Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Ulusa Sesleniş" konuşmasında, 2004 yılından itibaren öğretmenlik mesleğini; "stajyer öğretmen", "öğretmen", "uzman öğretmen" ve "başöğretmen" şeklinde kademelendirerek öğretmenleri çok daha iyi bir konuma getirmek ve öğretmenlik mesleğinin toplumsal saygınlığını mümkün olduğu kadar yükseltmek istediklerini kaydetti. Başbakan Erdoğan, ilköğretim ve ortaöğretim okullarında okuyan bütün öğrencilerin 2003-2004 öğretim yılını şimdiden yürekten kutladığını ifade etti. Erdoğan, öğretim yılının başta öğrenciler olmak üzere tüm öğretmenlere, eğitim çalışanlarına, velilere ve bütün ülkeye hayırlı olmasını diledi. Erdoğan, Türkiye'nin, genç ve dinamik bir nüfusa sahip olduğunu, okul öncesi, ilk, orta, yüksek ve yaygın öğretimde 19 milyona yakın öğrencinin bulunduğunu anımsatarak, ''Hepimiz çok iyi biliyoruz ki gençliğimiz, eğitimli, sağlıklı ve idealist olursa bu, bizim en büyük zenginlik kaynağımız olur'' dedi.     ''ÖNCELİKLİ MESELELER EĞİTİM VE SAĞLIK''    58. ve 59. hükümetler döneminde en öncelikli iki meselelerinin eğitim ve sağlık olduğunu ve bundan sonra da böyle olacağını dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu: ''Biz, inanıyoruz ki bütün olumlu gelişmelerin ve kalkınmanın temelinde gerçek anlamda eğitim, bütün olumsuzlukların ve geri kalmışlığın temelinde ise cehalet veya yanlış eğitim yatar. Bir ülkenin milli geliri ile o ülke halkının eğitim düzeyi arasında paralellik vardır. Ülkemizde bugün cehalet varsa, trafikte sıkıntılar yaşanıyorsa, anne ve çocuk ölümleri yaygınsa, çevre bilinci yerleşmemişse, bazı insanlar kendileri gibi düşünmeyenlere adeta hayat hakkı tanımama eğiliminde ise hoşgörüye dayalı demokratik ortamın eksikliği hissediliyorsa, zaman zaman insanlar kendi refah ve mutluluklarını başkalarının felaketinde bulabiliyorsa bütün bunların temelinde eğitimalanındaki eksiklik ve aksaklıkların yattığını bilmemiz lazım. İşte bundan dolayıdır ki hükümetimiz, eğitim meselesine çok ama çok önem vermektedir.'' Başbakan Erdoğan, bu çerçevede Milli Eğitim Bakanlığı'nın, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile birlikte start verdiği, ''Eğitime Yüzde Yüz Destek'' adı altında bir kampanya düzenlediğini belirterek, ''Zira eğitim, sadece konsolide bütçenin imkanlarına bırakılacak bir mesele değildir. Özel sektörümüzün, 3. sektör denen sivil toplum örgütleri ve vakıfların eğitime kaynak ayırması ve gerekli duyarlılığıgöstermesi bizim her vesileyle teşvik ettiğimiz bir husustur'' diye konuştu.     ''77 MİLYON DERS KİTABI DAĞITILACAK''     Bu yıl ilköğretimde okuyan öğrencilere 77 milyon ders kitabını ücretsiz olarak dağıtacaklarına işaret eden Erdoğan, gelecek öğretim yılından itibaren hem ders kitaplarının içeriğinin daha mükemmel hale getirilmesi hem de daha kaliteli basılmaları için Milli Eğitim Bakanlığı'nın yoğun bir çalışma yaptığını bildirdi. Recep Tayyip Erdoğan, eğitim çağındaki çocukları, ezberciliğe dayalı, bıktırıcı öğretim yöntemlerinden kurtarıp onları, düşünen, düşüncelerini rahat ifade edebilen, öğrenmeyi öğrenen bireyler haline getirmeyi halka dahaseçimlerden önce vadettikleri bir konu olduğunu kaydetti.    Milli Eğitim Bakanlığı'nın, öğretim yöntemi, müfredat, rehberlik sistemi gibi konuları öncelikli olarak gündemine aldığını ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti: ''Oldum olası eğitimde fırsat eşitliğinin ülkemizde arzulanan düzeyde olmadığı söylenir. Biz, hem özel öğretim sektörünü teşvik etmek hem de bazı başarılı, ama dar gelirli gençlerimizi devlet imkanları ile özel okullarda okutmak için bir proje başlattık. Çıkarılan bazı yasal engeller ve hazırlanan yasanın Sayın Cumhurbaşkanı tarafından Meclise iade edilmesi üzerine özel okullarımızı temsil eden sivil toplum kuruluşları devreye girdiler ve söz konusu 10 bin öğrenciyi okullarında ücretsiz okutacaklarını ilan ettiler. Bundan dolayı özel okullar birliğine huzurunuzda teşekkür ediyorum. Ancak 7 Eylül'de yapılması gereken sınav Danıştay'ın verdiğiyürütmeyi durdurma kararı gereğince yapılamamıştır. Biz, gerekli yasaldüzenlemeleri yaparak, eğitimde fırsat eşitliğini sağlayacak bütün adımları bir bir atmakta kararlıyız. Onun için, bu yıl, vadettiğimiz bu imkandan şimdilik mahrum kalan yavrularımıza ve velilerine çok üzülmemelerini; önümüzdeki yıllarda onların da yüzünü güldürecek pek çok düzenlemeyi vakit geçirmeden gerçekleştireceğimizi bilmelerini istiyorum.''     ''İDEAL OLAN 25-30 KİŞİLİK SINIFLAR''    Birçok yerleşim biriminde sınıfların kalabalıklığının, eğitimin kalitesini olumsuz yönde etkilediğini anlatan Erdoğan, bütün eğitimcilerin söylediği gibi, ideal olanın, 25-30 kişilik sınıflar ve ''sabahçı-öğlenci'' denen ikili öğretimin ortadan kalkması olduğunu kaydetti. Başbakan Erdoğan, bunun için ülke çapında binlerce yeni dersliğin inşa edilmesi gerektiğini, bir yandan bütçe imkanları ile buihtiyacı gidermeye çalıştıklarını, bir yandan da hayırseverler tarafından okul ve derslik yapılmasını teşvik ettiklerini söyledi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bu amaçla, geçilen yasama döneminde çıkardıkları 4842 sayılı Kanun'a göre, vergi mükellefleri, okul ve yurt yaptırdıkları zaman, bütün harcamalarını gider olarak gösterip vergiden düşebileceklerini belirterek, ayrıca hayırsever vatandaşların, okul ve yurtların faaliyetlerini sürdürmeleri için yapacakları her türlü ayni ve nakdi yardımı da yine vergiden düşebileceklerini anlattı. ''Zenginlerimiz daha önce de birçok okul ve yurt yaptırarak Milli Eğitim Bakanlığı'na bağışladılar'' diyen Erdoğan, söz konusu yasa ile bu işi çok daha cazip ve kolay hale getirdiklerini, şimdiden yüzlerce hayırsever vatandaşın okul yaptırmak veya mevcut okullara katkıda bulunmak, destek olmak için Milli Eğitim Bakanlığı'na ve valiliklere başvurduklarını bildirdi. Konuşmasında, öğretmenlere, ''Değerli öğretmen kardeşlerim'' diye seslenen Erdoğan, eğitim sisteminin önündeki en büyük darboğazlardan birisinin yetişmiş eleman sorunu olduğunu söyledi.     ''35 BİN KADRONUN 20 BİNİ ÖĞRETMEN ALIMI İÇİN''    Erdoğan, Bu yılki 35 bin kadronun 20 binini öğretmen alımı için Milli Eğitim Bakanlığı'na tahsis ettiklerini ifade ederek, şunları kaydetti: ''Geçmiş yıllardaki öğretmenlik başvurularını lütfen hatırlayınız.Adaylar kuyruklarda rezil olur, bir curcunadır sürüp giderdi. Üstüne üstlük adaylardan başvuru bedeli olarak ciddi paralar alınırdı. Bu yılilk defa bütün öğretmenlik başvuruları internet aracılığı ile yurdun dört bir yanından yapılmış ve başvuru parası alınmamıştır. Sıfır hata ile tamamlanan başvuru sürecinin sonunda öğretmen atamaları basının huzurunda bilgisayar ortamında, başarı kıstası esas alınarak, tercihlere göre yapılmıştır. İşte hükümet programlarımızda sözü edilen'e-devlet' hedefine ulaşmak için atılan en güzel adımlardan birisi de budur. Öğretmenliğin feragat ve fedakarlık mesleği olduğunu biliyoruz; ancak sizlerin çok daha iyi şartlarda yaşayarak çocuklarımızı eğitmeniz bizim en öncelikli hedeflerimizden biridir. 2004 yılından itibaren öğretmenlik mesleğini; 'stajyer öğretmen', 'öğretmen', 'uzman öğretmen' ve 'başöğretmen' şeklinde kademelendirerek öğretmenlerimizi çok daha iyi bir konuma getirmek; öğretmenlik mesleğinin toplumsal saygınlığını mümkün olduğu kadar yükseltmek istiyoruz. Rekabetçi bir ortamın sağlanması, objektif merkezi sınavlara dayalı bir kademelendirme sistemi, eminim ki öğretmenlerimizin kendi alanları ile ilgili sürekli kendilerini yenilemeleri, kendi alanları ile ilgili gelişmeleri ve yayınları takip etmeleri sonucunu doğuracaktır.''     ÖZLÜK HAKLARI    Başbakan Erdoğan, ayrıca her kademedeki öğretmenin özlük haklarında çok ciddi iyileşmeler sağlanacağını belirterek, bu amaçla, öğretmen yetiştiren fakülteler arasında koordinasyon sağlanacağını ve öğretmen yetiştirme sistemini sağlam prensiplere oturtacaklarını bildirdi. Erdoğan, bütün okullarda, çocukların yetenek ve eğilimlerinin, zeka türlerinin daha küçük yaşlarda tespit edilip ona göre yönlendirilmeleri için bir rehberlik sisteminin yerleştirilmesinin, Milli Eğitim Bakanlığı'nın üzerinde ciddiyetle çalıştığı projeler arasında yer aldığını anlattı. Bütün okulların modern teknolojinin ürünü araç gereçlerle donatılması, bilgisayar teknolojisinin bütün okullarda yaygınlaştırılması, öğretmenlerin çok iyi birer bilgisayar kullanıcısıolmaları için Dünya Bankası ve Avrupa Birliği ile müşterek projeler geliştirildiğini kaydeden Erdoğan, bunlardan bazılarının bu yıl itibariyle uygulamaya konduğunu bildirdi. Erdoğan, öğretmenlerin çağdaş eğitimnolojileri konusunda yetiştirilmesi için ilgili kuruluşlarla anlaşmalar yapıldığını, bu kapsamda biri Yalova'da biri de Van'da olmak üzere iki hizmet-içi eğitim merkezi kurulduğunu söyledi. Recep Tayyip Erdoğan, Milli Eğitim Bakanlığı ile Ulaştırma Bakanlığı'nın ortak gayretleri sonucu okulların yüzde 90'ının internete kavuşturulmasının bu yıl tamamlanacağına işaret ederek, ''Uzak bazı köy ve mezralardaki okullarımızın dışında bu sürecin tamamlanması eğitim alanında dijital bir devrim olacaktır'' dedi. Erdoğan, Başbakan olarak bu konuya şahsen büyük bir önem atfettiğinin ve uygulamaların doğrudan takipçisi olduğunun bilinmesini istedi. Erdoğan, ''Gençler üniversite kapılarından geri dönüp işsizlik batağına saplanmasın... Hiç değilse liseyi bitirirken bilişim alanında üretim yapabilecek asgari eğitimi almış olsun... Evde, internet kafelerde, işyerlerinde böyle bir, 500 bin kişilik bilişim üreticisi ordusu, Türkiye'nin müthiş bir sıçrama yapmasını sağlar'' diye konuştu. ''Bu bir hayal değil, dünyada bunun örnekleri var'' diyen Erdoğan,bunun için ilk hedeflerinin, ilköğretim sıralarından, üniversite çıkışına kadar sınıfları dolduran 19 milyon gencin beş sene içinde, belirli bir müfredat dahilinde eğitilmeleri olduğuna işaret etti. YÜKSEKÖĞRETİM KANUNUBaşbakan Recep Tayyip Erdoğan, hükümetin, yeni yasama döneminde, Yükseköğretim Kanunu'nda ciddi değişiklikler yapmak üzere çalışmalarını sürdürdüğünü bildirdi. 5 yıl içinde, ilköğretimini tamamlayan herkesin bilgisayar okur-yazarı olacak şekilde, liseyi bitirenlerin bilişim işçisi veya teknisyeni olabilecek düzeyde, üniversiteyi bitirenlerin ise kendi mesleğinde iyi bir bilgisayar kullanıcısı olacak seviyede eğitileceğini söyledi. İstanbul'da Prof.Dr. Mümtaz Turhan'ın adının verildiği ilk Sosyal Bilimler Lisesi'nin açıldığını anımsatan Erdoğan, gelecek yıldan itibaren büyük merkezlerde açılacak okullarla, sosyal bilimler liselerinin sayısının artırılacağını belirtti. Mesleki ve teknik eğitime önem verdiklerini ifade eden Erdoğan, şuanda orta öğretim okullarındaki öğrencilerin yüzde 66'sının klasik liselerde, yüzde 34'ünün ise mesleki vteknik liselerde okuduklarını,bu oranın gelişmiş ülkelerde ise tam tersine olduğunu kaydetti. Başbakan Erdoğan, meslek liselerinin daha cazip hale gelmesi için üniversite sınavlarında meslek liseleri aleyhinde olan 0,3-0,8 katsayı uygulamasına önümüzdeki yıl son verileceğini belirterek, ''ÖSS sistemi yeniden gözden geçirilerek, bu yıl lise iki ve lise üçüncü sınıflardaki gençlerimizin olumsuz etkilenmemeleri için, iki yıllık yumuşak bir geçiş süreci uygulanacaktır'' dedi.     SPOR MESLEK LİSELERİ    Erdoğan, meslek liseleri bağlamında, Milli Eğitim Bakanı'ndan ve çalışma arkadaşlarından iki konuyu derinlemesine incelemelerini ve projelendirmelerini rica ettiğini belirterek, şunları kaydetti: ''Bunlardan birincisi, spordaki başarılarımızı münferit olmaktan çıkartmak ve Türk gençlerinin bu alanda daha bilimsel yöntemlerle yetiştirilmelerini sağlamak üzere Spor Meslek Liseleri Projesi üzerinde çalışmalarıdır. İkincisi de yine Milli Eğitim Bakanlığımız'dan, geçmişte yerli yersiz pek çok spekülasyona konu olan, ancak yalnız Türk eğitim tarihibakımından değil, dünya eğitim tarihi bakımından da çok orijinal bir girişim olan köy enstitüsü uygulamalarını, tarafsız bir gözle, bilimsel bir analize tabi tutmalarını ve bu deneyimden, bugün, özellikle yeni bilişim ve genetik tarım teknolojilerini eksen alarak, biz nasıl yararlanabiliriz diye araştırmalarını istedim. Eğitimcilerimizin ve üniversitelerimizin de bu iki konu ile ilgili görüş ve öneriler geliştirmeleri ülkemiz için çok yararlı olacaktır.''     CİDDİ REFORM    Erdoğan, Türk yüksek öğretiminin daha üretken, daha özgür ve özerk olması, üniversitelerin sanayi ve sosyal hayat ile daha içli dışlı olmaları ve dünya ile yarışabilen bir yüksek öğretim sistemine sahip olmak için ciddi bir reforma ihtiyaç duyulduğunun açık olduğunu söyledi. Bu amaçla yeni yasama döneminde, hükümetin 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nda ciddi değişiklikler yapmak üzere çalışmalarını sürdürdüğünü bildiren Erdoğan, üniversite öğrencilerine daha iyi şartlarda ve daha yaygın yükseköğretim imkanı hazırlamak, öğretim elemanlarının özlük haklarında iyileşmeler sağlamak ve mezunların daha rahat iş bulmalarının sağlayacak ortamlar hazırlamanın, hükümetin çok önem verdiği konular olduğunu belirtti. Erdoğan, bunların, imkan ve kaynaklar oranında hayata geçirileceğini ifade etti. Erdoğan, ülkenin dört bir yanında modern yurt binalarının yapımına devam edildiğini, eğitim alanında kredi ve burs sisteminde yaşanan dağınıklığı gidermek ve bu konuda yeni düzenlemeler yapmak üzere çalışmaların sürdürüldüğünü anlattı.     HERKES İÇİN EĞİTİM    Başbakan Erdoğan, şiarlarının, ''Her yerde, her zaman, herkes için eğitim'' olacağını vurguladı. Özellikle Doğu ve Güneydoğu'da çeşitli nedenlerle kapalı olan okulların önemli bir kısmının yeniden açıldığını belirten Erdoğan, sadece Bingöl'de bir kısmı uzun yıllardan beri kapalı olan 81 okulun, bu yıl yeniden öğretime açıldığını söyledi. Erdoğan, Bingöl'deki deprem faciasının, okulların çok daha sağlam inşa edilmesi ve bu konuda çok daha titiz bir denetim mekanizması kurulması gereğini açıkça gösterdiğini ifade etti. Bingöl'de yıkılan okulların tamamının, önümüzdeki sezona yetiştirilecek şekilde yeniden inşa edildiğini vurgulayan Erdoğan, ''Bu vesileyle, bu yıl okul ve yurt inşası için Milli Eğitim Bakanlığı'na 450 trilyon Türk lirası tahsis eden İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'na ve Bingöl'de okul inşa etmekte olan tüm kuruluş ve hayırseverlerimize de huzurunuzda teşekkür ediyorum'' diye konuştu.     VARILACAK LİMAN  ''Üyesi olmaya hazırlandığımız AB'nin standartlarına ulaşabilmemiz için kız çocuklarımızın eğitimine de ayrıca çok önem vermek zorundayız'' diyen Erdoğan, Milli Eğitim Bakanlığı'nın UNICEF ile birlikte yürüttüğü ''Haydi kızlar okula'' kampanyı, bu çerçevede atılmış anlamlı bir adım olarak yürekten desteklediğini kaydetti. Erdoğan, kız çocuklarının en iyi şekilde öğrenim görmelerinin, kendileri için olduğu kadar, gelecek nesiller açısından da son derece önemli bir zorunluluk olduğunu dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bir düşünür, 'Kişi ulaşmak istediği limanı biliyorsa, onun için her rüzgar uygundur' der. Bizim ulaşmak istediğimiz liman,
Atatürk'ün iÅŸaret ettiÄŸi 'muasır, yani çaÄŸdaÅŸ medeniyet seviyesinin üstüne çıkmaktır. Biz, varacağımız limanı çok iyi bilen bir iktidarız. Bunun yolunun da ancak ve ancak eÄŸitim sistemimizin kalitesini yükseltmekten geçtiÄŸinin bilincindeyiz. Ãœlkemizde geçmiÅŸten kalan bazı ekonomik sıkıntılar, eksiklikler, aksaklıklar, en fazla eÄŸitim, saÄŸlık ve adalet hizmetlerinin kalitesini düşürmüştür. Bunun da bilincindeyiz veAnayasamızda yer alan sosyal devlet ilkesi gereÄŸince bu alanlardaki kalitesizliÄŸi, niteliksizliÄŸi ve hatta yozlaÅŸmayı bir an önce gidermekzorundayız.'' ErdoÄŸan, gençlere, ''Åžartlar ne olursa olsun kendinize olan güveni lütfen asla yitirmeyiniz. Hükümetinize ve devletinize güveniniz. Unutmayınız ki en büyük yenilgiler, umudun yitirilmesiyle baÅŸlar. Siz siz olunuz, asla umudunuzu yitirmeyiniz. Büyük Alman ÅŸairi Goethe'nin dediÄŸi gibi, 'Umut sahibi olanlar için gelecek vaatlerle doludur.' Sizlerin de azimli, umutlu çalışmalarınızla, geleceÄŸin hepimiz için çok daha aydınlık olacağından benim ÅŸahsen hiç, zerre kadar kuÅŸkum yok'' diye seslendi.     ALMANYA VE Ä°TALYA ZÄ°YARETLERÄ°Â Â Â Â ErdoÄŸan, konuÅŸmasında, geçen hafta Almanya ve Ä°talya'ya yaptığı ziyaretlere de deÄŸindi. Almanya'nın, Türkiye açısından taşıdığı öneme iÅŸaret eden ErdoÄŸan,iki ülke arasındaki dostluÄŸun, iki tarafın da saygıyla hatırladığı ve yaÅŸattığı bir tarihsel arka plana sahip bulunduÄŸunu söyledi. ErdoÄŸan, bu nedenle, bugüne kadar bütün Cumhuriyet hükümetlerinin, Almanya ile iliÅŸkilere özel bir önem ve ağırlık verdiÄŸini söyledi. ErdoÄŸan, iktidara geldikleri günden beri, bu geleneksel dış politikayı daha da ileri götürmek ve hem karşılıklı çıkarları, de Türkiye'nin AB sürecini gözeterek, daha da derinleÅŸtirmek için büyük çaba gösterdiklerini anlattı. Almanya ziyaretinde yaptığı görüşmelerde, bu çabaların karşılıksız kalmadığını görmekten çok memnun olduÄŸunu vurgulayan ErdoÄŸan, şöyle devam etti: ''BaÅŸbakan Schröder ve DışiÅŸleri Bakanı Fischer'in, hükümetimizin gerçekleÅŸtirdiÄŸi reformlardan övgüyl ve takdirle söz ederek, Türkiye'nin bu reformları böylesine kararlılıkla gerçekleÅŸtirmiÅŸ olmasını, sadece AB'ye tam üyeliÄŸimiz bakımından deÄŸil, bölgemiz ve bütün bir Ä°slam dünyası bakımından da çok büyük ve tarihi adımlar olarak nitelendirmiÅŸlerdir. Bizim, daha hükümet olmadan önce formüle ettiÄŸimiz bir tez var: Başından beri AB'yi, uygarlıklar çatışmasını önleyecek ve uygarlıklar arası uzlaÅŸmayı somutlaÅŸtıracak bir büyük uygarlık projesi olarak gördüğümüzü söylüyoruz. Sayın Schröder ile Sayın Fischer'in bu ziyaretimiz sırasında yaptıkları açıklamalar, iÅŸte bizim bu tezimizin Avrupalı muhataplarımız tarafından da benimsendiÄŸini gösteren çok anlamlı ve tarihi önemi haiz tespitlerdir. Öte yandan, Türkiye'nin AB'ye üyeliÄŸi konusunda daha önce oldukça mütereddit bir duruÅŸ sergileyen muhalefet lideri Bayan Merkel'in, baÅŸ baÅŸa yaptığımız görüşmeden sonra, basına yaptığı açıklamada, 'izhar ettiÄŸi tereddütlerin Türkiye'nin belli koÅŸulları yerine getirmemiÅŸ olmasından deÄŸil, tam tersine, AB'nin kendi iç sorunlarından kaynaklandığını' söylemesi de Türkiye olarak aldığımız mesafenin çok çarpıcı bir göstergesidir.''     ''REHAVETE SÃœRÃœKLEMEMELÄ°''   BaÅŸbakan ErdoÄŸan, Almanya'da katıldığı diÄŸtoplantılarda, Türkiye hakkındaki olumsuz önyargıların hızla silinmeye baÅŸlamış olmasının, kendisini çok sevindiren ortak bir nokta olduÄŸunu vurguladı. ErdoÄŸan, ''Bu olumlu geliÅŸmeler, sadece AB sürecimize deÄŸil, ikili iliÅŸkilerimize ve bilhassa Almanya'da yaÅŸayan vatandaÅŸlarımızın refah ve mutluluÄŸuna, özgüvenlerine de şüphesiz büyük katkıda bulunacaktır''dedi. İtalya'da, Ambrosetti Forumu'nda da bu olumlu geliÅŸmelerin ve izlenimlerin sadece Almanya'yla sınırlı olmadığını, Avrupa'nın ve bölgenin pek çok seçkin devlet ve hükümet yetkilisinin de Türkiye'yi ve icraatlarını dikkatle ve takdirle izlediklerini gözlemlediklerini, kendilerinin de bunu açıkça ifade ettiklerini belirten ErdoÄŸan, sözlerini şöyle tamamladı: ''Bütün bu söylediklerimden, yaptıklarımızı yeterli bulduÄŸumuz gibi bir anlam çıkmayacağını hepimiz biliyoruz. Bu olumlu tespit ve izlenimler bizi asla rehavete sürüklememelidir. Tam tersine, biz, gerek ekonomide, gerekse sosyal politikalar alanında; eÄŸitimde, saÄŸlıkta, hukukta daha yapacak dünya kadar iÅŸimizin olduÄŸunu; bunun için gece gündüz çalışmamız gerektiÄŸiniçok iyi biliyoruz. Ãœstelik biz, yaptıklarımızı ve yapacaklarımızı, kimseden aferin almak için deÄŸil, bu aziz milletin hakkını hukukunu savunmak için, baÅŸta fakir fukaramız, garip gurebamız olmak üzere, bütün milletimizin refah ve saadeti için yapmak zorunda olduÄŸumuzun dabilincindeyiz. Evet, bütün bu tespit ve takdirler, bizi şüphesiz memnun eder, amabiz asıl sizlerin, yani aziz Türk milletinin ne dediÄŸine bakarız... Sivas'ta da söylediÄŸim gibi, bizim için aslolan millet hakimiyetidir; millet iradesidir. Onun için bu hükümet sizin hükümetinizdir diyorum. Onun için bu devlet sizin devletinizdir diyorum. Onun için, bir kere daha, 'hükümetinize güveniniz, devletinize güveniniz, yani kendinize güveniniz' diyorum.'' Â
button