Güncelleme Tarihi:
-BİRLİK VE BERABERLİK ÇAĞRISI-
Her devlet gibi Türkiye'de de sorunların olduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, birlik çağrısı yaptı.Birlik ve beraberlik sağlandığı sürece bütün sorunların aşılabileciğini belirten Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü;
"Bizim sabit noktamız, birlik ve bütünlüğümüzdür. Bunu koruduğumuz takdirde, önümüzde parlak bir gelecek için tarihi imkan ve fırsatlar bulunduğunu bilelim. Yeter ki, birbirimize inanalım, güvenelim. Aramızda kuşkuya, evhama, güvensizliğe yer olmasın. Aramıza fitne, nifak tohumları ekmek isteyenler fırsat bulmasın. Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olarak, Atatürk'ün gösterdiği çağdaşlaşma hedeflerine doğru durmadan yoluna devam edecektir. Bu yolun özellikle dönüşü yoktur.
Zaman zaman birliğimize, bütünlüğümüze, gelecek umutlarımıza, huzur ve istikrarımıza kast edenler yolumuza çıkabilir. Çeteleşmeler, hukuk dışı yapılanmalar, terör şebekeleri karşımıza çıkabilir. Ama milletimiz, hükümetimiz ve anayasal kurumlarımız mücadele iradesine sahiptir. Sonuna kadar da mücadelemiz devam edecektir."
-GÜNGÖREN'DEKİ PATLAMA-
Ulusa Sesleniş konuşmasında İstanbul Güngören'de yaşanan patlamaya da değinen Erdoğan, işlek bir caddede ve yoğunluğun bulunduğu bir saatte kadın, erkek, çocuk, yaşlı ayırt etmeyen alçakça bir terör tuzağının masum vatandaşlarımızı hedef aldığını söyledi.
O akşamda söylediği gibi, nefretle lanetledikleri bu vahşetin sorumlularının, nerede olurlarsa olsunlar hiçbir şekilde kendilerini bekleyen sondan kurtulamayacağını ifade eden Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Millet olarak acımız büyük. 17 kardeşimizi bu hunhar saldırıda kaybettik. Çok sayıda vatandaşımız da yaralı olarak hastanelere kaldırıldı. Hemen ertesi gün Bakanlar Kurulu toplantımızı iptal ederek, biz de 8 bakan arkadaşımla Güngören'e gittik. Oradaki kardeşlerimizle kucaklaştık, acılarını paylaşmaya gayret ettik. Hastanelerde yatan yaralı vatandaşlarımızı ziyaret ederek durumlarını takip ettik, geçmiş olsun dileklerimizi ilettik. Bir kez daha gösterdik ki, bu tür hain saldırılar, hiçbir zaman amacına ulaşamayacağı gibi, terörle mücadeledeki azim ve kararlılığımızı daha da artırmaktadır. İnanıyorum ki aziz milletimiz, huzur ve istikrarına kast eden terör odaklarına en güçlü cevabı, kararlı duruşuyla birlik ve beraberliğine daha çok sahip çıkarak vermeye devam edecektir."
-TSK, İÇERİDE VE DIŞARIDA OPERASYONLARINI SÜRDÜRÜYOR-
Türk Silahlı Kuvvetlerinin terör örgütü hedeflerine yönelik operasyonlarını karadan ve havadan vurarak sürdüğünü belirten Başbakan Erdoğan, "Terör örgütü, aldığımız siyasi, diplomatik, sosyal ve ekonomik tedbirler neticesinde giderek daha fazla yalnızlığa mahkum olmaktadır. Son günlerde artan bir şekilde giriştikleri çaresiz ve amaçsız eylemler gösteriyor ki artık hiçbir yerde güvenli bir sığınak bulamayacaklarını anlamış bulunuyorlar. Bu çırpınışları da fayda getirmeyecektir. Terörle ne bir yere varmak ne de herhangi bir şey elde etmek mümkün değildir. Herkes bunu böyle bilmeli, insanlık dışı terör vahşetine karşı ortak bir duruş geliştirmelidir."
-"BÖLGEDEKİ SORUNLARA SEYİRCİ KALAMIYORUZ"-
Türkiye'nin dünyadaki yerini güçlendirmesi yolunda emin adımlarla ilerlediklerini ifade eden Erdoğan, "Bu sayede gerek bölgemizde gerekse dünyada yaşanan, milletimizin menfaatlerini de dolaylı ya da doğrudan etkileyen birçok kriz alanına eskisi gibi artık seyirci kalmıyoruz" diye konuştu. Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Çözüm arayışlarında Türkiye önemli bir aktör, belirleyici bir unsur olarak rol alıyor. İlk kez bu ölçüde müdahil bir pozisyon elde etmiş bulunuyoruz. Dışarıda barış ve istikrar çabalarına yapıcı katkılarımız, taraflar kadar uluslararası toplumda da takdir ve destek buluyor.
Bu katkılarımızın önemli bir örneği olan Suriye-İsrail dolaylı görüşmelerinin dördüncü turuna da bugünlerde ev sahipliği yaptık.
Tarafların iradeleri doğrultusunda devam eden bu görüşmelerin somut bir sonuca ulaşması, Ortadoğu barışı açısından büyük bir önem taşıyor. Yine 13 Temmuzda Barselona süreci: Akdeniz için Birlik Zirvesi'ne Paris'te katıldık. Orada bölgesel ve küresel bir tehdide dönüşen su, enerji ve gıda sorunları konusunda Türkiye'nin çözüm vizyonunu anlatan bir konuşma yaptık. Ev sahibi Fransa Cumhurbaşkanı Sayın Sarkozy başta olmak üzere BM Genel Sekreteri, İspanya, Almanya, İsveç, İtalya, Danimarka, Katar, İsrail başbakanları, Suriye ve Filistin devlet başkanları ile ikili görüşmelerimiz oldu. Türkiye'nin yararına olacağına inandığımız açılımları değerlendirmekte, çözüme dönük inisiyatifler almakta, dış ilişkilerimizi diyaloğa dayalı yapıcı bir çizgide sürdürmekte kararlıyız.
Temmuz ayı bu anlamda çok önemli dış ziyaretler yaptığımız, Türkiye'nin iki önemli dış meselesinde tarihi adımlar attığımız, önemli açılımlar elde ettiğimiz bir ay oldu. Bildiğiniz gibi 10 Temmuzda dost ve komşu kardeş ülke Irak'ın başkenti Bağdat'a bir ziyaret gerçekleştirdik. Bu ziyaretimiz 18 yıl aradan sonra bir Türk Başbakanı'nın ilk ziyareti olması bakımından tarihi bir nitelik taşıyordu. Irak ve Türkiye, ortak bir geçmişe, akrabalık ilişkilerine ve coğrafi yakınlığa sahip iki ülke. Dolayısıyla iki ülke arasında köprülerin yeniden sağlıklı biçimde kurulmasını son derece önemli görüyoruz. Bu ziyaretimiz sırasında Irak yönetiminin de bizimle aynı duygular içinde olduğunu sevinerek müşahede ettik."
-IRAK ZİYARETİ-
Cumhurbaşkanı Celal Talabani ve Başbakan Nuri El-Maliki olmak üzere Iraklı yetkililerle çok yararlı görüşmeler yaptıklarını, büyük misafirperverlik gördüklerini vurgulayan Başbakan Erdoğan, "Umudum o ki bu ziyaretimiz, Türkiye-Irak ilişkileri için son derece hayırlı bir dönemin başlangıcı olacaktır. Türkiye olarak, Irak'ta yaşanan çalkantı ve istikrarsızlıklardan daima üzüntü duyduk, kardeş Irak halkının sıkıntılarını sıkıntımız bildik. Irak'ın toprak bütünlüğünü koruması, siyasi istikrarını kazanması, Iraklı kardeşlerimizin çektiği acıların sona ermesi tek temennimiz oldu. Son olarak Kerkük'te yaşanan kanlı terör saldırısından da büyük üzüntü duyduk. Kardeş Irak halkına başsağlığı diliyoruz. Şimdi bu yönde adımlar atılıyor, Irak'ın istikrarını kazanması, barış dolu bir gelecek inşa etmesi yolunda atılan bu adımları en güçlü biçimde destekliyoruz. Milletimize büyük acılar yaşatmış bölücü terör örgütüyle mücadelede son dönemde uyumlu bir iş birliği ve ortak yaklaşım zemini doğmuştur, bunun her iki ülke için de kazanımları büyüktür."
-KKTC-
20 Temmuz tarihinin, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde, Barış ve Özgürlük Bayramı olarak kutlandığını anımsatan Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bu harekat, uluslararası hukuk ve anlaşmalardan kaynaklanan haklarımızı kullanarak meşru zeminde gerçekleştirilmiş, Kıbrıs Türk halkını özgürlük ve barışa kavuşturmuştur. Bu bakımdan 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı'nın Kıbrıs Türkü için anlamı ve önemi büyüktür. Bu bayram, Türkiye Cumhuriyeti'nin Kıbrıs konusundaki hassasiyet ve kararlılığının da tarihi bir nişanesidir. Ada'da Türk tarafı hiçbir zaman savaştan ve çatışmadan yana olmamış, daima barış için çaba göstermiştir. Bu gerçek, bütün dünyanın kabul etmesi gereken yegane gerçektir. Kıbrıs'ta barışın ve huzurun tesisi, bu gerçeğin bütün taraflarca görülmesi, kabul edilmesi ile mümkündür. İki kesimlilik, siyasi eşitlik ve Anavatan Türkiye'nin etkin garantörlüğü olmadan yapılan hiçbir hesabı kabul etmeyiz. Bu, hem Türkiye Cumhuriyeti'nin, hem KKTC'nin ortak iradesidir. Bu noktadan geri adım atmamızı kimse bizden beklememelidir.
Hükümet olarak, KKTC yönetimiyle birlikte son yıllarda çözüme dönük attığımız adımların karşılığını maalesef Rum yönetiminden göremedik. 24 Nisan referandumu da bir kere daha ortaya koydu ki Ada'da çözümü erteleyen taraf Türk tarafı değildir, Rum tarafıdır.Bu yapıcı tutumumuza rağmen haksızlığa uğradığımız da bir gerçektir.Biz haklılığımıza sonuna kadar inanıyoruz, mücadelemizi bu çerçevede yapıcı biçimde sürdürmekte de kararlıyız".
Erdoğan, KKTC'nin son 5 yılda elde ettiği önemli diplomatik kazanımlarından geriye gidiş olmayacağını, yeni müzakere sürecini bu çerçevede kalıcı, adil ve kapsamlı bir çözüm adına önemsediklerini ve desteklediklerini söyledi.
-KÜRESEL DALGALANMA-
Erdoğan, konuşmasında ekonomideki gelişmelere değindi. Dünya ekonomisinin bu günlerde zor bir dönemeçten geçtiğini ifade eden Başbakan Erdoğan, Amerika Birleşik Devletleri kaynaklı dalgalanmanın az ya da çok dünyanın tüm ülkelerini etkilediğini kaydetti.
2002 yılında 25 Dolar olan petrolün varil fiyatının, geçen haftalarda tarihi rekor kırarak 147 Dolara kadar yükseldiğini anımsatan Başbakan Erdoğan, şunları söyledi: "Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin hemen tamamında, borsaların, faizlerin, özellikle de enflasyonun dalgalanmasına şahit oluyoruz. Bütün bu gelişmeler karşısında, Türkiye olarak, küresel dalgalanmayı en hafif şekilde atlatmak için gerekli önlemlerimizi aldık, almaya da devam ediyoruz. Türkiye ekonomisi, geçmiş dönemlerde en küçük bir küresel ya da ulusal belirsizlikte krize sürüklenirken, bugün, hamdolsun her türlü sarsıntıyı göğüsleyebiliyor, her türlü şoka direnebiliyor.
-KEY ÖDEMELERİ-
Erdoğan, hükümet olarak, en başından itibaren emeği "en kutsal değer" olarak gördüklerini belirterek, şunları kaydetti:
"Zorunlu Tasarruf hesabında, bildiğiniz gibi, biriken paralar 13 buçuk katrilyondu. Bunu tüm çalışanlarımıza hamdolsun ödedik ve bütün bunların yanında çalışanlardan ve işverenlerden kendi iradeleri dışında kesilen ancak amacı dışında kullanılan bir paraydı bu ve artık bu iş bitti. Tam 13 buçuk katrilyon... Hiç gündemde yokken adeta ümitler tükenmişken biliyorsunuz Konut Edindirme Yardımı kesintilerini gündeme taşıdık ve şimdi bunları da ödüyoruz.Depolardan, çuvalların içinden, tozlu raflardan kayıtları bulduk, tek tek evrakları incelettirdik ve 8 buçuk milyon çalışanımızı tespit ettik. Şimdi, hak sahibi bu 8 buçuk milyon vatandaşımıza, toplam 2 milyar 855 milyon YTL'yi ödemeye başladık. Yani yaklaşık 3 katrilyon. Devlet çalışanına borçlu olamaz dedik. Biz, 'hükümet olarak bunun vebalini taşıyamayız' dedik. Hiçbir dahlimiz, hiçbir sorumluluğumuz olmadığı halde bizden önceki yönetimlerin maalesef dahli sorumluluğu neticesinde böyle bir tablo ortada. İnanıyorum ki bu 8.5 milyon vatandaşımız belki de bundan tamamen ümidini kesmişti."
Devletin bu borçlarını hak sahiplerine ödemeye başladıklarını ifade eden Erdoğan, şu ana kadar yaklaşık 2 milyona yakın vatandaşın parasını aldığını ifade etti.