öğrencilerimizle kardeş gibi görüyorsunuz.
Maddi ve fiziki şartlar elbette önemli. Ama yaptığınız işten haz duymuyorsanız, mesleğiniz sizi mutlu etmiyorsa o zaman başarı mümkün değildir.
İşte Mersin'den gelen genç öğretmenimiz, burada sadece kelimeleri ifade etmedi. Kalbinden, ruhundan geçenleri de bizlerle paylaştı. Duygularını konuşmasının içine kattı. Gerçekten mesleği sevmenin adı bu diye düşünüyorum. Sizleri yürekten kutluyorum.
Bu iş sadece parayla yapılacak bir iş değil. Yani sınıftaki o yavrularımızın hepsinin, bunlarla bu işin yapılması parayla pulla ölçülecek bir şey değil.
ÖĞRETMENLİK ANISINI PAYLAŞTI
Ben üniversitedeyken evlendik hanımla, Semiha hanımla. Üniversitede çocuğumuz oldu. Ve ilkokul birinci sınıf öğretmeniydi. Bir gün çok hastalandı, çok da meraklı öğrencilerine. 'Sınıf boş kalmasın, sen git bugün benim yerime ders ver' dedi. Benim de hoşuma gitti. Ne güzel iş...
Gittim sınıfa girdim fakat hiç benim girdiğimi çocukların hiçbirini görmezden geliyor. Hiç... Herhalde öğretmene gözleri alışmış. Masaların üstünde koşturuyorlar, birbirinin üzerine atlıyorlar. Bir gürültü, uğuultu falan. Bağırdım bir şeyler söyledim, hiç oralı olan yok. Yahu nereden düştük buraya diye düşünmeye başladım.
Çocuğun birini kavradım havaya kaldırdım. Birden bire ses kesildi. Neyse biz güç bela tamamladık dersi geldik. Semiha hanım gidince müdür bey çağırmış. 'O senin dersine giren kimdi' demiş. O da 'beyim' deyince, 'yahu hocam dersler boş kalsın, sen ona söyle bir daha gelmesin' demiş.
O yüzden bir öğretmen eşi olarak sizin ne kadar fedakarca görev yaptığınızı çok iyi anlayabiliyorum. Sizler için neler yapsak yeridir.
Her çocuğun Edison ve Einstein kadar şansı olmayabilir. Günümüzde bu şans daha da gittikçe azalıyor. İhtiyacımız olan şey ‘senden bir şey olmaz’ diyerek karamsarlık aşılayan değil, Urfalı Aysel öğretmen gibi sizler dünyayı daha güzel hale getireceksiniz diyerek umut aşılayan öğretmenlerimiz.
Engelli öğrencisini 4 yıl boyunca kucağında taşıyan Sivaslı Hakan öğretmen gibi öğretmenlere ihtiyacımız var. Lösemi hastası çocuklara umut olan öğretmene, Türkiye için hizmet üreten bilişim teknolojisi öğretmenlerine, öğrencilerine okuma yazmayı sevdiren, onlarla dergi çıkaran edebiyat öğretmenlerimize ihtiyaç var. İcat yapan, deney yapan, onları yarışmaya hazırlayan, yaptıklarıyla gurur duyan sizin gibi öğretmenlere ihtiyaç var.
Sizlerden tek talebimiz, beklentimiz mutlaka yavrularımıza öğrencilerimize gelecek umudu, gelecek heyecanı aşılayın. Öğrencilerimize mutlaka vatan sevgisi, millet sevgisi, bayrak sevgisini aşılamayı ihmal etmeyin. En büyük belamız terörle mücadelenin ilacı da birliğimizin beraberliğimizin toprak bütünlüğümüzün küçük yaşta gençlerimizin zihnine ilmek ilmek işlenmesidir.
Bir yazarımız var Cahit Sıtkı Tarancı, öğretmen olmuş. Görev yerine gidecek Sivas’ta bir köye. Kış bastırmış, yol yok iz yok. Köyüne de gitmek istiyor. Fakat o yollar o kış kıyamet geçit vermiyor. Dizlerinin üzerine çömeliyor ve ağzından şu sözler çıkıyor “Orada bir köy var uzakta. O köy bizim köyümüzdür. Gitmesek de gelmesek de o köy bizim köyümüzdür”
780 bin kilometre kare vatan toprağıyla, 50 bin köyüyle, 81 iliyle ay yıldızlı bayrağıyla bu ülke bizim ülkemizdir, bu topraklar bizim topraklarımızdır.