Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç: Dünyayı başlarına yıkarız

Güncelleme Tarihi:

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç: Dünyayı başlarına yıkarız
Oluşturulma Tarihi: Ekim 15, 2014 13:28

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Mesele Kobani değil, mesele Kobani bahanesiyle çok özledikleri ayaklanmayı gerçekleştirmek. Buna yıllarca muvaffak olamadılar, bundan sonra da olamayacaklar. Dünyayı başlarına yıkarız" dedi.

Haberin Devamı

Arınç, "Kobani'de sivil kalmadı, hepsi Türkiye'de. Orada bin civarında savaşan grubun olduğu söyleniyor. PYD'li silahlılardan da kaçıp Türkiye'ye sığınmak isteyenlerin olduğunu bilsinler. Orada ciddi bir karşılık veremiyorlar. Bekledikleri yerlerden hiç destek gelmedi. Kandil'deki birisinin söylediğini tekrar ben söyleyeyim, 'biz dağda savaşmasını biliriz, Kobani'de savaşacak durumda değiliz'. Dağda savaşmak kolay, askere polise, öğretmene, hakime karşı... Adam kaçırmak kolay ama Kobani'de savaşmıyorlar, savaşamadılar, hiçbir şeye de ihtiyaçları yok. Daha başka şeyler de söyleriz de mahcup olurlar, iş bu kadarla kalsın" diye konuştu.

POLİSE YETKİDE ALMAN MODELİ

Arınç, Adıyaman Valisi Mahmut Demirtaş'ı ziyaretinde, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevapladı. Bir basın mensubunun, "polise yetki düzenlemesinden Alman modeli getirilmek isteniyor, çalışma hakkında bilgi verir misiniz" şeklindeki sorusu üzerine Arınç, hükümetin en büyük vasfının özgürlük alanlarını genişletmek olduğunu söyledi.

Demokrasinin güçlendirmesi, sivil asker ilişkileri başta olmak üzere demokrasinin normalleşmesi ve Türkiye'nin vesayet sisteminden kurtulması için millet iradesinin daha güçlü hale gelmesi gerektiğinin altını çizen Arınç, tüm bunları "söz olsun" diye konuşmadıklarını, bütün icraatlarda halkın hükümete büyük destek verdiğini dile getirdi.

Vatandaşlar arasındaki ayrımcılığın tamamen kaldırıldığını belirten Arınç, şöyle konuştu:
"İster kılık-kıyafet, ister inanç ve düşünce olsun bugün herkes şiddete başvurmadan karşı düşüncelerini nasıl ifade etmek istiyorsa etsin, bunlar artık Türkiye'de olağan hale gelmiştir. Geçmişte Kürtçe'nin konuşulmasının bile yasaklandığı, Kürtçe'nin varlığının bile inkar edildiği günleri hatırlarsınız. Bugün geldiğimiz noktayı hükümetimizin başarısı olarak göreceksiniz. Sadece üniversitelerde değil, ortaöğretimdeki seçmeli derslerde ve şimdi de özel okullarda Kürtçe eğitime izin verilmesiyle Türkiye 12 yılda müthiş bir noktada başarı gösterdi. Herkes bunu biliyor."

Arınç, farklı etnik grup ve dini inançların görüş ve fikirlerini rahatlıkla konuşup tartışabildiğine işaret etti.

Demokrasi ve özgürlükten ödün vermeden huzur ve güveni sağlamayı hedeflediklerini anlatan Arınç, "Yeterki silah ve şiddet olmasın. Bugün Meclis'te görüşülecek ve arkası da gelecek" diye konuştu.

"VAHŞETİ YAŞATANLARA KARŞI POLİSİN ELİNİ KOLUNU TUTAMAYIZ"

Haberin Devamı


Kobani (Ayn el Arap) bahanesiyle düzenlenen izinsiz gösterilere değinen Arınç, şunları kaydetti:
"Son yaşanan olaylar bir vahşet, barbarlık ve vandallıktır. İnsanlar öldürülmüştür. Bugüne kadar Türkiye'de çeşitli maksatlarla insanlar öldürülmüş olabilir ama bu kadar vahşisine rastlanmamıştır. Apartmanların tepesinden atılıp, kafaları ezilip, üzerilerinden araçlarla geçilip bu da yetmemiş gibi yakılıp öldürülen insanlardan bahsediyorum. Önceden tespit edilen her yer tahrip edilmiştir, bu vahşeti yaşatanlara karşı polisin elini kolunu tutamayız. Emniyet güçlerine bugün sahip olmadıkları, yine özgürlükçü ve demokratik ama sadece suç işleyenlere karşı huzur ve güveni daha çok sağlayacak mekanizme getirilmek isteniyor."

Haberin Devamı

Haberin Devamı

''HEPSİNİ BİLİYORUZ''

Arınç, hükümetin çıkarttığı birçok kanunda Avrupa Birliği (AB) normlarının dikkate alındığına işaret etti.

AB üyesi ülkelerin, şiddet olaylarının bastırılması için kolluk kuvveti ve güvenlik güçlerine bazı yetkiler verildiğini hatırlatan Arınç, "Peki biz neden güvenlik güçlerini o yetkilerle donatmayalım. Yapmak istediğimiz budur. Öldürme olayı, tahrip edilen mal ve can güvenliğine karşı elimizdeki yetkiler yeterli değilse, arama yapılamıyor, istenildiği zaman suç örgütü tespit ettiğinde dinleme kararı alınamıyorsa o zaman yazılı hukuka birşeyler koymamız lazım. Kimse yanlış anlamasın, bu olayları analiz ettik. Türkiye'ye yaşatılan bu acı olayları anbean kimler çıkardı, kimler bu hale getirdi ve zarar nerelerde vardır hepsini biliyoruz" değerlendirmesinde bulundu.

Haberin Devamı

BİNGÖL'DE EMNİYET MÜDÜRÜ'NE SALDIRI

Arınç, Bingöl'deki saldırının, "tamamen hesaplı ve kitaplı, istihbarata dayalı, nerede kimin olacağını önceden bilen ve gelip orada insanları öldürmek amacıyla ateş eden bir grubun işi" olduğunu söyledi.

Bu grubun siyasi tandansının da belli olduğunu anlatan Arınç, şöyle konuştu:
"Bunların bir kısmı öldürüldü, bir kısmı da canlı yakalandı. İçlerinden bir tanesi daha önce tespit edilmiş, yakalanmış ve mahkemeye sevk edilmiş ama hakim tarafından serbest bırakılmış. İkisi hakkında emniyetin güçlü şüpheleri var, bu bir örgüt işidir. Bunlar hakkında dinleme kararı istenmiş, hakim veya savcı dinleme kararı vermemiş. Eğer o kişi tutuklanmış olsaydı böyle bir eylemin içinde olmayacaktı. Dinleme kararı verilmiş olsaydı bağlantı tespit edilecek, önlem alınabilecekti."

''TEDBİR AMAÇLI DİNLEMENİN NE ZARARI OLABİLİR''

Hakim ve savcının kararına ilişkin aklına iki ihtimal geldiğini vurgulayan Arınç, şunları kaydetti:
"Birincisi o insan ya paralel yapılanmanın esiridir. 'Bugüne kadar milleti çok kolay dinliyorduk, istediğimiz zaman istediğimiz isimle, sahte isimlerle, numaralarla dinleme yapabiliyorduk. Siz bizim başımıza yıktınız, bu dünyayı, bu dinlemeler sebebiyle bizi suçluyorsunuz, bundan sonra dinleme yok' demiş olabilir. İkinci ihtimal 'ben yeterli delil isterim arkadaş, yeterli delil yok bu işte, o yüzden dinlemiyorum da' diyebilir. Sen nasıl delil istiyorsun. Güvenlik güçleri, 'elimizdeki istihbarat, bunların eylem yapacağını bize gösteriyor' diyor. En azından tedbir amaçlı dinlemenin ne zararı olabilir. Bunu konuştuğumuz zaman yapılacak birtakım işlerin olduğunu görüyoruz. Bu hakim de bu savcı da teşhir edilmelidir, niçin bu kararları vermediği sorgulanmalıdır ama hakimlerin teminatı var, dokunulmazlığı var, yargılanması da kolay değil. O zaman onu icbar edecek yazılı hukuk düzenlemesine ihtiyaç var. Getirdiğimiz bütün tedbirler ve getireceklerimiz hepsi bu kadar değil. Türkiye'de devletine,milletine, hukuka ve insan haklarına bağlı 76 milyonun istediği düzenlemelerdir. Bölgede yaşayan insanlar da 'bizi bu eşkıyadan kurtarın' diyor."

Arınç, örgüt yanlısı kişilerin eylemlerinden iş adamlarının da zarar gördüğünü dile getirdi.

Herkesin, tedbir amaçlı önleme yapılabilirse bu tür olayların önüne geçileceğini bildiğini anlatan Arınç, "Bu iş başıboşluk götürmez, onun için düzenleme yapılacaktır. Kimin ne endişesi varsa, bu endişesini söyleyebilir, değişikliklerde yapılabilir ama yasama organının görevine hiç kimse müdahale etmemelidir. İyi insanlar için değil, suç işlemeyi kendine meslek edinmiş insanlar için tedbir almak zorundayız. Bu tedbiri vatandaşımız için alacağız" şeklinde konuştu.

Haberin Devamı

''DEMİRTAŞ'IN TERLEME VE GÖZYAŞI İÇİNDE SÖYLEDİĞİ ŞU...''

Olaylar sonrası HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın düzenlediği basın toplantısına değinen Arınç, "Bir saatlik konuşmada 'biz bu işi yaptık ama sorun bakayım neden yaptık' dedi. Terleme ve gözyaşı içinde söylediği şu, duygusal kırılma yaşamışlar. Ne kadar naif insanlar. Duygusal kırılma yaşamışlar" diye konuştu.

''DUYGUSAL KIRILMA YAŞANINCA ADAM ÖLDÜRMEK Mİ LAZIM''

Arınç, terör örgütü IŞİD'in oradaki insanların hayatına kastetmek için geldiğini kabul ettiklerini vurguladı.

IŞİD ilk defa Kobani'nin üzerine yürümediğini anlatan Arınç, şöyle konuştu:
"O bölgede Türkmen, Sünni, Şii ve birçok insan öldü. Şimdi o zaman duygusal kırılma yaşanmadı da Kobani'de yaşandıysa bu işin içinde bir iş var. Gazze'de birkaç bin insan öldü. O zaman duygusal kırılma yaşamamışlar. Filistin'de her gün ölüyor yaşamamışlar. Halep'te, Musul'da ve diğerlerinde ölümler olmuş, o zaman duygusal kırılma yaşamamışlar, üzülmemişler. Arkadaşlar sadece Kobani'de iş kopmuş. Böyle birşey olamaz. Biz hepsinde duygusal kırılma yaşadık ama sokağa çıkıp ortalığı yangın yerine çevirmedik. Anadolu insanı için söylüyorum. Gazze için söylüyorum, mitingler yaptık, toplantılar yaptık ve hemen insani yardım topladık. Duygusal kırılma yaşanınca adam öldürmek mi lazım. Duygusal kırılma yaşanınca ortalığı savaş yerine mi çevirmek lazım."

''ÖLÜMLERDEN HDP SORUMLU''

Demirtaş'ın, "Çağrı yaptık ama bunları yapın demedik" sözlerini hatırlatan Arınç, bu olayların bu hale geleceğinin bilinmesi gerektiğine işaret etti.

Yaşananların, "duygusal kırılma yaşadık" sözüyle izah edilemeyeceğini vurgulayan Arınç, "Bende avukatlık yaptım, eskiden bizi gülümseten bir şey anlatırlardı. 'Ben vurmadım elim çarptı gibi birşey'. Madem sizin talimatınızla bu insanlar sokağa çıktı, bu işleri yaptılar bundan üzüntü duymak, önlerine geçip 'niçin bunları yapıyorsunuz' demek yok mu. Selahattin Demirtaş cumhurbaşkanı adayı oldu, iyi de oy aldı. O zaman bu sözlerin hiçbirisini söylemedi. O zaman ki Demirtaş ve HDP ile bu olayların içindeki Demirtaş ve HDP'yi birbirinden çok farklı yere koymalıyız. Çok yanlış iş yapıyorlar. Bence şu olup bitenlerin içindeki ölümlerden, maddi ve manevi tüm zararlardan HDP sorumludur. Bunlar, 'duygusal kırılma yaşadık' sözleriyle izah edilecek şeyler değil. Bu sorumluluklarını hem bu dünyada hem öbür tarafta mutlaka göreceklerdir" diye konuştu.

''MESELE KOBANİ DEĞİL''

Arınç, tüm terör örgütleri olduğu gibi IŞİD'le de mücadele edilmesi gerektiğine inandıklarını söyledi.

Kobani için sınırları açtıklarını anımsatan Arınç, "Mesele Kobani'ye gelip dayandığında Türkiye'yi yakmanın hiçbir geçerli sebebi yoktur. 200 bin kişiyi misafir ediyoruz. Bu Türkiye için yapılabilecek en güzel şeydir" dedi.

Kobani'de sivil kalmadığını hatırlatan Arınç, sözlerini şöyle tamamladı:
"Hepsi Türkiye'de. Orada bin civarında savaşan grubun olduğu söyleniyor. PYD'li silahlılardan da kaçıp Türkiye'ye sığınmak isteyenlerin olduğunu bilsinler. Orada ciddi bir karşılık veremiyorlar. Bekledikleri yerlerden hiç destek gelmedi. Kandil'deki birisinin söylediğini tekrar ben söyleyeyim, 'biz dağda savaşmasını biliriz, Kobani'de savaşacak durumda değiliz'. Dağda savaşmak kolay, askere polise, öğretmene, hakime karşı... Adam kaçırmak kolay ama Kobani'de savaşmıyorlar, savaşamadılar, hiçbir şeye de ihtiyaçları yok. Daha başka şeyler de söyleriz de mahcup olurlar, iş bu kadarla kalsın. Mesele Kobani değil, mesele Kobani bahanesiyle çok özledikleri ayaklanmayı gerçekleştirmek. Buna yıllarca muvaffak olamadılar. Bundan sonra da olamayacaklar. Dünyayı başlarına yıkarız."




BAKMADAN GEÇME!