Güncelleme Tarihi:
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, hedeflerinin Türkiye'de açık kanalet sisteminden kapalı sisteme geçmek olduğunu belirterek, “Açık kanalet sisteminde nereden bakarsanız bakın yüzde 60-65 buharlaşmayla suyu kaybediyoruz. Bunu kaybetmememiz lazım. Çünkü biz su zengini bir ülke değiliz” dedi.
Erdoğan, Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) tarafından JW Marriot Otel'de 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü dolayısıyla düzenlenen törendeki konuşmasına, annelerin Anneler Günü'nü kutlayarak ve hayatlarını kaybeden eski Trabzon milletvekili Mustafa Cumhur ile eski Bakan Eyüp Kerem Gülpınar için rahmet dileyerek başladı.
“Aşık Veysel'in gönül gözüyle ifade ettiği gibi insanoğlu olarak bizim sadık yarimiz kara topraktır. Dost dost diye nicesine sarıldık/Benim sadık yarim kara topraktır/Beyhude dolandım boşa yoruldum/Benim sadık yarim kara topraktır/Havaya bakarsam hava alırım/Toprağa bakarsam dua alırım/Topraktan ayrılırsam nerede kalırım/Benim sadık yarim kara topraktır” diyen Erdoğan, Allah'ın insanları topraktan yarattığını, insanların hayatını toprağın üzerinde ve ondan elde ettiği nimetlerle sürdürdüğünü vurguladı.
Erdoğan, “Öldüğümüzde de toprağa geri dönüyoruz. Toprak olmazsa bu dünyada kalacak yer bulamadığımız gibi, öteki aleme göçtüğümüzde de yatacak yerimiz olmayacak. Bunun için toprağa her bakımdan hak ettiği değeri vermek zorundayız” diye konuştu.
"Tarım ürünleri ihracatımız 2011 yılında 15,3 milyar dolara yükseldi”
Toprağı berekete dönüştüren çiftçiye bütün imkanlarını kullanarak sahip çıktıklarını belirten Erdoğan, kendi kendine yetecek bir tarımsal üretim potansiyeline sahip olmasının Türkiye'nin en büyük gücü olduğunun altını çizdi.
Hükümetleri döneminde Türkiye'yi her alanda güçlendirirken tarımın en başta gelen alanlar arasında yer aldığını söyleyen Erdoğan, “Tarımı stratejik bir alan olarak gördük ve bütün adımlarımızı ona göre attık. Böylece tarımsal gayrisafi yurtiçi hasılamızı 2002 yılındaki 23,7 milyar dolar üzerinden 2011 yılında yüzde 165'lik artışla 62,7 milyar dolara ulaştırdık” dedi.
Erdoğan, şöyle devam etti:
“Tarım sektöründeki kişi başına geliri 2000 yılındaki 1000 dolar seviyesinden 2011'de 3 bin 653 dolara yükselttik. Genel ihracatımızla tarım ürünleri ihracatımızı da oldukça yüksek alanlara çıkardık. 2002 yılında 3 milyar dolar olan tarım ürünleri ihracatımız 2011 yılında yüzde 282'lik bir artışla 15,3 milyar dolara yükseldi. Bütün bu gelişmeler sonunda Türkiye tarımsal ekonomik büyüklük bakımından dünyada 11'inci, Avrupa'da 4'üncü sıradayken, dünyada 7'inciliğe, Avrupa'da 1'inciliğe yükseldi.
Elbette bu sonuçlar kendi kendine ortaya çıkmadı. Geçtiğimiz 9,5 yıl boyunca tarımda yapısal bir dönüşüm gerçekleştirdik. Bu dönüşümün yasal altyapısını kurmak için 13 kanun çıkardık. Kaliteyi, sağlığı, verimliliği ve kırsal kalkınmayı esas alan 52 yeni destek uygulamasını hayata geçirdik.
Üreticilerimize 2003-2012 döneminde toplamda 46 milyar 400 milyon lira nakit tarımsal destek ödemesi yaptık. 2002 yılında çiftçilerimize 1 milyar 868 milyon TL tarımsal destek ödemesi yapılmışken, 2011 yılında biz bu rakamı yüzde 274'lük bir artışla 7 milyar 100 milyon liraya ulaştırdık. Destek ödemelerini yılın ilk yarısında yaparak çiftçimizin mağduriyetine meydan vermedik. Tarımsal girdilerin en önemli destekleri bizim dönemimizde verilmeye başlandı.
Örneğin mazot desteğini 2003 yılında, kimyevi gübre desteğini doğrudan çiftçiye ödemeyi 2005 yılında, sertifikalı tohum ve fide kullanma desteğini 2005 yılında, sulamaya faizsiz hibe ve kredi desteğini 2006 yılında, makine ekipmanı yüzde 50 hibe desteğini 2007 yılında ilk defa biz başlattık.
Tarımsal kredilerin 2002 yılında yıllık yüzde 59 olan faiz oranlarını 2011 yılında sulama ve hayvancılıkta sıfıra, diğer alanlarda yüzde 5'e düşürdük. Yüzde 59 faiz nerede, yüzde sıfır faiz nerede? Burada enteresan bir şey daha söyleyeceğim. 2002'de Ziraat Bankası'nın tarımsal kredi kullanımı 227 milyon TL, 2011'de 19 milyar TL. Tarım kredi kooperatiflerinin kredi kullanımı 2002'de 302 milyon, 2011'de 3,9 milyar TL. Toplamda 23 milyar TL. Yani eski rakamla 23 katrilyon TL. Bunu kullanan çiftçi sayısı 521 bin 790 kişi. Tabii burada bir güzellik daha var, 2002'de geri dönüş yüzde 38 idi. 2011'de bu, yüzde 99'a geldi. Bundan dolayı çiftçi kardeşlerimizi kutluyorum. Tarım kredi kooperatiflerinde de yüzde 71 idi geri dönüş, fakat o da yüzde 98'e yükseldi. Yani benim çiftçi kardeşim borcuna sadık. Gidip ödemesini de yapıyor.”
“Sulama yatırımlarına özel önem veriyoruz”
Sulama yatırımlarına da özel bir önem vererek 718 milyar TL faizsiz kredi kullandırıldığını, böylece 73 bin çiftçinin 2 milyon 700 bin dekar alanı basınçlı sulama sistemiyle sulanmasını sağladıklarını dile getiren Erdoğan, hedeflerinin Türkiye'de açık kanalet sisteminden kapalı sisteme geçmek olduğunu anlattı.
Böylelikle suda israfı, suyun buharlaşmasını önleyecek sistemi getireceklerini kaydeden Erdoğan, “Açık kanalet sisteminde nereden bakarsanız bakın yüzde 60-65 buharlaşmayla suyu kaybediyoruz. Bunu kaybetmememiz lazım. Çünkü biz su zengini bir ülke değiliz. Bunun da adımlarını atmış oluyoruz” dedi.
AK Parti hükümetleri döneminde DSİ aracılığıyla büyük bölümü sulama amaçlı bin 128 tesisi tamamlayarak hizmete sunduklarını dile getiren Erdoğan, 11 milyon dekar alanı sulamaya açarak sulanan arazi miktarını 55 milyon dekara ulaştırdıklarını, 2 milyon hektara yakın alanı ağaçlandırarak toprağın zarar görmesini engellediklerini ifade etti.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Bütün çocuklarımıza, bütün velilerimize sesleniyor ve okullarda dağıtılan sütleri gönül rahatlığıyla içmelerini istiyorum” dedi.
Başbakan Erdoğan, Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) tarafından 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü dolayısıyla düzenlenen törende, hayvancılık alanında Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatifleri aracılığıyla 2010 yılı Ağustos ayından 2011 sonuna kadar 6 milyar 322 milyon lira faizsiz kredi kullandırdıklarını söyledi.
Çiftçinin krediyi geri ödeyebilmesini sağlamanın, kredi kullandırmaktan daha önemli olduğunu vurgulayan Erdoğan, “2002 yılında Ziraat Bankası kredileri geri dönüş oranı neydi ama şimdi ne?” diyerek, bunun çok güzel bir gelişme olduğunu kaydetti.
Başbakan Erdoğan, 2011 yılında bu gelişmeler yaşanırken, gerek süt gerek et-besi hayvancılığında da çok ciddi gelişmeler olduğunu dile getirerek, şöyle konuştu:
“2002 yılında hayvancılığa verilen destek 83 milyon lira iken bu rakamı 2012 yılında 2 milyar 100 milyon lira düzeyine çıkarıyoruz. Hayvancılık desteklerinin toplam destekler içindeki payını da 2002 yılındaki yüzde 4'ten seviyesinden 2012 yılında yüzde 28'e yükseltiyoruz. 2003 yılından bu yılın Mart ayı başına kadar hayvancılığa verdiğimiz nakit destek tutarı 7 milyar 900 milyon lirayı buldu. Büyükbaş ve küçükbaş hayvan yetiştiriciliği yapanlara 2010 yılından itibaren sıfır faizli 7 yıl vadeli yatırım ve işletme kredisi vermeye başladık. Bugüne kadar 111 bin kişiye 5 milyar 900 milyon lira bu kapsamda kredi kullandırdık.”
"Toplulaştırmaya hız verdik”
İşletmelerin küçük ve parçalı araziler şeklinde olmasının, ülkedeki tarım sektörünün en önemli yapısal sıkıntılarından birisi olduğunu dile getiren Erdoğan, bunun için arazi toplulaştırma çalışmalarına sürat verdiklerini belirtti.
Erdoğan, 1961 yılından 2002 yılana kadar geçen 41 yıllık dönemde toplam 450 bin hektar alanda toplulaştırma yapılabildiğine işaret ederek, kendilerinin 2003-2011 arasında 1 milyon 291 bin hektar alanda toplulaştırma gerçekleştirdiklerini, hedeflerinin 2023 yılına kadar ülkede toplulaştırma yapma miktarını 14 milyon hektarın tamamında yapıp bitirmek olduğunu söyledi.
2006 yılında başlattıkları kırsal kalkınma hamlesiyle bugüne kadar 4 bin 76 tarıma dayalı sanayi tesisi yapılmasını sağladıklarını ifade eden Erdoğan, 42 bin yeni istihdam oluşturan bu tesisler için 600 milyon lira hibe desteği verdiklerini belirtti.
Erdoğan, yine bu kapsamda 625 milyon lira hibe ile 160 binin üzerinde makine ekipman desteği sağladıklarına dikkati çekerek, böylece tarımda teknoloji kullanımını artırırken, makine imalat sektörünü de canlı tuttuklarını anlattı.
Başbakan Erdoğan, 2015 yılına kadar 30 bin yeni istihdam oluşturan 3 bin yeni tarımsal tesise daha destek vereceklerini vurgulayarak, ihtiyaç doğrultusunda makine ekipman desteğini de devam ettireceklerini dile getirdi.
İlk kez faizsiz kredi imkanı
Tarımsal kalkınma kooperatiflerine ilk kez faizsiz kredi imkanını da kendilerinin getirdiğini ifade eden Erdoğan, bugüne kadar bin 838 kooperatif projesine 1 milyar 800 milyon kredi tahsis ettiklerini, bu projelerle 178 bin çiftçi ailesini destekleyerek, iş sahibi olmalarını temin ettiklerini söyledi.
Erdoğan, çiftçilerin eğitiminin önem verdikleri bir başka alan olduğunu belirterek, sadece son 3 yılda çiftçilere sponsor desteğiyle 1 milyon 100 bin ücretsiz kitap dağıttıklarını kaydetti.
Dünyada kendi alanında bir ilk olan, internet üzerinden ulaşılan web-tarım televizyonunu kurduklarını anlatan Erdoğan, çiftçilerin günün 24 saati faydalanabildikleri bu internet sitesinde 300 eğitim filmi bulunduğunu bildirdi.
Tarımsal danışmanlık hizmeti satın alan çiftçilere ve işletmelere 600 liralık bir destek sağladıklarını dile getiren Erdoğan, “Köye ve köylüye hizmet mahalinde olmalıdır” anlayışından hareketle 2007 yılından bugüne kadar bu amaca dönük olarak görev yapan 7 bin 500 personel istihdam ettiklerini belirtti.
Erdoğan, bütün bunları yeterli görmedikleri için 2023 yılı için çok daha büyük hedefler belirlediklerini ifade ederek, amaçlarının 23,7 milyar dolardan 62 milyar dolara çıkardıkları tarımsal milli geliri 2023 yılında 150 milyar dolara ulaştırmak olduğunu söyledi.
Tarım ürünleri ihracatını 3 milyar dolardan 15,3 milyar dolara getirdiklerini, bunu da 2023 yılında 40 milyar dolara çıkarmayı hedeflediklerini ifade eden Erdoğan, “Fakat başkan 50 milyar dolar müjdesini verdi. O bizi de aştı. Temennim o ki 50 milyar doları da yakalarız, 50 milyar doların da inşallah üzerine çıkarız. Gökten ne yağar ki yer kabul etmez. Tarımsal ekonomik büyüklük açısından da zaten Avrupa'da birinciliğe yükseldik. 2023 yılında dünyanın ilk 5 ülkesi arasına girmeyi planlıyoruz” diye konuştu.
"Sütleri gönül rahatlığıyla içmelerini istiyorum”
Erdoğan, ülkenin imkanlarını, değerlerini ve üretimini daima kendi insanının hizmetine vermenin, kendi insanı için kullanmanın gayreti içinde olduklarını ifade ederek, bu doğrultuda çok önemli bir çalışmayı 2 Mayıs tarihi itibarıyla başlattıklarını kaydetti.
Türkiye'nin ilçe, belde ve köyleriyle 81 vilayetinde 32 bin 600 okulda her gün 7 milyon 200 bin adet süt dağıttıklarına işaret eden Erdoğan, şöyle devam etti:
“Sütün çocuklarımızın gelişimindeki önemi hepimizin malumu. Biz imkanı olan olmayan ayrımı yapmadan sadece aileleri tarafından sağlık açısından süt içmesinde sakıncası olduğu bildirilenler hariç bütün çocuklarımızı bu uygulamaya dahil ettik. Böyle kapsamlı ve büyük bir projeyi organizasyonda ciddi hiçbir aksaklık yaşanmadan başarıyla gerçekleştirdik. Projenin ilk günlerinde toplam 7 milyon 200 bin çocuğumuzdan küçük bir bölümünde süte karşı hassasiyetten kaynaklanan rahatsızlıklar ortaya çıktı. Bunlara da derhal sağlık kuruluşlarımızda gerekli müdahaleler yapıldı ve tedavileri gerçekleştirildi.
Bunun üzerine sağlık Bakanlığımız, Milli Eğitim Bakanlığımız, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız gerekli çalışmaları gerçekleştirdi, tetkikler yapıldı. Sonuçta yaşanan sıkıntıların gıda zehirlenmesinden kaynaklanmadığı yani sütlerle ilgili herhangi bir sorun bulunmadığı ortaya çıktı. Buradan bir kez bütün çocuklarımıza, bütün velilerimize sesleniyor ve okullarda dağıtılan sütleri gönül rahatlığıyla içmelerini istiyorum. Böylesine kapsamlı bir projede ortaya çıkan ve toplam içinde çok az sayıda olan öğrencilerimizin rahatsızlanması konusunu bir istismar vesilesi yapmak isteyenleri özellikle dikkate almamalarını rica ediyorum. Olayın önünü arkasını anlama zahmetine girmeden, araştırıp sormadan, doktorların değerlendirmelerini, tahlilleri, raporları görmeden ön yargıyla söylenen sözler kimseyi tereddüte sürüklemesin. Çünkü bu çocuklarımızın gelişimini ilgilendiren, sağlıklı, güçlü nesiller yetişmesine katkı sağlayacak bir projedir.”
"Öz evlatlarımız olarak görüyoruz”
Başbakan Erdoğan, okullarda süt verdikleri her bir çocuğu kendi öz evlatları olarak gördüklerini her aşamada bu hassasiyetle hareket ettiklerini vurgulayarak, “Nitekim ilk günlerde yaşanan bu sorunlar, süte hassasiyeti olan çocuklarımız durumları ortaya çıktığı için daha sonraki günlerde ortadan kalkmıştır. Bir şikayet gelmedi. Meselenin gıda zehirlenmesinden kaynaklanmadığı anlaşılırken, bu olay üzerinden sergilenen fırsatçılıkta bütün milletimiz tarafından gayet açık şekilde görülmüş oldu” dedi.
Sütün bol ve az olduğu mevsimlerin olduğunu belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
“Sütün az olduğu mevsimde bu işin ticaretini yapanların bunu istismar ettiğini görüyoruz. Buradan çok büyük rantlar elde etmekte olduklarını görüyoruz. Bol olduğundan da benim süt üreticisi kardeşimin mağduriyetini görüyoruz. Onun da elinde bu defa süt kalıyor. Öyle mi? Ve elinde kaldığı için de ne oluyor? Hem istediği gibi sütünü satamıyor, satamadığı gibi bazıları da sütünü kullanamıyor. Bunları yaşadık. Bu problemi de biz bunu sübvanse etmek suretiyle böylece sütü yıl boyu ne yaptık sübvanse etmenin yanında bir de avanse ettik. Fiyatları böyle bir aynı noktaya taşımış olduk. Böylece üretici tüketici arasında sütün sanayisini yapanlar da artık bu işin istismarını yapamıyor. Bir kez daha ifade ediyorum. Süt meselesi istismar edilmeyecek, siyaset malzemesi olarak kullanılmayacak kadar önemli bir konudur. Çocuklarımız söz konusu olduğunda, onların sağlığı geleceği söz konusu olduğunda diğer her şey bizim için ikinci plandadır. Bunun aksini düşünebilen, aksini iddia edebilen bir anlayış hiç kusura bakmayın bizim tasvip edebileceğimiz bir anlayış değildir.
Bizim bu projeyle asıl amacımız çocuklarımızın sağlıklı beslenmeleri, sütün faydalarından azami derecede istifade edebilmeleridir. Bununla birlikte elbette bu proje de özellikle hayvancılık sektöründe, yem sektöründe, tarımda da önemli bir canlanmaya yol açıyor. Okullarda süt dağıtımını aynı zamanda tarım ve hayvancılık sektörü için dolaylı bir destek projesi olarak da ifade edebiliriz. Böylesine çok yönlü faydaları olan bu projeyi inşallah planladığımız şekilde sürdüreceğiz ve sonucu da ulaştıracağız.”
Başbakan Erdoğan, geçmişe devletler ve milletler için ikamesi en zor olan hususun yiyecek temini olduğunu ifade ederek, bu konuda geçmişteki sıkıntıların yaşanmaması için gerekli tedbirleri aldıklarını söyledi.
Sulanabilir araziler, arazi toplulaştırması, makine-ekipman gibi tarımsal üretim için hayati derecede önemli konularda 9,5 yıl öncesine göre Türkiye'nin son derece ileri noktalara geldiğine işaret eden Erdoğan, şöyle dedi:
“İnşallah 2023 yılı hedeflerimizi hayata geçirdiğimizde, Türkiye Cumhuriyeti'mizin kuruluşundan ancak 100 yıl sonra, en az yarım asır önce ulaşmamız gereken noktaya gelebilmiş olacağız. Türkiye, çok uzun bir dönem sadece elindeki muazzam insan gücünü değil, tarım potansiyelini ne yapacağını bilemez halde, öylece kalakaldı, izledi. Hep sanayileşme konusundaki geri kalmışlıktan yakınıyoruz, oysa asıl geri kalmışlığı tarımda yaşadık. Geçmişte sık sık ifade edilen, 'kendi kendini besleyen ülke' sözünün aslında bir afrodizmadan ibaret olduğunu, sadece bir potansiyeli anlattığını bugün artık anlamış olduk.
Toprak emek vermeden, alın teri dökmeden, gerekli altyapıyı hazırlamadan sizi doyurmaz, ondan beklediğinizi vermez. Biz tarım sektörüne, çiftçilerimize sağladığımız destekle, toprağa hak ettiği değeri veriyoruz, toprak da bereketini, ürününü, bolluğunu ülkemizden esirgemiyor, ziyadesiyle karşılığını veriyor.”
Başbakan Erdoğan, çiftçilere emekleri, alın terleri ve Türkiye'ye kazandırdıkları için teşekkür ederek, konuşmasını bitirdi.
Başbakan Erdoğan, konuşmasının ardından, Bakanlar Kurulu toplantısına katılmak üzere, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve diğer protokol üyeleriyle tokalaşarak, salondan ayrıldı.
Erdoğan, törenin düzenlendiği salondan çıkarken, bazı çiftçiler ile kısa süreli görüşerek, fotoğraf çektirdi.