Güncelleme Tarihi:
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Suriye'de yaşanan gelişmelere ilişkin Türkiye ile Suriye'nin 800 kilometreyi aşan sırını bulunduğunu belirterek, “Üstelik akrabalık bağlarının olduğu bir ülke. Oradaki gelişmelere tabi sessiz kalmamız mümkün değil, tüm bölgeye sessiz kalamadığımız gibi. Atılması gereken her türlü adımı atıyoruz, atacağız ve kendileriyle sürekli görüşme halindeyiz” dedi.
Bir yayınevine yönelik aramalarla ilgili gazetelerde yayımlanan haberler hatırlatan bir gazetecinin, “Yapılan polis baskını hem AB hem aydınlar tarafından çok sert bir dille eleştirildi. Türkiye'de basın özgürlüğüne yönelik tehlike olduğunu dile getirdiler. Bu konudaki görüşlerinizi alabilir miyim?” sorusu üzerine Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
“Bir defa Türkiye'deki şu anda bütün uygulamaların yasama, yürütme, yargı organları tarafından nasıl işlediği malumunuz. Bunlar yeni uygulamalar değil. AB, bu konuda şöyle bir beyanda bulunmuş, bir başka taraf şöyle bir beyanda bulunmuş... Biz bunları dinleriz ama her ülkenin kendine has şartları olduğunu da gayet iyi biliyoruz. AB üyesi ülkelerde neyin nasıl çalıştığını da biz bugüne kadar gördük, görüyoruz. Şurada yanı başımızda AB lütfen Yunanistan'daki uygulamaları, Bulgaristan'daki uygulamaları görsün ve bizim burada 'orada uygulamalar böyle yapılıyor' diye değil, onların çok ilerisine geçerek attığımız örnek adımlar var. Bu örnek adımları kimse görmüyor.
Burada yargı bir adım atmış, yargının attığı adım, yürütme olarak bizi ilgilendiren bir adım değil ve bunun bağlantıları nelerdir, bunlar neyle bağlantılıdır, nasıl oldu da acaba böyle bir yayınevine veya matbaaya yargı gidip orada inceleme yapılması veya arama yapılması kararını aldı? Bunu hanginiz biliyorsunuz veya hangimiz biliyoruz? Ben bilmiyorum ama sizler biliyorsanız, bunları açıklayın. Demek ki savcılık burada bir arama yapılması kararını vermiş ve bunun neticesinde de kendisine göre orada bir belgeyi belki araştırıyor, bir bilgiye ulaşmanın gayreti içerisinde. Bunu ben bilemem, sizin bildikleriniz varsa onu açıklayın ve ben yargının işlettiği bu sürece müdahale etme yetkisine sahip değilim.”
“SESSİZ KALMAMIZ MÜMKÜN DEĞİL”
Bir başka gazetecinin “Suriye'de de bir gerilim söz konusu. Türkiye yakından izliyor. Gerilimin dindirilmesine yönelik sizin ne tür temaslarınız var?” sorusu üzerine Erdoğan, şu yanıtı verdi:
“Gün aşırı Sayın Esad ile iki kez görüşme yaptım ve bu görüşmemizin dışında MİT Müsteşarımızı da bu arada tekrar Suriye'ye gönderdik. Yani süreci Dışişleri Bakanlığımızla birlikte yakından takip ediyoruz ve burada özellikle reforma yönelik talepler, yılların talepleri var ve bunları Sayın Cumhurbaşkanıyla sürekli oturup konuştuk. İkili görüşmelerimizde de aramızda bunları değerlendirdik. 'Eğer bu halkın taleplerine sizler de reformist bir yaklaşımla olumlu cevaplar verecek olursanız, Suriye'deki sıkıntıları çok daha rahat aşmanızı sağlayacaktır' tavsiyelerini yaptık. Ve nitekim bu son iki görüşmemiz de 3 gün içerisinde olan iki görüşmedir ve bu görüşmelerde de Sayın Esad'a bu düşüncelerimizi yine aktardım. Telefon görüşmelerimizde bunları müzakere ettik. Tabi ki hassasiyetimiz var, bunları vurguladık.
Zira Suriye ile olan sınırımız malum. Suriye ile 800 kilometreyi aşan bir sınırımız var. Üstelik akrabalık bağlarının olduğu bir ülke. Oradaki gelişmelere tabi sessiz kalmamız mümkün değil. Tüm bölgeye sessiz kalamadığımız gibi. Atılması gereken her türlü adımı atıyoruz, atacağız ve kendileriyle sürekli görüşme halindeyiz. Yakın temas içerisindeyiz ve temennimiz odur ki; burada da böyle Libya'da olduğu gibi çok daha bizleri gerçekten derinden üzecek, kaygımızı artıracak gelişmeler olmasın. Biran önce şu andaki mevcut kaygıya bizi sevk eden endişeler ortadan kalksın ve bunun için de Dışişleri Bakanlığımızla yakın takipte bu süreci devam ettiriyoruz.”
Erdoğan, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad'ın görüşmelerde kendisine ne karşılık verdiği yönündeki soruya da “Biz tabi 'hayır' cevabı almadık, bu tür taleplerle alakalı olarak. Örneğin olağanüstühalin uygulamaya sokmak üzere kaldırılması istikametinde şu anda çalışmaları yaptığını söylediler. Siyasi partiler kanunuyla ilgili çalışmaları yaptırdıklarını söylediler. Diğer bazı yine bu reforma yönelik bir paketi daha önce en yakın siyasi müşavirle daha önce biliyorsunuz kamuoyuna açıkladı. Temennimiz odur ki; biran önce bunları sözde değil özde uygulamaya koymak suretiyle gerçekleştirdiğini ve hatta bizzat kendisinin kamuoyuna bir açıklama yapması gerekliliğini de özellikle tavsiye ettik. Temenni ederim ki bugün yarın bu açıklamayı yapar” karşılığını verdi.
KILIÇDAROĞLU'NUN SÖZLERİ
Başbakan Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun askerlikle ilgili yaptığı açıklamalara ilişkin soruları da yanıtladı.
Bir gazetecinin “Kılıçdaroğlu'nun yaptığı bir açıklama var. Bedelli askerliği savunurken "Gençleri insan öldürme sanatı için mi eğiteceksin, insanlığa hizmet için mi?" şeklinde bir değerlendirmesi var. Bununla ilgili ne söyleyeceksiniz?” sorusu üzerine Erdoğan, “Bir siyasi lider böyle bir ifade kullanmışsa bana sadece böyle bir durum karşısında şaşırdım demek kalır” dedi.
Erdoğan, sözlerini, “Askere giden herkes adam öldürme sanatını öğrenmek için mi gidiyor? Asker hangi görevlerle mücehhez (donanmış) olarak döner bu bellidir. Ve adamı öldürmek içinde özel bir eğitimden geçmeye gerek yok. Hiç bu eğitimi almamış olanların da nasıl adam öldürdüklerini görüyoruz. Böyle bir şey söylenmişse çok yakışıksız. Bir siyasi platform içerisinde veya bir siyasi partinin genel başkanı olan şahsa bu tür bir açıklama kesinlikle yakışmaz” şeklinde sürdürdü.
TÜSİAD'IN ANAYASA ÇALIŞMASI
Başbakan Erdoğan, “TÜSİAD'ın anayasa taslağı açıklandı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin bu taslak üzerinden 'Bu, AK Parti'nin siparişidir' şeklinde eleştirilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusunu yanıtlarken de 12 Eylül referandumunun ardından yaptıkları açıklamalarda, tüm sivil toplum örgütlerini bir anayasa çalışması yapmaya davet ettiklerini hatırlattı. 12 Haziran'da gerçekleştirilecek milletvekili genel seçiminden sonra yeni bir anayasa için gerekli tablonun TBMM'de oluşması halinde bu adımları atacaklarını ifade eden Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Havuzumuzda biriken ne varsa bunları değerlendirmek suretiyle de bir yeni anayasa hazırlığı yapalım dedik. Kaldı ki TÜSİAD, bu çalışmanın örneklerini geçmişte de verdi, Barolar Birliği, TOBB yaptı. Bunlar hep AK Parti'nin siparişi üzerine mi bu çalışmaları yaptılar? AK Parti ortada yokken de bu tür çalışmalar yaptılar. Buradan bir şey ortaya çıkıyor. Bakınız Sayın Bahçeli'nin bu ülkede 'devleti yönetmek' diye bir derdi yok. Bu ülkede neler aksıyor, nerelerde bir sıkıntı var, bu sıkıntıları nasıl aşarız buna yönelik bir derdi yok. Sorduğunuz zaman 'bizim anayasamız hazır' diyor. Anayasan hazırsa bunu açıklarsın. Uzlaşma Komisyonu'na adam ver talebine olumlu bakmaz. Bunlarla berabersin neyi uzlaşıp da ülkemizde neyi yapacağız? Onun için de biz tabi başımızın çaresine bakıyoruz ve AK Parti olarak biz, kendi çalışmamızı ayrıca yürütüyoruz ama diyoruz ki 'yeni anayasayı bu ülkede halk kendisi yapsın, anayasacılar sadece bu işinin çerçevesini belirlesin'. Ayrıca partiler, STK'lar onlar da çalışmalarını yapsınlar. Daha sonra bunların hepsinden istifade ederek ortaya efradını cami ağyarını mani (gerekli olan her şeyi toplayan ve gereksiz, dışarıdan hiçbir şeyi dahil etmeyen) bir yeni anayasa çıkaralım.”
“TARAFLARA MERMİ, BOMBA YAĞDIRAN ÜLKE OLMADIK, OLMAYACAĞIZ”
Erdoğan, “Libya'ya koalisyon güçlerinin bombardımanı devam ediyor. Yarın Londra'da önemli bir konferans gerçekleşecek. Türkiye'nin tavrı ne olacak?” sorusu üzerine Türkiye'nin tavrının açık ve net olduğunu söyledi.
Türkiye'nin NATO içinde 3 göreve 'evet' dediğini anımsatan Erdoğan, bunların, Bingazi Havalimanı'nın insani yardımların dağıtımıyla ilgili olarak Türkiye tarafından teslim alınması, hava sahasının kontrolüyle ilgili görev ve Girit Adası ile Bingazi arasındaki koridorda Türk deniz kuvvetlerinin yer alması olduğunu kaydetti.
Erdoğan, “Hiçbir zaman Türkiye olarak biz, oradaki taraflara silah ile mermi yağdıran, bomba yağdıran ülke olmadık, olmayacağız” dedi.
Türkiye'nin ısrarlı bir şekilde ileri sürdüğü NATO'nun yanında Arap Ligi, Afrika Birliği ve İslam Konferansı Örgütü'nün de yer alması tezinin kabul gördüğünü ifade eden Erdoğan, “Böylece NATO, Libya'da tek başına olmayacak. Arap Ligi, Afrika Birliği ve İslam Konferansı Örgütü'nün olmasıyla birlikte süratle bu barışı sağlayacak, Libya'nın aydınlık geleceğine, Libya halkının taleplerinin cevabını bulduğu bir ortama geçişi sağlayalım temennisindeyiz, arzusundayız. Bunun için de uzun süreli bir takvim hedeflemiyoruz. Kısa sürede bitmesinden yanayız. Bunun için de ne gerekirse elimizden inşallah ortaya koyacağız” diye konuştu.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun Londra'daki toplantıya katılacağını belirten Erdoğan, bu toplantıdan sonra da yeni süreci daha yakından görme fırsatı olacağını söyledi. Erdoğan, Türkiye'nin önemle vurguladığı konunun sürecin tamamıyla NATO'ya devri olduğunu ifade etti. Erdoğan, “Süreci NATO'nun devralmasıyla birlikte daha bütüncül diyebileceğimiz Arap Ligi, Afrika Birliği, İslam Konferansı Örgütü ile Libya halkına güven... 'Tamam burada kültürel noktada tarihi dokumuzun da uyuştuğu ülkeler var. Bunlarla beraber bu işi çözüyoruz' noktasına halk gelecektir; buna inanıyorum. Biran önce de inşallah 'kardeşin kardeşi öldürdüğü dönem artık son bulacaktır' diye düşünüyoruz” dedi.