Güncelleme Tarihi:
Önceki gün bütçe müzakereleri tamamlandı. 2011 bütçesi AK Parti hükümetleriyle hazırlanan dokuzuncu bütçe oldu. Yeni bütçede en büyük payı yine eğitim alıyor. Sağlığa, adalet ve emniyete, toplumun her kesimini gözeten sosyal harcamalara önemli paylar alıyor.
ÇALIŞMALARIMIZ CEK CEK İLE DOLU DEĞİL
Önceki gün de ifade ettim. Biz dört yıl beş yıl sonrasını değil. Artık 13 yıl sonrasını, cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yıl dönümü olan 2023 yılını konuşuyoruz. Şu andaki perspektif, şu anda bu seçimlerde yayınlayan beyanname, 4 yıllık bir beyanname olmayacak. 2023’e kadar olan süreci planlayan bir süreci kapsayan bir çalışma olacak. Her şeyimiz hazır. Bizim bu çalışmalarımız, cek cak ile dolu değil. Zira biz, 8 yıl ne yaptıysak hepsi ortada. Bu birikim üzerine artık 13 yıl ve cumhuriyetimizin 100. yılında nasıl bir Türkiye hayal ettiğimizi biz ortaya koyacağız.
KAYNAK TARİHİMİZDİR
Ben size benim adım Tayyip Erdoğan demiyorum onu söyleyeyim. Biz size diyoruz ki kaynak Türkiye’dir, Türk milletidir diyoruz. Bu kaynaktan hareketle biz bugüne geldik. Bütün hedeflerimizi gerçeğe dönüştüreceğiz. Biz 14 ağustos 2011’de yola çıkarken, hedeflerimizi sıralarken, kaynak ne diye sordular. Biz de onlara kaynak Türkiye demiştik. Hortumları oradan çıkaracağız, o hortumları milletimizin cebine koyacağız demiştik. Kaynak tarihimizdir, kültürümüzdür.
KAYNAK ALİ, VELİ DEMİYORUZ
Artık israf ekonomisinin geçerli olmadığı, verim ekonomisinin geçerli olduğu bir Türkiye var. Kaynak sıfır sorun politikasıdır. Kaynak kardeşliğimizdir. Demokrasi istikrar güven ve huzur ortamıdır. Biz bunlara inandık. Biz Türkiye’ye inandık güvendik. Şimdi de yine kaynak Türkiye’dir diyerek yolumuza devam ediyoruz.
Kaynak Ali’dir Veli’dir değil, Türkiye’dir diyor, 2023 hedeflerine azimle ilerliyoruz. Türkiye 8 yılda hayalleri gerçeğe dönüştürdü. İnşallah 13 yılda çok daha farklı bir Türkiye inşa edilmiş olacaktır. Yeni bir yılın arefesinde, çiftçilerimizi ve öğrencilerimizi ailelerini sevindirecek üç önemli müjdeyi de vermek istiyorum.
TARIM SEKTÖRÜNÜ DESTEKLEDİK
Biz AK Parti iktidarını devraldığımızda, adeta tarım sektörü çökmüş, çiftçi iflasın eşiğindeydi. Ürün değer bulmuyordu, tarlada çürüyor, çiftçi borcunu ödeyemiyordu. Zaman tünelinde geriye gidelim, eldeki traktörlerin nasıl haczedildiğini aklımıza getirelim. 8 yılda tarım sektörünü destekledik. Çiftçimizin yanında olduk.
Bütçe görüşmelerinde, muhalefetten kürsüye çıkan, çiftçiyi köylüyü istismara yeltenenleri gördüm. Anadolu’yu Trakya’yı gezen AK Parti’nin alın terine verdiği değeri gerçekçi gözle bakarsa görür. 3 Kasım seçimlerinden sonra girdiğimiz her seçim, tarımda nasıl çiftçimizin köylümüzün yanında olduğumuzun açık teyidi olmuştur.
Tarım kredi kooperatiflerinin kullandırdıkları krediyle birlikte çiftçilerin kullandığı kredi miktarı 15 milyar TL’ye ulaştı. 2002’de sadece, 67 bin kişi kredi kullandı, biz iktidara geldiğimizde. Bugün krediden istifade eden çiftçi sayısı ne oldu biliyor musunuz? 900 bin kişi oldu.
ÇİFTÇİLERE MÜJDE VERİYORUM
Kredi alan çiftçilerimizin yüzde 62’si borcunu ödeyemiyordu. Şimdi bu yüzde %1,6’ya düştü. İnsafın yok mu yahu? İnsaf dinin yarısıdır.
Şimdi geliyorum çiftçilere vereceğimiz müjdeye. Ziraat Bankası’nın tarımsal kredi faiz oranı 2002’de yüzde 59’du. Kim var iktidarda? DSP var, MHP var, ANAP var.
Şimdi 1 Ocak 2011’den itibaren, tarımsal kredi faiz oranını yüzde 13’ten, yüzde 10’a çekiyoruz. Hayvancılık ve tarımsal sulama kredilerine, yüzde 100 faiz desteği vermeye devam ediyoruz. yani bu alanlarda kredi faiz oranı sıfır oluyor. Diğer tüm kredilerde ise, hazine artık yüzde 25’ini değil, yüzde 50’sini karşılayacak.
Yeni faiz oranlarının çiftçimize, köylümüze, üreticimize hayırlı olmasını diliyorum.
BİR MÜJDE DE ÖĞRENCİYE
Diğer müjdeye geliyorum o da üniversite öğrencilerimiz. Tıpkı çiftçilerimiz gibi öğrencilerimizin de zaman zaman istismar edilmek istendiğini, şartlarının değişik lanse edilerek gerçek durumun yansıtılmadığını görüyoruz. Esasen öğrencilerimiz de onlar için yaptığımız hizmetleri görüyor, biliyor. Bunu da hissediyor. Geçmişle bugün arasındaki farkı net olarak görüyorlar. Bütçeden eğitime ayırdığımız payı, 80 yeni üniversite, şimdi ne oluyor 156 üniversite oluyor. Geldiğimizde 76 üniversite vardı, buna 80 tane daha ilave ettik. 160 bin yeni derslik, 750 bin bilgisayar ve yeni süreç başlıyor, Fatih Projesi’yle, kara tahta dönemine son veriyoruz ve aydınlık döneme giriyoruz.
Fatih projemiz, aslında gençlerimize yaptığımız yatırımın ne büyük devrimi götse
Ana muhalefetin başkanı çıkıyor, TOKİ’ye yetki vereceğim diyor. Yahu kuru kuru atma be. Biz geldiğimizde TOKİ’nin nerede olduğu belliydi. Bizden sonra ne tür işler yaptığı belli.
Yurt inşa ettireceğiz, her öğrenci yurda kavuşacak diye vaatte bulunuyor. Belli ki genel başkanın çıkarılan yasalardan haberi yok. Biz zaten bu yetkiyi TOKİ’ye verdik. Bu süreç devam ediyor. 8 yılda yurt kapasitesini 60 bin yatak kapasitesi olarak artırdık.
188 binden 248 bine çıkarttık. Bunu yaparken, eski ve yeni yurtlarda odada kalan öğrenci sayısını 1 veya 3’e indirdik.
BURSLARA VE KREDİLERE YÜZDE 20 ZAM
Şimdi bilmiyorum beyefendi dinliyor mu ama, milletim dinliyor. 2002 yılında üniversite öğrencilerine verilen burs 45 liraydı. Kredi ödemesi buydu. Bu ödemeler çok geç başlıyordu. 3 ayda bir veriliyordu. Biz araştırma yaptık, ayda bir verilmesi talebini gördük. Ayda bir ödemeye başladık. 2010 sonu itibariyle 200 liraya çıkardık. Aydan aya bu ödeme devam etti, yine devam edecek. Master öğrencilerine 400 lira. Doktora öğrencilerine 600 lira.
Bu hangi üniversite rektörüyle görüşüyorsam, Türkiye’nin şartları açısından, bu çok önemli bir destek diye teyid ediyorlar. 2002’de 452 bin öğrenciye burs ve kredi veriliyordu, 2010 yılını söylüyorum size biz bu sayıyı 961 bin öğrenci sayısına ulaştırdık. Halep oradaysa, arşın Ankara’da. Çok açık net.
Şu an isteyen her öğrenciye biz bursta veriyoruz, kredi de veriyoruz. Ayrıca öğrencilere lisans öğrencilerine, kredi yurtlar kurumunda ise 120 lira da beslenme yardımı verdik.
Şimdi yenisine geliyoruz. 1 Ocak 2011’den itibaren, üniversite öğrencilerinin burs ve kredi miktarını yüzde 20 oranında artıyoruz. Aylık 200 lira alan öğrencimiz, 240 lira burs veya kredi alacak. Böylece kredi miktarını, 2002’ye göre, yüzde 433 oranında artırmış oluyoruz. 400 lira burs veya kredi alan master öğrencileri artık 480 lira alacak. Aylık 600 lira alan doktora öğrencimiz de 720 lira burs ya da kredi alabilecek.
Beslenme yardımını da yükseltiyoruz. 120 lira olan aylığı da 150 liraya çıkartıyoruz.
Bu devletin öğrencilerine bu milletin evlatlarına bir ianesi değildir. Milletten aldığını millete iadesidir.
ÜÇÜNCÜ MÜJDE AİLELERE
Geliyorum üçüncü müjdemize. 2003’ten beri dar gelirli ailelerimize, çocukları okula devam etme şartıyla ödeme yapıyoruz. Bunu biz başlattık. Ödemeyi Ziraat Bankası ve PTT şubeleri aracılığıyla, baba adına değil, anne adına açılan hesaplara yapıyoruz.
Bazıları annelikten falan anlamaz, anneliğin kıymetini bilmez. Bizi kadına yaklaşımda farklı merkezine oturtanlara söylüyorum. Kadın haklarını en iyi biz biliriz. Fiziksel eşitlik derseniz, burada farklıyız. Bu bir defa yaradılışa terstir. Ama hak konusunda kadın erkekle eşittir.
Biz çocuklarımızın eğitimini önemsiyor. Onların okula gönderilmesi için kız ve erkek çocuklarda bir ayrıma gidiyoruz. Kıza daha fazla, erkeğe daha az. İstedik ki özellikle Anadolu’da kızlarımız okula gitsin istedik. Bu attığımız adımla 2003’te 59 bin öğrenciyle başladık, 2009’da 2 milyon öğrenci sayısına ulaştık.
Şimdi ne olacak? 1 Ocak 2011’den itibaren şartlı nakit transferi miktarlarını da, Anadolu bu sesimizi duysun. Bazıları da hakkını bilmiyor araştırsın. Yüzde 22 ila yüzde 50 arasında bunu da artırıyoruz.
İlköğretime devam eden erkek öğrenci için, 20 lira ödüyorduk, bundan sonra 30 lira ödeyeceğiz. Kız öğrenci için ne ödüyorduk, 25 lira. Şimdi bunu da 35 liraya çıkartacağız. Ortaöğretime devam eden erkek öğrenciye, 35 lira ödüyorduk. Onu da 45 liraya çıkaracağız. Kız öğrencimize 45 lira ödüyorduk, onu da 55 liraya çıkarıyoruz.
Kaç çocuk olursa, hepsine bunu ödüyoruz. Bu yeni miktarlarında öğrencilerimize hayırlı olmasını diliyorum. Üniversite, ilköğretim ve ortaöğretime sağladığımız bu destekler bütçeye asla ek vermiyor.
“2011 YILINI MEHMET AKİF ERSOY YILI İLAN ETTİK”
2011 yılını Kültür Bakanlığımız ile birlikte Mehmet Akif yılı olarak ilan ettik. İnşallah 2011 boyunca Akif’i ve eserlerini daha yoğun bir şekilde gündemde tutacağız. Ayrıca Mehmet Akif’in babasını doğum yeri olan, Mehmet Akif aslında bildiğiniz gibi Arnavut. Kosova’da, Suşitsa köyünde, Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulu’nu tamamladık. Teknik kalitesini artırdık, okulu adeta ayağa kaldırdık.
Mehmet Akif milli şairimiz. Ancak şunu özellikle ifade etmek istiyorum. Tarihe sahip çıkmak budur, ecdadına sahiplenmek budur. Biz bu sorumluluğumuzun idraki içinde bunu yapıyoruz. Mehmet Akif İstiklal Marşı’mızın şairi olduğu kadar, büyük bir münevver idi. Bir cihan imparatorluğunun parçalanmasına, kurtuluş savaşına, cumhuriyetimizin kuruluşuna tanıktık etti. Yaşanan acıyı yüreğinde hissetti ve o acıyı kağıda döktü. O konuşması o yaşadı ve sonra ifade etti. Akif’in hemen her dizesi her satırı, çok büyük coğrafyayı kardeşliğe ilerlemeye kalkınmaya çağırdı. Bu noktada Akif adeta yüreğini parçaladı.
Gezip gördüğü şahit olduğu coğrafyayı şu dizeleriyle anlatmıştı:
Örümcek bağlamış, tütmez ocaklar; yanmış ormanlar;
Ekinsiz tarlalar, ot basmış evler, küflü harmanlar;
Ipıssız âşiyanlar; kimsesiz köyler; çökük damlar;
Emek mahrumu günler; fikr-i ferdâ bilmez akşamlar.
Diyor ki Mehmet Akif:
Bir zamanlar biz de millet; hem nasıl milletmişiz:
Gelmişiz dünyaya; milliyet nedir öğretmişiz!
Kapkaranlıkken bütün âfâkı insaniyetin,
Nur olup fışkırmışız tâ sinesinden zulmetin.
“İSTİKLAL MARŞIMIZI BİR ARNAVUT YAZDI”
Daha bitmedi. Akif, “Arabın Türke; Lazın Çerkeze yahut Kürde. Acemin Çinliye üstünlüğü mü varmış? Nerde!” diyerek kavimciliği reddetmişti.
İstiklal Marşımızı bir Türk mü yazdı? Kürt mu yazdı? Arnavut yazdı. Ama o milletin ortak sesiyle, onun için bu Meclis’te sahiplenildi ve takdire şayan oldu.
Bizim ortak rabıtamız Türkçe’dir. Herkes anadilini konuşacaktır. Ama resmi dille bunu lütfen birbirine karıştırmayalım. Bu ülkenin sosyal barışını zedelemeyelim. Buna kimsenin hakkı yok. Eğer böyle bir şey yapılırsa, bu insafsızlık olur, bu rabıtları zayıflatmak tartışmak, Mehmet Akif’in 80 yıl önce söylediği gibi, bu milletin kardeşliğinden haz etmeyenlere hizmet etmektir.
ERSOY’DAN ‘KÜRDİSTAN’ ALINTISI
Milletler topla tüfeklerle yıkılmaz. Milletler ancak aralarındaki rabıtalar çözülerek, kendi başının derdine, kendi havasına, kendi menfaatine düştüğünde yıkılırlar. Düşmanlarımızdan bugün bizden istedikleri, ne bir vilayet ne de sancaktır. Doğrudan doğruya başımızdır devletimizdir. Ey cemaat gözünüzü açınız, ibret alınız. Bizim hani senelerden beri kanımızı, iliğimizi kurutan dahilî meseleler yok mu, Havran meselesi, Yemen meselesi, Şam meselesi, Kürdistan meselesi, Arnavut¬luk meselesi... Bunların hepsi düşman parmağıyla çıkarılmış meselelerdir.
Bugün konuşulmuyor bunu Akif ne zaman konuşuyor dikkat edin. Şimdi aynı şeyleri yaşıyoruz.
AÇILIMA DEVAM EDECEĞİZ
Önümüzdeki dönemde de milletimizin birliğini, bütünlüğünü, kardeşliğini pekiştirerek demokratik açılım sürecini kararlılıkla sürdüreceğiz. İleri demokrasiden, temel hak ve özgürlüklerden asla taviz vermeyeceğiz.
Ne statükocu, vesayetçi, inkarcı anlayışlara teslim olacağız ne de afaki taleplerle siyasi ortamı gerenlere, milletimizin hassasiyetlerini kaşıyanlara eyvallah edeceğiz. Çözüme karşı olan anlayışlarla, çetelerle, karanlık odaklarla nasıl mücadele ediyorsak, çözüm süreçlerini sabote etmek isteyen istismarcılarla da aynı şekilde mücadele edeceğiz. Milletimizin içini sızlatan, yüreğini daraltan, gözyaşını akıtan hangi mesele varsa üzerine kararlılıkla gitmeye devam edeceğiz.