Güncelleme Tarihi:
AK PARTİ MİTİNGİNDEN FOTOĞRAFLAR
İşte Erdoğan’ın konuşmasından satır başları:
Kırılır da bir gün bütün dişliler, döner şanlı şanlı çarkımız bizim.
Gökten bir el yaşlı gözleri siler, şenlenir evimiz barkımız bizim.
Yokuşlar kaybolur çıkarız düze, kavuşuruz sonu gelmez gündüze.
Sapan taşlarının yanında füze, başka alemlerle farkımız bizim.
Kurtulur dil tarih ahlak ve iman, görürler nasılmış neymiş kahraman.
Yer ve gök su vermem dediği zaman, her tarlayı sular arkımız bizim.
Gideriz nur yolu izde gideriz, taş bağırda sular dizde gideriz.
Bir gün akşam olur biz de gideriz, kalır dudaklarda şarkımız bizim.
İstanbul canım İstanbul, aşkım, sevdam, davam, kavgam ey İstanbul seni yürekten selamlıyorum.
Ey aziz İstanbul.
Ey kutlu peygamberin buyruğuna nail olmuş yüce şehir, ey Mekke'nin kardeşi, Şam'ın, Kudüs'ün Diyarbakır'ın kardeşi İstanbul seni kalpten selamlıyorum.
İstanbul Türkiye’nin özetidir. Bu ne manzara? Bugün Türkiye bizi izliyor. Tüm dünya İstanbul’u izliyor. Tüm mazlumları, mağdurları, yolda kalmışları, garipleri, öksüzleri sizi izliyor. Kahire’de oyları çalınmış kardeşlerim sizi izliyor. Şam’da kurşunların bombaların altında yaşayan açlıkla sefaletle imtihan edilen, belki de yavrusunun başında ağıtlar yakan ciğeri parçalanmış anneler sizi izliyor. Bağdat’ta barışa susayan gönüller İstanbul’u izliyor. Karabağ’da toprakları çiğnenen Azeri kardeşlerim sizleri izliyor. Mogadişu bugün İstanbul’u izliyor.
"KILIÇDAROĞLU BAK BU MONTAJI NASIL YAPTIK"
Varsın birileri montaj desin. Kılıçdaroğlu bak bu montajı nasıl yaptık? Güzel mi, beğendin mi? Bir montaj da sen yap böyle. Varsın birileri montaj desin, taşıma desin. Bu muhteşem coşkuyu küçümsesin. Ama bilesin ki İstanbul, Gazze’nin yetimleri Ramallah’ın öksüzleri sizi izliyor. Kabe’nin etrafında tavafta olanlar size dua ediyor. Diyorlar ki 30’unun akşamında müjde bekliyoruz.
Telefon, sürekli soruyorlar İstanbul nasıl. Gelirken aynı şeye muhatap oldum. İstanbul sen her an dildesin, kulaktasın, gözlerdesin. İzleniyorsun İstanbul. Ama Pensilvanya’nın izlediği gibi değil. Onlar mahremleri izliyor. Ahlaki olmayan şeyleri izliyor. Ama burası güzellikleri izliyor. Ülkemin aydınlık yarınlarını izliyor. Mahzun, boynu bükük Kudüs bugün sizleri izliyor.
“Biz, kısık sesleriz minareleri, Sen ezansız bırakma Allah'ım. Ya çağır şurada bal yapanlarını, Ya kovansız bırakma Allahım. Mahyasızdır minareler göğü de, Kehkeşansız bırakma Allahım. Müslümanlıkla yoğrulan yurdu, Müslümansız bırakma Allahım. Bize güç ver... Cihad meydanını, Pehlivansız bırakma Allah'ım. Kahraman bekleyen yığınlarını, Kahramansız bırakma Allah'ım. Bilelim hasma karşı koymasını, Bizi cansız bırakma Allah'ım. Yarının yollarında yılları da, Ramazansız bırakma Allah'ım. Ya dağıt kimsesiz kalan sürünü, Ya çobansız bırakma Allah'ım. Bizi sen sevgisiz,susuz,havasız, Ve vatansız bırakma Allah'ım. Müslümanlıkla yoğrulan yurdu, Müslümansız bırakma Allah'ım.”
Amin sonsuz kere amin. Bugün bir kez daha tarih yazıyorsun İstanbul. Bugün bir kez daha tuzakları oyunları bozuyorsun İstanbul.
"RAHŞAN AFFIYLA KURTARDIN"
Millet oynanan oyunu görüyor. Millet sınırsız basiretiyle Türkiye üzerindeki kirli oyunu, tuzağı görüyor. 94’te İstanbul’a aday olduğumda, kimse kazanacağımıza ihtimal vermiyordu. Kimden aldık belediyeyi CHP’den. Yolsuzlukların belediyesi CHP. Kılıçdaroğlu sen bu işleri anlamazsın. Seni zaten SSK’dan tanıyoruz. SSK’daki yolsuzluklarınla tanıyoruz. Rahşan affıyla kurtardın işi yırttın. SSK hastanelerinde çektiğimiz çileleri biz biliriz.
Az önce Kocaeli’nde yaşlı bir amca illa sahneye sahneye dedi. Getirin dedim, geldi. Ne dedi biliyor musunuz? İki kere beni hastanede rehin tuttular beni dedi rehin. Nice rehin tutulanlar oldu. Geldiğimde ilk verdiğim talimat şuydu. Bundan böyle hastanelerin kapısından kimseyi döndürmeyeceksiniz ve asla rehin tutmak gibi bir şey duymayacağım. Duyduğum zaman başhekimlere kesin ikazımdır, kesinlikle ilişkilerini keseriz.
"O 39 VATANDAŞIMIZIN HESABINI VER"
İstanbul’un seçkinleri kaymak takımı böyle bir sonuç beklemiyordu. İstanbul susuzdu, çöp dağları vardı. Çünkü CHP demek kirlilik demektir. Yolsuzluk demektir, çöp demektir. CHP demek susuzluk demektir. Ey İstanbul o zaman Ümraniye’nin belediyesi de CHP’liydi. Ümraniye çöplüğünde vahşi depolama vardı, o çöplük patladı 39 kişiye maalesef mezar oldu. gençler bunu bilmeyebilir, geziciler bunu bilmeyebilir. Ah ah, çevreci ha, ne çevrecisi ya? 39 kişi orada maalesef öldü. CHP’li belediye vardı. Bunun hesabını soran oldu mu? Nerde o medya? Yandaş medya nerede? sordular mı bunun hesabını? Sormazlar, işlerine gelmez. Niye? Paslaşıyorlardı, dayanışma içerisindeydiler. Onları onlar getirdiler. Ama tarih hesap soruyor şimdi. Diyor ki ey CHP o 39 vatandaşımızın hesabını ver. Kılıçdaroğlu sen bunların hesabını ver. Ama bunlarda o yüz yok.
Geldi İstanbul’a büyükşehir başkan adayı oldu Kılıçdaroğlu. Ben de merak ettim nerede oturuyor diye. Dediler ki Kağıthane’de. Nerede oturuyorsunuz diye, Kağıttepe’de oturuyorum demiş. Ve seçim günü geldi oyunu kullanamadı. Yahu bunun eline üç koyun verin kaybedip gelir. İnanın bundan bir şey olmaz.
Şimdi biliyorsunuz pozlar veriyordu, klasör. Yolsuzluk klasörü. Tabi böyle şeylerin olacağını da zannetmiyordu. Baykal genel başkan o da yanında. Klasörün sırtında ne yazıyor yolsuzluk. Kimin klasörü bu? Şu anda büyükşehir adayı olarak gösterdiler zatın. Ne yaptılar onu? Partiden ihraç ettiler hırsız ya. O ihraç ettikleri kişiyi şimdi getirdiler büyükşehir adayı yaptılar. Peki bu nasıl iş? Ben söylemiyorum klasörü sen hazırladın, şimdi de kalkıyorsun o adamı aday yapıyorsun. Niye? Malzeme yok ellerinde malzeme. Kimi koysunlar? Bunlar felç olmuş felç. Ama biz gümbür gümbür geldik, yine gümbür gümbür geliyoruz.
Biz İstanbul’a, ülkemize, milletimize efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya geldik. Yine hizmetkar olarak yolumuza devam edeceğiz.
İstanbul’daki seçkinler elitler, Recep Tayyip Erdoğan’ın başkan seçileceğine inanmıyorlardı. Milleti dahi kontrol ettiklerini, milletin aklını çeldiklerini zannediyorlardı. Milletim onlara ağır bir ders verdi. şimdi ne diyorum biliyor musun? 30 Mart’ta sadece onlara değil, hani bu telefonları dinleyenler var ya, Pensilvanya var ya, en önemli dersi ona vereceğiz.
"BUNLAR BİZİM HELALİMİZİ YEDİLER"
Bunların dershanelerine gidenler varsa yavrularımızı lütfen oralardan alın. Milli eğitim bakanlığı olarak hafta sonlarında takviye kurslarını biz ücretsiz olarak vereceğiz. Yıllarca bunlar bizi sömürdüler ya. Sülük gibi sömürdüler. Ama sülük faziletli, sülük zararlı kanı emer. Bunlar bizim helalimizi yediler ya. Sadaka dediler yediler, zekat dediler yediler, kurbanlık koyun dediler yediler, adak dediler yediler. Ah kardeşlerim ha, benim sevgili peygamberime, kendi televizyonunda miraçtan iniyor kamyonete bindiriyor. Ve bu senaryoları da o onaylıyor biliyor musun? Yahu sen hoca mısın senarist misin? Nesin?
İyi niyetimizin kurbanı olduk. Başörtülü kızlarımızın, yahu üniversiteye giderken başlarını açmaları noktasında fetva veriyor beyefendi. Niye? Çünkü 28 Şubatçı generaller onu istediler. Ya sen nasıl hocasın be. Ama 28 şubat öncesi öyle demiyor. Akşam başka sabah başka.
Şu andaki yandaş medya var ya muhtar bile olamaz dediler. Muhtar bile olamaz dedikleri kişi 11 yıldır aralıksız Türkiye’de başbakan oldu. Bu milletin iradesini çalamazsınız. Biz önce halkın sonra hakkın iradesine boyun eğdik. Benim meselem milletimin hak meselesidir. Benim meselem milletimin hukuk meselesidir. Biz hukuku çiğnemeye karşı dik duruyoruz. Yargı darbesi yapmak isteyenlere karşı dik duruyoruz. Milli iradenin çalınmasına karşı dimdik duruyoruz.
"İSTER MÜSLÜMAN, İSTER HIRİSTİYAN İSTER ATEİST OLSUN…"
Müslüman olmayanlara da hizmet etmek bizim görevimiz. İster Müslüman olsun, ister Hıristiyan olsun, ister ateist olsun. Bizim görevimiz alanında hepsi var. Bizim iktidarımız ayrımcılığın iktidarı olmayacaktır.
Epey zamandır bir şarkı tutturdular. Demokrasi sandıktan ibaret değildir. Sevsinler sizi. Nereden ibaret? Doğru bunlar öyle alıştılar. Ama böyle değil. Biz sandıksız bir demokrasiyi asla kabul etmedik ve etmiyoruz.
Sen Şişli’de ne yaptın ya? İstanbul’a ne yapacaksın. Bunların böyle bir imkanı gücü yok. Geçenlerde bizim Taksim Yenikapı hattındaki, yeni yapılan köprü var ya, o köprüyü yıkacakmış. Ya bu CHP yıkmakla mükellef, yapmakla değil. İstanbul’da ulaşım sıkıntısı var. İkinci tüp geçidi yapacağız. Kılıçdaroğlu onu da yıkarsınız olur mu? Ama iktidara gelemeyeceğine göre sen artık aracınla gezersin.
"TENCERE TAVA HEP AYNI HAVA"
Bak Kanal İstanbul dedik, adam Kanal İstanbul’dan rahatsız. Biraz kendinize gelin. Şu ülkede bir dikili ağacınız yok. Sadece yakarsınız yıkarsınız başka işiniz yok. Ondan sonra da tencere tava hep aynı hava. Adı da ne? Demokrasi özgürlük. Tencere tavayla özgürlük olur mu? Ancak huzursuzluk olur. Bakıyorsunuz şimdi bazı bu zihniyette olan, sokaklarda yollarda çirkin hareketler yapma…
12 yıl boyunca hırsızların art niyetlilerin farklı hesaplar içinde olanların bu davaya sızmaması için hep hassasiyet içinde olduk.
"UYDURMA BİR PASAPORTLA KAÇTIN GİTTİN"
Pensilvanya beddua seansları yapıyor. Varsınlar etsinler ya. Hiç önemli değil. Bumerang gibi onları vurur. Kötü söz sahibinindir. Bitmedi. Şimdi geçenlerde baktım bir şey daha düşmüş. Ne diyor? O uzun bize çok hainlik etti diyor. Şu hale bak, ya sen ne biçim hocaefendisin ya. Ya sen bu noktada eğer dürüstsen 99’da bu ülkeden niye kaçıp gittin? 15 yıldır kaçaksın. Uydurma bir pasaportla kaçtın gittin. İlkokul mezunu ve öbür taraftan da maalesef hak etmediği halde bir pasaportla kaçış. Şimdi soruyorum diyorlar ki inzivaya çekiliyor.
Twitter bir olay. Yargının aldığı kararlar nedeniyle TİB tarafından erişime kapatıldı. Yargının aldığı kararlar nedir? Bir hanım kardeşimizle ilgili Twitter’da alçakça tweetler atılıyor. Son derece edepsizce ve hayasızca tweetler atılıyor. Onun dışında sahte hesaplar üzerinden bazı şahısların kişilik haklarına saldırılarda bulunuluyor. Özel hayatın korunması diye bir olay var. bu şahıslar mahkemeye başvuruyor. Bu hakaretlerin, içeriklerin kaldırılmasını istiyor. Mahkeme bunların kaldırılması hakkında hüküm veriyor. Bu hükmü TİB’e bildiriyor.
“KENDİ GÖBEĞİMİZİ KENDİMİZ KESECEĞİZ”
TİB, Twitter’a diyor ki böyle mahkeme kararı var, bu içeriği kaldır diyor. Medya bunu iyi dinle. Günlerdir affedersin köşelerinizde televizyonlarda yalan yanlış yorumlar yapıyorsunuz. Ama Twitter bunu umursamıyor. Ve olay bana geliyor. Ben de diyorum ki kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz. Ne gerekirse bunu yapın diyor.
“BİZ ÜÇÜNCÜ DÜNYA ÜLKESİ DEĞİLİZ”
Şunu tüm dünyanın bilmesini istiyorum. Twitter, ABD’nin anayasasına uyuyor. Almanya’nın Rusya’nın çin2in kurallarına uyuyor. Ama mesele Ukrayna olunca, Mısır olunca, Türkiye olunca diğer devletler olunca Twitter çıkıyor özgürlükten bahsediyor. Belli ülkelerde Twitter işbirliği yapıyor. Hiç kusura bakmasın, biz üçüncü dünya ülkesi değiliz. Twitter da Facebook da YouTube’da Türkiye Cumhuriyet Anayasası’na saygı göstermek zorundadır.
Bakın buralarda, Gazi Mustafa Kemal’a ağır hakaretler ediliyor. Buna özgürlük mü diyeceğiz? Kutsal değerlerimize hakaretler ediliyor. Aile hayatına kişilik haklarına saldırılar var. Buna özgürlük deyip geçecek miyiz? Çocuklar istismar ediliyor, ırkçılık yapılıyor, çok ağır suçlar işleniyor. Twitter Facebook Youtube anlaştığı ülkelerde buna neden özgürlük demiyor?
ABD Başkanı’nın gizli telefon görüşmeleri yayınlansa, bu twitter bu Facebook bu Youtube buna özgürlük diyor mu? Diyemez, Türkiye’ye gelince mi akıllarına özgürlük geliyor? Twitter gelir Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinin kararlarına uyacağını söyler biz de gerekeni yaparız. Bizim kanunlarımıza uymayacaksa biz de gereğini yaparız. Burası muz cumhuriyeti değil Türkiye Cumhuriyeti’dir.
“CUMHURBAŞKANIMIZIN KANAATİ FARKLI OLABİLİR”
Şimdi ne diyorlar? Özgürlük elden gidiyor. Kusura bakmasınlar, bak şu Tayyip Erdoğan, kim ne derse desin bizim mahremimizi, görüşmelerimizi, konuşmalarımızı dinleyen ve dinletenlere karşı sonuna kadar mücadelesini verecektir. Özgürlük adı altında kimse bizim mahremimize giremez. Kim olursa olsun.
Cumhurbaşkanımızın kanaati farklı olabilir. Beni dinleyecek, bakanları dinleyecek. Yahu bırakın tüm insanları dinleyecek. Beni dinleyemezsin, yok böyle bir şey. Ben artık evimde bile rahat rahat konuşamıyorsam, telefonla konuşamıyorsam, ailemle konuşamıyorsam, bu montaj, dublaj, uydurma şeylere itibar etmek suretiyle bu ülkede başbakanını yargılayamaz.
Böyle bir hakları olmadığı halde bunlar bizi dinliyorlar. Ya şu medya. Açık söylüyorum. Başta Doğan Grubu olmak üzere, açık söylüyorum, Ciner grubu olmak üzere, buna benzerler. İsimlerini diğerlerinin vermeyeceğim. Utanmadan sıkılmadan kalkıp şu anda bu olaylarda bize karşı yapılan haksızlıkları savunur durumdalar hala.
"ŞANTAJ VAR ONLARLA İLGİLİ ŞANTAJ"
Ya bu ülkenin başbakanına bu hakaretler yapılırken, siz nasıl oluyor da bunları savunuyorsunuz? Ha söyleyeyim, çünkü Pensilvanya’nın onlarla ilgili kasetleri de var. Şantaj var onlarla ilgili şantaj. Yeri geldiğinde onu da açıkları diyorlar. Geçenlerde bir tane açıklandı, diğeriyle de ilgili açıklandı. Şimdi korkuyorlar. Şimdi batmışlar, bataklığa batmışlar. Bunlardan çekiniyorlar. Kendi devletine güvenmiyor, onlara güveniyor. Biz de kusura bakmasınlar, gereken neyse bunu yaparız.
Öyle tweet mweet anlamam ben bu işlerden. Evet, Twitter dürüst davranacaksa her türlü desteği veririz. Youtube her türlü desteği veririz. Facebook ahlaksızlıklarından vazgeçerse destek alır. Ama aileleri bozacaksa karşısında Türkiye Cumhuriyeti hükümetini bulur. Bunlarda neler var neler.
Şimdi ne diyorlar, 25 Mart’ta şu çıkacak, 30 Mart’ta şu çıkacak. Hangi iftirayı atarsanız atın. Bu montajların bu ahlaksızlığınızın altında ezilip gideceksiniz. Daha şimdiden 30 Mart akşamı hangi yalanları söyleyeceklerini konuşuyorlar.
MİT müsteşarımı tutuklayıp süreci bozmak istediler. Benim Anadolu’daki Trakya'daki kardeşimin gözünden bile sakındığı 20 yaşındaki evladı o dağlarda şehit olmuş bunların umurunda mı? Yozgat'taki kardeşimin Samsun'daki Kastamonu'daki kardeşimin ocağına ateş düşmüş bunların umurunda mı? Babaların ciğeri dağlanmış bu Pensilvanya'nın umurunda mı? Ya Mavi Marmara vuruluyor Pensilvanya'nın gözünde yaş yok. Tam aksine o başkalarının yanında yer alıyor. Bu Aydın Doğan'ın bu Pensilvanya'nın onların medyasının umurunda mı?
‘NE KOMADA ÖLEN ÇOCUK, NE DE BURAK YAVRUMUZ’
Ne İstanbul'da, ne komada ölen çocuk, ne de sokakta vurulan gencecik Burak yavrumuz bunların asla umurunda değil. Bunlar nebbaş nebbaş. Bunlar mezarlık soyguncusu.
Bunların gözyaşları timsah gözyaşı. İnanın o iki gence de zerre kadar üzülmediler. Eğer üzülselerdi, gencecik ölmüş bir çocuktan istismar malzemesi reyting malzemesi çıkartmazlardı. DHKP-C’nin bir elemanı olarak bunu kullanmazlardı. Ölmüş bir çocuk üzerinden siyaset yapacak muhalefet olmazdı. Yalan söylüyorlardı yalan. 30 Mart işte bu vampirlerin, çatışma lobilerinin yenileceği milletin zafer kazanacağı tarih olacak.
SULTANBEKOV SÜRPRİZİ
Şu alan önceden yoktu. İstanbul’un böyle bir alanı olmaz mı ya? İşte bu alan bugüne hamdolsun yetişti. Şimdi şu alan 700 bin metrekare. Bir dahaki dev mitingimizi Maltepe’de yapalım. Burası bugün 2 milyonu gördü.
Bizimle ilgili çaldığımız eser var ya Dombra. Arslan Sultanbekov sahibi aramızda. Onu ben yanıma alacağım.