Güncelleme Tarihi:
“Terörle mücadelede batının desteğinin alınamadığı” yönünde söylemler olduğunun anımsatılarak, Avusturya ile bir problem yaşandığının belirtilmesi üzerine Erdoğan, şunları söyledi:
“Gerekli girişim yapıldı. Irak'tan bu kişiyi (terörist Rıza Altun) istemiş durumdayız. Bu bir 'teröristtir verin' dedik. Avusturya'ya gerekeni söyledik. Son birkaç gün içinde yazışmalar sürdü. Irak'a ise yeni söyledik. Burada hassasiyetimizi biliyorlar. Belki Pazar günü seçimden sonra bu konuyla ilgili görüşmek için 'buyur gel' diyebileceğiz Irak Başbakanı'na.”
Başbakan Erdoğan, AB'ye üyeliğe ilişkin çalışmaların gidişatına ilişkin bir soruyu da “AB üyesi olalım yaklaşımı yüzde 50'nin üzerinde 55 civarında. 'AB'ye bizi alırlar mı?' sorusunda sıkıntı var. İki sorunun cevabı ayrı. Bizim şu anda AB'ye üyelik noktasına bir sıkıntımız yok. Almanya dönem başkanlığında 3 fasıl açıldı. Portekiz Başbakanı, devralırken yapığı konuşmayla olumlu mesajlar verdi. Bu süreçte de Almanya dönemindeki performansı yakalayacağız” şeklinde konuştu.
“AB'ye üyeliğe ilişkin görüşmelerde önümüze hep Kıbrıs getiriliyor” diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu noktada kararlılığımızdan taviz vermeyiz. Kazanılmış haklar var. KKTC vatandaşların haklarını vermeyiz. Sayın Merkel'in son yaptığı açıklamada, bizim sürekli üzerinde durduğumuz konuydu. 'Güneyin AB'ye alınmasıyla hata ettik' dedi. Yeni mi anladın? Hangi kıstasa vurursanız vurun, Güney Kıbrıs alınamaz. En önemli kriter, kendi içinde sıkıntıları olmayacak. Kıbrıs olarak alıyorsun, bir Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, bir de KKTC var. KKTC'yi, Türkiye Cumhuriyeti tanıyor. Diğer taraftan bakıyorsun, İslam Konferansı Örgütü, Kıbrıs Türk Devleti olarak kendisini kabul ediyor. Gözlemci sıfatıyla çağırıyor. Pakistan Devlet Başkanı, Sayın Talat'ı resmi davetli olarak davet ediyor. Kıbrıs kendi içinde bir bütün değil ki, sen 'Kıbrıs' diye alıyorsun. Kuzeyi ne yapacaksın o zaman? Hangi hakla 'Kıbrıs' diyorsun? Yanlış burada. 'Kıbrıs' diye bir devlet yok. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi var. Bunları devamlı gerekçe olarak önümüze getiriyorlar. Ama biz mücadelemizi diplomatik olarak ortaya koyuyoruz.”
Erdoğan, aynı konuya ilişkin bir başka soru üzerine de “Bakıyorsunuz, dün farklı düşünen liderler bugün farklı düşünebiliyor. Böyle çok enterasan şeylerle karşılaşıyoruz. Bakıyorsunuz, yönetime gelen liderler tavır değiştirip Türkiye'ye karşı olumlu yaklaşabiliyorlar” dedi.
EKONOMİ
“Vatandaşların esas meselesi ekonomi. Son özelleştirmeler var. Eleştiri konusu olan. Petkim özelleştirmesi... 'çok ucuza gittiği, ihaleyi alanların kimler olduğunun bilinmediği yönünde eleştiriler var. Sizin bu konulardaki görüşleriniz nedir?” sorusuna Erdoğan, “Bunların hepsi ulusalcı akımların ileri sürdüğü, tutarsız, iftira kampanyaları. Şu ana kadar ben 'ucuza gitti' diyeni duymadım” yanıtını verdi.
Erdoğan, şöyle devam etti:
“Geçmişte buraya Koç Grubu 650 milyon dolar vermişti. Şimdi 2 milyar doların üzerine çıktı. Türkiye'de artık bir serbest pazar ekonomisi var. Ceyhan ciddi bir petrol havzası haline geliyor. Tüm çalışmalarımızı ona göre yaptık. Artık Türkiye'nin de bir Rotterdam'ı olabilecek. Bir Kazak Türkü ihaleyi kazandı. Rus şirketini de yanına almak suretiyle bu işe girdiler. Bu Kazak Türkü, bu alımdan sonra onlara düşen hisseleri de almak suretiyle yüzde 70-80 hissesi onun olacak.”
Özelleştirmelere farklı yaklaşanlar olduğunu vurgulayan Erdoğan, MHP'nin seçim beyannamesinde bu konuya ilişkin, “Yabancı Sermayenin ve Özel Sektör Yatırımlarının Özelleştirilmesi” başlıklı bir bölüm olduğunu belirtti.
Erdoğan, yatırımın ve istihdamın artması için özelleştirmenin özendirilmesi gerektiğini ifade etti.
Açıklamaları sırasında şehirlerin yapısına da değinen Erdoğan, illerin “müze fakiri” olduğunu vurgulayarak, “Mesela, İstanbul müze fakiri bir şehir. Koç grubuna bunun için bir yer tahsis ediyoruz. Merkezde bunları yoğunlaştırıyoruz, artıracağız” dedi.
Erdoğan, bir soru üzerine, İstanbul'a 3. boğaz köprüsünün yapılacağını, Kastamonu ve Sinop üzerinden gelecek Karadeniz Sahil Yolunun bu köprünün ayağına bağlanacağını söyledi. Erdoğan, “Bu dünyanın en uzun deniz gören yolu olacak. Müşterileri hazır. Devlet cebinden para ödeyerek yapmayacak” dedi.
“BAYKAL KILAVUZLARINI İYİ SEÇEMİYOR”
Miting alanlarında bir süre “saatlerin” konuşulduğunun anımsatılması üzerine Erdoğan kolundaki saati göstererek, “Benim belediye başkanlığından olan saatim. O saat, o dönemde aldığım kasamda duran saat. Beyefendinin (CHP Genel Başkanı Baykal) anlattığı gibi 60 bin dolarlık değil, 12 bin dolar falan” dedi.
“Sayın Baykal, kılavuzlarını iyi seçmiyor, çok aldatılıyor” diyen Erdoğan, CHP liderinin bu nedenle sürekli bu tür polemiklerin içine girdiğini söyledi. Erdoğan, “Sayın Baykal, 'ben marka giymem' diyor. Yani ben mi giyiyorum onu mu söylüyor? Marka takıntım yok. Ülkem bu konuda başarılı. Tamamen yerli malı giyerim. Sayın Baykal, benimle uğraşacağına şöyle bir bir mal varlığını açıkla. Dürüstü ol. Kendi mal varlığını, eşinin mal varlığını açıkla. Açıklayamıyorsun, bundan kaçıyorsun” diye konuştu.
Erdoğan, hükümetleri döneminde milli gelirin arttığını, borç faizlerinin düştüğünü, batık bankaların mudilerinin mağduriyetlerinin giderildiğini anlattı. Erdoğan, “Atatürk döneminden sonra ikinci sırada en büyük büyüme bizim hükümetimiz döneminde yakalandı. Bunların görmemezlikten gelmek... Bunu anlamakta zorlanıyoruz” dedi.
BAHÇELİ'NİN ELEŞTİRİLERİ
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin kendisine yönelik eleştirilerinin anımsatılması üzerine Erdoğan, “Bahçeli, 'ben hükümette bulunduğumu 3.5 yıl içinde 4 ülkeye gittim. Sayın Başbakan, bin 500 günde yüzlerce kez 850 yakın yurt dışına çıkmıştır' diyor. Bana söyler misiniz; açık ekonominin olduğu bir dönemde başka ne yapılır? Açık olduğu bir dönemde gelişmiş ülkelerin liderleri dünyayı dolaşıyorlar. O benim dolaşmama dil uzatıyor. Bir insanın adının 'Devlet' olması devleti yöneteceği anlamına gelmez” dedi.
Erdoğan, yurt dışı gezilerinin ardından ihracatta patlama olduğunu ifade etti.
Başbakan Erdoğan, “Laiklik”le ilgili bir soruyu yanıtlarken, “Türkiye Cumhuriyeti'nin laiklik kavramı 82 Anayasası'nda yapılmıştır. Biz bu tanımı partimizin programına koyduk. Gerçek anlamda laik olan bir insan insanların inançlarına saygılı olmalıdır ve güvence altına almalıdır. Bizim bir sivil bir anayasa çalışmamız var. Orada bu, bu dur diyeceğiz” diye konuştu.
KAPKAÇ SORUNU
“Kapkaç sorunu neden arttı? Bunun örgütlü olduğunu, terör örgütünün uzantısı olarak büyük şehirlerde organize yapıldığını söyleyenler var. Siz görüşünüz nedir?” sorusunu şöyle yanıtladı:
“Son 1-1.5 yılda gerileme başladı. Bir ara hakikatten artmıştı. Bize göre bunun temelinde göç var. Bir de çete, mafya vesaire. Onlar 18 yaş grubu altı çocuklara maalesef Güneydoğu Anadolu'dan ağırlıklı olarak da Diyarbakır'dan büyük şehirlere çekiyorlar. Bunlar yapıyorlar. Fakat çetelerin çökertilmesi olayı, mafya eliyle verilen işlere karşı verilen mücadele. Bunlardan sonra ciddi manada gerileme başladı. Asıl önemli olan, sosyo-ekonomik yatırımlarla terör bölgelerini değiştirmemiz gerekiyor. Gelir gelmez bununla ilgili bir çalışma yaptık. Terör örgütünün, 'senin okulun, hastanen, yolun var mı? Bu devlet, senin devletin değil. Dolayısıyla sen daha ne duruyorsun?' diyerek herkesi ayaklanmaya davet etti. Biz, süratle bölgede alt ve üst yapı çalışmalarını yaptık. Bugüne kadar görmediği duble yolları bizim dönemimizde gördü. Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da eğitimde patlamalar oldu. Okullarımıza bilgisayar dağıttık, bilişim teknoloji sınıfları kurduk. bir Başbakan ülkesinin ihmal edilmiş bu bölgelerine gidiyorsa buralara güven gelir. Ben buralara gidiyorum esnafı ziyaret ediyorum.”
Terör örgütünün zayıflamaya başladığına dikkati çeken Erdoğan, “Diyarbakır mitingine gittiğimde halkımızın hava alanı yolundan meydana kadar ellerindeki Türk bayraklarıyla beklemesi çok güzel bir olaydı. Demek ki, benim Kürt kökenli vatandaşlarım bu noktada sorunu yok. Kürt sorunu diyorsun, desen ne olacak ne kaybedeceksin” şeklinde konuştu.
“Her unsurun kendine ait sorunları var” diyen Erdoğan, görüşlerini şöyle dile getirdi:
“Güneydoğuda iki parti var, bir bağımsızlar, bir de AKP. AKP orada kıyasıya bir mücadele veriyor. Niye? Halkımız aldatılmasın diye. Bizim tek çatımız var. Türkiye'de çok etnik unsurun var olduğu söyleniyor. Tek çatı nedir? Anayasal vatandaşlık Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı mesele bu. Türk milleti olarak milli birliğimizi, bütünlüğümüzü koruduğumuz sürece kimse bizi bölemez.”
“Türk milleti kavramını dışlamıyorsunuz o zaman” sözleri üzerine Erdoğan, “Olur mu öyle şey, Sayın Baykal'ın bana attığı iftiralardan bir tanesidir. Sayın Baykal benim kullandığım kadar grup toplantılarında 'Türk' kelimesini kullanmamıştır. Sayın Bahçeli de öyle” dedi.
Erdoğan, bir başka soru üzerine, YÖK konusunda kurumsal mutabakatın sağlaması halinde bir değişikliğin değişikliğin yapılmasının şart olduğunu vurgulayarak, “YÖK, bu haliyle Türkiye'ye, üniversitelere yüktür. YÖK maalesef herkesin de üzerinde ittifak ettiği gibi reforma ihtiyacı olan bir kuruluştur” diye konuştu.
“BAŞÖRTÜSÜ MESELESİ”
“Seçim konuşmalarında “başörtüsü”nü hiç gündeme getirmediniz. Bunun çözülmesi yolunda parti tabanından da büyük talep var. Ne düşünüyorsunuz?” sorusunu Erdoğan, şöyle yanıtladı:
“Türkiye'de başörtü meselesi özgürlük meselesidir. Bu halkla ilgili değil, eğitimle alakalı bir konu. Dolasıyla eğitimde özgürlük meselesi. Bu, seçimde kullanılacak, istismar edilecek mesele değildir. Bu, din ve vicdan özgürlüğüyle alakalı bir konudur. Kimse bunu bir siyasi partinin simgesi olarak algılayamaz. Bunu kesip atıyorum. Vatandaş başını, inançlı olduğu için, dinin gereği olduğu için örtüyor. Bir dayatmayla değil. Bu konuda çok kamuoyu araştırması yapıldı. Bir araştırmada, yüzde 70 civarında toplumda mutabakatın olduğu bunun özgürlük meselesi olduğu, bunların da eğitim öğretim hakkını kullanması yönünde mutabakat olduğu ortaya çıktı. Bunların eğitim özgürlüğünü elinden almak bir zulüm değil mi, haksızlık değil mi? 'Bunun için böyle bir kurumsal mutabakatın olması gerekiyor. Aksi takdirde iş gerilir. Onun için biz bu gerilimin tarafı olamayız. Ama böyle bir özgürlük meselesinin halli için üzerimize düşeni yaparız' dedik. Şu anda da aynı kanaatteyiz.”
DP Genel Başkanı Mehmet Ağar'ın konuya ilişkin görüşlerinin anımsatılması üzerine Erdoğan, “Engellerin aşılması için Anayasa değişikliği gerekiyor. Birilerinin özellikle yaptığı gibi seçim meydanlarında başörtüsü veya türban dağıtmıyoruz. Bazı liderler, bazı bağımsız vekiller yapıyor. Özellikle, Sayın Baykal bu işi çok iyi yapıyor. Sayın Baykal, zaman zaman grup toplantılarına başörtülüleri de getiriyor. İstismar yapmasınlar. Ben bunu seçim vaadi yapmam.”
DOKUNULMAZLIKLAR
Erdoğan, milletvekili dokunulmazlığı konusundaki bir soru üzerine de şunları söyledi:
“Parti programınında dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla ilgili madde var. Ama sadece milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması değil. Yargı, asker kalkacaksa böyle kalkacak. Sadece milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması demek politikanın yozlaşması demek.”
Sözlerini “Dokunulmazlıkta bir saptırma var. Milletvekilinin dokunulmazlığı yok. Ben buna katılmıyorum” diye sürdüren Erdoğan, milletvekilin dokunulmazlığının, görev süresinin tamamlamasının ardından sona erdiğini hatırlatarak, “Bittiği anda yargılanıyor. Sayın Baykal'ın kalkıp bunu ağzına pelesenk etmesi anlaşılır şey değil” dedi.
KÜRESEL ISINMA VE SU SORUNU
Türkiye'nin, Kyoto Sözleşmesi'ne imzalamasıyla ilgili bir çalışma bulunup bulunmadığının sorulması üzerine Erdoğan, “Kyoto Sözleşmesi'ni imzalama konusunda çalışma yok” dedi. Başbakan, bu konuda dünyada konsensüs oluşmadığına dikkat çekti.
Su konusuna da değinen Erdoğan, devletin attığı adımlar olduğunu belirterek, “Siyaset her zaman zorla mücadele etmektir. Kolayla mücadele etmektir. Ekim ayında İstanbul Melen'e kavuşacak. Ankara hızla çalışmasını sürdürüyor. 40 kilometrelik boru çalışmasını bitirdi. Orası da bittiği taktirde Ankara'da kaynak elde etmiş olacak” dedi.
Başbakan Erdoğan, bir soru üzerine Galatasaray tarafından yaptırılan Seyrantepe Stadı'nın açılışında Türkiye'nin kendisini Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak göreceğini ifade etti.