Güncelleme Tarihi:
Erdoğan, 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi'nin 95. yıl dönümü dolayısıyla Gelibolu Yarımadası'ndaki Şehitler Abidesi'nde düzenlenen törende konuştu.
Konuşmasına, “18 Mart Şehitler Günü vesilesiyle bir kez daha tüm şehitlerimizi rahmetle yad ediyor, milletçe kendilerine tarifsiz bir minnet ve şükran içerisinde olduğumuzu ifade etmek istiyorum” diyerek başlayan Erdoğan, şöyle konuştu:
“Bugün, 1915 yılında bütün dünyaya haykırdığımız 'Çanakkale Geçilmez' sözünü, 95 yıl aradan sonra yüreklerimizde yeniden hissetmek üzere buradayız. Çanakkale'de ortaya konan istiklal mücadelesi, kahraman Mehmetçiğin kanıyla yazılmış, eşsiz bir destandır.
Bu destan, sadece Türkiye'nin dört bir yanından buraya koşan Mehmetler tarafından değil, onların, Şam'dan, Bağdat'tan, Trablus'tan, Üsküp'ten, Saraybosna'dan, Hicaz'dan kalkıp gelen kardeşleri tarafından birlikte yazılmıştır.
Çanakkale'de mermiler, 'Ya istiklal ya ölüm' haykırışı karşısında, çaresiz kalmıştır. Mitralyözler, havanlar, gülleler, inanmış bir milletin göğsünde eriyip gitmiştir. Çanakkale'de sadece bir zafer doğmamış, adeta bir millet doğmuş, millet mefkuresi oluşmuş. Kurtuluş Savaşı'nın girizgahı burada, Çanakkale'de yazılmıştır.”
Başbakan Erdoğan, milletlerin de devletlerin de kendilerini var eden tarihi şuura sahip çıktıkları ölçüde gelecek tasavvuruna sahip olabileceklerini ifade ederek, şöyle devam etti:
“Bizler de şehitlerimizin aziz hatırasından ilham alarak, bağımsızlık ve refah içinde, birlik, bütünlük ve kardeşlik anlayışı temelinde geleceği inşa etmenin mücadelesi içindeyiz. 95 yıl önce Çanakkale'de yazdığımız destanı 95 yıl boyunca olduğu gibi, bugün de tekrar tekrar okuyor, o şuuru ve ruhu her dem diri tutuyoruz. Bu milletin tarihinde yokluk, mahrumiyet, mağduriyet hiçbir zaman istiklal için bahane ve mazeret olmamıştır.
Bu aziz millet, en sıkıntılı, en umutsuz anlarında dahi ayaklarının üzerinde doğrulmayı, yeni başlangıçlar yapmayı, yeniden şahlanmayı başarmış bir millettir. Çanakkale destanı, bu şahlanışın abideleşmiş bir timsalidir. Kut-ül Amare destanı, Hicaz müdafaası, nihayet Kurtuluş Savaşı, bu şahlanışın somut timsalidir.
Varını yoğunu savaşlarda kaybeden, gencecik delikanlılarını siperlerde feda eden bu ülke ve bu millet, Kurtuluş Savaşımızın hemen ardından bir kez daha doğrulmuş, ayağa kalkmış ve güçlü bir devlet olarak bugünlere ulaşmıştır.”
“BİZLER ÇATIŞMANIN DEĞİL, DİYALOĞUN, UZLAŞMANIN ARAYIŞI İÇİNDEYİZ”
Çanakkale Savaşı'nı diğer savaşlardan ayıran en önemli özelliğin, savaşın kendine özgü askeri ve siyasi mantığının ötesinde, insani değerlerin ön plana çıkması olduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:
“Bu savaş, dünya barışı için, insani değerlerin yirminci yüzyıla taşınması için yeni bir ufuk açmıştır ve bununla yirmi birinci yüzyıla yürüdük. Tarihin kaydettiği en büyük savaşlardan biri olan bu mücadelede Mehmetçik, karşısındakini sadece bir düşmanlık nesnesi olarak değil, kendisi gibi, ümitleri, sevdaları ve hayalleri olan birer insan olarak görmüştür.
Her iki taraf da cesetler olmasına, birbirleriyle savaşmasına rağmen, insani ilişkiler kurmayı başarabilmiştir.
İki tarafın askerleri arasında doğan saygı, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ileride o gün savaştığı ülkelerle kurduğu dostluk ve işbirliğinin insani dokusunu oluşturmuştur. Bugün, Çanakkale'de bize karşı savaşan milletlerle siperden sipere uzanan bir köprü, cepheden cepheye büyüyen yeni bir dostluk kurulmuştur.
Bu dostluğun arka planında Türk milletinin barışa dayalı dünya görüşü yatmaktadır.
Türkiye bugün de gerek bölgesinde gerek dünyada sorunları çözme ve istikrar üretmeye yönelik yapıcı ve barışçı bir dış politika sürdürmektedir. Bizler, çatışmanın değil, diyaloğun, uzlaşmanın arayışı içindeyiz.
Bizler burada, Çanakkale'den tevarüs ettiğimiz şuurla bölgemizde ve dünyada barışı, adalet, istikrar ve refahı tesis etmenin mücadelesi peşindeyiz. Türkiye'nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyesi olması, İslam Konferansı teşkilatında aktif roller üstlenmesi, Avrupa kurumlarında vazifeler alması, Medeniyetler İttifakı girişimine eş başkanlık yapması, bu barış ve adalet çabalarının somut göstergesidir.”