Güncelleme Tarihi:
Başbakan salona eşi ile birlikte geldi. Sahnede katılımcıları selamladı, sahneden indiğinde de ön sırada oturan konuklarla tokalaştı.
Bu sırada 30 Mart yerel seçimlerinde AK Parti'nin seçim şarkısı da olan 'Dombra' çaldı.
Daha sonra saygı duruşunda bulunuldu ve İstiklal Marşı söylendi.
Ardından sinevizyon gösterisine geçildi.
Sinevizyon gösterisinin ardından Dombra'yı da seslendiren Uğur Işılak'ın Başbakan için yazıp seslendirdiği ''Erdoğan'' isimli parça çalındı.
Başbakan'ıN bir yanında eşi Emine Erdoğan, diğer yanında da ise Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç oturdu.
ERDOĞAN, IŞILAK'A TEŞEKKÜR EDEREK BAŞLADI
Daha sonra kürsüye Başbakan çıktı. Başbakan, kendisi adına yazılıp bestelenen şarkı nedeniyle Uğur Işılak'a teşekkür ederek konuşmasına başladı.
ERDOĞAN'IN ADINA YAZILAN ŞARKININ SÖZLERİ
Kul olmadık hiç bir kula/ Meyletmedik sağa sola/ Baş koymuşuz aynı yola/ Sevdan sevdamızdır bizim
Erdoğan, Erdoğan / Bu milletin adamı /Erdoğan Erdoğan / Bu milletin adamı.
Göğsümüzü gere gere / Yürüyoruz aynı yere / Fırsat verme zalimlere / Kavgan kavgamızdır bizim
Güneş gibi doğdukça sen / Kalbimize değdikçe sen / Hakka boyun eğdikçe sen / Davan davamızdır bizim
Erdoğan, Erdoğan / Bu milletin adamı
Başbakan Erdoğan, konuşmasında şunları söyledi:
Öncelikle Uğur Işılak kardeşimize teşekkür ediyorum. Gönlümüzü son bestesiyle güftesiyle fethetti. Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde hazırladığımız vizyon belgesinin tanıtım toplantısı vesilesiyle her birinizi yürekten selamlıyorum. Birazdan detaylarını paylaşacağımız bu vizyon belgesinin ülkemiz milletimiz demokrasimiz için hayırlar getirmesini rabbimden niyaz ediyorum. Yazar, sporcu tüm dostlarımıza, STK temsilcilerine, bakan vekil arkadaşlarımıza, özellikle AK Parti teşkilatının mensuplarına gönülden şükranlarımı sunuyorum. Yazılı ve görsel medyamızın da tüm temsilcilerine hoş geldiniz diyorum. sesimizin Türkiye’ye dünyaya duyurulmasında emeği olan herkese tek tek teşekkür ediyorum.
10 Ağustos 2014’te Türkiye ilk kez cumhurbaşkanını doğrudan milletin oylarıyla seçecek. AK Parti’nin genel başkanı ve Başbakan olarak 2007’de yaptığımız değişiklikle, halkın seçmesini sağlamış olmanın büyük bir memnuniyetini yaşıyorum. 2007 yılında bu anayasa değişikliğini gerçekleştiren TBMM’ye huzurlarınızda bir kez daha teşekkür ediyorum. Anayasa değişikliği dönemin cumhurbaşkanı tarafından önce veto edildi, sonra halk oylamasına götürüldü. 21 Ekim 2007’deki halk oylamasında aziz milletimiz yüzde 69 oy oranıyla evet diyerek bu değişikliğin gerçekleşmesini sağladı. Bu şu demektir, artık ben başkanımı kendim seçmek istiyorum, vekiller vasıtasıyla değil.
Erdoğan’ın Vizyon Belgesi: “Yeni Türkiye Yolunda, Demokratik, müreffeh, öncü”
Bundan iki afta önce 28 Haziran’da dünya tarihini değiştiren çok önemli bir olayın yüzüncü yıl dönümünü yaşadık. 1914’te Saraybosna’da Avusturya Macaristan imparatorluğu veliahtı öldürüldü, bunun ardından Birinci Dünya Savaşı başladı. Maalesef bu savaşta ağır bir yenilgi aldı. Savaşın ardından Ortadoğu balkanlar haritaları değişti. Bugün sahip olduğumuz sınırlar çeşitli ülke orduları tarafından işgal edildi. Gazi Mustafa Kemal 19 Mayıs’ta Samsun’a çıktı. Anadolu’daki tüm güçleri birleştirdi. Kurtuluş savaşımız büyük bir zaferle sonuçlandı. 29 Ekim 1923’te Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. Halk çok uzun yıllar savaşmış bir halktı. Ülkenin tamamına yoksulluk hakimdi. Gerek kurtuluş savaşımız gerek cumhuriyetin ilanı halkımıza umut ve cesaret aşıladı. Milletçe çok çalıştık. Dedelerimiz ninelerimiz her yerde çalışarak, ter dökerek, yok olmanın eşiğindeki milleti yeniden dünya sahnesine taşıdılar.
TOPLANTIYA KATILANLAR
Toplantıya aralarında Zerrin Özer, İsmail YK, Şafak Sezer'in de olduğu sanatçılar, sporcular, düşünce kuruluşları, STK temsilcileri, akademisyenler, yazarlar, akil insanlar, dini cemaat ve vakıf temsilcileri katılıyor.
TÜRKİYE İZLEMEK ZORUNDA KALDI
İkinci dünya savaşının yaşandığı bu zor yıllarda Türkiye çok zor dönemlerden geçti. Türkiye yazık ki bu değişimi yakalamadı, yakalayamadı. Şu hususu hatırlatmak durumundayım. 1945’te neredeyse tamamen yıkılan Almanya kısa zamanda kendisini toparladı dünyanın en büyük güçlerinden biri oldu. Japonya aynı şekilde değişimin ruhunu anladı ve dünyanın en güçlü ekonomilerinden birine sahip oldu. Avrupa’nın bir çok şehri yıkılmasına rağmen, toparlandı. Yanı başımızda Avrupa savaşın ardından böyle büyük bir değişimi başlatırken maalsef Türkiye izlemek zorunda kaldı.
TERSİNE ÇEVİRDİK: ÖNCE MİLLET SONRA DEVLET
1950’li yıllar çok partili dönem. Türkiye’nin her alanda sıçrama gösterdiği bir dönem oldu. Gerek Menderes gerekse Celal Bayar ile başlayan o süreç dönüm noktasıydı. Bu sıçrama dönemi 1960 darbesiyle çok ciddi şekilde kesintiye uğratıldı. 60’ları 70’leri kayıp yıllar olarak yaşadık. 1980’leri 12 eylül darbesinin gölgesinde kayıp yıllar olarak yaşadık. 1990’lar koalisyonların hüküm sürdüğü, terörün ağır kayıplar verildiği, demokrasinin insan hayatının önemsenmediği yıllar oldu.
2000’li yıllara bu şekilde ulaştık. Biz gelmeden önce hakim olan şuydu. Önce devlet sonra millet. Biz geldik bunu tersine çevirdik. Önce millet sonra devlet.
AK PARTİ DEĞİŞİM ARZUSUNUN TEZAHÜRÜ OLARAK ORTAYA ÇIKTI
Halkın arzu ettiği bu değişim, bizden önce maalesef hiçbir zaman karşılanmadı. Halkın değişim isteği reddedildi. Görmezden gelindi. Demokrasi isteyenler özgürlük isteyenler, hak isteyenler kimi zaman kanlı şekilde, kimi zaman işkenceyle, zorbalıkla baskıyla sindirildi. 2000’li yıllara geldiğimizde değişim isteği ertelenemez hale gelmişti. Toplumun değişim arzusu devleti ve siyaseti zorlamaya başlamıştı. İşte AK Parti 2001 yılında, toplumun değişim arzusunun tezahürü olarak ortaya çıktı.
Geriye dönüp 91 yıllık tarihimize baktığımızda elbette gurur duyacağımız bir tabloyla karşılaşıyoruz. Gerçekten çok ciddi başarılar elde ettik. 91 yıl içinde her zorluğa da sabrettik. Değişim umudumuzu hep diri tuttuk. Zorbalığın yasakların yolsuzlukların ilelebet sürmeyeceğine inandık ve bu inancın umuduyla ayakta kaldık.
DERSİM'DE YAŞANAN ACI HADİSE
1940’lardan itibaren devletin ve kurumların değişime direnmesi çok ağır bedeller ödetti. 91 yıllık cumhuriyet tarihimiz içinde yaşanan olumsuzlukların büyük çoğunluğu sistemin değişime direnmesinin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Dersim’de yaşanan acı hadise, halkın hak taleplerine kulak tıkamasının bir eseridir. 1940’lı yıllar boyunca kapatılan camiler, yasaklanan kuran eğitimi, milletin manevi değerlerine duyarsızlık değişime yönelik direncin eseridir. Hapse atılan yazarlar, sürgüne gönderilen yazar ve sanatçılar, faili meçhuller devletin yani statükonun değişime direncinin eseridir.
DEVLET DEĞİŞİMDEN KORKTU
Başörtüsü sorunu statükonun değişime olan direncinin neticesidir. Terör meselesi statükonun değişime olan direncinin, farklı olana tahammülsüzlüğün neticesidir. Sünni kardeşlerimizin, Alevi kardeşlerimiz, Hristiyan Musevi vatandaşlarımızın, yazarların sanatçıların düşünürlerin on yıllardır çektiği acı sistemin değişime olan direncinin eseridir. Faili meçhuller, işkence, Diyarbakır, Mamak, Metris Cezaevi statükonun değişime olan direncinin neticesidir. Devlet değişimden korkmuştur, rejim değişimi tehdit olarak görmüştür.
ÖZGÜRLÜKLERİ BİZ SAVUNDUK
42 bin denek üzerinde yaptığımız kamuoyu araştırmasında, nasıl bir siyasi parti, buna ihtiyaç var mı, bütün araştırmaları yaptık, adımımızı da böyle attık. Çünkü biz o dönemde bir çok zulümleri yaşadık. Arkadaşlarımızın içerisinde yavruları üniversiteye gidemeyen aileler vardı. Kısacası damdan düşenlerin aramızda olduğu bir yapıydık. Milli ve manevi değerleri reddedilen, sürekli inkar ile karşı kaarşıya kalan kimselerdir. Siyasi görüşleri inkar edilen, partileri her daim kapatılan bir harekettir. AK Parti’yi kurarken kendi sorunlarımızı değil, her sorunu kendimize dert edindik. 12 yıl boyunca da başörtüsü özgürlüğü kadar ifade özgürlüğünü savunan biz olduk. Meslek liselerinin imam hatip liselerinin açılmasını savuduğumuz kadar farklı dilde yayını savunduk. Sünninin özgürlüğünü savunduığumuz kadar alevinin de özgürlüğünü savunan biz olduk.
DÜNÜN MAĞDURLARIYKEN BUGÜNÜN MAĞRURLARI OLMADIK
İnsanların inançlarının gereğini yerine getirme özgürlüğünü savunurken, Müslüman, Hristiyan, Musevi ayrımı yapmadık. Büyük baskılara engellemelere, hatta şiir okuduğu için hapse mahkum olmuş bir kadroyduk. Göreve geldiğimizde kendi dostlarımızı çevremizi değil 77 milyonun hakkını gözettik. Kendisini koruma altına alan devlet 77 milyona baskı üretir. Milletini kendisine tehdit olarak devlet, milletini hırkalara ayırır. İşte bunu söyledik. Ve ülkemiz kadar siyaset kadar devleti değiştirmenin mücadelesini verdik. Dünün mağdurlarıyken, bugünün mağrurları olmadık.
HERKES İÇİN ÖZGÜRLÜK İSTEDİK
Dünün madurları olarak bugün de 77 milyonun mağduriyetini gidermek için mücadele ettik. Biz demokrasi istedik, hem de herkes için demokrasi istedik. Herkes için özgürlük istedik. Bu nedenle 12 yıl boyunca reformlar gerçekleştirdik. Her türlü vesayetin karşısında dimdik durduk. Tüm darbe girişimlerine, komplolara tuzaklara itiraz ettik. Her türlü çeteyle mücadele ettik. Her türlü mafyayla mücadele ettik. Çeteleri temizledik. Akşam sabah hükümet yıkan hükümet kuran mafya şebekeleri vardı. Artık millet sandıkta hükümeti kuracak dedik ve bu adımı böyle attık.
ÇETELERE GÖZ YUMMADIK
Darbe girşimleri yapan çeteleri temizledik, sokakta insanların ensesine bir kurşun sıkarak karanlıkta kaybolan çetelerle mücadele ettik. Devleti değişime karşı koruyan çeteleri temizledik. Azınlıklara zulmeden çeteleri temizledik. Türkiye’nin en iyi zamanlarında, gençleri sokağa döken, sokakları şiddete, ülkeyi istikrarsızlığa mahkum etmek isteyen çeteleri temizledik. Hoşgörü görüntüsüyle büyüyen, hizmet eğimi istismar eden, devletine ve milletin ihanet bayrağı açan çetelere de göz yummadık.
EYVALLAH DEMEDİK
Pensilvanya’dan idare edilen, Türkiye’yi eski Türkiye’ye döndürmeye çalışan çeteye de eyvallah demedik. Elbette mükemmel bir yerde değiliz. Yapacağımız çok iş var. tüm sorunları çözüme kavuşturmuş değiliz, ancak eğer Türkiye milletin değişim taleplerini daha önce görebilseydi bütün çok farklı bir Türkiye’de yaşıyor olacaktık.
DEFALARCA ÖLÜM TEHDİTLERİ ALDIM
Düşünebiliyor musunuz iktidarımıza kadar 16 ayda bir seçim yaşanan bir ülkeydik. Böyle bir ülkede istikrar güven olur mu? 12 yıl boyunca önümüze engeller çıkmamış olsaydı, eski Türkiye’nin aktörleri direnmeseydi bugün farklı bir yerde olabilirdik. Bizzat ben, defalarca ölüm tehditleri aldım, çok somut suikast girişimleri son anda önlendi 94’te başkanlık için sahada seçim çalışmaları yaparken tehditler aldık, Samandıra’da bir arkadaşımız şehit edildi. Hatırlayın o zaman medya başlıklarını. “Artık muhtar bile olamaz” “Artık siyasette hayatı bitti” Cezaevinde de tehditler aldım.
ŞİMDİ DE 'ADAY OLAMAZ' DİYORLAR
Şimdi de ne diyorlar? Aday olamaz. Kim diyor? Muhalefet. Çekilmesi lazım. Bu ülkede anayasa yasalar varsa orada zaten yazıyor. Açın şu anayasayı okuyun ya, göremiyorlar. Kendileri yarışa giremediği gibi ısmarlama adaylarla yarışa giriyorlar. Bunların durumu bu.
KAPATMA DAVASI AÇTILAR
Partimizi kurarken iktidardayken tehditler aldık. Danıştay saldırısı üzerimize yıkılmak istendi. Hükümetimiz düşürülmek istendi. Arkadaşlarım aynı şekilde, genel başkan yardımcılarım aynı şekilde. Bakan arkadaşlarım aynı şekilde. Partim defalarca tehdit edildi, kapatma davasına maruz kaldı. Düşünebiliyor musunuz, parlamentonun üçte ikisine sahip bir parti için kapatma davası açılıyor. Hiçbir zaman millet ne derse o değil, biz ne dersek o, anlayış bu. Ailelerimiz milletvekillerimiz hep birlikte dik durduk. Bu iş de geri püskürtüldü.
17-25 ARALIK BAŞARILI OLSA YARGILANIYOR OLACAKTIK
Bitti mi, bitmedi. 17-25 Aralık darbe girişimi başarılı olsaydı, inanın Yassıada benzeri mahkemede yargılanıyor olacaktık. İşte bütün bu tehditlere karşı cesaretle direndik. Kendimiz adına değil ülkemiz adına, geleceğimiz adına biz bu mücadeleyi verdik. Şurası son derece önemli, sandığa giden yolu biz her zaman açık tuttuk. Bir baskı rejimi halkın önüne sandık getirmez. Özgürlük karşıtı bir hükümet basına bu kadar özgürlük zemini sağlamaz. Baskıcı bir başbakan, kendisine her gün hakaret edilmesine müsaade etmez. Özgürlükler ihlal edildiğinde de yasaların dışında mahkemelerin dışında başvuracağımız hiçbir merci olmadı. Eski Türkiye devletin etrafına kümelenmiş seçkincilerin, elitlerin, çetelerin dışında herkes için karanlık Türkiye’ydi. Hepimiz eski Türkiye’nin acılarını yaşadık. Eski Türkiye artık eskide kalmıştır.
ESKİ TÜRKİYE'NİN KAPILARI KAPANDI
Eski Türkiye’nin kapıları kapanmıştır. Halkın değişim talebi nihayet kendisine diriliş zemini bulmuştur. Bu değişim sadec AK Partilileri kapsayan değil 77 milyonu kapsayan bir değişimdir. Bizi sevsin yada sevmesin, herkes bu değişimden olumlu yönde etkilenmiştir. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi bu değişim arzusunun artık ortaya çıkmasıdır.
KARDEŞLER, İŞTE BU KILIÇDAROĞLU BÖYLE BİRİSİ
TBMM’de dün kabul edilen yasa, terör meselesinin çözümünde inşallah yeni bir dönemi başlatacaktır. Terör Türkiye’nin can alıcı bir meselesi olmaktan çıkmıştır. Eski Türkiye’den bugüne gelen bir başka sorun var, anayasa. Bunu da halletmemiz gerekiyor. Özgürlükçü katılımcı anayasa yapmak için samimi mücadele verdik. Kardeşler, 326 vekile sahipken biz dedik ki bizden 3 vekil olsun. Diğerleri toplam 220 üçer de onlar verdi, sizden 9. Onu da kabul ettik. Çalışmalar başladı bir noktaya geldik. 47 madde hepsinin altına dört siyasi parti imzayı atıyor. Ana muhalefetin başı çıktı dedi ki, biz bu 47 maddeyi geçirmeye hazırız. Ben hemen talimat verdim. Hemen süratle çıkarmaya varız. Arkadaşlarım ziyaret ettiler, aldıkları cevap şu. Diğer iki partinin de buna oy vermesi lazım. Kardeşler, işte bu Kılıçdaroğlu böyle birisi.
EN ÖNEMLİ SORUN MUHALEFET SORUNU
Eğer iş yapmak isterseniz çözüme siz de destek verirsiniz. Türkiye’de en önemli sorun muhalefet sorunudur. Muhalefetin dürüst olduğu bir ülkede sizin sıçramanız da çok daha güçlü olur. Eski Türkiye’den bugüne aktarılan, o muhalefet anlayışı ciddi bir sorundur. Muhalefet ne yazık ki kendisini değiştirmemiş taleplere duyarsız kalmıştır. Muhalefete gönül vermiş vatandaşlarımız, bu değişimi kendi elleriyle gerçekleştireceklerdir.
DAMDAN DÜŞENİM BİLİYORUM
Eski Türkiye’den bugüne ulaşan bir başka sorun da cumhurbaşkanlığı makamıdır. 1960 darbesiyle cumhurbaşkanlığı makamı rejimin bekçiliğini yapan bir makama dönüştürüldü. Statüko, cumhurbaşkanlığı makamını da milletin karşısında konumlandırdı. Abdullah beyde bunu yaşadığım için damdan düşenim, biliyorum. Milletin Meclis'in değişim arzusu en başta cumhurbaşkanlığı makamı tarafından frenleniyordu.
TAVSİYE EDERİM ANAYASAYI OKUSUN
Bu yarışta bizimle beraber olan iki partinin adayı ne diyor? ''Ben icranın başı değilim'' diyor. Tavsiye ederim anayasayı okumasında fayda var. Devletin başının cumhurbaşkanı olduğunu 104’ncü maddede görür. İcranın başıdır. O demeden çok engeller olur. Biz siyasi tarihimiz boyunca cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi gerektiğini savunduk. 1993’te mitingler düzenlerdik. 2007’de cumhurbaşkanlığı seçmemiz engellendiğinde, anayasayı değiştirdik ve cumhurbaşkanlığı makamının anlamını da değişime tabi tuttuk. İşte bir ay sonra halk cumhurbaşkanını seçecek.
BİLMİYOR, ANLAMIYOR
Ben 'halk başkanını seçecek' dedim, bu beyler bundan rahatsız oldular. Diyorum ya bilmiyor, anlamıyor. Cumhurbaşkanı ne demektir? Cumhur başkanı. Cumhur halktır, başkan da onun başkanıdır. Bunu iyi incelese yakalayacak işi. Statükonun bekçisi olan değil milletin tarafını tutan bir cumhurbaşkanı anlayışı ülkemize hakim olacak.
77 MİLYONUN BAŞVURU KAYNAĞI OLACAK
Bugün açıklayacağımız vizyon belgesi işte bu yeni dönemin yol haritasını ihtiva ediyor. Bunu tabi ben ve üç beş arkadaşım değil, geniş bir ekiple bu vizyon belgesini hazırladık. Haftalarca bunun üzerinde çalışmalar yapıldı. Bizzat katıldığım toplantılarla da nihai sonuca vardık. Cumhurbaşkanı olarak Türkiye için nasıl bir ufuk ön gördüğümüzü bu vizyon belgesinde bulacaksınız.
Eğer milletimiz takdir eder cumhurbaşkanı seçilirsek, hedeflerimizi, yaklaşımlarımızı kayıt altına aldık. Bu belge hem bizim hem de 77 milyonun başvuru kaynağı olacak. Özet halinde paylaşmak istiyorum.
YENİ TÜRKİYE YOLUNDA
Cumhurbaşkanlığımız süresince, yol haritamız olacak vizyon belgesi “Yeni Türkiye Yolunda” ismini taşıyor. Altında şunu göreceksiniz. Demokratik yönetim, refah toplumu ve öncü ülke başlıkları bulunuyor. Neyi kast ediyoruz? 12 yılda ülkemizin dört alanda dönüşmesine yollar açtık. Demokratikleşme refah şehirleşme uluslararası ilişkiler. 12 yıl evveline göre çok daha demokratik bir ülkedir. Demokratikleşme hedefimizden taviz vermedik.
DÖNÜŞÜM
Üçüncü dönüşüm şehirlerimizde olmuştur. Elitist anlayışın milletimize reva gördüğü hizmet mahrumiyetine son verdik. Şehirlerimizi parklar, okullarla donattık. Yerel demokrasiyi güçlendirdik. Şehirlerimizin tarihi karakterleri yeniden ortaya çıkmaya başladı. Dördüncü dönüşüm uluslararası ilişkilerde oldu. Ülkemizin adı dünyanın geniş coğrafyasında itibar ve muhabbetle anılmaktadır. Türkiye kriz endişesi içinde olan değil, herkesin geleceğe güvenle baktığı bir ülkedir. Eğitime baktığınızda okuma oranının yüzde 100 oranında olduğunu göreceksiniz. Artık yavrularımız kitaplarını, benim yaş kategorimde olanları söylüyorum, biz okumak için kitabımızı bulamazdık. Abilerimizden notlarını isterdik. Parayla alacağız, vermezdi bize. Çalakalem hocamız dersleri anlatır, biz not alırız. Gençler bakın şimdi biz sıralarımızın üzerine okullar açılırken kitapları ücretsiz olarak koyuyoruz. Şimdi yeni bir adım daha attık. Nedir o? Artık etkileşimli tahtayla, tablet bilgisayarlarla artık derslerini takip edecek. Şimdi 10 milyon tablet bilgisayar ve bütün sınıflara etkileşimli tahta olacak. Üç yıl içinde bunu da gerçekleştireceğiz.
HER YAŞAM TARZININ SERBESTÇE YAŞADIĞI ÜLKE
Artık Türkiye yardım alan değil yardım veren bir ülkedir. Takip eden değil takip edilen bir ülkedir. Göreve geldiğimizde Türkiye’nin yardım eli, 45 milyon dolar. Şimdi 3,5 milyar dolar. Dünyaya yaptığımız yardımlar. Türkiye artık kıyafeti veya inancı yüzünden okul ve devlet dairesi kapılarından kovulanların değil, her yaşam tarzının serbestçe yaşadığı ülkedir. Kızlarımız yurt dışına kaçıp gittiler. Ben de kendi kızlarımı yurt dışına gönderdim. Benim kızlarım ABD’de okuyabiliyor, benim ülkemde okuyamıyor. Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya.
Ne oldu? ülkemiz bölündü mü? Parçalandı mı? Öğrencilerimiz arasında sıkıntı mı var, yok. 2023 ki bu bizim bir tayin ettiğimiz bir hedeftir, milletimiz için büyük bir hedeftir. Cumhurbaşkanını kendisinin seçmesi kararını da 2007’de halk oylamasında muhalefete rağmen milletimiz kendisi vermiştir. Siyasi sınırlarımız bizim medeniyet atılımlarımızı asla sınırlayamaz.
MİLLETE SAYGI
Amacımız 2023 yılında yani cumhuriyetimizin yüzüncü yılında şu dört temel hedefe ulaşmaktır. Demokrasiyi daha da geliştirmek, toplumsal refahı yükseltmek, dünyada öncü ülkeler arasında olmak. AK Parti iktidarıyla başlayan yeni Türkiye’yi inşa süreci, cumhurbaşkanını halkın seçmesiyle en parlak dönemine ulaşacaktır.
Bizim yönetim anlayışımız milletimize saygı ve güvene dayanıyor. Biz milletimize efendi olmaya değil hizmetkar olmaya geldik. Yönetim anlayışımız millet merkezlidir. Eski ve yeni her türlü vesayete karşıdır. Büyük düşünen vizyoner bir anlayıştır. 2023 yılında o yolculukta demokrasimizi güçlendireceğiz. Bugüne dek başardığımız demokrasi alanındaki reformları, eski tek tipçi, paralel kalıntıları bertaraf ederek daha da geliştireceğiz.
HERKESİ KUCAKLIYORUZ, KİMSEYİ REDDETMİYORUZ
Bizim muhatabımız millettir, gelecektir. Biz geleceğin peşindeyiz. Bizim mayamız birliktir, biz birliğin peşindeyiz. Biz inşaanın peşindeyiz. Bizim davetimiz çoğulcu eşitlikçidir. Biz demokrasinin peşindeyiz. Biz taş üstüne taş koymuş herkesi kucaklıyoruz, kimseyi reddetmiyoruz. Bu ülkenin Müslüman olsun farklı dinlere mensup olsun her bir vatandaşı, her etnik kimlikten her farklılığa sahip vatandaşı bizimdir. Türkiye’nin geleceğine sahip çıkan herkesle birlikteyiz.
Yeni bir anayasa öncelikli gündem maddelerimiz arasındadır. Milletimizin güven duyacağı, güç beklentilerin karşılayacak bir anayasa olmazsa olmazdır. Milletin güven duygusuna hitap eden bir anayasa şarttır. İnanıyoruz ve biliyoruz ki milletimiz 95 yıl önce başardığını bugün de başarmaya azimlidir, kararlıdır. Yeni bir anayasa yeni bir gelecek demektir. Cumhurbaşkanı olarak seçilirsek öncülüğü yapmak işlerimiz arasında yer alacaktır.
Etnik mezhepsel her türlü farklılığı kucaklayan, demokratik bir anlayışın hayata gerçekleştirilmesidir. Türk, Kürt, Alevi, Sünni farklı din mensupları arasında ayrım yapmadan 77 milyonun tüm sorunlarını çözmek devletin asli görevidir. 2023 vizyonunda hiç kimsenin kendisini devlet karşısında, devletin kurumları karşısında ezik, ötelenmiş hissetmediği bir Türkiye tasavvur ediyoruz.
ÇÖZÜM SÜRECİ DEVAM EDECEK
Allah nasip eder de cumhurbaşkanı olursak çözüm süreci için ilgili kurumları yönlendirmeye, bu sürece sahip çıkmak için mesajları vermeye devam edeceğiz. Çözüm sürecinin en yakın takipçisi olacağız. Bu kardeşlik projesini inşallah hep birlikte nihayete erdireceğiz.
PARALEL YAPIYA İZİN VERİLEMEZ
Dini istismar eden örgütlerin, devlet içinde yapılanmasına, paralel yapı kurmasına, devletin gücünü kullanmasına elbette izin verilemez. Demokratik devlet bunun güvencesidir. Devlet din ilişkisini belirleyen unsur sivilliktir. Toplum kendi dini yaşamını kendisi gerçekleştirmelidir. Hoşgörü birlikte yaşama ortak mirasımızın demokrasi ekseninde güçlendirmesini güçlendireceğiz. Ülkemiz için değil bölgemiz ve dünya için büyük bir örnek ortaya koymuş olacağız.
GÜVEN VEREN ADALET
Yargı teşkilatı, hukuka ve adalet idealine uygun yargılamayı sağlayacak bir şekilde yeniden yapılandırılmalıdır. Cumhurbaşkanlığı devlet kurumlarının uyumlu çalışmalarını sağlamak yanında yargının güçlendirilmesinde rol sahibidir. Vatandaşımızın hak ve hukukunun gözetildiği, güven veren adalet sistemini birlikte gerçekleştireceğiz.
REFAH TOPLUMU
İkinci ana başlık refah toplumu. Ülkemiz bizim iktidarımızda refah devleti haline geldi. Bizden önce g20 üyesi bir Türkiye yoktur. Türkiye yerini aldı. Yani dünyanın en güçlü 20 ülkesi. Genel bütçeden en büyük payı eğtiime ayırdık. 2002 yılında eğitim bütçesi 11 milyar lirayken, bu rakam 2014’te 7 kat artarak 78 milyar liraya yükseldi. Biz buyuz. İşte bu süreci daha da güçlendirerek devam edeceğiz.
ANA MUHALEFETİN BAŞI SSK'NIN GENEL MÜDÜRÜYDÜ
12 yılda sağlık sektörünü çile sektörü olmaktan çıkardık. Hatırlayın ana muhalefetin başı SSK’nın genel müdürüydü. Okmeydanı SSK’nın dili olsa da konuşsa. Genç bir delikanlıyım, sabah erken saatte anacığım beni oraya gönderir, kuyruğa girerdim, numarayı alacağım, sonra anacığım gelecek muayenesini olacaktı. İlacını alacaksın alamazsın. Hastanenin eczanesinde ilaçların yarısı yok. Benim param yok, ama şimdi bunlar ortadan kalktı. Şimdi gidiyorsun istediğin eczaneden ilaçlarını alabiliyorsun. Vatandaşlarımızın rehin kalma meselesi bitti. Ölmüş olanı rehin olarak alıyorlardı. Kimin dönemiydi, işte bunların dönemiydi.
Kamu hastanelerini birleştirdik. Aile hekimliğini başlattık. Dev şehir hastanelerini başlattık. Hedef 30 büyükşehirin tamamında yapacağız. İlk etapta 16 tanesini yapıyoruz. Orada yok yok, her şey orada olacak. Burada bakıyorsunuz üniversite hastanesinde sedye üzerinde taşınan hastalar var, buralarda bunu göremeyeceksiniz. Dedik ya insanı yaşat ki devlet yaşasın.
ADALET VE EMNİYETTE BÜYÜK AŞAMA
Adalet ve emniyette de büyük aşamalar kaydettik. Vatandaşın evinde sokağında güvenle yaşaması için asayişi geliştirdik. Özgürlüğün korunması ekseninde yeniden tasarladık. Gençlerimiz bugünün enerjisi yarının güvencesidir. Gençlik ve spor yatırım bütçesini 15 kat artırdık. 2002 yılına göre yurt yatak kapasitemizi iki katına çıkardık.
AİLE BÜTÜNLÜĞÜNÜ MUHAFAZA EDEN POLİTİKA
Kadınlar gelecek vizyonumuzun en önemli unsurudur. Kadınlarımızın olduğu kadar kız çocuklarımızın da niteliklerinin geliştirilmesi için çok önemli işler yaptık. Seçilmemiz halinde kadnın bireysel ve toplumsal olarak daha da güçlenmesi için mücadele edeceğiz. Aile… Evlilik anlayışını her türlü olumsuzluktan koruyan, aile bütünlüğünü muhafaza eden politikalar geliştireceğiz.
PARADAN ALTI SIFIRI ATTIK
Sosyal devlet ilkesini güçlendirmeyi sürdüreceğiz. Ekonomi.. Milli gelirimizi yaklaşık 4 kat artırdık. Paramızdan altı sıfırı attık. Affınıza sığınıyorum, İstanbul’daki gibi bir yerde delikli iki buçuk kuruşla tuvalete giderdik, hatırlayın bir milyona tuvalete giderdik. Eskiden milyoner zengine denirdi. Zengin rakamıyla bize tuvalete gitmeye mahkum ettiler. Düşürdük ortan altı sıfırı. Enflasyon çatladı, tek haneye düştü. Paramız itibarlı bir para haline geldi.
BU MAKAMLAR YAN GELİP YATMA YERİ DEĞİL
Bir güzel müjdeyi de paylaşmak isterim. MB rezervleri 27,5 milyar dolardı, 2002’nin sonu. Geçen mayıs ayında 135 milyar dolara çıkmıştı. Gezi’nin etkisiyle 120 milyar dolara kadar geriledi. Dün itibariyle Merkez Bankamızın rezervi yeniden 135 milyar dolara ulaşmıştır. Çalışıyoruz ya. Bu makamlar yan gelip yatma yeri değildir. Koşturursan oluyor.
2023 vizyonumuzun ana hedefi, milli gelir bakımından ülkemizin ilk 10 içinde yer almasıdır. Bunu da başaracağız. 2023’e doğru ilerlerken, temel hedefimizi nüfusunu yeterli kaliteli gıdayla besleyen, tarımda ihracatçı konumunu geliştiren, tarım alanında söz sahibi bir ülke olmaktır.
HİÇBİRİNİN ORADA EMEĞİ YOK
Birileri çıkmış Marmaray’ı biz başlattık biz bitirdik. Biri de diyor ki filan başlatmıştı. Kim başlatmıştı ya? Ha proje vardı doğru sultan Abdülhamit ile Abdülmecit’in projesiydi. Zaten ilham kaynağımız o oldu ve o projeleri de Japon Başbakanına da başbakanımıza da tatbik ettik. Arşivlerimizde saklıyoruz. Ne şu siyasi ne bu siyasi, hiçbirinin orada emeği yok. İhalesi hepsi bize ait. Açılışını yaptık, milletimize hamd olsun boğazın altında hizmeti veriyoruz.
ÜÇÜNCÜ HAVALİMANI
12 yıl önce türkiye’de havayolundan istifa edenlerin sayısı 34 milyon kişiydi. Şu anda 150 milyon kişiyi aştı. Türkiye’de 26 havaalanı vardı, ama şimdi 52 havalimanımız var. Artık bir yerden bir yere uçakla gideyim dersen yarım saatte 45 dakikada havalimanına ulaşırsın. Ama şimdi Batı'nın da dudaklarını uçuklatan bir adını henüz vermedik İstanbul Havalimanı. Temellerini attık, şu anda çalışıyor. Türkiye artık uydu geliştiren ülkeler sınıfına da girdi. Uzayda yerini alan 4A ve 4B uydularıyla kapsama alanı afrika’ya kadar genişletilecek. Bugün kendi uydumuzu, tüfeğimizi helikopterimizi tankımızı savaş gemimizi üretiyoruz. Eğer bir ülkenin caydırıcı güçlü olmazsa her zaman tehdit altında olur. ASELSAN ve TAİ en büyük şirketler haline girdi.
Bilim ve teknolojiye verdiğimiz destekleri artıracağız. Hedefimiz milli bütçemizin yüzde ikisini bilim sanayi ve teknolojiye ayırmaktır. En çok ziyaret edilen altıncı ülke konumuna yükseldik. Turizm gelirleri sıralamasında 10’ncu sıraya yerleşti. Gelen paralı turistler geliyor. İstanbul ihtiyaca cevap veremiyor.
GENÇLER BİLMEZ BİZ BİLİRİZ
Enerji vizyonumuz, nükleer enerjiyi elektrik üretiminde kullanan ve yerli enerji kaynaklarını değerlendiren israfın çevresel etkilerini asgariye indiren, rekabetçi bir enerji sistemi oluşturmak hedefimizdir. Şu anda Mersin Akkuyu’yu Ruslarla birlikte yapıyoruz. Sinop’ta Japon ve Fransızlarla beraber yürütüyoruz. Şehirlerimizi insan dostu mekanlar haline getirmeliyiz. Şu anda burası Haliç Kogre merkezi. Burası eskiden Sütlüce Mezbahanesiydi. Bunu gençler bilmez biz biliriz. Benim semtim Kasımpaşaydı, etimizi filan buradan alırdık. Daha ucuz olur diye. Buranın tabi, büyüklerimiz buranın nasıl kotuğunu çok iyi bilir. Haliç’i çok iyi bilirsiniz. Belediye başkanıyken dedik ki biz bu Haliç’i temizleyeceğiz. Dediler ki iki yaka oynama yapar. Yurtdışına açıldık, buradan 2,5 milyar metreküp
O KOKU BİR ALEMDİ
Oradan enteresan bir sistem oluşturdular, tülbetten geçer gibi, çamur orada kaldı, su Haliç’e pompalandı. Şimdi o zaman biz orayı bir park olarak düşünmüştük. Niyetimiz de kabul oldu herhalde, Kadir Topbaş bey de Vialand denilen o kuruluşlara verdi. orada hem AVM var hem çocuklar için oyun parkları var. Bir değişimi getirdi. Haliç’te şimdi balık var, 50’ye yakın balık çeşidi var. Belediye başkanımız bir şey daha yaptı, Boğazı Sadabada bağladı. Kuyular görülmez, minareler görülür. Tüpten tüneller açıldı, boğazın suyu buraya verildi. Artık Haliç sürkülasyona tabii oldu, burası Marmaray’la birleşmiş vaziyette. Artık o eski koku yok. Kasımpaşa’dan fenere geçerdim, o koku bir alemdi. Bugünleri düzeltmek de bize, arkadaşlarımıza nasip oldu. şimdi haliç’in kenarında çok daha farklı bir haliç’i dünyaya tanıtacağız.
ANADOLU'YU FELLİK FELLİK DOLAŞIYORUZ
3 milyar fidan ve ağaç diktik. Bunu duymak istemeyenler duymuyor. Ama Anadolu'yu biz fellik fellik dolaşıyoruz.
ÖNCÜ TÜRKİYE
Vizyon belgemizdeki üçüncü başlığımız, öncü Türkiye. AB katılım müzakerelerinde istenilen ivme için kararlılığımız sürüyor. Şimdi İtalya dönemi başladı, umutlarımız var. inşallah temennim odur ki 2 veya üç faslı açma imkanını yakalarız. Türkiye reformlar sürecine devam edecek ve üzerine düşenleri yapacaktır.
FİLİSTİN DAVASI DAVAMIZ
Irak’taki hadiseler, Suriye’deki insanlık trajedisi. Türkiye Suriye’deki trajediye siyasi çzüm bulunması için çabalarını sürdürecektir. Tarihimizin bize yüklediği kutsal emanet gereğince, kapılarımız mazlumlara açık olacaktır. Diyorlar ki Ortadoğu’da tarafsız olmalıyız, Filistin’de tarafsız olmalıyız. Filistin davası bizim davamızdır. Çanakkale’de şehitleri bulunan Filistinlilere asla sırtımızı dönmeyeceğiz. Dengeler adına strateji adına susan dünyaya rağmen biz Filsitin’in hak ve onur davasını dünyaya duyurmaya devam edeceğiz.
BİZZAT OBAMA'NIN YANINDA BİZDEN ÖZÜR DİLEDİ
İsrail ile biliyorsunuz uluslararası sularda bizim üç tane gemimiz vuruldu. Bunun neticesinde 10 vatnadaşımız şehit oldu. biz İsrail ile seviyemizi indirdik. Aracılar sokuldu, geldiler gittiler vesaire. En son Obama da devreye girdi. Ben üç tane şart ileri sürdüm. Bir özür dileyecekelr dedim, iki tazminat ödeyecekler dedim, üç Filistin’e olan ambargoyu kaldıracaklar dedim. Netenyahu sayın Obama’nın yanından bizden özür diledi. Bizzat telefonda konuştum, ve özür beyanını yaptı. Birinci madde tamam. İkinci madde tazminat. Onda da anlaşma noktasına geldik. Üçüncü nokta ambargonun kalkması. Son dönemlerde aldığım haber, bu da imzada önümde, biz bunu beklerken, şimdi baktık ki Batı Şeria’ya Gazze’ye bombalar yağıyor. Bu ne demektir? Aynen bundan önce Olmert döneminde de böyle oldu. benim sizinle normalleşmeye yoğum demektir. Filsitin’de Gazze’de bizim kardeşlerimiz öldürülürken, biz normalleşme sürecine olumlu bakamayız.
KAÇ TANE İSRAİLLİ ÖLDÜ
Bir defa süratle İsrail’in ateşi kesmesi lazım. Diyor ki havan topu attılar, roket attılar. Peki kaç tane İsrailli öldü, var mı? Hayır. Ama sizin şu anda öldürdüğünüz Filistinli sayısı 100’e yaklaştı. Hayatları yalan üzerine kurulu. Dürüst değiller. Zulme rıza zulümdür. Zalimlerin yanında yer alamayız. İslam dünyasnı paramparça ediyorlar. Buyurun Irak’ta, IŞİD diye bir örgüt, 49 tane vatandaşımızı kaçırdılar. Şu anda hala onlara rehin olarak duruyorum. Diyorum ki bunun size sağlayacağı bir fayda yok ey IŞİD, bizim bu 49 vatandaşımızı bırakmanız gerekir, eğer Müslümansanız bu şekilde zulmetmeniz doğru değil. bu vatandaşlarımızı bırakın.