Başbakan Erdoğan, Dünya Türk Girişimciler Kurultayı'nda konuştu

Güncelleme Tarihi:

Başbakan Erdoğan, Dünya Türk Girişimciler Kurultayında konuştu
Oluşturulma Tarihi: Kasım 19, 2011 12:59

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bugüne kadar dünyanın hangi ülkesine gittiyse orada mutlaka Türk iş adamlarıyla, Türkiyeli girişimcilerle karşılaştığını gururla ifade etmek istediğini belirterek, “Çin'den Kanada'ya, Güney Afrika'dan Rusya'ya kadar 5 kıtada Türk iş adamlarının eserleriyle, yatırımlarıyla, girişimleriyle karşılaştık. Hangi ülke lideriyle görüştüysem, Türk iş adamlarından övgüyle söz ettiğini gördüm” dedi.

Haberin Devamı

Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu tarafından Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'nda düzenlenen “Dünya Türk Girişimciler Kurultayı”nda konuşan Erdoğan, kurultayın düzenlenmesine katkı verenlere teşekkür ederek, 2 yılda bir toplanan dünyadaki Türk iş camialarının en geniş platformu olan etkinliğin hayırlı olmasını diledi.

Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:

“Buradan şunu büyük bir gururla ifade etmek istiyorum, bugüne kadar dünyanın neresine gittiysem, hangi ülkesine gittiysem, orada mutlaka Türk iş adamlarıyla, Türkiyeli girişimcilerle karşılaştım. Avustralya'ya gittiğimizde bizleri Türkiyeli girişimciler karşıladı. Brezilya'ya, Şili'ye gittik, bizi Türkiyeli iş adamları karşıladı. Çin'den Kanada'ya, Güney Afrika'dan Rusya'ya kadar 5 kıtada Türk iş adamlarının eserleriyle, yatırımlarıyla, girişimleriyle karşılaştık. Hangi ülke lideriyle görüştüysem, Türk iş adamlarından övgüyle söz ettiğini gördüm. Bana ve ülkeme bu gururu yaşattığınız için her birinize tek tek teşekkür ediyorum. Türkiye Cumhuriyeti'nin büyüklüğünü, Türk insanının dürüstlüğünü, Ay Yıldızlı Bayrağın onurunu en uzak ülkelere kadar taşıdığınız ve oralarda temsil ettiğiniz için, her birinize, şahsım, ülkem ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum.”

“Türkiye, ortaya koyduğu eserlerle dünyada müstesna bir yer edindi”

Türk iş adamları ve girişimcilerinin modern dünyada, Türkiye'nin öncü güçleri olduğunu vurgulayan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Sizler, Türkiye insanının, çalışkanlığını, dürüstlüğünü, girişimci ruhu ve zekasını dünyaya tanıtan öncü birliklerisiniz. Siz, tarihi ifadesiyle bu milletin akıncılarısınız. Sizlerin açtığı yoldan bugüne kadar birçok arkadaşınız yürüdü ve hamdolsun Türkiye, ortaya koyduğu eserlerle dünyada kendisine müstesna bir yer edindi. Eğitim için, yatırım için, yeni bir hayat kurmak için farklı ülkelere, gurbete giden nice kardeşimiz, göğsümüzü kabartan işlere imza attılar. İşgücü olarak gönderdiğimiz nice kardeşimiz, işçi olarak gittiği ülkelerde işveren oldu, o ülkenin vatandaşlarını istihdam etmeye başladı. Sadece bunlarla sınırlı değil. Sizlerin başarısı, Türkiye ekonomisine, Türkiye'nin birikimine, Türkiye'nin içerde ve dışardaki yatırımlarına çok önemli katkılar sağladı. Bir tek genç arkadaşımızın başarısı, bulunduğu ülkedeki Türkiye imajını kökten değiştirerek, o ülkede Türkler'in önünü açtı. Bir tek müteahhidimizin başarılı, dürüst eseri, o ülkede Türkiyeli müteahhitlerin listenin ilk sırasında yer almasını sağladı. Bir işverenin, bir akademisyenin, öğretmenin, öğrencinin başarısı, o ülkede Türkler için çok daha fazla imkanı beraberinde getirdi.”

Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin dünyadaki imajına katkı sağlayan, başarısıyla çığır açan, yol açan, ışık tutan her bir Türk iş adamını ve girişimcisini samimiyetle kutladığını söyledi.

Bu arada kürsüye davet edilerken kapağında yer aldığı Time Dergisi'nin ekrana yansıtılması üzerine Başbakan Erdoğan, “Bu fotoğrafı arayıp bulmak için çok eziyet çektiler herhalde” diye espri yaptı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bugün, küresel krizin ağır etkilerini üzerinde hisseden, bunun faturasını ödeyen her ülkenin, Türkiye'nin yaşadığı bu deneyimi dikkatle incelemesi gerektiğini ifade ederek, “Biz yere sağlam basıyoruz. Tedbirleri almaya, kararlılıkla uygulamaya devam edeceğiz. Para politikasından, mali politikalardan asla taviz vermeyecek, özel sektörü, finans sektörünü tedirgin edecek, güveni zedeleyecek hiçbir adım atmayacağız” dedi.

Haberin Devamı

Erdoğan, Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı'nda düzenlenen “Dünya Türk Girişimciler Kurultayı'nda yaptığı konuşmada, 12 Haziran seçimlerinin, Türkiye siyaset tarihi için olduğu kadar, dünya ülkeleri için de son derece önemli mesajlar verdiğini, diğer siyasi partilerin, seçim öncesinde, kaynağı olmayan, sınırları çizilmemiş, üzerinde enine boyuna düşünülmemiş onlarca vaat sıraladıklarını, ancak milletten teveccüh göremediğini kaydetti.

Haberin Devamı

Geçmişte Türkiye'nin bu tür popülist vaatlerin bedelini çok ağır ödediğini, “Kim ne veriyorsa ben bir fazlasını veriyorum” diyen, bol keseden dağıtan, maliyenin, hazinenin musluklarını ardına kadar açan, Merkez Bankası'na karşılıksız para bastıran o siyasi zihniyetin, bir süre için milleti kandırmayı başarsa da, ardından ona çok ağır bedeller ödettiğini dile getiren Erdoğan, 12 Haziran seçimleri, milletin artık bu kuru vaatlere, gerçekleşmeyecek projelere, popülist politikalara karnının tok olduğunun da açık ve net şekilde ortaya koyduğunu söyledi.

Erdoğan, kendilerinin milletle sadece gerçekleri paylaştıklarını, yapabileceklerini anlattıklarını, yapamayacaklarını samimi şekilde millete izah ettiklerini kaydetti.

Haberin Devamı

Projelerimizi detaylı bir şekilde, kaynağını, süreçlerini, artılarını ve eksilerini ortaya koyarak açıkladıklarını vurgulayan Erdoğan, bu samimiyet, açık yüreklilik ve şeffaflığın, milletten teveccüh gördüğünü ve 12 Haziran seçimlerinde, her iki kişiden birinin oyunu alarak, üçüncü kez iktidar sorumluluğunu üstlendiklerini ifade etti.

“Bölgede istikrar unsuru olmaya devam edeceğiz”

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, şunları kaydetti:

“İşte bugün, küresel krizin ağır etkilerini üzerinde hisseden, bunun faturasını ödeyen her ülke, Türkiye'nin yaşadığı bu deneyimi dikkatle incelemelidir. Biz yere sağlam basıyoruz. Biz, tedbirlerimizi önceden alıyor, siyasi bedelini asla gözetmeden bu tedbirleri kararlılıkla uyguluyoruz. Bizim bu kararlılığımız, bu samimiyetimiz de milletimizden çok güçlü şekilde takdir görüyor. Allah'ın izniyle, milletimizin desteğiyle, Türkiye ekonomisindeki bu güven ve istikrar sürecini hiç sarsmadan devam ettireceğiz. Ayağımızı yere sağlam basmaya devam edeceğiz. Tedbirleri almaya, kararlılıkla uygulamaya devam edeceğiz. Para politikasından, mali politikalardan asla taviz vermeyecek, özel sektörü, finans sektörünü tedirgin edecek, güveni zedeleyecek hiçbir adım atmayacağız. 2008 sonunda başlayan krizi şu ana kadar başarıyla idare ettik, en az zararla geride bıraktık. Bundan sonra da, Avrupa'daki dalgalanmaya rağmen, krizi en iyi şekilde yönetip, bölgede bir istikrar unsuru olmaya devam edeceğiz.”

Haberin Devamı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 9 yıl boyunca istikrar ve güven ortamını zedeleyecek hiçbir adım atmadıklarını, özel sektörü, yatırımları, girişimi engelleyecek, hatta tedirgin edecek hiçbir faaliyetin içinde olmadıklarını, bu süreçte popülizme asla tevessül etmediklerini belirterek, “En önemli yanımız ne biliyor musunuz? Bakın Amerika sıkıntı, Avrupa sıkıntı çekiyorsa, karşılıksız para bastılar, ama biz karşılıksız para basmadık. Bizden öncekiler öncekiler cayır cayır karşılıksız para basıyorlardı” dedi.

Erdoğan, Dünya Türk Girişimciler Kurultayı'nda yaptığı konuşmada, AK Parti hükümetleri olarak, Türkiye insanının zekasına, dehasına ve girişimci ruhuna her zaman inandıklarını ifade ederek, Türkiye'nin sınırsız petrol rezervlerine, sınırsız altın madenlerine sahip bir ülke olmadığını söyledi.

Haberin Devamı

Erdoğan, “Bizim en büyük gücümüz, emeğimiz. Bizim en büyük rekabet unsurumuz, genç, dinamik, zeki ve dürüst insanımızdır. Bizim en büyük imkanımız, dinamik, girişimci, yenilikçi özel sektörümüz” diye konuştu.

Türkiye ekonomisinin, 2003-2010 döneminde, yıllık ortalama yüzde 5 büyüme kaydettiğini, geçen yıl yüzde 9 büyüyerek bu alanda dünyada ilk sıralarda yer aldıklarını bildiren Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“2011 yılında birinci ve ikinci çeyreklerde aynı şekilde dünyanın en hızlı büyüyen ülkeleri arasında yer aldık. 2002 yılında toplam yatırım miktarı 59 milyar lirayken, özel sektörün yatırım miktarı 43 milyar lira oldu. 2010 yılında toplam yatırım miktarı 207 milyar liraya, özel sektörün yatırım miktarı, burası çok önemli, 164 milyar liraya yükseldi. Biz, özel sektörümüzün dinamizmiyle büyüdük ve büyümeye devam ediyoruz. Hükümet olarak sorumluluğumuzun çok iyi farkındayız, idrakindeyiz. Bize düşen, yolları açmak, bize düşen, yoldaki engelleri temizlemek. Biz böylelikle muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkmayı hedefleyerek bunu 2023 olarak da belirlemiş durumdayız. Biz özel sektörün önünü açıyor, destekliyor ve teşvik ediyoruz. Özel sektörümüz de açılan o yoldan güvenle ilerliyor.

“Mali disiplini zedeleyecek girişimlere prim vermedik”

Şunu altını çizerek ifade etmek istiyorum; biz 9 yıl boyunca istikrar ve güven ortamını zedeleyecek hiçbir adım atmadık. Özel sektörü, yatırımları, girişimi engelleyecek, hatta tedirgin edecek hiçbir faaliyetin içinde olmadık. Bu süreçte popülizme asla tevessül etmedik. En önemli yanımız ne biliyor musunuz? Bakın Amerika sıkıntı, Avrupa sıkıntı çekiyorsa, karşılıksız para bastılar, ama biz karşılıksız para basmadık. Bizden öncekiler cayır cayır karşılıksız para basıyorlardı. Çünkü biz karşılıksız para basmayı modern hırsızlık olarak tanımladık. Çünkü o alnının teriyle kazananın cebindeki parayı sömürmekti, modern bir şekilde çalmaktı. İşte biz buna tevessül etmedik. Eğer bugün paramız değer kazandıysa, böyle değer kazandı, böyle de kazanmaya devam ediyor.

Mali disiplini zedeleyecek girişimlere prim vermedik. Hem Türkiye'deki hem yurt dışındaki yatırımcının Hükümete, politikalara, açıklanan programlara güven duymasını sağladık ve bu sayede dünyada çok farklı bir konuma yükseldik.

Bakınız şu anda Eurozone tartışılıyor. Niye? Daha yeni başladınız buna, adımı yeni attınız. Ne oldu da şimdi bunu tartışıyorsunuz? 'Vazgeçelim mi geçmeyelim mi', şimdi bu konuşuluyor. Bakınız bu kadar kısa zamanda nereden nereye geldi. Ama Türkiye'nin böyle bir derdi var mı? Yok. Ve son G-20'de bazıları bana ne diyor biliyor musunuz, liderlerden; 'paranıza sahip çıkın'...”

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Şu  özeleştiriyi artık yapmak durumundayız. Bu başarıya ve bu güce rağmen, acaba  Avrupa siyasetinde yeterince etkin miyiz? Bu soruyu kendimize sormak ve cevabını  aramak zorundayız. Elbette çok başarılı iş adamlarımız, sporcularımız,  sanatçılarımız var. Elbette üst düzey görevler üstlenmiş bürokratlarımız,  siyasetçilerimiz var. Ama nüfusa, birikime ve ekonomik gücümüze oranladığınızda,  bunun siyasete yeterince yansımadığını eminim sizler de göreceksiniz. Bu tabloyu  artık çok daha hızlı bir şekilde tersine çevirmek durumundayız” dedi.

Erdoğan, Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı'nda düzenlenen  “Dünya Türk Girişimciler Kurultayı'nda yaptığı konuşmada,Türkiye'nin kendi  parasıyla alışveriş yapmaya başladığını, Rusya ve İran ile bunu  gerçekleştirdiğini belirterek, “Şimdi aynı şeyi Çin ile inşallah, başlıyoruz,  başlayacağız ve merkez bankalarımız artık anlaşmaları o doğrultuda yapıyorlar.  İşte bunun adımı atıldı. Bununla birlikte dünyada oluşturulmak istenen o kur  baskısını bizim iktidarımız ortadan kaldırıyor. Böylece, benim bu ülkedeki  girişimcim bu kur baskısının altında da inşallah ezilmeyecek” şeklinde konuştu.

Dünyada, özellikle de Avrupa'da çok ağır şekilde hissedilen küresel  ekonomik krizin temelinde popülizmin yattığını, bunun bedelinin ödendiğini, bu  eleştirilerini başta G-20 zirveleri olmak üzere, her türlü platformda güçlü  şekilde dile getirdiklerini ifade eden Erdoğan, “Amerika'da olsun, Avrupa  Birliği ülkelerinde olsun, yapılması gereken reformların bir an önce yapılmasını,  atılması gereken adımların bir an önce cesaretle atılmasını tavsiye ettik. Siyasi  kaygılarla, popülist politikalarla hareket eden liderlerin, sadece kendi siyasi  geleceklerini değil, ülkelerinin de geleceğini tehlikeye atacaklarını özellikle  vurguladık” ifadelerini kullandı.

9 yıl boyunca önlerine hedefler koyduklarını ve bu hedefleri tutturmak  için çok kararlı bir şekilde çalıştıklarını vurgulayan Erdoğan, “Hedeflerimizi  ve politikalarımızı son derece şeffaf biçimde milletimizle paylaştık. Reformları  yapmazsak nasıl bir bedel ödeyeceğimizi, yaparsak bunun karşılığını ne şekilde  alacağımızı çok samimi şekilde milletimize anlattık” dedi.
       
"Avrupa siyasetinde etkimizi çok daha belirgin şekilde hissettirmek  zorundayız”
         
Başbakan Erdoğan, kurultaya katılanlara da seslenerek, “Sizler,  bulunduğunuz ülkelerde, işveren olarak, sanayici, yatırımcı, müteahhit, girişimci  olarak çok önemli başarılara imza attınız. Bulunduğunuz ülkelerde, Türkiye ve  Türk insanının olumlu imajına eşsiz katkılar sağladınız. Ancak bu katkıların  artık çok daha fazla yoğunlaştırılmasını, planlı, programlı ve koordineli biçimde  yürütülmesini sizlerden özellikle rica ediyorum” diye konuştu.

“Türkiye bölgesinde, siyasi, ekonomik ve sosyal açıdan önemli bir aktör  haline gelirken, sizlerin de bunu destekleyecek girişimlerinizi artırmanızı  bekliyoruz” diyen Erdoğan, Türkiye'nin sadece Almanya'da, 3 milyonu aşkın  vatandaşı bulunduğunu, Almanya'daki Türk iş adamlarının yıllık cirosunun 35  milyar avroya ulaştığını söyledi.

Avrupa'nın tamamında, 6 milyonu aşkın Türk vatandaşının bulunduğuna  işaret eden Erdoğan, Fransa'da, Belçika'da, Hollanda'da, Avusturya'da,  İngiltere'de, diğer tüm Avrupa ülkelerinde Türkler'in artık ucuz işgücü olarak  değil, dürüst birer vatandaş, başarılı iş adamı, zeki girişimciler olarak  tanındıklarını söyledi.

Erdoğan, Türkiye'nin sadece Avrupa'daki nüfusunun birçok Avrupa Birliği  ülkesinin nüfusunu ikiye, üçe katladığını vurgulayarak, konuşmasını şöyle  sürdürdü:

“Şu özeleştiriyi artık yapmak durumundayız. Bu nüfusa rağmen, bu  başarıya ve bu güce rağmen, acaba Avrupa siyasetinde yeterince etkin miyiz? Bu  soruyu kendimize sormak ve cevabını aramak zorundayız. Elbette çok başarılı iş  adamlarımız, sporcularımız, sanatçılarımız var. Elbette üst düzey görevler  üstlenmiş bürokratlarımız, siyasetçilerimiz var. Ama nüfusa, birikime ve ekonomik  gücümüze oranladığınızda, bunun siyasete yeterince yansımadığını eminim sizler de  göreceksiniz. Bu tabloyu artık çok daha hızlı bir şekilde tersine çevirmek  durumundayız. Çünkü bizim siyasetçilerimizin Avrupa birbirleriyle dayanışma  içinde olmadığını görüyoruz. Hata onların Türkiye'nin aleyhinde kararların altına  imza attıklarını da görüyoruz. Gerek kendi meclislerinde gerek Avrupa  parlamentosunda, Avrupa siyasetinde etkimizi çok daha belirgin şekilde  hissettirmek, ırkçılığa, ayrımcılığa, fırsat eşitsizliğine karşı tek yürek  halinde mücadele etmek zorundayız. En önemlisi de, biliniz ki, Türkiye'nin Avrupa  Birliği üyeliği, en çok da sizlerin etkisiyle, sizlerin katkısıyla  gerçekleşebilecektir.

Biz, Hükümet olarak, reformlarımızı yaparken, müktesebata uyum konusunda  kararlı şekilde ilerlerken, sizlerin de bulunduğunuz ülkelerde bu sürece daha  güçlü şekilde destek vermenizi bekliyoruz. Entegrasyon konusunda hiçbir çekince  içinde olmayın. Bulunduğunuz ülkelerdeki vatandaşlarımızın entegrasyonu için çaba  harcayın. Ama aynı şekilde asimilasyon karşısında birliğinizden, kardeşliğinizden  asla taviz vermeyin.”
       
"Aşkın dili olur mu?”
         
Başbakan Erdoğan, son Almanya ziyaretinde Almanya Başbakanı Angela  Merkel'e “asimilasyona hayır, entegrasyone evet” dediğini dile getirerek,  şunları kaydetti:

“Ben asimilasyonu bir insanlık suçu olarak görüyorum. Ülkemde yaşayan  bir Almanı Türkleştirmek gibi benim bir gayretim olamaz. Ama aynı şekilde  Almanya'daki bir Türkü de Almanlaştırmak, veya onun kültürüyle onu adeta ruh  dünyasını çevirmek gibi bir gayretin içine onların makamları da girmemelidir,  giremez. Bu bizim en doğal hakkımız. Şöyle bir mantık olabilir mi? Bir Türk kızı  ile bir Türk evlenecek, 'Almanca biliyor musun, bilmiyor musun?' Aşkın dili olur  mu ya? Böyle bir saçmalık olur mu? Bunu kendilerine söylediğiniz zaman hem  gülüyorlar hem de öbür taraftan 'Yok, kurslara gitsinler'... Ne kursu be  kardeşim? Bunların içinde okuma yazmayı bilmeyenler var. Daha dur bakalım, bunu  aşacak ondan sonra onu öğrenecek. Sadece Türkçeyi konuşmasını biliyor. Bırak,  kesme önünü. İki aşığı birbirinden ayırmanın ne büyük felaket olduğunu bilmiyor  musun? Maalesef bunları bile makasladılar. Bu hala halledilmiş değil, devam  ediyor.”

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul'un bir deprem için hazırlıklı bir şehir olmadığını belirterek, “İstanbul böyle de diğerleri farklı mı? Hayır, diğerlerinde de aynı sıkıntı var. İlla deprem olması da şart değil. Bunun dışında sel afetleri, buna da hazırlıklı değiliz. Bunları el ele vermek suretiyle birlikte çözmeye mecburuz” dedi.

Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'nda düzenlenen “Dünya Türk Girişimciler Kurultayı”nda konuşan Erdoğan Van'da meydana gelen depremlere işaret ederek, bunu kısmen Bitlis'e de sıçramasının olduğunu, hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yaralılara da şifa diledi.

Erdoğan, mevsim koşulları sebebiyle şartların çok zor olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

“Bunun da altından kalkacağız, artık o güven var. Fakat bir gerçeği vurgulamak istiyorum; ortada felaket tellalları çok. Geçmişte şu olmuş bu olmuş vesaire... Ben bir Başbakan olarak, sorumluluğumun bilincinde bazı açıklamalar yaptım. Yıllar yılı biz bu ülkede belediye başkanlığından gelen bir Başbakan olarak 'bu evleri yıkalım' dediğimizde vatandaş buna olumlu yaklaşmadığı gibi maalesef bu ülkenin yargısı da onları her zaman haklı çıkarmış, bizi de haksız duruma düşürmüş. Şimdi kimse yargıya bilet kesiyor mu, veya kesebilecek güç var mı? Yok. Biz ne diyoruz, bugünleri gördüğümüz için bunu açıklıyoruz. Peki siz bütün tedbirleri alsanız da yine buna benzer felaketler olmaz mı? Olur da daha az zararla olur.”

TOKİ'nin teslim ettiği yaklaşık 380 bin konut olduğunu aktaran Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Şu ana kadar bu konutlarda herhangi bir sıkıntı yaşamadık. Ancak ben bununla yine de yüzde 100 garanti içinde olmadım, olamam. Niye, sonuçta biz bunu insanla yönetiyoruz. Müteahhit firmalar kontrol ediliyor, denetleniyor vesaire... Denetleyen de insan. Burada hata payları olabilir. Bu hata payları bir hata bilançosu getirebilir, ama biz diyoruz ki, biz bütün bunları göz ardı etmek suretiyle yapılmış inşaatlar, konutlar var. Yumuşak zeminde, zemin etütleri yapılmadan yapılmış konutlar var. Van'da manzarası çok güzel diye hemen Van Gölü'nün hemen kenarında Van 100. Yıl Üniversitesi inşa edilmiş, bunlar benim

döneminde yapılmış şeyler değil. Şu anda 13 fakülte binası hasarlı. Halbuki

yamaca doğru yönelse, orada yamaçlar gayet güzel, sert zemin. İlla Van Gölü'nü seyredeceksen oradan da seyredersin. Hiç olmazsa o sert zeminde çok daha güzel bir şekilde bu binaların inşa edilmesi mümkündür. Biz diyoruz ki, artık sadece Van ile değil, Türkiye genelinde bir musibet bin nasihatten evladır, buradan hareketle gelin bu adımı atalım.”

Televizyon programlarında konuyla ilgili yapılan konuşmalara da değinen Erdoğan, “Bunu hocalar, mühendisler herkes birlikte denetlesin, diyorlar. Kimler denetliyor zaten? Çoğunun mimarı, mühendisi bunlar. Bunların hepsi sizin tezgahınızdan geçip geldi, oradan yetişip geldiler, hepsi sizin öğrenciniz. İlla fatura kesecek birilerini aramanın anlamı yok. Olaya böyle yaklaşmayalım, gerçekçi değiller. İstanbul'umuz bir deprem için hazırlıklı bir şehir değil, İstanbul böyle de diğerleri farklı mı? Hayır, diğerlerinde de aynı sıkıntı var. İlla deprem olması da şart değil. Bunun dışında sel afetleri, buna da hazırlıklı değiliz. Bunları el ele vermek suretiyle birlikte çözmeye mecburuz. 'Ustalık dönemi' diye ifade ettiğim bu dönemde Çevre ve Şehircilik Bakanlığını kurmak isteyişimin arkasındaki tek neden budur. Çünkü yeni bir yasal düzenlemeyle istedim ki artık biz bu Bakanlıkla bu işe müdahale edelim. Eğer belediyeler olumlu yaklaşım göstermiyorlarsa o zaman Bakanlığımızla müdahale etme imkanı bulalım. Başka çare yok. Şimdi rant meselesi başlıyor. Yarın Allah göstermesin bu binanın altında bu insanlar kaldığı zaman sen bunu hangi parayla ölçeceksin? Biz diyoruz ki 'bunun enkaz bedeli neyse bu belirlenir ve ona göre kaç daire istiyor, iki tane, üç tane, enkaz bedeli eğer bunu karşılıyorsa o kadar verilir'. Eğer bunu karşılamıyorsa, ne istiyorsun kardeşim, iki tane, üç tane... O sağlam dairelerden iki tane, üç tane verilir.”

“Şehirlerin de insanlar üzerinde hakkı var”

Başbakan Erdoğan, üç tane alternatifin olduğunu anlatarak, “Orada oturmak istiyorsan orada, farklı yerlerde yapılanda oturmak istiyorsan farklı yerde. Yok hiçbirini kabul etmiyorsan o zaman kamulaştıracağız, vereceğiz paranı, 'kusura bakma' diyeceğiz” diye konuştu.

Şehirlerin de insanlar üzerinde hakkı olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:

“Bunların bedelini ağır ödemek istemiyoruz. Onun için bu adımı atmak zorundayız. Şimdi Van'da süratle, yoğun bir şekilde bu geçiş dönemini atlatacağız, ama hemen şubat-mart itibariyle kalıcı konutlarımıza inşallah başlayacağız. Bu konutlara başlarken, mülk sahibi, kiracı ayrımı yapmıyoruz. Mülk sahipleri de bu yapacağımız konutlardan alabilecekler, alacaklar zaten, hakları. Ayrıca kiracı durumunda olanlar da bu yapacağımız konutlardan 20 yıl vadeyle alma imkanını bulacak. Bu adımı atacağız. Bir de şöyle bir kampanya oluşturuyorlar, diyorlar ki 'TOKİ zorla bizim buralara el koyuyor'. Böyle bir hesabımız yok, böyle bir derdimiz yok. TOKİ'nin başında iş çok, yükü çok. Biz sorunu çözelim, derdimiz bu. Derdimiz bağcı ile değil, bizim derdimiz üzümü yemek. Bunu yapıyoruz.”

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Bizim, hiçbir ülkenin iç işlerine karışmak gibi bir niyetimiz yok. Bizim, Türkiye olarak, hiçbir ülkenin topraklarında, siyasetinde, idari sisteminde asla ve asla gözümüz yok. Ne bölgemizdeki, ne dünyadaki hiçbir ülkeye çıkar kaygısıyla bakmadık ve bakmıyoruz. Bizim için her yerde öncelikli olan insandır” dedi.

Erdoğan, Dünya Türk Girişimciler Kurultayı'nda yaptığı konuşmada, küresel refah ve istikrarın, bölgesel refah ve istikrarın, tek tek ülkelerin huzur ve barışıyla yakından bağlantılı olduğuna inandıklarını vurguladı.

Esasen, Türkiye olarak uzun yıllardır yaşadıkları tecrübenin bunu gösterdiğini belirten Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Zor bir coğrafyada bulunuyoruz. Ortadoğu, Balkanlar, Kafkasya'nın ortasında, çalkantılı bir coğrafyanın merkezinde yer alıyoruz. Bu çalkantılı coğrafyaya ek olarak, sınırlarımız dışından ülkemize yönelen terör problemiyle de mücadele ediyoruz. Açıkçası Türkiye, son 9 yılda dış politikada elde ettiği başarıları, iç politikada ve demokraside gerçekleştirdiği reformları, ekonomik başarıya tahvil edebilmiş bir ülkedir. Bölgemizde biz çok güçlü şekilde barışı, istikrarı, dayanışmayı ve demokrasiyi savunuyoruz. Bu konuda Türkiye, hamdolsun örnek bir ülke haline gelmiştir. Bölgemizdeki sorunların çözümü halinde, sadece Türkiye'nin değil, bölgedeki tüm ülkelerin kazanacağını çok güçlü şekilde ifade ediyoruz. Bizim, hiçbir ülkenin iç işlerine karışmak gibi bir niyetimiz yok. Bizim, Türkiye olarak, hiçbir ülkenin topraklarında, siyasetinde, idari sisteminde asla ve asla gözümüz yok. Ne bölgemizdeki, ne dünyadaki hiçbir ülkeye çıkar kaygısıyla bakmadık ve bakmıyoruz. Bizim için her yerde öncelikli olan insandır. Afganistan'daki çabalarımız tamamen insani kaygıların neticesidir. Somali'ye olan duyarlılığımız tamamen insani kaygıların bir ürünüdür. Kuzey Afrika'ya, Ortadoğu'ya olan yakın ilgimiz tamamen insani nedenlerdendir. Biz, 'Bağdat' derken, 'Kudüs' derken, 'Gazze' derken, 'Bingazi, Trablus, Sirte' derken, birileri gibi petrol kuyularını görmüyor, tam tersine orada akan kanı, orada dökülen göz yaşını görüyor ve işte o nedenle sesimizi yükseltiyoruz.”

“Her türlü eleştirimizi kardeşane yaptık”

Suriye'deki olaylar karşısında sergiledikleri tavrın da sadece insani kaygı olduğunun altını çizen Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

“Yüzyıllar boyunca beraber yaşamış, birbirini kardeş olarak bilmiş, tanımış halkların, zulüm ve baskı altında inlemesine göz yummayız, sırtımızı çevirmeyiz. Şunu da buradan açık açık söylemek durumundayım; evet, 9 yıllık süreçte biz Suriye ile çok iyi ilişkiler tesis ettik. Bizzat devlet ve hükümet başkanları, bakanlar düzeyinde çok önemli projelerin altına imza attık. İki ülkenin, iki ülke halklarının refahı için ortak yatırımlar gerçekleştirdik. Suriye halkını ne kadar kardeş bildiysek, Suriye yönetimini de biz o kadar kardeş bildik. Ancak, 9 yıl boyunca, Suriye yönetimine, reformlar konusunda, demokrasi konusunda, insan hakları konusunda her türlü eleştirimizi kardeşane yaptık, her türlü önerimizi iletmekten de kaçınmadık. Biz, 9 yıl boyunca, bir yandan dünya kamuoyuna, 'Suriye'nin tecrit edilmemesi, Suriye'nin kazanılması gerektiğini' ifade ederken, eş zamanlı olarak Suriye'den de reformların sözünü aldık. Bu 9 yıllık süreçte, Türkiye Suriye dostluğu, Türkiye'den daha ziyade Suriye'ye kazandırdı, Suriye halkına kazandırdı. Ne yazık ki, Suriye yönetimi, reformları yapmakta, verdiği sözleri tutmakta isteksiz ve samimiyetsiz davrandı. Bunun da ötesinde, Suriye'den yükselen muhalefet, insanlık dışı yöntemlerle, kan akıtılarak bastırılmak istendi. Eğer ortada bir politika değişikliği varsa, bu, Türkiye'nin değil, Suriye'nin politika değişikliğidir. Suriye, ne Türkiye'ye ne Arap Ligi'ne ne de dünyaya verdiği sözleri tutmamıştır, söz vermiş ama gereğini yerine getirmemiştir, samimi, güvenilir davranmamıştır.”

Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin, bölgesel barış ve istikrar adına, Suriye'nin bir an önce iç barışa kavuşmasını arzu eden bir ülke olduğunu ifade ederek, “Bütün çabalarımız, bütün çağrılarımız, Suriye'nin ve Suriye halkının huzuru ve refahı içindir. Suriye ne kadar huzurlu olursa, Türkiye de o kadar huzurlu olur. Irak, Lübnan, İran, Ürdün, Filistin, bölgemizdeki tüm ülkeler ne kadar istikrar ve güven içinde olursa, bölgenin diğer ülkeleri de o kadar istikrar ve güven içinde olur. Şunu da altını çizerek ifade ediyorum ki, insanların refahı adına, insanların huzuru adına, en önemlisi de insanlık adına, biz hakkı savunmaya, hukuku savunmaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu..

Zirve...

İstanbul'da, 90 ülkeden 2 bin 200 iş adamının katılımıyla gerçekleştirilen Zirvenin Türkiye için olduğu kadar bulunulan ülkeler adına da umut verici olduğunu dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:

“Zirvenin ardından yaşadığınız ülkelere döndüğünüzde, lütfen benim ve aziz milletimizin selamlarını oralardaki halklara iletin. Türkiye'nin barış, dostluk ve kardeşlik temennilerini oralardaki dost ve kardeşlerimize en güçlü şekilde lütfen ulaştırın. Güçlü ekonomisiyle, aktif dış politikasıyla, hakkı ve hukuku savunan, insanlığı yücelten sevgi medeniyetiyle, Türkiye'nin her zaman dost, her zaman kardeş kalacağını bulunduğunuz ülkelerde lütfen anlatın. Medeniyetler İttifakı projesiyle, dünya medeniyetlerinin bir ittifak içinde olması yönündeki çalışmalarımızı anlatın. Ben herbirinize başarılar diliyorum. İşiniz bereketli, yolunuz açık olsun.”

Bu arada, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ve TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Başbakan Erdoğan'a bir tablo hediye etti.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!