Güncelleme Tarihi:
AK Parti'nin Kızılcahamam'da yapılan 8. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı sona erdi.
Erdoğan, toplantının kapanışında yaptığı konuşmaya, Gazeteci Hrant Dink'in öldürülmesiyle ilgili konunun üç günlük istişare toplantısının önemli bir konusunu oluşturduğunu belirterek başladı.
Olayı bütün boyutlarıyla aydınlatmak için ilk dakikadan itibaren hükümet ve millet olarak gösterilen kararlı iradenin, 32 saat gibi kısa sürede sonuç verdiğini söyleyen Erdoğan, Dink'in cenazesi toprağa verilmeden, emniyet güçlerinin, savcıların, başta İçişleri ve Adalet Bakanları olmak üzere bu işi koordine etmeleri, valiler, emniyet güçleri, istihbarat güçleri, tüm yargı birimlerinin bütün verileri tek elde toplamak suretiyle değerlendirerek, adeta ”kılı, kırk yaran” bir dikkatle çalışarak, cinayet zanlısını yakalamaları ve adalete teslim etme aşamasına getirmelerinin çok çok önemli olduğunu ifade etti.
Bu önemli başarının altını özellikle çizmek istediğini dile getiren Erdoğan, tüm emeği geçenlere şahsı, ülkesi ve milleti adına teşekkür etti. Erdoğan, olayın artık yargı aşamasına geldiğine dikkati çekerek, bu noktada sağduyunun sesini öne çıkaran, gelişmeleri kamuoyuna aktarırken gerekli özen ve hassasiyeti gösteren medyaya da teşekkürlerini iletti.
Bu tür olaylarda Türkiye'nin fotoğrafının, medya üzerinden dünyaya yansıdığını kaydeden Erdoğan, bundan sonraki süreçte de aynı hassasiyetin devam edeceğini umduğunu dile getirdi.
“AYNI KARARLIK DEVAM EDECEK”
Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
“Bütün boyutlarıyla, bütün derinliğiyle, bütün bağlantılarıyla bu cinayetin aydınlanması için aynı kararlıkla çalışmalarımızın devam edeceğinden herkesin emin olmasını istiyorum. Hepimizi sarsan bu alçakça cinayet, elbette birçok boyutuyla tartışılacaktır, tartışılmalıdır.
Bir süredir Türkiye'yi içe kapamaya yönelik çabalar, gayretler olduğunu görüyoruz. Ben, Türkiye'nin değerli enerjisine, birliğine, bütünlüğüne karşı işlenecek daha büyük bir fenalık düşünemiyorum. Bu nedenle açık ifade ediyorum; Bu tür çabalar içinde olanlar belki her şey olabilirler ama asla kendilerine vatansever diyemezler.
Meselenin şu aşamada dikkat çeken sosyal ve psikolojik boyutları olduğu da görülüyor. Gencecik dimağları kirleten, onları nefret duygularıyla zehirleyen zemini çok iyi analiz etmek zorundayız. Bunu medyamız, akademisyenlerimiz, aydınlarımız, sivil toplum örgütlerimizle birlikte yapmak durumundayız. Önüne gelen, 'Siyasetçi bunu yapsın' yok arkadaş... Hepimiz bunu yapacağız, hepimiz beraber taşın altına elimizi sokacağız. Kimse bu noktada, 'Bana ne, neme lazım' diyemez. Eğer bu ülkeyi seviyorsak, bu milleti 7'den 70'e kucaklıyorsak bunu yapmak zorundayız. Zira, sorunun güvenlik boyutu kuşkusuz önemlidir, hayatidir, ama bu boyutu aşan tedbirleri de hep beraber alacak, bunlara mutlaka birlikte odaklanacağız.”
“DAVA AÇACAĞIM”
Başbakan Erdoğan, bugün bir gazetenin köşesinde, bazı yerlerden silah alındığı ve bazı bölgelere gönderildiğine ilişkin bir yazının yer aldığını belirterek, şunları kaydetti:
“Şöyle şöyle bir silah gelmiş, şu noktadan alınmış, şuraya gelmiş... Anlattığı silahlar da öyle sustalı bıçak değil, havan toplarından bahsediyor... Böyle bir yazıyı yazan kişi, 'güvendiğim bir kaynak' ifadesini de kullandığına göre, o zaman bize düşen görev nedir? Madem ki güvendiğiniz bir kaynaktan bunu aldınız, o zaman bunu bu ülkenin istihbaratına mı, İçişleri Bakanı'na, Adalet Bakanı'na mı bildirirsiniz? Bunun üzerine biz gitmiyorsak, o zaman da bunu köşende yazmalısın.
O zaman, burada çok ciddi bir bit yeniği var. Kim bu neyin nesi, bu kafaları bulandırıyor. Bu hep komplo teorileri... Eğer komplo teorisi değilse bana düşen görev var. Ben şimdi bu arkadaşı davet edeceğim, gel bana bunları anlat. Bana bunu anlatmak zorundasın. Anlatmazsan senin hakkında dava açacağım.”
Bu işin duygusallıkla yapılamayacağını söyleyen Erdoğan, “Şunu duydum, bunu duydum, yok böyle şey... O güvendiğini de söyleyeceksin, bunun menşeine ineceğiz ve hep beraber araştıracağız ki neticeye varalım. Aksi takdirde bunun bedelini bu ülke ödüyor. Kimse bu ülkeye kusura bakmasınlar, özel hesapları için bedel ödetemez” diye konuştu.
GENÇLERİ ZEHİRLEYEN ZEMİN...
Bu noktada, çocukları, gençleri zehirleyen bu zemini kurutmak için aileden, okuldan başlayarak, herkese önemli sorumluluklar düştüğünü vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:
“Gençlerimizi zehirleyenler, hangi siyasi, ideolojik saiklerle hareket ederlerse etsinler huzurumuza, birliğimize, bütünlüğümüze kastetmişlerdir. Onları büyük milletimiz asla affetmeyecektir, biz de affetmeyeceğiz. Eğer böyle olaylarla Türkiye'yi içe kapanmaya, karamsarlığa zorlayacaklarını düşünüyorlarsa, bilsinler ki bunu asla başaramayacaklardır. Milletin varlığına, değerlerine, bütünlüğüne, huzur ve istikrarına kastedenler asla vatansever olamazlar, yurtsever olamazlar. Bu olayı kullanarak, Türkiye'nin yakalamış olduğu huzur ortamını gölgelemek, devletimizi, milletimizi zora düşürmek, ulusumuzu zaafa uğratmak isteğinde olanlar varsa, onlar derin bir hayal kırıklığına uğrayacaklardır. İnanıyorum ki daha önce defalarca oynanmış bu kirli oyun, milletimizin vakar ve metaneti karşısında bir kere daha bozulacak, etkisiz hale gelecektir.
Tüm sorumluluk noktasında olanlara sesleniyorum; Bakınız bu mesele sıradan bir mesele değil. Bundan önce yaşanmış birçok çete işleri var, bunlar sıradan olaylar değil. Lütfen, bu olayların üzerine giderken dayanışma içinde gitmemiz lazım ve bu ülkenin, bu milletin geleceğini düşünerek, bu işlerin üzerine gitmemiz gerekir ve bu millet adına, bu vatan adına hareket edenler, bu hassasiyeti kesinlikle düşünmek zorundadır.”
“KARARLILIKLA DEVAM..”
Türkiye'nin huzur ve istikrarını yakaladığı ileri hedeflere doğru adımlarını hızla attığı yürüyüşünün, kararlılıkla devam edeceğini kaydeden Erdoğan, “Bu ülke, büyük gayretlerle, büyük fedakarlıklarla elde ettiği kazanımlarından geri dönmeyecektir” diye konuştu.
Bu toplum için asırlardır en büyük servetin, “bir arada yaşamak, aynı mecrada dostça, kardeşçe adım atmak, aynı hedeflere beraberce koşmak meziyeti” olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Bizi millet yapan engin bir coğrafyada gönülleri aynı ışıkla aydınlatan, kalpleri aynı aşkla dolduran bir tarihin mirasçısı yapan güç, işte bu güçtür. Hiç bir güç, bu vatanı, insanlarımızın bir tekinin bile kalbinde bir gurbete dönüştüremeyecektir. Bunu ülkem adına, milletim adına, tarihimiz adına ve geleceğimiz adına söylüyorum. İçeride ya da dışarıda her kim Türkiye üstünde bir kara hesap yürütmeye çalışıyorsa bilsin ki kendi ayaklarının altına bir kuyu kazıyor veya bir karpuz kabuğu yerleştiriyor veya kendi bindiği dalı kesiyor...”
Bakanların ve parti yönetiminin çalışmaları hakkında ayrıntılı sunumlar yaptığını, tekliflerle ilgili de düşüncelerini paylaştığını anlatan Erdoğan, ”Her arkadaşıma, gösterdiği yapıcı yaklaşım ve samimi katkıları için teşekkürlerimi sunmak istiyorum” dedi.
Bu toplantıda dile getirilen önemli fikirlerin, uyarı ve önerilerin gerek partinin, gerekse Türkiye'nin önündeki sürece olumlu açılımlar getireceğini ifade eden Erdoğan, AK Parti siyasetinin, kişilerin, kurulların, milletten saklanan stratejilerin belirlediği bir siyaset olmadığını, AK Parti'nin, bütünün her parçasının, kendisini bu yolun, bu istikametin, bu siyasetin sahibi saydığı, bu millet emanetinin taşıyıcısı saydığı bir siyaset tarzının adresi olduğunu söyledi. Erdoğan, şöyle konuştu:
“Türk siyasetinin bugüne kadarki en önemli eksikliklerinden biri, siyasetin muhteviyatında ortak aklın, millet iradesinin, toplumsal hissiyatın yeterince varlık kazanamamış olmasıdır. Aksi olabilseydi, millet olarak bugün kaybedilmiş yılların, özelikle kaybedilmiş yılların ateşlediği o sıcak ortamda yanmaz, bugünkünden çok daha ileri noktalara ulaşmış olurduk.
AK Parti, siyasetin kritik zaaf noktalarının farkında olan kadrolar tarafından kurulmuş, yol haritasını çizerken, ortak aklın oluşmasına vurgu yapmış, bu temel esas üzerinde yükselerek, 16 ay gibi kısa bir sürede iktidara taşınmıştır. İktidarımızın önemli özelliği de Türkiye'nin haysiyetini, onurunu, itibarını yükseltmek olmuştur. Bütün konuşmalarımızda, bütün eylemlerimizde 73 milyon vatandaşımızın mutluluğuna, huzuruna vurgu yapıyoruz. Bu toplantımızda ortaya konan gelecek perspektifi, çocuklarımızın, gençlerimizin yarın nasıl bir Türkiye'de yaşayacaklarıdır. Bizim şu anda derdimiz, hastalığımız bu.”
“YAVRULARIMIZI KİRLİ HAVUZLARDA BOĞDURMAYIZ”
Başbakan Erdoğan, son zamanlarda internet kafelerde yaşanan gelişmelere de dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İnternet kafe işletmecileri kendilerine çeki düzen versinler. İçişleri Bakanlığımız zaten gerekli operasyonları başlattı. Gereği neyse sonuna kadar yapacağız. Çünkü gençliği biz, birilerinin çıkarı için feda edemeyiz, bir nesli feda edemeyiz, bunun üzerine gideceğiz.
Böyle, porno filmlerle, bilmem nelerle... Zerre kadar izzetleri, onurları varsa, bu nesli nasıl güçlü kılacaklar, bunun için yatırım yapsınlar, bu konuda yavrularımıza hizmet versinler. O zaman onları biz başımızın üzerinde taşıyalım. O yavrularımızı götürüp de bu tür, o kirli havuzların içerisinde bunlara boğdurmayız, gereği neyse yapacağız.”
Erdoğan, bugünkü Türkiye dünden nasıl daha iyiyse, yarın ki Türkiye'nin de bugünden daha adaletli, daha müreffeh olacağını ifade ederek, şöyle konuştu:
“Yarınki Türkiye'nin gençliği, ülkesine tam bir güven duygusu içerisinde olacak. Bütün istismar kapılarını kendi eliyle kapatacaktır. Biz, eğer 25 yaşı seçilme yaşı haline getirdiysek, bunun için getirdik. İstiyoruz ki geleceğe yönelik umutları artsın gençliğimizin. 25 yaşından itibaren, 'Artık ben de ülkemin geleceğine yasama organı içerisinde bir güç katabilirim, benim de buraya katacaklarım olabilir', desin.
Her anne, her baba, yavrusunun o parlamento içerisinde olmasını ister. Onun için de bir an evvel, evladının en iyi şekilde yetişmesini ve bütün sosyal aktivitelerin içerisinde, siyaset çalışmalarının içerisinde evladının yer almasını ister. Gidip de bu tür berbat yerlerin içerisinde yer almak, şehirlerin varoşlarında veya merkezlerinde gençlerin zayine, kaybolmasına hiçbir anne baba müsaade etmez. Her anne baba evladını, parlamentoda, yüksek makam ve mevkilerde görmek ister. İster kamu olsun, ister özel sektör olsun, buralarda görmek ister. El ele vereceğiz, devlet millet kaynaşmasıyla bütün pislikleri bertaraf edeceğiz, tertemiz bir ülkeyi beraber kuracağız.”
“OLAYLARIN ÜZERİNE ŞİDDETLE GİDECEĞİZ”
Erdoğan, şu anda yasama olarak yaptıkları hazırlığın bu istikamette olduğunu ve bir an önce Meclis'e getirerek, çıkaracaklarını ve yasal olarak bu olayların üzerine şiddetle gideceklerini belirtti.
Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
“Her evladımız, her gencimiz, her vatandaşımız güven ve huzur içinde olmalıdır. Allah'ın izniyle, millet olarak çok daha yüksek hedeflere ulaşacağız. Hak ettiğimiz başarıları elde etmek için gerekli her şeyimiz var. Aklımız, birikimimiz, gücümüz, aşkımız, tecrübemiz, irademiz var. Yeter ki gözümüzü bu ülkenin hak ettiği o engin ufuklardan ayırmayalım. Yeter ki geçmişimizin o zengin hazinelerinden yarınlarımızı aydınlatacak ilhamlar almaya hep birlikte devam edelim. Yeter ki maddi ve manevi değerlerimizi birbiriyle çatıştırmadan gönül zenginliğine dönüştürelim. Yeter ki çocuklarımıza, gençlerimize, hayat kadar aziz gördüğümüz o adaleti, merhameti, sevgiyi, hoşgörüyü, kardeşliği hep beraber miras bırakalım.”
“ÜRETKEN, DİNAMİK, ZENGİN VE AYDINLIK BİR FOTOĞRAF”
Türkiye ve AK Parti için, istişarenin hakkını vererek, değerli kazanımlar elde ederek, Türkiye için güç, aşk ve umut tazeleyerek, buradan ayrıldıklarını belirten Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:
“Milletimiz siyaset kurumunda görmek istediği üretken, dinamik, zengin ve aydınlık bir fotoğrafı inşallah Ak Parti kadrolarından görecektir. Bizler bu seçim süreci içerisinde burada bir kez daha, 6 aylık periyotlar halinde bu toplantıları yaptığımıza göre, toplanma fırsatı bulacağız. Ama bunun öncesinde biz yine merkezde yaptığımız olağanüstü toplantıları yapacağız.
Bu süreç içerisinde arkadaşlarımın özellikle illerine çok daha önem vermelerini, ağırlık vermelerini, değerlendirme konuşmamda ifade ettiğim hassasiyetler için rica ediyorum. Arkadaşlar artık size, '15 günde bir ilinize gidebilirsiniz' demiyorum, 'Artık haftada bir gitmek zorundasınız' diyorum. Haftada bir gideceksiniz. Yani, Perşembe günü Meclis kapandı, artık duramazsınız, doğru ilinize gitmelisiniz. Eğer bu aşk, bu heyecanı taşıyorsak, bunu yapacağız. Giden arkadaşlarıma bir şey söylemiyorum, ama gitmeyen arkadaşlarımdan bunu istiyorum. Her hafta ben de Grup Başkanvekili arkadaşlarımdan bunun raporunu alacağım. Artık bu sürece girdik. Final bu, finalin gereği neyse bu yapılacak. Atletizmin nasıl bir finişi varsa, siyasetin de finişi var. Şimdi o noktaya doğru koşuyoruz. Bütün gücünüzü burada ortaya koyacaksınız. Millet bizden bunu bekliyor.”